
Arama Sonuçları
Boş arama ile 751 sonuç bulundu
- Stres Kaynaklı Beyin Sisini Aşmak
Modern yaşamın temposu, sürekli değişen beklentiler ve bitmek bilmeyen sorumluluklar nedeniyle birçok kişi zihinsel bulanıklıklar yaşıyor. Stres kaynaklı beyin sisi, odaklanma zorlukları, unutkanlık ve genel bir mental yorgunluk hissi olarak kendini gösterebilir. Jill Weber’in Overcoming Stress-Induced Brain Fog kitabında sunduğu 10 basit yöntem, bu zihinsel tıkanıklığı aşmak için etkili bir rehber sunuyor. 1. Farkındalık Kullanarak Dağınık Zihinle Başa Çıkın Gün içinde sürekli bir koşturmacanın içinde olmak, zihnimizi tıpkı aşırı yüklenmiş bir bilgisayar gibi yavaşlatır. Bu yüzden farkındalık pratiği yapmak, anda kalmayı öğrenmek ve bilinçli nefes alıp vermek, zihinsel dağınıklığın önüne geçebilir. 💡 Öneri: Gün içinde en az 5 dakika boyunca sadece nefesinize odaklanarak bir mola verin. 2. Çaresizlik Hissini Ustalıkla Yenin Sürekli kontrolünüz dışında gelişen olaylarla karşı karşıya kalmak, kendinizi çaresiz hissetmenize neden olabilir. Ancak küçük ama somut adımlarla bir konuda ustalaşmak, kaybettiğinizi düşündüğünüz kontrol hissini geri kazanmanıza yardımcı olur. 💡 Öneri: Küçük bir alışkanlık değişikliği yapın. Örneğin, her gün belirli bir saatte kısa bir yürüyüşe çıkın. 3. Sosyal İzolasyonu Bağlanma ile Aşın Zihinsel sis, insanlardan uzaklaşmaya ve yalnız hissetmeye neden olabilir. Ancak sosyal bağlar, beyin sağlığını korumada kritik bir rol oynar. Destekleyici ilişkiler, kaygıyı azaltır ve zihinsel berraklığı artırır. 💡 Öneri: Her gün en az bir kişiyle anlamlı bir sohbet gerçekleştirmeye çalışın. 4. Hayatta Kalma Modundan Çıkın ve Duygusal Farkındalık Geliştirin Yoğun stres dönemlerinde beyin, hayatta kalma moduna girerek yalnızca temel işlevlere odaklanır. Ancak bu durum uzun süre devam ederse, duygularınızı yönetmek zorlaşır. 💡 Öneri: Duygularınızı yazıya dökün. Günlük tutmak, duygusal farkındalığınızı artırabilir. 5. Olumsuz Alışkanlıkları Sağlıklı Rutinlerle Değiştirin Stres altında olduğumuzda sağlıksız alışkanlıklara (örneğin, aşırı kafein tüketimi, düzensiz uyku) yönelmek yaygındır. Ancak beyin sağlığını korumak için düzenli bir uyku ve beslenme alışkanlığı edinmek kritik öneme sahiptir. 💡 Öneri: Her gün aynı saatte uyuyup uyanmaya çalışın. 6. Yenik Hissetmeyi Bırakın ve Düşünce Gücünüzü Kullanın Olumsuz düşünceler zihinsel sisi daha da kötüleştirebilir. Kendinize sürekli başarısız olduğunuzu söylemek yerine, beyninizin alternatif çözümler üretmesine izin verin. 💡 Öneri: Karşılaştığınız bir sorunu yazın ve 3 farklı çözüm yolu üretmeye çalışın. 7. Sinirlenme ve Stresi Kabullenme ve Farkındalık ile Azaltın Stresi tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir, ancak ona nasıl tepki verdiğinizi kontrol edebilirsiniz. Kabul ve farkındalık, zihinsel sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir. 💡 Öneri: Stresli bir durum yaşadığınızda, kendinize "Bu duyguyu kabul ediyorum" deyin ve nasıl hissettiğinizi gözlemleyin. 8. Düşük Öz-Değeri Kendinize Şefkat Göstererek Aşın Kendinize sert davranmak, beyin sisiyle mücadeleyi daha da zorlaştırır. Bunun yerine, kendinize nazik davranmak ve ilerlemenizi küçük de olsa takdir etmek önemlidir. 💡 Öneri: Kendinize, en iyi arkadaşınıza söyleyeceğiniz gibi nazik bir şey söyleyin. 9. Neşesizliği ve Keyifsizliği Yaratıcılık ve Oyun ile Yenin Rutin ve sıkıcı aktiviteler zihinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Oyun, sanat ve yaratıcılık, beyin sisiyle savaşmak için harika araçlardır. 💡 Öneri: Haftada bir kez, tamamen eğlence amaçlı bir aktiviteye zaman ayırın (resim yapmak, dans etmek, bir enstrüman çalmak gibi). 10. Beyin Sisinden Kurtulmak İçin Harekete Geçin Bazen en iyi çözüm, harekete geçmektir. Küçük değişiklikler bile büyük fark yaratabilir. 💡 Öneri: Yapılacaklar listenizde en küçük ve en kolay maddeyi seçin ve hemen tamamlayın. Sonuç Stres kaynaklı beyin sisi, modern yaşamın kaçınılmaz bir parçası olabilir. Ancak yukarıdaki yöntemleri hayatınıza entegre ederek zihinsel berraklığınızı geri kazanabilir, daha iyi odaklanabilir ve kendinizi daha dengeli hissedebilirsiniz.
