top of page

Çocuklarda Duygusal Zekâ Gelişimi ve Tenis

Yazarın fotoğrafı: Eray BecerenEray Beceren

Photo by Pixabay on Pexels.com

Özelikle son yıllarda sosyal modellerde yaşanan karmaşık değişiklikler(artan boşanma oranları, medya ve televizyonun yarattığı olumsuz etkiler, gelişen teknoloji, ebeveynlerin yoğun iş yükü sebebiyle çocuklara daha az zaman ayırması, vs.) günümüz çocuklarının sorunlarının artmasına neden olmuş ve bu kaçınılmaz değişikliklerin üstesinden gelebilmek için özellikle psikoloji alanında yapılan bilimsel çalışmaların sayısı artmıştır. Yapılan bu tip çalışmaların genel teması daha mutlu, sağlıklı ve başarılı çocuklar yetiştirmek için neler yapılabileceğiyle ilgilidir. Yapılan araştırmalar, elde edilen sonuçlar, kazanılmakta olan yeni anlayış; hayatta başarılı ve mutlu olmak için sadece IQ yani- zihinsel yeteneklerin yeterli olmadığının, ve çocuklarımızın başarı şansı konusunda doğuştan sahip oldukları, yahut sonradan edinip geliştirdikleri birtakım duygusal ve sosyal becerilerin (EQ) de etkili olduğunun önemle altını çizmektedir.

Kısaca Duygusal Zeka(EQ)… Duygusal Zeka, en basit tanımıyla, bir çocuğun ne kadar akıllı olabileceğiyle değil, daha ziyade hayatta başarı sağlamaya yarayan sosyal ve duygusal becerilere sahip olup olmadığıyla ilgilenir. Bellek, anlama, sorun çözme, algılama, bilgi işleme gibi yeteneklerin oluşturduğu IQ (zeka katsayısı), Weschler Zeka Ölçekleri gibi standart zeka testleriyle ölçüldüğünde, çocuk altı yaşını geçtikten sonra hep sabit kaldığı görülmektedir. Oysa ki EQ becerileri daha az kalıtım yüklüdür ve geliştirilebilir (Shapiro,1997). Duygusal Zeka terimi ilk olarak 1990 yılında Amerikalı psikologlar Peter Salovey ve John Mayer tarafından kullanılmış ve başarı için önemli görünen duygusal nitelikler; empati, duyguları ifade etme, mizacını kontrol etme, bağımsızlık, uyum sağlayabilme, beğenilme, sebat, kişiler arası sorunları çözme, sevecenlik, nezaket, saygı gibi terimlerle betimlenmiştir. Daha sonraları, Daniel Goleman 1995 yılında yayınlanan “Duygusal Zeka” adlı kitabıyla EQ becerilerinin başarı konusundaki öneminin bilhassa eğitim alanında daha çok vurgulanmasına ve uygulamaların başlatılmasına öncü olmuştur. Goleman’a göre EQ, IQ’ nün  zıttı değildir ancak bu beceriler, kavramsal düzeyde ve günlük hayatta dinamik bir etkileşim halindedirler ve aslında duygusal zeka beynin çeşitli bölümlerinin bu etkileşimiyle tanımlanmaktadır.

Çocuğumuzun Beynini Değiştirmek?! Çocuklar belirli duygusal eğilimlerle doğsalar da araştırmalar beyin devrelerinin yeni sosyal ve duygusal becerileri öğrenebilmek konusunda esnekliğini koruyabildiğini ve bu sayede yeni sinir yollarının ve daha uyumlu biyokimyasal dokuların yaratılabileceğini göstermektedir. Bu anlamda duygular sadece soyut düşünceler değil, beynin ürettiği ve sonra vücudun tepki gösterdiği belirli biyokimyasallardır. Örneğin bir şeyden hoşnut olduğumuzda beynimiz serotonin ve endorfin, heyecanlandığımızda adrenalin salgılar. Bu konuda, çocuk psikoterapisti olan Dr. Shapiro, çocuklarımızın daha uyumlu, daha kontrollü, kısacası daha mutlu olmalarına yardımcı olarak, onlara kendi duygularının biyokimyasını değiştirmenin yollarını öğretebileceğimizi söylüyor(1997, s.8). Ancak, Dr. Shapiro bu değişiklikleri yapmak için doğal ebeveynlik iç güdülerimizi sorgulamak ve yaşam tarzımızın normal alışkanlıklarına ters düşebilecek şekillerde davranmak zorunda kalabileceğimizi de önemle vurguluyor. Shapiro’nun bu çeşit davranışlara verdiği birkaç örnek gerçekten çok ilgi çekici (1997, s.30):

Sürekli ödüllendirme ve destekleme yoluyla bir çocuğun öz saygısını geliştirmek, aslında yarardan çok zarar verebilir. Çocukların kendilerini iyi hissetmelerine yardımcı olmak, ancak bu hisler belirli başarılar ve yeni beceriler kazanmaya bağlıysa bir anlam kazanır. Birçok anne-baba çocuklarını üzüntüden korumanın başlıca görevleri olduğunu zanneder. Oysa gerek duymadıkları anda çocukları korumak yarardan çok zarara sebep olur. Çocuklarımızı stresten korumak yapabileceğimiz en kötü şeylerden biridir. Çocukların hayatın zorlukları ile başa çıkmayı öğrenmeleri daha uyumlu ve daha becerikli olmalarını sağlayan yeni sinir yollarını geliştirmelerine neden olur.

