top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 751 sonuç bulundu

  • Empati Geliştirilebilir

    Photo by Bahaa A. Shawqi on Pexels.com Empati ölçülebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. İşte size empati becerinizi geliştirebilmeniz için birkaç öneri… İyi bir dinleyici olun ve sadece cevap vermek için değil, anlamak için dinleyin. Anladığınıza emin olmak için sorular sorun. Sadece kulaklarınızla değil bütün duyularınızla dinleyin. Beden dili ve ses tonlarından iletişim halinde olduğunuz insanların duygularını okumayı deneyin. Fark ettiğiniz duyguya neyin sebep olabileceğini anlamaya çalışın. Karşınızdaki kişinin derisinin altına girmeyi ve dünyayı onun gözleriyle görmeyi deneyin. Başkalarının duygu ve düşüncelerine saygı duyun. İnsanların sözlü olarak ifade ettikleriyle, beden diliyle ortaya koydukları  duygular arasındaki uyuşmazlıkları fark etmeye çalışın. İletişim konusunda yaşadığınız olumsuz deneyimleri tekrar gözden geçirerek benzer durumlarla karşılaşmamak için bu deneyimlerden nasıl faydalanabileceğinizi düşünün.  Kitap okurken veya film seyrederken karakterlerin neler hissettiklerini ve neden böyle hissedebileceklerini düşünün.

  • Empati

    Havacılıkta Duygusal Zekâ Sayfasına Dön Bir köylü eşeğiyle katırını iyice yükleyerek şehre doğru yola çıkmış. Yol uzun, hayvanların yükü ise oldukça ağırmış. Katıra göre biraz daha yaşlıca olan eşek düz yolda, zorlanarak da olsa, vaziyeti idare edebilmiş. Ancak, dağa tırmanırken, bakmış ki dayanamayacak, katıra yükünün ağır geldiğini  ve birazını alıp ona yardımcı olmasını rica etmiş. Katır bu ricayı duymazlıktan gelmiş ve bir süre daha yola böylece devam etmişler. Sonra birden, zavallı eşek, o ağır yükün altında düşmüş ve ölmüş. Yola devam etmek zorunda olan köylü, bunun üzerine; önce, ölen eşeğin üzerindeki yükü almış ve katırın yükünün üstüne eklemiş. Daha sonra, ölen eşeğin derisini yüzmüş ve onu da katırın sırtına atmış. Katır yaptığından pişman, yükü eskisinin iki katından fazla, “Ettiğimi buldum. Eğer eşeğe ihtiyacı olduğunda biraz yardım etseydim, şimdi bu halde olmazdım” diyerek, iç çekmiş. (Anonim, Çev. Seden Tuyan) İletişimin Olmazsa Olmazı… Hayatımıza şöyle bir baktığımızda bizim duygularımızı duyarlı bir şekilde dikkate alan ve bizim olumlu davranabilmemizi sağlayan insanların varlığı bizi mutlu eder, yokluğu ise üzer. Çünkü, başkalarının duygularını ve bakış açılarını kavrayabilen kişiler, etrafındaki insanların gereksinimlerini çok iyi anlar ve karşılarlar. Bu bakımdan, başarılı ve verimli ilişkiler kurabilen bir öğretmen, bir yönetici, eş ve ebeveyn  kısacası insan olarak hayatın her kademesinde kurduğumuz diyalogların verimli birer alış verişe dönüşmesini sağlayan, problemlerimizi çözülür kılan ve sihirli bir fark yaratan sır, hep bu anlayış dolu yaklaşım tarzı olmuştur. İşte, bu yaklaşım tarzı “empati” nin özünü oluşturur. Bu tarzdan uzaklaşan ilişkilerde korku, öfke, uyumsuzluk, tutku eksikliği, neşesizlik ve en önemlisi verimsizlik hakim olmaya başlar. Empati Nedir? Empati kişinin bir diyalog sırasında karşısındakinin duygu ve düşüncelerini anlayabilmesini ve böylece duyarlı bir yaklaşım içinde olmasını sağlayan bir Duygusal Zeka becerisidir. Empati becerisini iyi kullanabilen kişiler bu anlamda, iyi bir dinleyici olmalarının yanı sıra, karşıdaki kişinin dile getirmediği duygularını da sezebilir, bakış açılarını kavrayabilirler. Bu bakımdan, empati kişinin farklı olan ya da başka kültürden gelen insanlarla iyi geçinebilmesini sağlar (Goleman, 2003; Stein & Book, 2003). Empati kurabilmemiz için gerekli olan üç öğe vardır (Rogers, 1970, Kasatura, 2003): Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Empati kurmuş sayılmamız için karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın karşıdaki kişiye doğru olarak iletilmemesi durumunda empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız. Örneğin, bir arkadaşınızın patronuyla arası bozuk ve canı çok sıkkın, haksızlığa uğradığını düşünüyor ve hararetli bir şekilde derdini sizinle paylaşıyor. Siz, kendinizi onun yerine koyup neler hissettiğini anlayabilirsiniz. Onun duygularını içinizde hissedebilirsiniz. Ama, sıra bu durumu ona ifade etmeye geldiğinde, her şey yolundaymış gibi gülerek “halledersin, boş ver” diyebilirsiniz. İşte böyle davrandığınızda, yüzünüzdeki ifade, söylediğiniz söz ve içinizdeki duygular arasında bir çelişki ortaya çıkar. Dolayısıyla da doğru empati kurmuş, fakat bunu karşıdakine yeterince iletememiş olursunuz. İletme gerçekleşmediği takdirde empati tamamlanmış sayılmaz. Empatik İnsanlar: Duygusal ipuçlarına karşı dikkatli ve iyi bir dinleyicidirler. Başkalarına karşı duyarlı ve anlayışlıdırlar. İnsanlara karşı düşünceli ve ilgilidirler. Başkalarının dile getirdiği ihtiyaç ve duygular karşısında onların yardımına koşarlar. İhtiyaç ve duyguları doğrultusunda diğer insanların yardımına koşarlar. İnsanların daha fazla gelişmek için duydukları ihtiyacı saptar ve faydalı geribildirim sunarlar. Ellerinden gelenin en iyisini ortaya koymaları için diğer insanlara ilham verme eğilimindedirler. Duyguların Dili Duygularımızı hem sözlü olarak hem de sözlü olmayan yollarla dile getiririz. Ancak, çok nadir duygularımızı kelimelere döker, daha çok başka yollarla ipuçları veririz.  