- Kokpitteki Çatışma Yetkinliği
Havacılık dünyasında, özellikle kokpit gibi hassas bir ortamda, "çatışma" kelimesi genellikle hoş karşılanmaz. Çatışma, akla hemen gerginlik, tartışma veya kaos getirir. Ancak Friedrich Glasl ’ın "Çatışma Yetkinliği" (conflict capability) kavramı, bu algıyı tersine çeviriyor ve bize farklı bir perspektif sunuyor. Aslına bakarsanız, kokpitte uygulanan Mürettebat Kaynak Yönetimi (CRM - Crew Resource Management) eğitimlerinde çatışmayı ustalıkla kullanarak güvenliği artırmayı hedefliyen yaklaşımlara rastlanmaktadır. Çatışma yetkinliği, bireylerin ve grupların çatışma durumlarını anlama, analiz etme ve bu durumlarla etkili bir şekilde başa çıkma becerisidir. Bu yetkinlik, çatışmaları önleme, yönetme ve çözme süreçlerinde kullanılır. Glasl, bu yetkinliğin hem bireysel hem de kolektif düzeyde geliştirilmesi gerektiğini savunur. Friedrich Glasl’ CRM eğitim içeriklerini dikkatle incelediğimizde, çatışmanın kaçınılmaz olduğunu, ancak bunun önemli bir tırmanışa yol açmadan yönetildiğinde bir avantaj haline geldiğini görüyoruz. Burada bahsedilen çatışma, sanıldığı gibi kişisel bir sürtüşme değil; daha ziyade durumların farklı algılanması ya da enstrümanlarda farklı verilerin görülmesi gibi basit ama kritik farklılıklardır. Örneğin, bir pilotun durumla ilgili yorumu diğerinden farklı olabilir veya birinin dikkatini çeken bir gösterge, diğerinde gözden kaçabilir. İşte bu "farklı görme" hali, çatışma yetkinliğinin devreye girdiği yer. Çatışma burada, bireylerin birbirinden farklı bakış açılarına sahip olması anlamına geliyor. Önemli olan, bu farklılıkların kişisel bir çekişmeye dönüşmeden, yapıcı bir şekilde ele alınması. Eğer bu başarılabilirse, çatışma bir hata yapma olasılığını azaltan bir kontrol mekanizmasına dönüşüyor. Pilotlar, birbirlerinin bakış açısını dikkate alarak kendi değerlendirmelerini gözden geçirme şansı buluyor. Bu da, nihayetinde daha güvenli bir uçuş ortamı yaratıyor. Aslında CRM’nin büyük bir kısmı, çatışma yetkinliğini geliştirmek ve çatışmanın tırmanmasını önlemek üzerine kurulu. Çatışma yetkinliği, farklılıkları bir tehdit olarak görmek yerine, bunları bir fırsat olarak kullanmayı öğretiyor. Bu noktada, Glasl’ın kavramı ile CRM’nin bir başka temel taşı olan "kendini net bir şekilde ifade etme" ( assertive communication ) becerisi neredeyse tamamen örtüşüyor. Kendini net ve saygılı bir şekilde ifade edebilmek, farklılıkların yapıcı bir şekilde masaya yatırılmasını sağlıyor. Böylece, "Ben haklıyım, sen yanlışsın" kavgasına girmeden, "Durumu bir de senin gözünden kontrol edeyim" yaklaşımı devreye giriyor. Sonuç olarak, kokpitte çatışma kaçınılmazdır ama tehlikeli olmak zorunda değildir. Çatışma yetkinliği, farklı bakış açılarını bir araya getirerek hata payını azaltır ve güvenliği artırır. CRM, bu yetkinliği pilotlara aşılarken, assertive communication gibi araçlarla da bunu destekler. Belki de havacılığın en büyük derslerinden biri şudur: Çatışmayı reddetmek yerine, onu anlamak ve yönetmek, bizi daha iyi bir sonuca götürür. Confronting Conflict: First-aid Kit for Handling Conflict, Friedrich Glasl.
- Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler.
Dr. Reuven BarOn ve Dr. Steven Stein Araştırmalarından TORONTO, BUFALLO, NY, 15 Ağustos 1997 Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. İki Cinsiyet için de EQ İşyerindeki Başarı için anahtardır. Duygusal Zekâ söz konusu oldu mu, iki cinsiyetin de eşit EQ derecesine sahip oldukları varsayılabilir. Ancak yeni bir çalışmaya göre, erkekler ve kadınlar arasında dikkate değer birkaç farklılık bulunmuştur. Kadınlar kişilerarası yeteneklerde gelişim gösterirlerken, erkekler güçlü bir özsaygı duygusuna sahiptirler ve stresle mücadele yetenekleri daha yüksektir. MHS’nin yaptığı, Kanadalı ve Amerikalılardan oluşan 4.500 erkek ve 3.200 kadın üzerinde yapılan Duygusal Zekâ testinde kimi anahtar bulgular saptanmıştır. MHS başkanı ve testin yayıncısı Dr. Steven Stein bunu şöyle yorumlamıştır: “ Testimizin sonuçları, kadınların kendilerinin ve başkalarının duygularının daha çok farkında oldukları, kişilerarası daha iyi ilişki kurduklarını ve erkeklerden önemli ölçüde sosyal anlamda daha sorumlu olduklarını göstermektedir. Öte yandan erkekler, daha güçlü bir özsaygı yeteneğine sahiptirler ve kadınlara göre stresli ortamın anlık sorunlarıyla mücadelede daha başarılıdır.” Dr. Stein görüşlerini şöyle sürdürmektedir: “ Bu bulgular işyerinde önemli etkiler bırakabilir. Eskiden erkekler strese dayanıklılıkları nedeniyle daha üst düzey bir kademeye egemendi. Ancak şimdi kişilerin yetenekleri önceye göre daha önemli olduğundan, kadınların gelişmiş kişilerarası yetenekleri onların daha yüksek düzeylere çıkmalarını sağlayacaktır.” Kadınlar ve erkeklerin ortalama EQ derecesi kadınlar için ortalama 98 ve erkekler için ortalama 100 olarak paralel giderken, aşağıdaki alt faktörlerin değerleri cinsiyetlerin en çok nerede farklılaştığını göstermektedir. Alt faktör Kadınların EQ derecesi Erkeklerin EQ derecesi Özsaygı 97 102 Kişilerarası ilişki 101 97 Toplumsal sorumluluk 102 96 Empati 103 94 Strese dayanıklılık 97 103 Dr. Bar-On’un görüşleri şöyledir: “İlginçtir ki, kişilerarası ilişkiler, toplumsal sorumluluk ve strese dayanıklılık konularındaki farklılıklar, dünya üzerindeki EQ-I yöntemiyle test edilen farklı kültürlerden bütün nüfus örneklerinde gözlemlenmiştir. Biz istikrarlı olarak kadınların duygularının daha çok farkında olduğunu, daha çok empati gösterdiğini ve erkeklerden daha çok toplumsal sorumluluk taşıdıklarını ve erkeklerinse stresle mücadelede daha iyi olduklarını bulduk.” Kadınların erkeklerden daha yüksek derece elde ettiği spesifik alt faktörler şunlardır: Kişiler arası ilişki: İçtenlik taşıyan karşılıklı tatmin edici ilişkileri kurma ve sürdürme yeteneği Empati: Başkalarının duygularının farkında olma, anlama ve değerlendirme yeteneği Toplumsal sorumluluk: Bir toplumsal grupta birisinin, kendisini işbirliği yanlısı, katkıda bulunan ve yapıcı bir birey olarak gösterme yeteneği Erkeklerin kadınlardan daha yüksek derece elde ettiği spesifik faktörlerse şunlardır: Strese dayanıklılık: “Yıkılmadan” tersliklere ve stresli durumlara karşı dayanıklı olabilme yeteneği Özsaygı: Birisinin kendisini temelde iyi bir insan olarak kabul etmesi ve kendisine saygı duyması yeteneği. Dr. Reuven Bar-On Duygusal Zekâ Yaklaşımı Dr. Reuven Bar-On tarafından yapılan çalışmanın diğer sonuçları: Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler. Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir. ******************************** İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir. Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor.