Gerçeklerle Yüzleşebilmek… Çocuklarımız en değerli varlıklarımız. Onlar için yapamayacağımız neredeyse hiçbir şey yok. Ama ne yazık ki onların her istediğini yapmak, “onlar için iyi bir şey yapmış olmak” anlamına gelmiyor. Hepimizin öncelikli amacı onları fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı bireyler olarak topluma kazandırmak ve bununla birlikte hayatta başarılı olabilmeleri, diğer bir deyişle “kişisel ve profesyonel hedeflerine ulaşmaları” (Stein & Book, 2000) konusunda onları destekleyebilmektir. Durum böyle iken, bilinçli ebeveyn olmanın önemli bir gereği de çocuklarımızın özlerine uygun, etkili yönlendirme teknikleriyle donanımlı olmamızdır. Bu bakımdan ebeveynler olarak çocuklarımıza yaptığımız maddi yatırımların (eğitim, beslenme, sağlık, giyim, vs.) yanı sıra, onlarla olan gündelik etkileşimlerimizin hayatlarına olan yansıması inkar edilmemeli, çocuğa ayrılan zamanlarda daha nitelikli beraberlikler (birlikte oyun oynamak, sevdiği bir aktiviteyi paylaşmak, yargılamadan dinlemek gibi…) hedeflenmelidir. Çocuklarımızın IQ’ sünün normal düzeyde olduğunu varsayımıyla yola çıktığımızda, bir çok araştırma sonucu, bu çeşit manevi yatırımların kalitesini ve etkisini artırmanın onların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmakla mümkün olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, gelişim kuramcıları, belli yaşlarda belli işleri başarmanın kişilik geliştirmede büyük önem taşıdığını vurgulamaktadırlar. Bu konuda çocuklarımızı değişik hobiler edinmeye ve değişik spor aktivitelerine katılmaya yönlendirmek EQ gelişimi konusunda biz ebeveynlere düşen en önemli görevler arasındadır. Çünkü bu tür faaliyetler zaman yönetimi, zorluklarla baş etme, mizacını kontrol etme, tatmini erteleme, başkalarıyla bilgi alış-verişi, etkili iletişim kurma, vs. gibi önemli bilişsel ve sosyal becerileri gerektiriyor.

Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur… Duygularımız fiziksel bedenimizi etkiler. Kalp atışlarımız, solunum oranımız ve kan basıncımız bunu açıklar. Bu sebeple, genel olarak tüm fiziksel aktiviteler çocuğun gerek bedensel gerekse zihinsel ve duygusal gelişiminde çok önemli bir yer tutar. Spor hekimi Prof. Dr. Hakan Gür bu önemli etkileri şöyle sıralıyor:

  1. Fiziksel uygunluk ve vücut sağlığı,

  2. Büyüme ve gelişme,

  3. Vücudun kontrolü ve fiziksel yeteneklerin gelişimi,

  4. Vücudun hareket kabiliyetini anlama ve değerlendirme,

  5. Aktif yaşam stili kazandırma,

  6. Entelektüel gelişim sağlama,

  7. Kişisel ve sosyal gelişime katkı sağlama,

  8. Kendine güveni geliştirme,

  9. Yaratıcı doğal yetenekleri geliştirme.  

TENİS ; Hayatın Her Döneminde Yapılabilecek En Sağlıklı ve En EQ’lü(!) Fiziksel Aktivite... Tenis sadece çocuklar için değil, fiziksel yönden sağlıklı olmanın yanı sıra, zihinsel ve duygusal gelişime gönül veren tüm yetişkinler için de eşi bulunmaz bir spordur. Bu bakımdan her yaşta öğrenilip, geliştirilebilir. Ayrıca, spor psikologlarından Dr. J. Groppel ve Dr. J. Murray kortta edinilen deneyimlerin getirdiği başarıların ve kazanılan psikolojik avantajların hayatın genel işleyişine de çok olumlu etkileri olduğu kanısındalar. Dahası, bu olumlu psikolojik etkilerden bazıları hayatta başarılı ve mutlu olmak için gerekli olduğundan bahsettiğimiz EQ becerilerinin yansımasıdır (http://www.racquetclub1.com/why_play_tennis.htm ) ;

  1. Çalışma Ahlakı Geliştirmek: Tenis antrenmanlarında sarf edilen çaba çocuklara zor bir işe emek vermenin ve o konuda gelişmenin ne kadar değerli olduğunu öğretir.

  2. Disiplin Anlayışı Kazanmak: Çocukların tenis oynarken geliştirmeye çalıştıkları beceriler, oyundaki rekabet ruhu ve oyunun ritmini koruma çabası disiplin anlayışının kazanılmasına ve geliştirilmesine yardımcı olur.