Başkasının ne hissettiğini sezebilmenin anahtarı ses tonu, jest ve mimikler, yüz ifadesi, değişik duruşları ve beden hareketleri gibi sözsüz ifadeleri okuyabilmektir (Goleman, 1995). Bebekler ve küçük çocuklar konuşabilene kadar  kendilerini bu yolla ifade ederler. Anne, ya da bebeğin bakımını üstlenen kişiler onun ihtiyaçlarını vücut dilini okuyarak anlar ve karşılarlar. Duygusal Zeka araştırmacısı, psikolog Dr. Goleman’a göre akılcı zihin sözcüklerle ifade bulur, duyguların tarzı ise sözsüzdür. Kişinin sözleri; ses tonu, el-kol hareketleri veya diğer sözsüz yollardan ifade edilenlerle çelişiyorsa, duygusal gerçek, aslen ne söylediğinde değil, nasıl söylediğinde saklıdır. Yapılan araştırmalar, duygusal mesajların yüzde doksanının hatta daha fazlasının sözsüz olduğunu göstermektedir. Bu durumda, insanların bize  ilettikleri en önemli mesajları anlayabilmenin ve dünyayı başka bir kişinin bakış açısından görebilmenin yolunun, sözlü mesajların yanı sıra –hatta daha çok- sözsüz mesajları tanımak, anlamak ve yorumlamaktan geçtiğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan kişiye empatik tepki vermenin de başlıca iki yolu vardır. Yüz ifadesini, bedeni kullanarak onun anlaşıldığını göstermek ve sözlü olarak onu anladığınızı ifade etmek… Ancak en etkili yol bu ikisini birlikte kullanmaktır (Kasatura, 2003). “Empati” Tanımını İyi Anlamak Gerekir… Başarılı iletişimin güçlü aracı “empati” yanlış anlamalara da açık bir kavramdır. Bu konuda üç genel yanlış anlama bulunmaktadır (Stein & Book, 2003): Empati “iyi bir insan olmak” anlamına gelmez. Sadece iyi insan olmak adına düşünce ve duygularımızı karşımızdakine doğru ve açık bir şekilde anlatamıyorsak, bu durum başka insanların duygularını kendi duygularımız gibi benimseyip herkesi hoşnut etmeye çalışmak anlamına gelir – ki bu durum bir kabusu andırır ve hareket özgürlüğümüzü kısıtlar. Empati çoğu kez “sempati” ile karıştırılmaktadır. Aslında bu iki kavram birbirinden çok farklıdır. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onun hissettiği duyguların aynılarını hissederiz ve karşımızdaki kişinin ne düşündüğü ve hissettiğiyle ilgili örneğin, “ sınavı kazanmana sevindim”, “kitabını kaybetmene üzüldüm” gibi “ben” ve “benim” vurgusunu hissettiren kendi yorumumuzu ortaya koyarız. Yani sempati duyduğumuz kişiyi anlamamız ve kendimizi onun yerine koymamız şart değildir. Bunlar iyi niyetli yaklaşımlar olmasına rağmen karşı tarafı etkilemekte yetersiz kalır. Oysa ki empati kurduğumuzda karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez, sadece onun duygularını anlamaya çalışırız. Diğer bir deyişle empatik cümleler “sen” vurgusunu taşır. Bu durumda sözlü ifadelerimiz “sınavı kazandığına seviniyor olmalısın”, “kitabı kaybettiğine üzülmüşsündür” gibi karşımızdaki kişiyi anladığımızı hissettirecektir. Empatik yaklaşım, karşıdaki kişinin duygu ve düşüncelerini koşulsuz olarak kabul etmek anlamına gelmez. Bu anlamda “empati kurmak” karşındakini anlamak ve anladığın şeye saygı duymak sürecidir. “Anlayış sahibine yaşam kaynağıdır.” Hz. Süleyman Empati, empatiyi kuran kişi için de önemlidir. Empatik olmanın kişiye kazandırdıkları bazı avantajları şöyle sıralayabiliriz: Diğer insanlarla daha çok yardımlaşır ve bu yüzden de çevreleri tarafından daha çok özlenir ve sevilirler. Ne zaman ve ne kadar konuşmaları gerektiğini, ne zaman geri çekilip, ne zaman hamle yapabileceklerini iyi bilirler ve sonuç her iki tarafında yararına olur. Olayları ve insanları okur, sağlam veriler toplar, önemli detayları fark ederek hareketlerini uyarlar ve böylece maksimum etki yaratabilirler. Farklı insanlar karşısında ne tür strateji ve taktikler kullanabileceklerini bilirler ve bu yüzden özellikle iş ilişkilerinde başarılı olurlar. Empati Geliştirilebilir… Empati ölçülebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. İşte size empati becerinizi geliştirebilmeniz için birkaç öneri… İyi bir dinleyici olun ve sadece cevap vermek için değil, anlamak için dinleyin. Anladığınıza emin olmak için sorular sorun. Sadece kulaklarınızla değil bütün duyularınızla dinleyin. Beden dili ve ses tonlarından iletişim halinde olduğunuz insanların duygularını okumayı deneyin. Fark ettiğiniz duyguya neyin sebep olabileceğini anlamaya çalışın. Karşınızdaki kişinin derisinin altına girmeyi ve dünyayı onun gözleriyle görmeyi deneyin. Başkalarının duygu ve düşüncelerine saygı duyun. İnsanların sözlü olarak ifade ettikleriyle, beden diliyle ortaya koydukları  duygular arasındaki uyuşmazlıkları fark etmeye çalışın. İletişim konusunda yaşadığınız olumsuz deneyimleri tekrar gözden geçirerek benzer durumlarla karşılaşmamak için bu deneyimlerden nasıl faydalanabileceğinizi düşünün. Kitap okurken veya film seyrederken karakterlerin neler hissettiklerini ve neden böyle hissedebileceklerini düşünün. Empati Yeteneğinizi Geliştirmeniz İçin Öneriler Sadece cevap vermek niyetiyle değil, anlamak için dinleyin. Önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışın. Sadece kulaklarınızla dinlemeyin. Gözleriniz ve kalbinizle de dinleyin. Birisi konuşurken satır aralarını da okumayı öğrenin. Kiminle iletişim halinde olursanız olun, her zaman iyi bir dinleyici olun. İnsanları kendileri hakkında konuşmaya teşvik edin. Beden dili ve ses tonlarından insanların duygularını okumayı öğrenin. Bu duygulara neyin sebep olduğunu anlamaya çalışın. İnsanların sözel olarak ilettikleriyle, beden dilleri ile ifade ettikleri arasındaki uyuşmazlıkları fark etmeyi öğrenin. Başka bir kişiyi dinledikten sonra, cevap vermeden veya kendi hikayenizi anlatmadan önce, anladığınızdan emin olmak için sorular sorun. Dünyayı diğer insanların gözünden görmeyi öğrenin. Başkalarının görüşlerine ve hislerine saygı duyun. Karşınızdaki kişinin durumunu, güdülerini, beklentilerini, ihtiyaçlarını ve kaygılarını doğru olarak anlamadan çözüm önerisinde bulunmayın. Size yakın olan kişilere zaman ayırın. Onlarla “paralel monologlar” değil gerçek diyaloglar kurduğunuza emin olun. Karşınızdaki kişinin niyetini, hislerini, ihtiyaç ve kaygılarını yanlış anladığınız zamanları düşünün. Gelecekte benzer durumlarla karşılaşmamak için bu deneyiminizden faydalanın Kaynaklar Duygusal Zekâ ve Empati, Dr. Seden TUYAN – Eray BECEREN, Personal Excellence EYLÜL 2005 Goleman, D.,Boyatzis, R., Mc Kee A.  Yeni Liderler, Çev. Filiz Nayır, Osman Deniztekin,  Varlık Yayınları, 2003. Goleman, D. Duygusal Zeka Neden IQ dan daha Önemlidir? , Çev. Banu Seçkin Yüksel, Varlık Yayınları, 1995. Kasatura, İ. Heyecansal Kontrol, Altın Kitaplar, 2003 Stein, J. S., Book, H. E. EQ- Duygusal Zeka ve Başarının Sırrı, Çev. Müjde Işık, Özgür Yayınları, 2003. Freedman et al.  Handle with Care (Emotioal Intelligence Activity Book) , Six Seconds, 1997/1998.