- Anahtar Güncel
Son Paylaşılan Yazılar Duygulardan Yayılan Sinyalller Kurumsal Duygusal Zekâ ve Havacılık Şirketleri Z Kuşağını Saygısızlıkla Etiketleme Her İşin Başı “Öz Farkındalık” Duygularınızın Farkında mısınız? Havada ve Karada Bağlantısal Bütünsellik Kokpitte Anlaşmazlık Duygular ve Nefes Havacılıkta Duygusal Çeviklik İç Eğitmenlerin Seçimi Havacılıkta Duygusal Zekâ Hizmetler En Çok Talep Edilen Eğitimler 1-3 Saatlik Eğitimler 21. Yüzyılda Ben, Biz, Değişimi Yönetmek Harrison Assessments Yetenek Yönetimi Sistemi
- Duygulardan Yayılan Sinyaller
Duygular, içsel durumlarımızı yansıtan ve çevresel veya içsel değişimlere tepki olarak ortaya çıkan karmaşık tepkilerdir. Düşünceler gibi, duygular da yaşamımızda temel işlevler görür. Duyguların sağladığı sinyaller şöyle sıralanabilir. 1. Bireysel Sinyaller: Duygusal İçgüdü Rehberliği Duygular, deneyimlerimiz hakkında anlık bilgi sunar, özellikle hızlı karar gerektiren durumlarda hayati önem taşır. Örneğin, korku, potansiyel tehlike sinyalidir. Karanlık bir sokakta aniden bir gölge belirdiğinde hissedilen korku, bireyi dikkatli olmaya ve tehlikeden kaçınmaya iter. Benzer şekilde, utanç, toplumsal norm ihlali göstergesidir. Yanlışlıkla birine çarptığımızda duyulan utanç, davranışı gözden geçirme ve özür dileme ihtiyacı doğurur. 2. Sosyal İletişim: Duygusal İfade ve Etkileşim Duygusal ifadeler, çevremizdeki bireylere iç dünyamız hakkında bilgi verir. Bu, sosyal hayvanlar için de geçerlidir. Örneğin, köpeğin kuyruk sallaması mutluluk, kulaklarını dikmesi ve hırlaması tehdit algısını ifade eder. İnsanlar arasında da benzer bir iletişim vardır. Kaş çatmak ve öfkeli bakışlar tartışmadan kaçınma sinyali verirken, gülümseme sıcak bir karşılaşma ve iletişim fırsatı sunar. 3. Motivasyonel Güç: Duygusal Harekete Geçme Hazırlığı Duygular, entelektüel analizden daha hızlı ve uygun tepki sağlar. Korku durumunda, en ufak sese bile aşırı tepki verilebilir. Bu, evrimsel hayatta kalma mekanizmasıdır. Ormanda dal kırılma sesi duyulduğunda, yırtıcı hayvan olasılığını düşünmek yerine, içgüdüsel olarak kaçmaya hazır hale gelinir. Merak duygusu ise keşfetme ve öğrenme motivasyonu yaratır. Yeni bir oyuncakla oynayan çocuğun merakı, oyuncağın işleyişini anlama ve keşfetme isteği uyandırır. 4. Duygusal Yanılgılar: Modern Dünyada Duyguların Rolü Duygular temel işlevlere sahip olsa da, her zaman doğru yönlendirme yapmayabilir. Özellikle modern dünyada, duygular yanıltıcı olabilir. Korku filmi izlerken, güvende olmamıza rağmen kalp atışları hızlanabilir ve korku hissedilebilir. Bu durumda, duygular gerçek tehdit sinyali verse de, gerçekte güvendeyizdir. İş yerinde sunum öncesi kaygı, performansı olumsuz etkileyebilir, ancak bu kaygı gerçek bir tehdit değil, beklentilerin yansımasıdır. 5. Duygu Düzenleme: Sağlıklı Yaşamın Temel Taşı Duygusal yanılgılar ve aşırı yoğunluk, yaşamı zorlaştırabilir. Duygu düzenleme becerisi, sağlıklı bir yaşam için önemlidir. Derin nefes alma, meditasyon veya spor, kaygı ve stres gibi olumsuz duyguları yönetmede etkilidir. Duygusal ifade ve bastırmama da önemlidir. Arkadaşla yaşanan anlaşmazlıkta öfkeyi ifade etmek, ilişkiyi sağlıklı sürdürmeye yardımcı olur. Sonuç Duygular, bireye ve çevreye sinyal sağlayan, yaşamı yönlendiren ve ilişkileri şekillendiren güçlü bir araçtır. Ancak, duyguların her zaman doğru olmayabileceği ve yanıltıcı olabileceği unutulmamalıdır. Duyguları anlamak, düzenlemek ve sağlıklı ifade etmek, bireysel ve sosyal yaşamda dengeli ve mutlu bir yaşam sürmeye yardımcı olur. Kaynak : Helle, S. (2024). The Emotion Trap: Why negative feelings hold you back and how small changes can set you free. Lagom.
- Dilin Psikolojik Tuzakları ve FEAR Modeli
Dil, insanlığın en önemli araçlarından biridir. Tehlikelerden korunmamıza, bilgiyi hızla paylaşmamıza ve hayatta kalmamıza yardımcı olur. Ancak dilin bir de karanlık yönü vardır: Kendi kendimize gereksiz acılar çektirmemize neden olabilir. FEAR (Bütünleşme - Fusion, Değerlendirme - Evaluation, Kaçınma/Sembollere Saldırma - Avoidance, ve Gerekçelendirme - Reason Giving) modeli, dilin zihinsel süreçlerimiz üzerindeki olumsuz etkilerini anlamamıza yardımcı olur (Hayes ve ark., 1999). Bu kavram, Hayes, Wilson ve meslektaşları tarafından geliştirilmiş olup, dilin psikolojik acıya nasıl yol açabileceğini açıklar. Model şu kavramlardan oluşur. 1. Bütünleşme (Fusion): Sözcükler ve Duygular Arasındaki Bağ Bütünleşme, belirli sembollerin veya kelimelerin, temsil ettikleri olaylarla eşdeğer hale gelmesi anlamına gelir. Yani, bir kelime veya sembol, zamanla o kelimenin temsil ettiği olay kadar güçlü bir duygusal tepkiye yol açabilir. Örneğin, bir yönetici olan Semih’in başlangıçta “Can” kelimesiyle herhangi bir duygusal bağı yoktur. Ancak iş arkadaşı Can onu yolsuzlukla suçladığında ve hakkında soruşturma başlatıldığında, “Can” kelimesi Semih için aşağılanma ve öfkeyle eşdeğer hale gelir. Artık sadece “Can” kelimesini duymak bile bu duyguları tetikleyebilir. Dahası, bu kelime başka şeylere de yayılabilir. Eğer biri “Sami, Can gibi biri” derse, Semih, Sami ile doğrudan kötü bir deneyim yaşamasa bile ondan uzak durabilir. İşte dilin ve bütünleşmenin gücü burada devreye girer: Geçmişteki olumsuz deneyimlerimizi, sadece kelimeler aracılığıyla tekrar tekrar yaşarız. Bu sadece kişi isimleri ile değil yer, araç vs. için de geçerlidir. Dil, yalnızca tehlikeleri hızlıca iletmek için değil, geçmiş acıları şimdiki zamana taşımak için de kullanılır. 2. Değerlendirme (Evaluation): Zihnimizin Sürekli Yargılaması İnsan beyni, hayatta kalma mücadelesi içinde sürekli olarak çevresini tarar ve değerlendirir. Bu “eleştirel zihin”, milyonlarca yıl boyunca bize tehlikelerden kaçınmamız için yardımcı oldu. Ancak günümüzde bu mekanizma, zihnimizi bize karşı çalıştırabilir. Dil, soyut bir "ben" kavramı oluşturmamıza olanak tanır. Zihnimiz, dış dünyayı değerlendirdiği gibi kendimizi de yargılamaya başlar. "Ben yetersizim", "Ben başarısızım", "Ben çirkinim" gibi ifadeler, bir süre sonra kendimize dair inançlarımız haline gelir. Örneğin, bir kişi “Hayatım çok kötü” dediğinde, bu yalnızca bir düşünce olmaktan çıkar ve kişi gerçekten hayatının kötü olduğuna inanmaya başlar. Oysa ki bu, yalnızca zihnin değerlendirmesiyle oluşturulmuş bir algıdır. Dil ayrıca “İdeal ben” kavramı oluşturmamıza da yardımcı olur. “Başarılı olmalıyım”, “Mükemmel olmalıyım” gibi düşünceler, mevcut gerçeklikle kıyaslandığında tatminsizlik yaratır. Dahası, kaygı ve stres gibi duygular için de etiketler oluştururuz ve bunları da kötü olarak değerlendirmeye başlarız. Sonuç? İçsel deneyimlerimizden kaçınmaya çalışırız. 