  3. Hatalardan Ders Çıkarmak: Yetenekleri dahilinde tenis oynayabilmek hem tenis oyununda hem de gerçek hayatta çocukları hatalarının farkına varmak, hatalardan ders çıkarmak, uygun çözüm için doğru alternatif ve stratejiler geliştirmek, ve özellikle bu sayede hataların sayısını azaltmak konusunda beceri ve deneyim kazanmalarına yardımcı olur.

  4. Rekabet Ruhu ve Sebat: Tenis bireysel bir spordur. Bu sayede çocuklarımız gerek kort içerisinde, gerekse gerçek hayatta rekabetin, zorluklarla mücadele etmenin ve iniş-çıkışlarla başa çıkabilmenin başarıya giden yoldaki önemini kavrarlar.

  5. Sorumluluk Duygusu: Oyun kurallarını uygulamak, tenis becerilerini geliştirmek için maç ve antrenman yapmak, gerekli malzemeyi tedarik ve muhafaza etmek çocukların sorumluluk duygularını geliştirmelerine yardımcı olur.

  6. Olumsuz Şartları Göğüslemek: Çocuklar, oyun sırasında rüzgar, güneş gibi olumsuz etkenlere uyum sağlamayı öğrenerek, olumsuzluklara rağmen rekabet etmekten vazgeçmemek konusunda kararlı olmak becerilerini geliştirirler.

  7. Gerginlikle Başa Çıkabilmek: Teniste kazanılan ve kaybedilen sayılar ve her bir sayı arasında yaşanan gerginlik-rahatlama gibi zıt duygular, hayatta yaşanan gerginlik ve rahatlama süreçlerine çok benzer. Bu bakımdan, çocuklar tenis oynarken stresle başa çıkma becerilerini geliştirirler.

  8. Plan ve Uygun Taktik Geliştirmek: Tenis oynamak plan yapmayı ve stratejik davranmayı gerektirir. Çocuklar bu sayede rakibin ne tür vuruşlar yapacağı ve hangi tür vuruşların nasıl karşılanabileceğiyle ilgili akıl yürütmeyi öğrenirler.

  9. Problem Çözme Becerisi: Tenis; açılara, geometriye ve fiziğe dayalı bir spordur. Böylece, çocuklar tenis oynarken problem çözme becerilerini de geliştirmiş olurlar.

  10. Performans Gelişimi: Tenis sırasında kişisel kontrolü elden bırakmamak ve konsantrasyon çok önemlidir. İyi tenis oynamak ve kazanmak için servis atmak,  servis karşılamak, oyunun ritmini kontrol etmek, baskı ve stresle başa çıkmak gibi bir çok etkeni yönetebilmek gereklidir. Kazanılan bu beceriler çocukların değişik eğitim süreçlerinde girdikleri sınavlarda, ileriki hayatlarında yönetecekleri gurup ve toplantılarda veya yapacakları sunumlarda daha başarılı bir performans sergileyebilmeleri konusunda deneyimli olmalarını sağlar.

  11. Nezaket, Saygı ve Sevecenlik: Her sporda olduğu gibi tenis konusunda da sporcu ahlakı rekabet ederken bile rakibe karşı sevecen, saygılı ve nezaket sınırları dahilinde  davranmayı gerektirir. Kazandığında öğünmek yahut da   kaybettiğinde başarısızlığa bahaneler bulmak gibi yaklaşımlar ne tenis ne de gerçek hayatta bir işe yarar. Erken yaşlarda başlanan tenis çocukların bu kavramlarla iç içe büyüyebilmesine ve adil bir şekilde mücadele etmeyi öğrenmesine yardımcı olur.

  12. Sosyal Beceriler: Maç öncesinde ve sonrasında, oyun aralarındaki yer değiştirmelerde yahut kort içerisinde rakiple kurulan iletişim ve etkileşim çocukların sosyal becerilerini geliştirmelerine katkı sağlar.

Sizler de anne-babalar olarak çocuklarınızın bu becerilere sahip olmanın avantajlarını erken yaşlarda yaşamalarını istemez misiniz? Ne duruyorsunuz o zaman, hemen tutun çocuğunuzun elinden, haydi korta. KAYNAKLAR 1. http://www.racquetclub1.com/why_play_tennis.htm 2. Goleman, D. (1995). Duygusal Zeka. (Banu Seçkin Yüksel, Çev.). , Varlık Yayınları AŞ., İstanbul. 3. Shapiro, L. E. (1997). Yüksek EQ’lü Bir Çocuk Yetiştirmek. (Ümran Kartal, Çev.). Varlık Yayınları AŞ., İstanbul. 4. Stein, S. J. & Book, H. E. EQ-Duygusal Zeka ve Başarının Sırrı. (Müjde Işık, Çev.). Özgür Yayınları, İstanbul.

Çoluk Çocuk Dergisi – OCAK 2005 sayısında yayımlanmıştır. Dr. Seden Tuyan – Eray BECEREN

24 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
  • Instagram
  • YouTube

©2021, Anahtar Eğitim

bottom of page