  • Duygu Konusunda Tanımlar

    Duygu Nedir? Ne olduklarını bildiğimiz halde, duyguları bilimsel olarak tanımlamak çok zordur. Öncelikle Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisindeki tanımlara göz atarak başlayalım. Descartes’e göre "duygu" kavramı, kanı ve inanç kavramlarına yakındır. Nitekim Descartes şöyle yazar: "Bizim duygularımıza iyice ters dü­şen duyguları benimsemiş olanlar, bu yüz­den, barbar ya da vahşi değildir". Descartes ilkin, duyguyu duyumun eşanlamlısı ola­rak ele alır: "Acıyı, rengi ve öteki duygu­ları açık ve seçik olarak biliriz. Öte yandan, Descartes için, duygunun dereceleri vardır, bu konuda şöyle der: Hayvanlar "duygunun ilk derecesinden yukarıya çıkamaz. Bu dere­ce ruhların basit hareketi, organik bir du­yudur, hiçbir düşünce gerektirmeksizin, öteki hareketleri başlatır." Oysa duygu, ruh ile bedenin birliğinden kaynaklanır ve bi­reyin kendinde denediği şeydir. Descar­tes şöyle der: "Bundan başka, kendimizde denediğimiz bazı şeyler de vardır ki yalnızca ruha ya da yalnızca bedene de­ğil, ruh ile beden arasındaki sıkı birliğe mal edilmeleri gerekir [..,] bütün duygu­lar böyledir [...]. Spinoza'ya göre duygu, duygulanımla eşanlamlı­dır: "Duygu sözcüğünden bedenin hare­ket gücünü artıran ya da azaltan, buna yardım eden ya da bunu köstekleyen be­densel etkileşimleri ve bunlara ilişkin ta­sarımları anlıyorum". XVIII. yy. filozofları, duyuma yakın bir duygu kavramına geri döner. Nitekim Diderot için duygu, duyulur bir tepki gösterme olanağından başka bir şey değil­di. Kant ise duyguyu , öznel bir duyum olarak ele alır: "Her zaman öznel olarak kalmak zorunda olan ve hiçbir biçimde bir nesnenin tasarımını oluşturamayan şeyi herkesin kullandığı duygu sözcüğüyle belirteceğiz. Çayırların yeşil rengi, duyuların bir nesnenin algılanması olarak bir nesnel duyumdur; ama hoşa gitme niteliği, hiçbir nesnenin tasarımını vermeyen bir öznel duyumdur". XIX. yy.da filozoflar, duyguyu farklı bir biçimde anlar. Nitekim Hegel'e göre duygu, bireye hiçbir bilgi sağlamaz ve onu hayvansallığa indirger: "ortak duyu duyguya dayanır, kendi görüşünde olmayan herkesle ilişkisini keser, böy­lece, aynı doğruluğu benliğinde bulma­yan ve duymayan kimseye söyleyecek başka sözü olmadığını açıklamak zorun­da kalır; insanlığın kökünü ayaklar altına alır: çünkü insanlığın doğası, karşılıklı anlaşmaya yönelmektir; varlığı, bilinçlerin kurduğu topluluktadır, insana karşıt olan ve yalnızca hayvansal olan, kendini duy­gu içine kapamak ve ancak duygu yoluy­la iletişim kurabilmektir". Tinselciler (spiritüalistler) ile olgucular (pozitivistler), duygunun tanımında anla­şamamışlardır. V. Cousin'e göre duygu , hiçbir bilgi sağlayamaz: "Duygu, bilginin değil, heyecanların kaynağıdır ve biricik bilme yetisi akıldır". Buna karşıt olarak, C. Bernard için duy­gu sezgidir; deneysel düşünceyi doğuran, akıl yürütmeyi olanaklı kılan duygudur: "iki şey gereklidir; bilim ve sanat, akıl ve duygu". Çağdaş felsefede duygu, ruhsal yaşama ve bilişsel tasarıma ilişkin duygulanım­sal bir anlam kazanır. Sartre şöyle yazar: "Her duygu, bir şeyin duygusudur, yani nesnesine belli bir biçimde yönelir ve ona belli bir niteliği yansıtır. Sartre şunu da ekler: "Bu duygu, ka­tışıksız bir öznel içerik olmadığı gibi, her türlü bilinç yasasının dışında da değildir: kendini aşar ve çözümlenecek olursa, çok özel tipten yönelişlerin harekete ge­çirdiği bir ilk içeriği bulunduğu görülebi­lir; kısacası, bu ellerin duygulanımsal bir bilincidir" Doğrudan edinilen az ya da çok belirgin bilgi; his: Yanıldığı duygusuna kapılmak. Kimi heyecan ve ta­sarımlarla bağıntılı karmaşık ve sürekli iç durum: Minnet duygusu. İyi ya da kötü eğilim; tutku (genellikle çoğul): Soylu, cömert duygular, iyi, kötü duygular beslemek. Kolaylıkla etkilenmeye, duygulanmaya yatkınlık; duyarlılık: Duygularından çok mantığıyla hareket etmek. Ed. Aşk (genellikle çoğul): Kendisine karşı duygularınızı biliyor mu? Duygularımla alay etti. Bir kişiyi etkilemek, yumuşatmak amacını güden az ya da çok abartılmış duygusal gösteri: Şimdilik duy­guyu bir kenara bırakalım, gerçekçi olalım. Bir şeyi içgüdüsel ve dolaysız bi­çimde anlama, tanıma, değerlendirme yetisi (bir tamlayan ile): Estetik duygusu. Bende yön duygusu yok. Dilbil. Dilsel duygu, bir konuşmacının anadiline ilişkin sezgisi. Bu duygu, konu­şucunun, benimsenebilirlik yargılarında bulunmasını sağlar. Oxford İngilizce Sözlüğünde: Herhangi bir zihin, his, tutku çalkantısı ya da devinimi; herhangi bir şiddetli ya da uyarılmış zihinsel durum. Daniel Goleman'ın “Duygu” tanımı "Bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi" YARALI KURT Bir dağ köyü yakınlarında bir evde kocasını kaybetmiş, hamile bir kadın yaşamaktadır. Kadın, dağa odun kesmeye gittiği bir gün, yaralı bir yavrukurt bulur. Kurdu alır, kendisine can yoldaşlığı yapsın, diye eve getirir. Kurt iyileştikten sonra kadının yanından hiçbir zaman ayrılmaz, birlikte yaşamaya başlarlar. Kadın doğum yapar, çocuğa bakıp besleyecek, yedirip, içerecektir. Kurt o kadar uysal bir hayvan olmuştur ki, kadın ona çok güvenir ve onu can