3. Kaçınma ve Sembollere Saldırma (Avoidance and Attacking of Symbols) Dış dünyadaki tehditlerden kaçınmak ya da onları bertaraf etmeye çalışmak hayatta kalmak için gereklidir. Örneğin, bir vahşi hayvandan kaçmalı ya da ona karşı kendimizi savunmalıyız. Ancak insanlar, iç dünyalarında da semboller yaratır ve bunlardan kaçınmayı ya da onlara saldırmayı öğrenirler. Kaçınma: Örneğin, kanser olmaktan korkan bir kişi, kanser hakkında düşünmekten kaçınabilir. Ancak bu kaçınma davranışı, kişiyi kansere karşı daha savunmasız hale getirebilir (örneğin, düzenli kontrolleri ihmal etmek gibi). Dahası, paradoksal geri tepme etkisi devreye girer: Kaçınmaya çalıştığımız düşünceler daha da güçlenerek geri dönebilir. 4. Gerekçelendirme ve Kural Oluşturma (Reason Giving/Rule Creation) İnsanlar, yaptıkları şeyleri gerekçelendirme ihtiyacı duyarlar. "Neden konuşma yapmadın?" diye sorulduğunda "Çünkü çok kaygılıydım." yanıtı makul bulunur. Ancak "Bilmiyorum." gibi bir yanıt genellikle kabul görmez. Ne yazık ki, insanlar sundukları gerekçelere kendileri de inanırlar. Dil, kurallar oluşturmamıza yardımcı olur, ancak bazen bu kurallar bizi gerçek deneyimlerden öğrenmekten alıkoyar. Sonuç: Dilin Farkında Olmak ve FEAR’ı Yönetmek Dil, insanın en güçlü araçlarından biridir, ancak doğru kullanılmazsa zihinsel tuzaklara, bilişsel çarpıtmalara yol açabilir. FEAR modeli, bizi nasıl sıkışıp kalabileceğimiz konusunda uyarıyor. Çözüm? Zihnimizin yarattığı düşünceleri gözlemleyerek, onları gerçeklikten ayırmayı öğrenebiliriz. Düşüncelerimiz sadece düşüncelerdir, biz değiliz. FEAR’ı fark ettiğimizde, onun üzerimizdeki etkisini azaltabiliriz. Kaynakça Hayes, S. C., Barnes-Holmes, D., & Roche, B. (2001). Relational frame theory: A post-Skinnerian account of human language and cognition. Springer Science & Business Media. Hayes, S. C., Wilson, K. G., Gifford, E. V., Follette, V. M., & Strosahl, K. (1999). Acceptance and commitment therapy: An experiential approach to behavior change. Guilford Press.
- Liderlik Takipçilikle Başlar
Havacılık dünyası, hataya yer olmayan bir disiplindir. Bu sektörde liderlik ve takipçilik kavramları, yalnızca kokpitteki karar alma süreçlerinde değil, tüm uçuş operasyonlarında emniyetin temelini oluşturur. Yardımcı pilotluk (First Officer), genellikle kaptanlığa hazırlık olarak görülse de, bu rol çok daha fazlasını temsil eder. Yardımcı pilot, hem bir liderin nasıl destekleneceğini öğrenir hem de ekip içindeki iletişim ve iş birliği kültürünün kilit taşı olur. Bu yazıda, liderlik ve takipçiliğin kesişim noktasını, kokpitteki dinamikler üzerinden ele alacağız. Yardımcı pilotun rolü, kaptan pilotun liderlik yaklaşımı, takipçilik becerilerinin psikolojik boyutları ve bu süreçte kullanılan teorik çerçeveler detaylandırılacaktır. Takipçilik Nedir? Teorik Bir Çerçeve Takipçilik (followership), liderliği destekleyen ancak bağımsız düşünceye dayalı bir katılım sürecidir. Bu kavram, liderliğin tamamlayıcı bir unsuru olarak kabul edilir. Kelley (1988) ve Chaleff (2009), takipçiliği aktif katılım ve eleştirel düşünce temelinde tanımlamıştır. Takipçiliğin Boyutları Bağımsız Düşünme: Takipçi, liderin kararlarını sorgulama ve gerektiğinde alternatif sunma kapasitesine sahip olmalıdır. Aktif Katılım: Takipçilik, sadece liderin emirlerini yerine getirmekle sınırlı değildir; liderin hedeflerine ulaşması için proaktif bir destek sunmayı gerektirir. Karşılıklı Saygı ve Güven: Takipçilik, liderle kurulan güven temelli bir ilişki ile etkinleşir. Havacılıkta Takipçilik: CRM ile İlişkisi Takipçilik, havacılık sektöründe Crew Resource Management (CRM) programlarının temel bir bileşenidir. CRM, ekip üyelerinin etkili iletişim, iş birliği ve karar verme süreçlerini optimize etmeyi amaçlar (Helmreich, Merritt & Wilhelm, 1999). Takipçilik, CRM’in uygulanabilirliğini artırır ve ekip dinamiklerinin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlar. Kokpitte Takipçilik: Yardımcı Pilotun Rolü Yardımcı Pilotun Takipçilik Sorumlulukları Yardımcı pilot, bir uçuş sırasında şu sorumlulukları üstlenir: Durumsal Farkındalık (Situational Awareness): Uçuşun her aşamasında çevresel faktörlerin farkında olmak. Eleştirel Düşünce: Kaptanın kararlarını sorgulamak ve gerektiğinde alternatif öneriler sunmak. Proaktif Destek: Kaptanın iş yükünü hafifletecek şekilde görev paylaşımı yapmak. Örnek Olay: United Airlines 173 Kazası 1978 yılında Portland’da meydana gelen United Airlines Flight 173 kazası, takipçiliğin eksikliğinin uçuş emniyeti üzerindeki etkisini açıkça göstermektedir. Kaptanın yakıt azaldığını fark edememesi ve yardımcı pilotun bu konuda yeterince ısrarcı olmaması nedeniyle uçak yakıt bitimi sonucu düşmüştür. Bu olay, kokpit ekiplerinin etkili takipçilik becerilerine sahip olmasının önemini ortaya koymuştur (Wiener, Kanki & Helmreich, 1993). Takipçilikte Zorluklar Otorite Gradyanı (Authority Gradient): Kokpitteki hiyerarşik fark, yardımcı pilotun kaptanı sorgulama cesaretini etkileyebilir. Stres ve Yorgunluk: Uzun uçuşlar, takipçinin karar alma süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Psikolojik Güvenlik Eksikliği: Takipçilerin fikirlerini özgürce ifade edemedikleri bir ortam, iletişim sorunlarına yol açabilir. Takipçiliğin Psikolojik Boyutları Psikolojik Güvenlik Amy Edmondson (1999), psikolojik güvenliğin, ekip üyelerinin hata yapma korkusu olmadan fikirlerini ifade edebildiği bir ortamı tanımladığını belirtmiştir. Kokpitteki psikolojik güvenlik, takipçiliğin etkili bir şekilde uygulanmasını sağlar. Stres Yönetimi Stres, kokpitteki karar alma süreçlerini doğrudan etkileyen bir faktördür. Yardımcı pilotun stres altında bile durumsal farkındalığını koruyarak kaptanı desteklemesi gerekir. Otorite ve Sorgulama Dengesi Otorite gradyanı, takipçinin lideri sorgulama konusundaki cesaretini belirler. Çok yüksek bir otorite gradyanı, iletişim sorunlarına yol açabilir. Bunun önüne geçmek için kaptanın açık bir iletişim stratejisi benimsemesi