Güven ve/veya Psikolojik Güven
- Eray Beceren
- 29 Haz
- 3 dakikada okunur
İtalya kıyılarında alabora olan Costa Concordia yolcu gemisinin kaptanı Francesco Schettino'nun bakış açısına göre, insanlar yakın bir tehlike karşısında bile konuşamazlar çünkü durumu kavrayamazlar; yani ne söyleyeceklerini bilemezler.

Kazanın incelenmesinde, kıdemli olmayan denizcilerin Kaptan'ın varlığından dolayı korktukları argümanı çeşitli vesilelerle dile getirilmiş, bazı denizciler Francesco'yu "kabadayı" veya "canavar" olarak nitelendirmişlerdir. Hatta bir denizci arkadaşı, Francesco'nun şirket tarafından gemi kaptanı olarak terfi ettirildiği haberini duyduğunda şok olduğunu ifade etmiştir. Milyarlarca dolarlık bir geminin ve dört binden fazla yolcu ve mürettebatın güvenliğinin tek bir kişinin mizacına bağlı olması endişe vericidir.
Araştırmalar, sorunun çok daha köklü olduğunu ortaya koymuştur. 2003-2013 yılları arasında kruvaziyer gemilerine olan talepte %77'lik (Avrupa'da %136) ve kapasitede %84'lük (Akdeniz'de %160) bir artış yaşanmıştır. Bu durum, kruvaziyer sektöründe ciddi bir personel açığına yol açmıştır. Operatörler, eğitim süreçlerini hızlandırarak ve deniz personelini normalden daha hızlı terfi ettirerek bu duruma yanıt vermişlerdir. Giriş seviyesinde yapılan kitlesel işe alımlar, sınırlı iş deneyimine sahip genç denizcilerin, geniş iş deneyimine sahip denizcilik profesyonelleriyle birlikte çalışmak zorunda kalması anlamına gelmiştir. Kaza anında, Costa Concordia'daki en kıdemli zabit, Kaptan'ın neredeyse yarısı yaşındaydı ve önemli ölçüde daha az iş deneyimine sahipti.
Psikolojik Güvenlik ve Güven (Trust) Konusunun Kazadaki Yeri
Yüksek riskli endüstrilerde, insanların hiyerarşide üst düzeyde olan birine, yakın bir tehditle karşı karşıya kaldıklarında bile, seslerini çıkarmama nedenleri olarak 'psikolojik güvenlik' eksikliği baskın görüş olarak kabul edilmektedir. Profesör Amy Edmondson'a göre, psikolojik güvenlik "fikirler, sorular, endişeler veya hatalarla ilgili konuşulduğunda cezalandırılmayacağına veya aşağılanmayacağına dair bir inançtır". Tersine, insanların konuşmaması, endişelerini veya fikirlerini dile getirmemesi, odadaki en güçlü sese uyması, riskli bir durumda aşağılanmış, alay edilmiş veya kötü muamele görmüş hissetmesi, psikolojik olarak güvensiz bir ortamın işaretleri olarak kabul edilir.
Ancak Costa Concordia vakası, insanların yüksek riskli sistemlerde neden konuşmadığını yeniden düşünmek için bir fırsat sunmuştur. Bu tür durumlarda konuşmak, sadece cesaret toplamak veya hataları kabullenmek meselesi değildir. Aynı zamanda, yeni durumları anlama ve bunlarla başa çıkma uzmanlığı ile tek bir ekip olarak çalışma yeteneği ile ilgilidir. Bu olmadan, ekip liderinin, ekip üyelerinin görevlerini bağımsız olarak yerine getirmeleri konusunda güven duyması zorlaşır.
Araştırmalar, kriz anlarında veya rutin dışı görevler sırasında, ekip üyeleri arasındaki gerekli yeterlilik (competence) seviyesi eksik olduğunda güvenin kaybolduğunu belirtir. Liderin başarılı bir şekilde performans göstermesi için ekip üyelerinin girdisine ihtiyacı vardır, ancak yedekleme veya güvenilecek bir destek yoktur. Alt kademedeki kişi konuşmak ve endişelerini lidere iletmek istese de, duruma hazırlıksızdır. Denizcilik kurumlarının düzenlenmemiş piyasalarda faaliyet göstermesi nedeniyle, giriş seviyesi çalışanları yüksek riskli operasyonlara hazırlamak, endişe alanlarını belirlemek ve ekip üyelerinin güvenini kazanmak için gerekli kaliteli eğitim ve öğretimin sağlanamadığı vurgulanmaktadır. Tüm bunlar, ekip üyeleri arasında güvenin bozulmasına yol açmaktadır.
Önemli bir nokta, astların endişelerinin, algılanan yeterlilik eksikliği nedeniyle deneyimli ekip üyeleri tarafından ciddiye alınmama olasılığının yüksek olmasıdır. Bu durum, ortamda çok fazla psikolojik güvenlik olabileceği, ancak ekip üyeleri arasında güvenin hala eksik olabileceği anlamına gelir. Yani, psikolojik güvenlik faydalı bir yapı olsa da (örneğin planlama, ön-brifing ve de-brifinglerde), temel sorun yeterlilik ve ekip üyeleri arasındaki güven meselesidir.
Konunun Uçuş Emniyeti ile İlgisi
Konuşma özgürlüğü, havacılık dünyasındaki ekip kaynak yönetimi (CRM) eğitimlerinde ve uygulamalarında onlarca yıldır ele alınan eski bir konudur. Birçok felaket, geleneksel olarak, açık ve mevcut bir tehlike karşısında bile 'konuşmaktan çekinmeye' bağlanmıştır. Hava kazaları da bu kategoriye girer ve açıklama genellikle şöyledir:
Kaza, yardımcı pilotun kaptanın yargısını sorgulamamasından kaynaklandı.
Yardımcı pilot doğru hareket tarzını biliyordu.
Yardımcı pilot, otoriteyi sorgulayacak psikolojik kapasitede olmadığı için konuşmadı.
Yardımcı pilot konuşsaydı kaza olmazdı.
Şimdi yardımcı pilotlar konuşmaya teşvik ediliyor ve bunu kolaylaştıracak protokoller oluşturuldu; konuşmadıklarında cezalandırılıyorlar.
Sonuç olarak, bu tür insan hatasından kaynaklanan kazalar meydana gelmeyecek.
Bu yaklaşıma göre, alt görevdeki kişilerin daha iddialı olmaları ve iktidar konumundaki kişilere meydan okumaları teşvik edilmektedir. Ancak, havacılık dünyasında da zaman zaman aynı çıkmazda kalındığı belirtilmektedir.
Costa Concordia'daki duruma benzer durumlar diğer yüksek riskli sistemlerdeki kazalarda da ortaya çıktığı belirtilmiştir. Örneğin:
Ethiopian Havayolları uçuşunda, yardımcı pilot sadece 200 saatlik uçuş deneyimine sahipken, pilotun 8.000 saatlik deneyimi vardı.
MH 370 vakasında, yardımcı pilot Boeing 777'deki ilk uçuşundaydı ve eğitim pilotu denetimi olmadan ilk göreviydi.
Bu kazalar, yüksek riskli sistemlerdeki ekiplerin nasıl organize edildiği hakkında ilginç bilgiler sunmaktadır. Tecrübeli ön cephe profesyonellerinin kaybı, havacılıkta da (yeniden başlangıçta) aynı sorunların görülebileceği endişesini doğurmuştur.
Temel olarak, mesele sadece psikolojik güvenlik değil, aynı zamanda ekip üyelerinin yeterliliği ve aralarındaki güven ilişkisidir.
Comments