yoldaşı olarak yanında bulundurmaya devam eder. Kadın, bir gün evden köye gider, bir şeyler alır, gelir, eve vardığında kurdun ağzını kan içinde görünce çılgına döner, aklına yavrusu gelir, kurdun yavrusunu parçaladığını düşünerek kurdu boğar öldürür. Tam o sırada içeriden bebeğin sesi gelir, koşar bakar ki; Bebek beşikte sağlıklı bir şekilde durmaktadır, bebeği yaralamaya gelen yılan paramparça kanlar içinde yerde yatmaktadır. Kurt, bebeğin hayatını kurtarmıştır! Söz konusu hikâyede genç kadının, “kurdun ağzını kanlar içinde görünce çılgına dönmesi”nden itibaren Goleman’ın tanımına göz atacak olursak; Bir his: Kurdu o halde gördüğünde büyük ihtimal ile korku hissetmiştir. Bu hisse özgü belirli düşünceler : Bebeğime zarar verdi. Yaşamımız boyunca bize öğretilen, kurdun vahşi bir hayvan olduğudur. Genç kadın kurtla her ne kadar manevi bir yakınlık kurmuş olsa da, onunla ilgili düşüncesi, kendisine öğretilenler doğrultusunda oluşmuştur. Psikolojik ve biyolojik haller: Başlangıçtaki korkunun öfke, hiddet, nefret ve şiddete doğru ilerlemesi. Saldırı noktasına geldiğinde ise kollara ve ayaklara kanın hücum etmesi. Çarpıntı ve terleme oluşması. Bir dizi hareket eğilimi: Kurdu boğup öldürmesi. Goleman’ın tanımına göre bu hareketler dizisinin bütünü bize duyguyu ifade etmektedir. Değişik araştırmacılar duyguları değişik tanımlar. Biyolojik eğilimli araştırmacılar, duyguları basit biyolojik durumlara yakın bir biçimde tanımlar, Örneğin, elektrokimyasal reaksiyonlar. Psikologlar duyguları “biliş deneyimleri” olarak açıklar. Duygular konusunda çalışan birçok kişi, bunların aralarında bir yerdedirler ve duyguları koordine bir cevap sistemi olarak görürler. Böylece diyebiliriz ki duygular; bazı biyolojik, deneysel ve bilişsel durumların aynı anda ortaya çıkmasıyla oluşan reaksiyonlardır. Başka bir deyişle, duygular birçok düzeyde işlenebilir. Psikolojik evreleri olduğu gibi fiziksel evreleri de vardır. John Mayer'e göre; duygular, aynı zamanda harekete geçirici bir rol de oynarlar. Öyleyse duygular; düşünce, his ve eylemi birleştirirler diyebiliriz. Bir insanın her alanında işlerler, bir insanın her düzeyini etkilerler ve bir insan, duyguların birçok düzeyini etkileyebilir. J-P Du Preez'e göre; Duygular belirli durumlara verilen tepkilerdir. Duygunun doğası ve yoğunluğu; genellikle durumun tahminine dayanan bilişsel aktiviteye bağlıdır. Bu düşünce süreci ya da tahmin, buna bağlı duygunun ifadesi veya deneyimiyle sonuçlanır. Eric Jensen, (Ph.D.)'a göre; Duygular, çevresel uyaranlara karşı verilen, biyolojik olarak beliren kültürlerarası cevaplardır. Maurice Elias, (Ph.D.)'a göre; Duygular, insanların uyarı sistemleridir. Hayatımızdaki şeylerin nasıl gittiğine dair en sağlıklı göstergelerdir. Aynı zamanda bir iç jiroskop gibidirler. Duygular, biliş sistemi sayesinde bizim doğru yolda yürümemizi sağlarlar. Candace Pert, (Ph.D.)'e göre; Duygular; toplumu bir arada tutan, maddi ve manevi dünyada organizmanın hücrelerini beraber tutan yapıştırıcılardır. İşte bu yüzden ilginçtirler, çünkü maddi düzeydedirler -duygu moleküllerini ben, bilim adamı olarak inceledim- ve aynı zamanda ruhsal düzeydedirler. Anabel Jensen, (Ph.D.)'e göre; Duygular beyinde tanımlanır ve beyin vücudu yönetir. Epictetus ile aynı fikirdeyim “şeylerden rahatsız olmayız fakat şeylerin görüntülerinden rahatsız olabiliriz”. Yani önce düşünürüz sonra hissederiz, sonra da hareket ederiz. Bence sevgi, suçluluk, nefret, mutluluk ve öfke – bütün duygu durumları eylemlerimizin yan ürünleridir. John Steinberg'e göre; Önemli duygular; hayal kırıklığı, korku ve kendine verilen değerdir. Uzun zaman sevebiliriz fakat bu, kendimize verdiğimiz değerden daha fazla değildir. Takdir edilmediğimiz zaman hayal kırıklığına uğrarız. Bu hayal kırıklığı öfkeye ve/veya korkuya yol açabilir. Birçok negatif duygu kendini değerli hissetmemenin bir ürünüdür. Eğer bir çocuk kendini iyi ve değerli hissediyorsa dünyaya karşı da yıkıcı davranmaz. Belki de bir anne babanın evlatlarına verebilecekleri en önemli hediye “değer” duygusudur. Karşılıksız sevgi vermek zordur fakat sevgiye dayalı olan her durum çocuğun kendini sorgulamasına yol açacaktır. Anne baba ya da arkadaş olarak hepimiz hatalar yapmaktayız. Genellikle karşımızdaki ile alaycı tonda çok konuşuyoruz. Suçluluk hissettiriyoruz. Göz ardı ediyoruz. Fakat bazen küçüklerimiz de yetişkin olabiliyorlar. Dinliyoruz, görüyoruz, onaylıyoruz, cesaretlendiriyoruz ve ilgi gösteriyoruz. Gelecek için umut dağıtıyoruz, böylece çocuklarımız kendine saygı duymayı, önce kendine, sonra başkalarına ve dünyaya değer vermeyi öğreniyorlar. Karen Stone Mc. Cawn’a göre Duygular etrafımızdaki dünyaya verdiğimiz cevaplardır ki bu dünya bizim düşüncelerimiz, hislerimiz ve eylemlerimizden oluşur. Önemli olan hepimiz için, kendi duygularımızı yaratmayı öğrenmektir. Duygularımız, düşüncelerimiz tarafından şekillendirilir. Kendi inandıklarımızı berraklaştırırsak kendi hayatlarımızı seçtiğimizin farkına varırız. Düşüncelerimiz, hislerimiz ve hareketlerimiz için sorumluluk alırsak her zaman sayılır ve