gereklidir (Reason, 1997). Kaptan Pilotun Rolü: Takipçiliği Desteklemek Açık İletişim Kaptan, takipçilerin fikirlerini paylaşabileceği bir ortam yaratmalıdır. Örneğin, kaptan bir iniş sırasında yardımcı pilotun önerilerine açık olmalı ve bu önerileri dikkate almalıdır. Mentorluk ve Geri Bildirim Kaptan, yardımcı pilotun gelişimini desteklemek için düzenli geri bildirimde bulunmalıdır. Bu, takipçinin mesleki becerilerini geliştirir ve gelecekte kaptanlığa geçişine hazırlık sağlar. Otorite Gradyanını Yönetmek Kaptan, otoriteyi baskı unsuru olarak kullanmak yerine ekip dinamiklerini güçlendiren bir liderlik sergilemelidir. Bu, takipçinin güvenle hareket etmesini sağlar. Takipçiliğin İş Dünyasına Uygulanabilirliği Ekip Çalışması ve Liderlik Kokpitteki takipçilik dersleri, iş dünyasında liderlik ve ekip çalışmasının geliştirilmesi için uygulanabilir. Örneğin, bir proje ekibinde her üyenin aktif katılımı ve eleştirel düşüncesi, projenin başarısını artırır. Açık İletişim ve Psikolojik Güvenlik İş dünyasında, çalışanların fikirlerini özgürce ifade edebildikleri bir ortam yaratmak, inovasyonu ve iş birliğini destekler. Lider-Takipçi Dinamiği Etkili liderler, takipçilerinin görüşlerini dikkate alır ve bu görüşleri karar alma süreçlerine entegre eder. Bu, ekip içindeki güveni artırır ve başarıyı destekler. Sonuç Takipçilik, havacılık dünyasında liderlik kadar önemli bir rol oynar. Yardımcı pilotlar, kaptan pilotlarla birlikte uçuş güvenliği ve ekip dinamiklerini optimize etmek için kritik bir sorumluluk üstlenir. Bu süreçte etkili iletişim, durumsal farkındalık ve psikolojik güvenlik kavramları ön plana çıkar. Havacılıktan alınan takipçilik dersleri, yalnızca kokpitte değil, iş dünyasında da etkili liderlik uygulamaları için bir rehber sunar. Kaynakça Chaleff, I. (2009). The Courageous Follower: Standing Up to and for Our Leaders . Berrett-Koehler Publishers. Edmondson, A. C. (1999). Psychological safety and learning behavior in work teams. Administrative Science Quarterly, 44 (2), 350-383. https://doi.org/10.2307/2666999 Helmreich, R. L., Merritt, A. C., & Wilhelm, J. A. (1999). The evolution of Crew Resource Management training in commercial aviation. International Journal of Aviation Psychology, 9 (1), 19-32. https://doi.org/10.1207/s15327108ijap0901_2 Kelley, R. E. (1988). In praise of followers. Harvard Business Review, 66 (6), 142-148. Reason, J. (1997). Managing the risks of organizational accidents. Ashgate Publishing. Wiener, E. L., Kanki, B. G., & Helmreich, R. L. (1993). Cockpit resource management . Academic Press.
- Hızlı ve Açık İletişim için Bir Teknik
İş ve özel yaşamda hızlı ve net iletişim gerektiren durumlar her zaman karşınıza çıkar. Özellikle kriz anlarında, yeni durumlarla karşılaşıldığında veya zaman baskısı altındayken. Psikolog Gary Klein tarafından geliştirilen STICC Protokolü , bu gibi beklenmedik durumları yönetmek için etkili bir araçtır. STICC, “ Situation, Task, Intent, Concerns, Calibrate ” kelimelerinin baş harflerinden oluşur ve yeni ve beklenmedik durumlarla başa çıkmak için üretken iletişim sağlamayı amaçlayan bir tekniktir. STICC Protokolü’nün Adımları: S - Situation (Durum)“Karşı karşıya olduğumuz durumun şu olduğunu düşünüyorum. ” Lider, mevcut durumu, sorunu veya krizi nasıl gördüğünü açık ve net biçimde özetler. T - Task (Görev)“Yapmamız gerekenin şu olduğunu düşünüyorum. ” Lider, durumu, sorunu veya krizi ele almak için görüşünü, planını açıklar. I - Intent (Niyet)“Bunun en iyi çözüm olduğunu düşünmemin nedeni şu. ” Lider, önerilen çözümün neden en uygun yol olduğunu açıklar. C - Concerns (Endişeler)“Dikkat etmemiz gerekenler şunlar. ” Lider, önerilen çözümle ilgili olası dezavantajları, gelecekte doğabilecek sorunları veya dikkat edilmesi gereken noktaları belirtir. C - Calibrate (Kalibre Etme)“Şimdi bana fikirlerinizi söyleyin.” Lider, ekip üyelerinden geri bildirim alır, görüşlerini paylaşmalarını ve özellikle itirazlarını dile getirmelerini teşvik eder. STICC Protokolünün Faydaları: Beklenmeyen Durumlarda Uygun Tepkiler Geliştirme: STICC, beklenmeyen durumlar karşısında uygun çözümler geliştirmek için kullanılır. Bu beş adım, ekibin ne yapılması gerektiğini tartışmasını kolaylaştırır. Somut eylem odaklı yapısı, farklı bakış açılarını toplama yeteneği ve hızlı uygulanabilirliği sayesinde, yeni durumlarda uygun adımlar atılmasını sağlar. Belirsizliklere Hazırlıklı Olma4. adımda (Concerns): olası belirsizlikler ve gelecekteki değişiklikler tartışmaya açılır. Bu yaklaşım, ekibin zihinsel olarak belirsizliklere hazırlıklı olmasına yardımcı olur. Böylece sadece mevcut kriz için değil, gelecekteki krizler için de bir dayanıklılık ve hazırlık zihniyeti geliştirilir. Yapıcı Diyalog ve Karşılıklı Öğrenme: Yapıcı bir diyalog ortamı, ekibin birlikte çözüm geliştirmesini sağlar. Lider öneriler sunar, ancak çözüm, ekip üyelerinin katılımıyla şekillenir. Bu süreç, ekibin birbirinden öğrenmesini sağlar ve gelecekteki krizlere hazırlık için açık ve uyumlu bir yaklaşımı destekler. Tavsiye: Ne zaman hızlı ve net iletişim kurmanız gerekirse, STICC Protokolü’nü kullanın. Bu yöntem, sadece liderin değil, tüm ekibin daha etkin ve iş birliği içinde çalışmasına olanak tanır. STICC Protokolü’nün Kokpitte Kaptan Pilot ve First Officer (F/O) Arasındaki İletişim İçin Uygulanması Senaryo: Beklenmedik Türbülans Durumu 1. Situation (Durum) Kaptan Pilot: “Hava trafik kontrolünden aldığımız bilgiye göre önümüzde şiddetli türbülans var. Radar verileri de bunu doğruluyor. Karşı karşıya olduğumuz durumun bu olduğunu düşünüyorum.” Kaptan burada mevcut durumu FO’ya net bir şekilde özetler. Radar verileri ve hava trafik kontrolünden gelen bilgilerle durumun ciddiyetini ortaya koyar. 2. Task (Görev) Kaptan Pilot: “Yapmamız gereken, türbülans alanına yaklaşmadan önce kabin ekibine ve yolculara uyarı yapmak, kabin ekibinden servis faaliyetlerini durdurmalarını istemek ve güvenlik kemerlerini kontrol etmelerini sağlamaktır. Ayrıca, hızımızı türbülans penetrasyon hızına düşüreceğiz.” Kaptan, durumun yönetimi için yapılması gereken spesifik görevleri sıralar ve FO’nun da bu süreçteki rolünü belirtir. 