top of page
Yazarın fotoğrafıAyça Mumkule Erşipal

Duygusal Zekâ Bileşeni Olarak Özbilinç ve Çatışma Yönetimi

EQ KOÇUNUN NOT DEFTERİ, NOT 20



Size bir iyi bir de kötü haberim var;


1. Herkes duygusal zeki olabilir


2. Herkes duygusal zeki olabilir


İlk haberimi duygusal zekânın geliştirilebilir olduğunu hatırlatmak için verdim. Kaderî bir durum değildir yani… Üstelik nöroplastisite sayesinde, öğrendiğimiz ve deneyimlediğimiz her şeyin beynimizin yapı ve fonksiyonlarında değişiklik yarattığını biliyoruz artık. Ve fakat, çatışma yaşadığımız muhatabımız da şaşırtıcı bir biçimde duygusal zeki olabilir ki, bu da ikinci haberim oluyor. Çünkü duygusal zeki olmak, %100 iyi bir insan olmak anlamına gelmez. Mutlaka karşılaşmışsınızdır; tertemiz bir yüreğe sahip pek çok kişi -ki biz onlara iyi kalpli diyoruz- özdeğer ve özsaygı konusunda yaralı oldukları için pek çok münakaşanın mağlup tarafı olmuşlardır. O zaman şunu asla unutmayıp zihnimize not etmeliyiz; “münakaşaları haklı olanlardan ziyade güçlü olanlar kazanır”. Hem haklı hem güçlüysek işte o zaman ballı lokma tatlısı olur elbette.


Bu anlamda, hayatı bir Star Wars senaryosu gibi yaşadığımız metaforunu tekrarlayayım. Aynı bilginin yani gücün aydınlık tarafında da olabiliriz, karanlık tarafında da… Bu noktada devreye seçme özgürlüğümüz girer. Elbette çatışma hâlinde olduğumuz ya da olacağımız birey de aynı özgürlüğe sahiptir ve bence bunu hiç unutmamalıyız. Elinde yeşil ışın kılıcı olan da, kırmızı ışın kılıcı olan da, isabetli öz-değerlendirme, empati, sosyal bilinç, ilişki yönetimi ve diğer bileşenlerin ustası olabilir. Empatiyi özellikle örnek olarak kullandım. Çünkü empati, karşımızdakini anlama çabasındaki ustalığımızdır. Her zaman iyi niyet içermesi gerekmez. Bir yetenektir ve nasıl kullandığımız bize bağlıdır. Güç; metodu ne olursa olsun, kendisine ulaşabilen herkese kudretini verir, seçmez... Bu yüzden bir savaşçı için muhakeme yeteneğini geliştirmek çok çok önemlidir. Çünkü zor olan karanlık tarafa geçmek değil, aydınlık tarafta kalmaktır.

Duygusal Zekâ söz konusu olduğunda Güç; duygudur (e-motion.. yani energy motion). Yani çatışma sırasında gücümüz duygularımızdır. Bizler, duygunun saf hâlini değil, düşüncelerimizden doğan yorumlarımızla şekillenmiş hâlini kullanırız. Yüce Mevlana’nın deyişiyle; gül düşünür gülistan, diken düşünür dikenlik oluruz. Düşüncelerimizin dizginlerini elimize alıp yorumlarımızı özgürleştirebilirsek, duygularımız; esenliğe ve her alanda galibiyete götüren rehberimiz olur.

Bahsettiğim galibiyetin bilinen en basit metodu, duygusal ve sosyal zekânın bileşenlerine hâkim olabilmektir:


* Kendini Tanı (öz-bilinç, kişisel farkındalık, duygusal farkındalık)


* Kendini Yönet (özyönetim)

* Karşındaki(ler)ni Tanı (sosyal farkındalık)


* İlişkilerini Yönet


Bu bileşenleri etkin bir biçimde kullanır ve süreçte öğrendiklerimizi hem kendi yaşamımıza hem de çevremizdekilerin yaşamına olumlu katkı sağlayacak biçimde kullanabilirsek aydınlık taraftaki duygusal zekiyiz işte. Çünkü duygusal zekâ, duygusallık ya da duyguların esiri olmak değil, tam aksine onların efendisi olmaktır. Başka bir deyişle; Duyguyu fark ederek yönetip, sonucunda da kendimize ve karşımızdakine zarar vermeyecek bir aksiyon alabiliyorsak duygusal zekiyiz demektir.


Duygusal Zekâ söz konusu olduğunda asıl olan kendimizizdir. Yani “kendin olma ve kendini anlamlandırma” adımının hakkını vermezsek, karşımızdakini anlama ve ilişkilerimizi yönetme adımında güdük kalırız. Kabul ediyorum; “ben kimim?” sorusu dünyanın en kazık sorusudur. Ama eğer biz bu konuda bir cevap bulamazsak, bizim yerimize karşımızdakiler bulacaktır. Biz de başkalarının bizimle ilgili yargılarını kimliğimiz olarak kabullenmek zorunda kalırız. Bu yargılar aynı zamanda insanların bizimle ilgili beklentileridir de... ve biz, es kaza bu beklentileri özde karşılayacak insan değilsek, kendimizi çatışmaların içinde buluruz. O zaman şunu da unutmayalım; duygusal zekâ bizi sadece çatışmanın galibi yapmakla kalmaz, çatışmanın oluşmasını da engeller. Ben Stefan Zweig’e bayılırım biliyor musunuz? “Bir kez kendini bulmuş olan kişinin, bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar.” der ve beni mest eder. O zaman bir galibiyet ise hedefimiz, ilk adımımız kendimiz…

154 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page