seviliriz. Duygularımız; Dikkatimizi yönlendirip bizi harekete iter, ayrıca değişik biyolojik sistemleri uyarır. Yüz ifadesini, kas görünüşünü, sesi, sinirleri ve hormonları etkileyip bizi cevap vermeye en uygun konuma sokar. Bizim çevremizdeki konumumuzu belirlememizi sağlar. Bizlerin bazı kişilere, nesnelere, hareketlere ve fikirlere yakın olmamızı sağlarken, diğerlerinden ise uzaklaşmamıza neden olur. Sahip olduğumuz duygular sayesinde kendimizi savunuruz, âşık oluruz, değer verdiklerimizi koruruz, bizim için kıymetli şeyleri kaybettiğimizde yas tutarız ve amacımıza ulaşırken önümüze çıkan engelleri aşarız. Bazı şeyleri yapmak için bir his duyar, bazı şeylerden dolayı hisleriniz. Heyecandan bahsederiz. Bunlar bir birine çok yakın anlamlar taşıyan sözcüklerdir. Duygu, Heyecan ve His. His (feeling); herhangi bir şeye karşı zihinde veya bedende oluşan ve yoğunluğu yüksek olmayan bir duygusal tepkinin farkına varma işidir (awareness). Örneğin; bir ayağı topallayarak yürüyen kediye duyulan acıma hissi, farkına varılan böylesi bir duygusal tepkidir. Duygu (emotion); farkına varılan bir hissin kuvvetlenerek, bilinçte ve bedende genel bir uyarılmışlık hali oluşturmasıdır. Korku, üzüntü, aşk gibi. Heyecan (excitement); duyguya oranla daha kısa süreli ama daha yoğun ve şiddetli bir uyarılmışlık halidir. Yani; çabuk gelip geçen şiddetli duygudur. "Yüreğim ağzıma geldi!", "Kan beynime fırladı!" veya "Kendimi zor tuttum!" ifadelerindeki şiddetli duygusal haller heyecan kategorisine girerler. Vücudun sadece bir organını veya bölgesini uyarmak gereksinimi ortaya çıktığı zaman, beyin o organa bir sinirsel sinyal (impulse) gönderir ve bu bir refleks hareketi yaratır. Fakat beyin, bedenin tümünü uyarma ihtiyacı hissettiği zaman, bu işi bir sürü sinyal göndererek, zahmetli bir şekilde yapmaz. Hangi duygu veya refleks uyandırılacaksa, o duyguyu gerçekleştirecek hormonları üreten salgı bezlerine bir sinyal gönderir ve hormonlar hemen üretilip kan dolaşımına akıtılır. Böylece en geç 6 saniye içinde o hormonun istediği şekilde bir duyguya kapılırız. Heyecanlanma gerektiği zaman ise hem hormonlar hem de sürekli sinyaller kullanılır. Duygular ve Hisler Arasındaki Fark J-P Du Preez'e göre; His bir duygunun cevap aşamasıdır. Duygu; durumu, yorumu, tahmini içeren bir şemsiyedir ve cevap ya da his, durumun anlayış aşamasıdır. Eric Jensen, (Ph. D.)'e göre; Duygular, dünyanın her yerinde aynıdır, kültürler üstüdür. Hisler ise akıl ve vücut durumlarıdır (açlık, umut gibi onlardan yüzlerce vardır). Hisler, dâhil olduğunuz sosyal grupta (aile-arkadaşlık çevresi-okul) geliştirdiğiniz cevaplardır. Akıl-vücut durumları yani hisler, duygular düşünceler ve ruh halleri büyük bir set olan yaşam durumlarının değişik parçalarıdır. Anabel Jensen, (Ph. D.)'e göre; Duygular hammaddedirler. Bunlar DNA paketimizle beraber gelir. Hisler bu hammaddenin yorumlarıdır ki bu da bireyin kültürüne göre değişir. Daniel Gil’Adi, (Ph. D.)'e göre; Duygu, hazırlanmış bir harekettir. Hisler, duygunun iç ifadeleridir ve vücut hislerinden ve durumlarından ayırt olurlar. Soğuk hissetmek/üşümek ya da depresif hissetmek. Hissin arkasındaki duygu (depresyon): üzüntü ya da öfke. Temel Duygular Temel duyguların neler olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır. Ekman ve Friesen gibi araştırmacılar bazı ana duyguları her kültürde olanları izole etmişlerdir. Ekman ve Friesen, altı ana duygu tanımlamıştır; mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, öfke, korku ve nefret. Bunların içinde tek bir pozitif duygunun olması çok ilginçtir. Kendimizi hissetmek istediklerimize kanalize edelim. Neden kendimizi beşi negatif olan bu duygularla sınırlandıralım ki? Duygusal deneyim ve yaratıcılık arasındaki yakın ilişkiye bağlı olarak inanıyorum ki, değişik durumlara cevap olacak çok çeşitli duygular vardır. Eric Jensen, (Ph. D.)'e göre; Ana duygular; öfke, üzüntü, nefret, şaşkınlık, korku ve mutluluktur. Maurice Elias, (Ph. D.)'e göre; Aslında etkilendirebileceğimizden çok daha fazla duygu vardır? Duygular temel olarak bilişsel ve sözel değildir, onları ne kadar adlandırmak istersek o kadar bilişsel olmaya başlarız. Duygulardan konuşmaya başladığımızda onların bazı bölümlerini unuturuz. Çizelgemizde, çocuklarımızı, kendilerini daha iyi ifade etmeleri için geliştirmeleri yolunda cesaretlendirdiğimiz geniş bir duygu sözlüğüne yöneltiyoruz. Fakat bazı çocuklar için “Bu sana ne hissettirdi?” diye sorduğumuzda cevap; “Bu bana alışveriş merkezinde kaybolduğum zamanki duyguları hissettirdi.” oluyor. Anabel Jensen, (Ph. D.)'e göre; Üç tane ana duygu vardır, coşku, korku ve umutsuzluk. Bu ana duygulardan yüzlerce veya binlerce çoğalabilir. Aynen asıl üç renk olan mavi-sarı ve kırmızıdan binlerce ton renk üretilebileceği gibi. Bu bağlamda, kızgınlık, korku ve umutsuzluğun karışımıdır. Eğer öfke koyu kırmızı ise, rahatsızlık açık tonlarda bir kırmızıdır. Daniel Gil’Adi, (Ph. D.)'e göre; Ana duygular, huzursuzluk, korku, öfke, üzüntü, sevgi ve mutluluk denilebilir. Bazı yazarlar duygulardan bahsederken birincil ve ikincil duygular terimini