3. Intent (Niyet) Kaptan Pilot: “Bu prosedürü uygulamamızın nedeni, türbülansın yolcu ve ekip güvenliğini riske atabilecek bir durum yaratma ihtimali. Kabin içindeki serbest objeler veya ayakta olan kişiler yaralanabilir. Türbülans penetrasyon hızını koruyarak uçağın yapısal bütünlüğünü de sağlamış olacağız.” Burada kaptan, önerilen eylemlerin ardındaki mantığı açıklar. Bu, FO’nun süreci anlamasını ve daha iyi bir şekilde destek olmasını sağlar. 4. Concerns (Endişeler) Kaptan Pilot: “Türbülansın beklenenden daha şiddetli olma ihtimali var ve bu durumda rota değişikliği gerektirebilir. Ayrıca, kabin ekibinin zamanında oturamaması gibi bir durumla karşılaşabiliriz. Bu konuları da dikkatle izlememiz gerekiyor.” Kaptan, türbülansın öngörülenin ötesine geçmesi durumunda ortaya çıkabilecek potansiyel sorunları belirtir. FO ve ekip bu şekilde önceden uyarılmış olur. 5. Calibrate (Kalibre Etme) Kaptan Pilot: “Şimdi bu konuda sizin görüşlerinizi almak istiyorum. Başka bir öneriniz veya eklemek istediğiniz bir şey var mı?” Kaptan, FO’yu fikirlerini paylaşmaya ve önerilerde bulunmaya teşvik eder. FO, radar verilerini tekrar kontrol etmeyi veya hava trafik kontrolünden rota değişikliği talep etmeyi önerebilir. STICC Protokolü’nün Bu Senaryoda Sağladığı Faydalar: Net ve Hızlı İletişim: Kaptan, durum ve görevleri açıkça tanımladığı için FO ve kabin ekibi ne yapmaları gerektiğini hızlıca anlar. Ekip Katılımı: FO’nun görüşlerini paylaşması sağlanarak, farklı bir perspektiften ek bilgi alınır ve en iyi çözüm bulunur. Proaktif Yaklaşım: Potansiyel riskler önceden değerlendirilerek, türbülansın olası etkileri minimize edilir. Kriz Hazırlığı: Protokol, ekibin sadece mevcut durumu değil, gelecekte karşılaşabilecekleri türbülans gibi beklenmeyen olaylara karşı da hazırlıklı olmasını sağlar. Bu tür yapılandırılmış bir iletişim, kokpitte karar verme ve ekip koordinasyonunu büyük ölçüde iyileştirir. Jeroen Kraaijenbrink Linkedin Paylaşımından alıntı.
- Empati: Liderlikte Fark Yaratan Güç
Günümüz iş dünyasında başarılı bir lider olmak, yalnızca teknik bilgi ve becerilere sahip olmaktan ibaret değildir. Empati, liderlikte gerçek bir fark yaratan özelliklerden biridir. Empati, bir başkasının bakış açısını anlamak, duygularını hissetmek ve ihtiyaçlarını öngörebilme yeteneği olarak tanımlanır. Bu yetenek, ekip üyeleriyle güçlü bağlar kurmak, güven inşa etmek ve daha sağlıklı bir çalışma ortamı yaratmak için temel taşlardan biridir. Ancak empati, sadece doğal bir yetenek değildir; öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir. İşte empatiyi geliştirmek için uygulanabilir 10 pratik adım: 1. Aktif Dinleme Yapın Empati geliştirmenin ilk adımı, gerçekten dinlemektir. İnsanları anlamak için onlara odaklanmalı, sözlerini kesmemeli ve cevap vermeyi düşünmeden önce söylenenleri anlamaya çalışmalısınız. Bir ekip üyesi iş yükünün fazlalığından şikayet ediyorsa, çözüm önermeden önce duygularını anlamaya çalışın. "Seni daha iyi anlamak için biraz daha detay verebilir misin?" gibi bir soru, derinlemesine dinleme isteğinizi gösterir. 2. Farklı Perspektifler Arayın Empati, farklı bakış açılarını anlamakla başlar. Çeşitli geçmişlere, rollere ve deneyimlere sahip insanlarla etkileşim kurarak empati yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Ekip içinde bir proje hakkında farklı görüşler varsa, herkese söz hakkı verin. Farklı kültürlerden gelen ekip üyelerinin projeye nasıl baktığını anlamaya çalışın ve bu farklılıkların projeye nasıl katkı sağlayabileceğini tartışın. 3. Samimi Merak Gösterin Merak, bağlantı kurmanın ve empati geliştirmenin güçlü bir yoludur. İnsanların hayatları, ilgi alanları veya mücadeleleri hakkında sorular sormaktan çekinmeyin. Bir çalışanınızın iş dışındaki bir hobisini öğrendiğinizde, "Model uçaklar yapmak zor olmalı, en sevdiğin projen hangisiydi?" gibi bir soru sorarak samimi bir ilgi gösterin. 4. Sözsüz İpuçlarını İnceleyin Empati sadece sözlü iletişimle sınırlı değildir; beden dili, ses tonu ve yüz ifadeleri de önemli ipuçları verir. Bir ekip üyesi toplantıda sessiz ve düşünceli görünüyorsa, toplantı sonrasında özel bir konuşma yaparak hislerini sormak, onun kendini daha iyi hissetmesini sağlayabilir. 5. Samimiyet Gösterin Empati, samimiyetle başlar. Kendinizi savunmasız bırakmak, başkalarının da açık ve dürüst olmasına olanak tanır. "Geçen hafta zorlandığımı hissettim çünkü beklenmedik bir krizle karşılaştım. Bunun sizde nasıl bir etkisi oldu?" gibi bir açıklama, açık iletişim ortamı yaratır. 6. Birebir Görüşmeleri Öncelikli Kılın Takım toplantıları önemli olsa da, birebir görüşmeler çalışanların kendilerini özel hissetmelerini sağlar. Ekip üyelerinizle düzenli birebir görüşmeler yapın. Bu görüşmelerde iş yükünden ziyade onların kişisel hedeflerine ve duygularına odaklanın. 7. Başkalarının Ayakkabısında Yürüyün Bir kişinin deneyimlerini anlamanın en etkili yolu, kendinizi onun yerine koymaktır. Rol yapma veya gölge takip gibi yöntemler bu konuda yardımcı olabilir. Bir gün boyunca ekip üyelerinizin görevlerini yapmayı deneyin. Bu, onların karşılaştığı zorlukları anlamanıza yardımcı olabilir. 8. Önyargılarınızı İrdeleyin Hepimiz bilinçli ya da bilinçsiz önyargılara sahibiz. Bu önyargıları düzenli olarak değerlendirmek empatiyi artırabilir. Kadın bir çalışanın teknik bir projede zorluk yaşayacağını varsaymak yerine, yeteneklerine ve deneyimlerine odaklanın. 9. Başarıları Kutlayın Empati, insanların çabalarını ve başarılarını takdir etmeyi de içerir. Bu, kişisel bir dokunuşla yapılmalıdır. Bir ekip üyesi önemli bir hedefe ulaştığında, onun için anlamlı bir teşekkür notu yazın veya küçük bir kutlama organize edin. 10. Psikolojik Güvenlik Teşvik Edin Bir lider olarak, ekip üyelerinizin kendilerini ifade ederken güvende hissetmelerini sağlamak sizin sorumluluğunuzdur. Toplantılarda fikirlerini paylaşan herkesi takdir edin ve olumsuz yorumları yapıcı bir şekilde yönetin. "Bu fikir üzerinde biraz daha düşünelim" gibi ifadeler kullanın. Empati, bir liderin ekip üyeleriyle gerçek bağlar kurmasına olanak tanır. Ancak bu yetenek bir gecede gelişmez. Küçük adımlarla başlayarak, empatiyi günlük liderlik pratiğinizin bir parçası haline getirin. Düzenli geri bildirim alın, bu yöntemlerin etkilerini değerlendirin ve kendinizi geliştirmeye devam edin. Empatiyi liderlik becerilerinizin merkezine yerleştirerek, sadece güçlü bir lider değil, aynı zamanda ilham veren bir rol model de olabilirsiniz.