kullanır. Buna göre; Birincil duygular ilk hissettiklerimizdir. İkincil duygular ise ilk hissettiklerimizin hissettirdikleridir. Kızgınlık, ikincil duygulara iyi bir örnektir. Kızgınlığa yol açabilecek birçok birincil duygu vardır. Aldatılmış, baskı altında kalmış, suçlanmış olabiliriz. Eğer bu duygular alt düzeydeyse, kızgın hissettiğimizi söylemesek de olur. Fakat güçlülerse, genel olarak kızgın olduğumuzu söyleriz. Depresyon, ikincil duygulara bir başka örnektir. Bu duyguya birçok katkı yapılabilir. Cesaretsizlik, umutsuzluk, yalnızlık, izole olmak, yanlış anla(şıl)mak, aradan çıkarılmak, saldırıya uğramak, geçersiz kılınmak, desteklenmemek gibi hisleri de içerir. Bu belirli duygular birincil duygulardır. İkincil ve kendi bünyesinde “her şeyi toplayan” duygular (kızgınlık ve depresyon gibi) karşılanmamış duygusal ihtiyaçlarımızı tanımlamada bize çok yardımcı olmaz. “Kızgınım” dediğimizde ne biz ne de bir başkası, bize neyin iyi hissettireceğini bilemeyiz. Fakat baskı altında olduğumuzu söylersek, bize neyin iyi hissettireceği daha kolay bulunabilir. Öyleyse, şaşkınlık verecek kadar basit ama etkili bir teknik her zaman birincil duyguları tanımlamaktır. Depresyon, ikincil bir duygudur. Bu ifade ile birçok değişik duygunun depresyona yol açabileceği kastedilmektedir. Örnek olarak birisi; yalnız, reddedilmiş, cesareti kırılmış, kaybetmiş, ilişkisi kesilmiş, ilhamsız, üretken olmayan, tutarlı olmayan, yanlış anlatılmış ve kötümser biri olabilir. Bütün bu duyguları taşıyor olmak enerjimizi bitirir ve motivasyonumuzu katleder. Kişilik, Mizaç, Karakter Mizaç, genetik geçişliliği olan ve hayat boyunca çok az değişime uğradığı düşünülen özelliklerimizdir. Karakter ise mizaca göre daha fazla esneklik gösterip değişime daha açık olan, birey büyüyüp gelişirken, aile ve arkadaş gruplarını da kapsayan çevresinden öğrendiği veya edindiği duygu, tutum ve davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Kişilik de mizaç ve karakterin sağlıklı bir şekilde bütünleşmesiyle ortaya çıkan özellikler bütünüdür. Korku, Kaygı, Endişe Kaygı “belirsiz, potansiyel olarak tehlikeli uyarana” karşı verilen yanıt iken Korku “somut bir tehlikeye” verilen yanıttır. Endişe ise sonucu belli olmayan ancak olumsuz sonuçlanacağına inanılan gelecek olaylar hakkındaki duyum olarak tanımlanabilir. Korku İle Kaygı Arasındaki Farklar Nelerdir? Korku ile kaygının en temel farkı kaynaklarıdır. Korku var olan bir şeyden, kaygı henüz oluşmamış ya da hiç oluşmayacak bir şeyden kaynaklanır. Korku nedeni bilinen durumlarda ortaya çıkarken kaygı nedeni bilinmeyen durumlar için hissedilen bir halidir. Korku duygusu sağlıklı bir duygudur. Yani varlığı bireyler için sıkıntılı bir durum değildir. Oysa kaygı için aynı şeyi söylenemez. Özellikle kaygı düzeyinin yüksek olması çeşitli olumsuzluklara işaret eder. Korku çabuk unutulan bir duyguyken kaygı böyle değildir. Yerleşmiş ve hastalık derecesine ulaşan bir duygudur. İki duyguyu somutlaştırmak gerekirse bir kişinin yılandan çekinmesi korku olarak adlandırılırken gireceği bir sınav için aşırı derecede endişelenmesi kaygı olarak adlandırılır. Görüşlerine yer verdiğimiz Bilim İnsanları: J-P Du Preeez Güney Afrika, Potchefstroom Üniversitesinde Duygusal Zeka eğitimcisi ve Baş Okutman Eric Jensen, Ph. D. “The learning brain”, “Brain-based learning” kitaplarının yazarı, “Jensen Öğrenim”in yöneticisi ve SuperCamp’in kurucusu www.thebrainstore com. Maurice Elias, Ph. D. “Emotionally Intelligent Parenting” eserinin yazarlarından, Sosyal ve Duygusal Eğitimci ve Rutgers (Newdersey) Üniversitesinde eğitim profesörü. Candace Pert, Ph. D. “Molecules of Emotion”nin yazarı ve Georgetown Üniversitesindeki Tıp Merkezinde araştırma profesörü. Anabel Jensen, Ph. D. Six Second’s’ın başkanı, “Self-Science”ın yardımcı yazarlarından ve “Handle with care”in yazarı, Notre Dame yüksek okulunda profesör. Jack Block, Ph. D Berkeley’de psikoloji dalında profesör. Block Project’in yöneticisi, çocuk gelişimi uzmanı. Daniel Gil’Adi, Ph. D Venezuela IESA Üniversitesinde Organizasyon Yönetimi profesörü ve Proyectos LEAD diye anılan EQ Geliştirme Enstitüsünün yöneticisi. John Steinberg İsveç’te eğitimci ve yazar. 26. kitabı, bilgi çağında okulu yeniden tanımlamak üzerine Karen Stone Mc. Cawn Six Seconds’un Başkanı ve kurucusu Nueva Okulunun kurucusu ve “Self Sciense”nın yazarı

  • İsabetli Öz Değerlendirme için Transaksiyonel Analiz Sürücüler