- Pilot Adayları için "STAR Tekniği" ile Etkili İş Görüşmeleri
Havacılık sektöründe rekabetin yoğun olduğu günümüzde, pilot adaylarının hayallerindeki kokpite ulaşmaları için sadece iyi bir eğitim ve uçuş deneyimi yeterli değil. Aynı zamanda iş görüşmelerinde kendilerini etkili bir şekilde ifade edebilmeleri ve yetkinliklerini doğru bir şekilde aktarabilmeleri gerekiyor. İşte bu noktada STAR tekniği, pilot adaylarına önemli bir avantaj sağlıyor. STAR Tekniği Nedir? STAR, çeşitli alanlar yanı sıra iş görüşmelerinde davranışsal sorulara cevap verirken kullanılan bir tekniktir. Davranışsal sorular, geçmiş deneyimleriniz üzerinden sizin davranışlarınızı, becerilerinizi ve yetkinliklerinizi anlamayı hedefler. "Zor bir durumla nasıl başa çıktınız?", "Ekip çalışmasında nasıl bir rol üstlendiniz?" gibi sorular, davranışsal soru örnekleridir. STAR tekniği, bu sorulara yapılandırılmış ve özlü bir şekilde cevap vermenizi sağlayarak, işverenin sizi daha iyi anlamasına ve değerlendirmesine yardımcı olur. STAR Tekniğinin Aşamaları: 1. Situation (Durum): Anlatacağınız olayın veya durumun bağlamını net bir şekilde ortaya koyun. Zaman, yer, kişiler ve ilgili diğer detayları kısaca belirtin. Örnek: "Üniversitedeki uçuş eğitimim sırasında, bir simülatör seansında beklenmedik bir arıza senaryosuyla karşılaştık." 2. Task (Görev): Olay veya durum içindeki rolünüzü ve sorumluluklarınızı açıklayın. Ne yapmanız bekleniyordu? Hedefiniz neydi? Örnek: "Kaptan pilot rolündeydim ve arızaya müdahale ederek uçağı güvenli bir şekilde indirmem gerekiyordu." 3. Action (Eylem): Durum karşısında hangi eylemleri gerçekleştirdiğinizi detaylı bir şekilde anlatın. Karar verme sürecinizi, attığınız adımları ve kullandığınız kaynakları belirtin. Örnek: "Öncelikle sakin kalmaya özen gösterdim ve acil durum prosedürlerini gözden geçirdim. Ekip arkadaşlarımla iletişim kurarak görev dağılımı yaptım ve arızanın nedenini tespit etmeye çalıştım. Simülatör eğitmenimizin talimatlarını dikkate alarak, uçağı kontrollü bir şekilde indirmeyi başardık." 4. Result (Sonuç): Eylemlerinizin sonuçlarını ve elde ettiğiniz başarıları vurgulayın. Hedeflerinize ulaşabildiniz mi? Bu deneyimden neler öğrendiniz? Örnek: "Simülatör seansını başarıyla tamamladık ve arıza durumunda nasıl hareket etmemiz gerektiği konusunda değerli bir deneyim kazandık. Ekip çalışmasının önemini ve stres altında sakin kalmanın gerekliliğini bir kez daha anladım." Pilot Adayları için STAR Tekniğinin Önemi: İş görüşmelerinde özgüvenli ve etkili bir şekilde iletişim kurmanızı sağlar. Deneyimlerinizi ve yetkinliklerinizi net bir şekilde aktarmanıza yardımcı olur. Problem çözme, karar verme, iletişim ve liderlik gibi becerilerinizi sergilemenize olanak tanır. İşverenin sizi daha iyi tanımasını ve aradığı özelliklere sahip olup olmadığınızı değerlendirmesini sağlar. STAR Tekniğini Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler: Örneklerinizi iş tanımına uygun olarak seçin. Kısa ve öz olun, gereksiz detaylardan kaçının. Olumlu bir dil kullanın ve başarılarınızı vurgulayın. Dürüst olun ve abartılı ifadelerden kaçının. STAR tekniği, pilot adaylarının iş görüşmelerinde başarılı olmaları için güçlü bir araçtır. Bu tekniği kullanarak, kendinizi etkili bir şekilde ifade edebilir ve hayallerinizdeki kokpite bir adım daha yaklaşabilirsiniz.