    Havacılıkta Duygusal Zekâ Sayfasına Dön Potansiyel alanın ortaya çıkartılması; kendini keşif çalışmaları, başkalarını gözlemleme ve ilham alma, başkalarının paylaştıklarının değerlendirilmesi, test, analiz, envanter, koç ve mentor desteği ile sağlanabilir. Test, analiz ve envanter kullanımı ve devamında koç ve mentor desteği güncel ve etkin yöntemlerden biridir. Bu konuda eğitim ve danışmanlık çalışmalarında sıklıkla kullandığımız araçlardan biri de “Transaksiyonel Analiz Sürücüler” yaklaşımı ve konu ile ilgili kişinin kendini değerlendirmesi ve gelişimin planlanması, desteklenmesidir. TA Sürücüler: TA kavramlarından “sürücüler” kullanımı kolay, kolayca benimsenebilen, farklı insanlara uyarlanabilen, sade bir yöntemdir. Transaksiyonel Analiz, Eric Berne tarafından geliştirilmiş ve sonrasında birçok bilim insanı tarafından geliştirilmiş, zenginleştirilmiştir. Sürücüler konusunda ilk çalışmalar Taibi Kahler tarafından yapılmıştır. Bu çalışmalar, yıllar içinde beş karakteristik tarzı ifade eden, yalın bir sete dönüşmüştür. Sürücüler, “sürülmeyi" ya da - kompulsif davranışları ifade etmektedir. Nitelikleri stres altındayken ortaya çıkar. İlk kez terapi ortamlarında tanımlanan bu tarzlar, her birimizde belli ölçülerde bulunmaktadır. Sürücüler, başkaları tarafından tanınma ihtiyacımızı karşılayacak şekilde davranmamızı sağlayan bilinçaltı girişimlerimizdir. Sürücüler, aynı zamanda, geçmişteki önemli insanlar tarafından aklımıza yerleşmiş mesajlara karşı programlanmış tepkilerimizdir. Sürücülerin, kendi özelliklerini temsil eden isimleri şunlardır. Acele Et, Mükemmel Ol, Başkalarını Memnun Et, Çok Çabala ve Güçlü Ol. Her bir tarzın karanlık tarafı olduğu gibi aydınlık tarafı da vardır. Bu durum kişilerin kendilerinde iki tarafından varlığını fark etmeleri ve kullanıma yönelik geliştirmeleri daha kolay olmaktadır. Sürücü özellikleri daha çok çocukluk döneminde yaşananlardan oluşmaktadır. Bizim farkındalığımızın dışında gelişmişlerdir. Kişi yaş aldıkça yıllar içinde sürücüler içselleştirilir. Bunlardan biri diğerinden daha önemli değildir, aralarında bir sıralama yoktur. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da farklı sürücülerin olduğu ekipler farklılıkların zenginliğine sahip olacaktır. Sürücülerin kısaca özellikleri şöyledir. Acele Et sürücüsünün özelliklerine sahip olan insanlar, hızlı çalışırlar ve kısa zamanda çok fazla işi hallederler. Bu sürücüye sahip olanların en güçlü yanı, başarabildiği şeylerin miktarı/ büyüklüğüdür. Temel motivasyonu, işleri çabuk yapmaktır. Mükemmel Ol sürücüsüne sahip olan insanlar, mükemmellik arayışındadır. Hayatlarında hatalara yer yoktur; her şey, ilk seferinde tamamen doğru yapılmalıdır. En güçlü yanı, kesin güvenilirlikte iş üretmeye ilişkin itibarıdır. Bu çalışma tarzı, iyi organize olmak anlamına gelir. Başkalarını Memnun Et sürücüsüne sahip olanlar, iyi birer takım üyesidir. Bu sürücüye sahip insanlar, başkalarıyla beraber olmaktan mutlu olur ve onlarla gerçekten ilgilenirler. Amacı, onlar talep etmeden başka insanları mutlu etmektir. Grup içinde uyumu teşvik eder ve takım üyelerini, birbirine daha yakınlaştırmaya çalışırlar. Çok Çabala sürücüsü, tamamen bir görev için çaba sarf etmekle ilgilidir. Böylece, islerle coşku içinde baş etmeye çalışır. Yeni ve farklı olan şeylere ilgisinden dolayı, tüm olasılıkları takip ettiği bir çalışma yolu vardır. Başarmaktan çok denemeye odaklanır. Zaman zaman projeyi tamamlama konusunda başarısız olma nedeni, ilgisini çok geniş alana yaymasındandır. Güçlü Ol sürücüsüne sahip kişiler, baskı altındayken sakindirler. Çünkü sakin olmak konusunda ve verilen her işle baş edebilme konusunda çok iyidirler. Güvenilir ve istikrarlı çalışanlar olarak görülürler. Zayıflıklarını kabul etmekten nefret ederler. Nadiren arkadaşça ve çok neşeli gözükebilirler. Genel olarak ilk bakışta her bir sürücüde kendinizden bir şeyler bulmuş olabilirsiniz. Daha dikkatli bakarsanız, bir ya da belki ikisinin, size daha çok uyduğunu görebilirsiniz. Sürücülere kendini tanıma açısından bakıldığında; öncelikli çalışma tarzınızın potansiyel problemlerinden arınarak avantajlarını yaşamak için bilinçli bir düzenleme yapmaktır. İhtiyacımız olan şey, seçenekler arasından bilinçli bir tercih yapmaktır. Bunu, yeni teknikleri uygulayarak yetkinliğimizi geliştirene kadar pratik yapma dönemi takip eder. Davranış şeklimizde değişiklik yapmak istediğimizde; iletişimde olduğumuz kişilerin mevcut halimize alışkın olmaları, hatta belki bu durumdan memnun olmaları göz ardı edilmemelidir. Bunun bize faydası nedir? Bu konuda daha neler yapılabilir? İş ve özel yaşamda sürücülerin farklı etkileri ve kullanımı mümkündür. İlgili konular için araştırmalar yapılıp iyileştirme ve gelişim çalışmaları yapılabilir. Sürücülerin çeşitli kombinasyonları, ilişkiler üzerinde farklı etkiler yaratacaktır. Bizim yönelimimizi paylaşan insanlara karşı daha çok saygı duyar ve onları daha kolay anlarız, problemlerine ilişkin daha kolay empati kurabiliriz. Bu uyumun diğerleri göz ardı etmeye sebep olmamasına dikkat edilmelidir. Sürücülerin zaman yönetimi ve planlama konusunda etkileri dikkate alınarak, etkili kullanma ve gelişim planlanabilir. Şirket eğitimlerinde iç ya da dış kaynaklardan görevlendirilen eğiticiler kendi sürücülerini etkin kullanma, katılımcıların sürücülerini dikkate alarak eğiticilik becerileri güçlendirilebilir. Sürücülerin özellikleri, yönetim ve iletişim süreçleri içinde önemli etkilere sahiptir. Kaynaklar Eğitmenler İçin Transaksiyonel Analiz, Yazar: Julie Hay, Çevirmen: Olca Sürgevil Dalkılıç, Editör: Muzaffer Şahin, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015 Yeni Liderler, Daniel Goleman, Richard Boyatzis, Annie McKee, Varlık Yayınları, İstanbul 2002.