- Öz Değerlendirme Konusunda ROUTE Yöntemi
Profesyonel havacılıkta teknik becerilerin geliştirilmesi kadar kişisel iyi oluş da kritik bir öneme sahiptir. Pilotların özel hayatlarında karşılaştıkları stres gibi faktörler, kokpitteki performanslarını olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin, odaklanma eksikliği durumsal farkındalığın kaybolmasına ve bunun sonucunda hatalı bir inişe sebep olabilir. Bu nedenle öz değerlendirme, sadece mesleki gelişim için değil, aynı zamanda kişisel dayanıklılığın artırılması ve uçuş emniyetinin sağlanması açısından da büyük önem taşır. Öz Değerlendirmenin Önemi Öz değerlendirme, pilotlar için birkaç temel nedenden dolayı vazgeçilmez bir beceridir: Kişisel İyi Oluş ve Mesleki Performans İlişkisi: Uçuş eğitmeni veya sınav gözetmeni, pilotun kişisel iyi oluşundaki sorunları her zaman fark edemeyebilir. Bu durumları ancak pilotun kendisi öz değerlendirme yoluyla belirleyebilir. Sürekli Öğrenme Fırsatı: Havacılıkta her uçuş, her olay bir öğrenme fırsatı sunar. Öz değerlendirme, bu öğrenme süreçlerini başlatır ve pilotun deneyimlerinden en iyi şekilde faydalanmasını sağlar. Pilotların öz değerlendirme sürecinde kullanabilecekleri etkili yöntemlerden biri ROUTE Yöntemi 'dir. (RESILIENT PILOT tarafından geliştirilmiştir) Bu yöntem, yapılandırılmış bir değerlendirme süreci sunarak pilotların kendi performanslarını daha objektif bir şekilde analiz etmelerine yardımcı olur. ROUTE Yöntemi ve Adımları R - Review (Gözden Geçirme): Bu adımda pilotlar, incelemek istedikleri uçuşu veya olayı ve bu olayın nedenlerini detaylı bir şekilde gözden geçirirler. Uçuşun kritik anlarını analiz ederek öne çıkan olayları ve bunların etkilerini değerlendirirler. Örneğin, bir uçuş sırasında yaşanan bir olayın neden dikkat çekici olduğunu ve performanslarını nasıl etkilediğini anlamaya çalışırlar. O - Outcomes (Sonuçlar): Bu aşamada, Swiss Cheese Modeli (İsviçre Peyniri Modeli) kullanılarak performans seviyelerindeki değişiklikler incelenir. Hangi anların performansı olumlu veya olumsuz etkilediği analiz edilir ve bu anlar pilot yeterliliklerine bağlanır. U - Understand (Anlama): Temel pilot yeterliliklerinin haritalandırılmasının ardından şu sorulara odaklanılır: Kritik olayın sonucu hangi noktada kaçınılmaz hale geldi? "Neden?" sorusu tekrar tekrar sorularak olayın kök nedeni belirlenir. Bu, olayın ana sebebini ve kaçınılmaz hale gelmesinde etkili olan birincil faktörü anlamayı sağlar. T - Identify (Belirleme): Bu aşamada, pilotun eylemleri ve pilot yeterliliklerini nasıl uyguladığı analiz edilir. Şu sorular sorulur: Uçuş sırasında hangi davranışlar gözlemlendi? Bu davranışlar ne sıklıkla ve ne kadar etkili bir şekilde sergilendi? "Kişisel karşı önlemler" ne ölçüde kullanıldı? E - Evaluate (Değerlendirme): Son adımda, tüm değerlendirme sonuçları bir araya getirilir ve şu sorulara odaklanılır: Hangi yeterliliklerin (bilgi, beceri, tutum) geliştirilmesi gerekiyor? Gelecekteki performansı iyileştirmek için ne tür öğrenme ve gelişim hedefleri belirlenmelidir? Öğrenme ve Gelişim Değerlendirme sürecinin ardından, elde edilen bulgular doğrultusunda gelişim hedefleri belirlenir. Bu, pilotun sadece hataları düzeltmek yerine kök nedenlerle yüzleşerek uzun vadeli bir gelişim sağlamasına yardımcı olur. Pilot Yeterlilikleri ile Bağlantı ROUTE Yöntemi, pilot yeterliliklerini ve gözlemlenebilir davranışları sürece dahil ederek, pilotun sadece performans sorunlarını çözmekle kalmayıp aynı zamanda kişisel dayanıklılık konularını da ele almasını sağlar. Sorunların kaynağına inilmediği takdirde, yüzeysel çözümlerle sorunların tekrar etmesi olasıdır. ROUTE Yöntemi, hem profesyonel performans hem de kişisel iyi oluş için kapsamlı bir öz değerlendirme çerçevesi sunar. Bu yöntem, pilotların kendi performanslarını daha iyi anlamalarına, kök nedenleri bulmalarına ve gelişimlerini yapılandırmalarına olanak tanır. Öz değerlendirme, sadece pilotlar için değil, tüm havacılık profesyonelleri için sürekli gelişim ve dayanıklılık için güçlü bir araçtır.
- Pilot Adayları için GROW Koçluk Modeli ile Kariyer Planlama
Havacılık sektörüne adım atmayı hedefleyen pilot adayları için kariyer planlaması, hayallerini gerçeğe dönüştürme yolunda kritik bir öneme sahiptir. Bu süreçte, hedeflerin belirlenmesi, mevcut durumun değerlendirilmesi, seçeneklerin araştırılması ve kararlılıkla eyleme geçilmesi gerekmektedir. İşte tam da bu noktada GROW Koçluk Modeli , pilot adaylarına yol gösterici bir çerçeve sunar. GROW Koçluk Modeli Nedir? GROW, Goal (Hedef), Reality (Gerçeklik), Options (Seçenekler) ve Will (İrade/Eylem) kelimelerinin baş harflerinden oluşan ve bireylerin hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olan yapılandırılmış bir koçluk yöntemidir. Bu model, Sir John Whitmore tarafından geliştirilmiş ve performans koçluğunun temel taşlarından biri haline gelmiştir. Pilot Adayları için GROW Modelinin Aşamaları: 1. Goal (Hedef): Pilot adayları için bu aşama, hayallerini somut hedeflere dönüştürmekle başlar. Hedeflerin net, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili ve zamanlı (SMART) olması, motivasyonun korunması ve ilerlemenin takip edilmesi açısından önemlidir. Örnek Hedefler: 2 yıl içinde havayolu pilot lisansı (ATPL) almak. 5 yıl içinde belirli bir havayolu şirketinde işe başlamak. 10 yıl içinde kaptan pilot olmak. 2. Reality (Gerçeklik): Bu aşamada, pilot adayları mevcut durumlarını objektif bir şekilde değerlendirirler. Eğitim durumları, uçuş deneyimleri, finansal kaynakları, güçlü ve zayıf yönleri gibi faktörler analiz edilir. "Hangi lisanslara sahibim?", "Kaç saat uçuş deneyimim var?", "Hangi sağlık koşullarını sağlıyorum?", "İngilizce seviyem yeterli mi?" gibi sorulara yanıt aranır. 3. Options (Seçenekler): Hedeflere ulaşmak için farklı yollar ve seçenekler değerlendirilir. Uçuş okulları, eğitim programları, burs olanakları, havayolu şirketlerinin pilot alım süreçleri gibi konularda araştırma yapılır. "Hangi uçuş okuluna gitmeliyim?", "Hangi eğitim programını seçmeliyim?", "Finansal destek nasıl sağlayabilirim?", "Hangi havayolu şirketlerine başvurmalıyım?" gibi sorulara yanıt aranır. Örnek Seçenekler: Yurtiçinde veya yurtdışında uçuş eğitimi almak. Entegre ATPL programına katılmak veya modüler eğitim almak. Uçuş eğitmeni olarak çalışarak deneyim kazanmak. Havayolu şirketlerinin pilot adaylığı programlarına başvurmak. 4. Will (İrade/Eylem): Bu aşamada, pilot adayları belirledikleri seçenekler arasından bir eylem planı oluşturur ve hedeflerine ulaşmak için kararlılıkla adım atarlar. "Hangi uçuş okuluna kayıt yaptıracağım?", "Eğitim masraflarını nasıl karşılayacağım?", "Uçuş deneyimi için neler yapacağım?", "Havayolu şirketlerine ne zaman başvuracağım?" gibi sorulara yanıt aranır ve somut adımlar atılır. GROW Modelinin Pilot Adaylarına Faydaları: Hedeflerini netleştirmelerine ve motivasyonlarını artırmalarına yardımcı olur. Mevcut durumlarını ve kaynaklarını daha iyi anlamalarını sağlar. Farklı seçenekleri değerlendirmelerine ve en uygun yolu seçmelerine olanak tanır. Eylem planı oluşturarak ve ilerlemelerini takip ederek sorumluluk almalarını destekler. Karşılaşabilecekleri zorluklara karşı hazırlıklı olmalarını ve çözüm odaklı düşünmelerini sağlar. Sonuç: GROW Koçluk Modeli, pilot adaylarının kariyer hedeflerine ulaşmalarında etkili bir araçtır. Bu modelin aşamalarını takip ederek, pilot adayları hayallerini gerçeğe dönüştürebilir ve havacılık sektöründe başarılı bir kariyer inşa edebilirler.


