  • Havacılıkta İnsan Faktörleri ve Bilişsel Çarpıtmalar

    Havacılıkta Duygusal Zekâ Sayfasına Dön İletişim sürecinde en önemli faktörlerden biri düşüncelerimiz ve iç sesimizdir. Düşünceleri ve iç sesi etkileyenler yaşam boyu biriktirilen, oluşturulan “Bilişsel Çarpıtmalar” diye tanımlanan düşünce kalıplarıdır. Bunlar David Burns tarafından derlenmiştir. Bilişsel çarpıtmalar birçok durumda işe yarar ama bazı durumlarda zora sokabilir. Hatta yoğun, uzun süreli, işlevsiz olumsuz duyguların sebebi de bilişsel çarpıtmalar olabilir. Burns “Bilişsel Çarpıtmaları” şöyle sıralamıştır. (Burns, 2005 : 64) Ya Hep Ya Hiç Düşüncesi: Her şeyi siyah ya da beyaz görürsünüz. Eğer performansınız mükemmelin altındaysa kendinizi tamamen başarısız bulursunuz. Aşırı Genelleme : Tek bir olumsuz deneyimi sürekli olarak tekrar edecekmiş gibi görürsünüz. Zihinsel Filtre: Sadece olumsuz yanları, bazen tek bir olumsuz detayı görür, onlarla uğraşır durusunuz, olumlu yanları tamamen görmezden gelirsiniz, gerçeğe bakışınız bir damla mürekkebin tüm şişedeki suyu bulandırası gibi kararır. Olumluyu Geçersiz Kılmak: Olumlu olayların şu ya da bu nedenlerden dolayı “sayılmaz” olmasında ısrar edersiniz. Böylece günlük hayatınızla ters düşen olumsuz bir düşünceye kapılırsınız. Sonuçlara Atlama: Vardığınız sonucu destekleyecek kesin kanıtlar olmamasına rağmen olumsuz bir değerlendirme yaparsınız. Bu iki farklı şekilde olur. (1) Akıl okumak: Kendinizce birinin sizin hakkınızda olumsuz düşündüğünü düşünür, araştırmaya bile gerek duymazsınız. (2) Falcılık: İşlerin kötü gideceğini öngörür, kehanetinizin bir gerçek olduğuna ikna olursunuz. Aşırı Büyütme (Felaketleştirme) ya da Küçültme: Hatalarınızı ya da başkalarının değerini büyütür, başarılarınızı ya da başkalarının hatalarını küçültürsünüz. Duygusal Kararlar: Olumsuz hislerinizin aslında geçeği yansıttığına inanırsınız. Meli-Malı Cümleleri: Kendinizi, başkalarını ya da deneyimlerinizi –meli, -malı’larla değerlendirirsiniz. Etiketleme ve Yanlış Etiketleme: Aşırı genellemenin uç halidir. Hatanızı tarif etmek yerine, kendinize olumsuz bir etiket yapıştırırsınız. Başka birinin hoşunuza gitmeyen davranışı karşısında olumsuz şeyler söylemek. Yanlış etiketleme bir olayı çok renkli ve duygu yüklü bir dille anlatmayı içerir. Kişiselleştirme: Kendinizi aslında başlıca sorumlusu olmadığınız bir olayın nedeni olarak görürüsünüz. Ya da aslında sizinle ilgisi olmayan bir sözü ya da davranışı üstünüze alınırsınız. Günlük yaşamda Bilişsel Çarpıtmaları şöyle örneklendirebiliriz. Ya Hep Ya Hiç Düşüncesi: “ Bu simülatör dersinde bazı şeyler istediğim gibi olmadı. Beceremedim. Ben bir hiçim” Aşırı Genelleme: “Yine gecikme, yine gecikme. Hep bunlar beni bulur zaten. Bir kere olsun zamanında kalkamayacak mıyız? Zihinsel Filtre: Kaptanın yer ekibine karşı agresif tutumundan sonra “Bu insanlar çok duyarsız ve acımasız. Şu lafa bak. Yakıştı mı?” Olumluyu Geçersiz Kılmak: Başarılı inişten sonra övgülerini ifade eden kaptan sözleri üzerine yardımcı pilotun aklından geçen “Yok yok sadece kibar olmaya, beni avutmaya çalışıyor.” Sonuçlara Atlama Akıl okumak Falcılık: “Bu amir ile bu uçuş asla bitmez. Biliyorum taktı bana.” “ Durum hiç iç acıcı değil bu zor anı kesin atlatamayacağız.” Aşırı Büyütme: “Betül bu işi mükemmel yapıyor, arkadaşlar iyi dedi ama yok yok ben beceremedim.” Duygusal Kararlar: Amir bir hatadan dolayı arkadaşıma çıkıştı. “Bu çıkışmadan dolayı kendimi Suçlu hissediyorum, o zaman suçluyum.” Meli-Malı Cümleleri: Bu genç pilotlarda tavır hareketlerine, davranışlarına dikkat etmemeliler. Ah nerede? Bizim zamanımızda böyle miydi?” Etiketleme ve Yanlış Etiketleme: Amirin istediklerini uygun şekilde yapamadım. “Ben beceriksizin tekiyim.” Yer hizmetleri personelinin bir hatasından dolayı “Kahrolası iğrenç herif!” Kişiselleştirme Yardımcı pilotun bir hatalı davranışından sonra kontrolü alan kaptan içinden “Ben kötü bir kaptanım. Yardımcı pilotum basit bir işlemi beceremedi.” Bu çarpıtmalardan biri ya da birkaçı o olay yaşandığı anda kişiyi yönlendirir. Öncesi sonrası, haklılık, haksızlık çoğu zaman çok önemli değildir. Bunların farkına varmak; bu düşünce halinin büyümemesi ve etkisini artırmaması, tekrar yaşanmaması, olumsuz etkilememesi için önemlidir. Bu çarpıtmaların farkına varmak için durup düşünmek olaylara ve durumlara objektif bakmaya çaba göstermek gerekir. Olaylar ve durumlar karşısında oluşan düşünceleri ve iç sesi yazmak önerilen yöntemlerin başında gelmektedir. Yazmak, süreci yavaşlatır ve farkındalığı artırır. Bu inceleme bu çarpıtmanın hangisi olduğunu fark edilmesine katkı sağlar. Farkına varıp kişi için ne anlama geldiğini ifade edip, isimlendirdikten sonra şunları kişi kendine sorabilir, düşünülebilir, değerlendirilebilir. Bu tespit edilen bilgileri doğru yorumladım mı? Bu yorumları destekleyen bilgiler neler? Görüşlerine güvendiğim, inandığım bir meslektaşım, arkadaşım bu durumu nasıl görür, değerlendirir? Bir arkadaşım, meslektaşım bu durumu yaşasaydı ve benden yardım isteseydi ne düşünür ve söylerdim? Bu olay ya da durum içerisinde yer alan muhatabım bir başkası olsaydı aynı şeyleri düşünür hisseder miydim? Neden? Değerlendirmem doğruysa; en kötü ne olabilir? En iyi ne olabilir? Muhtemelen ne olur? Bu durumda etkileri ne olur? Bu düşüncem doğruysa sonuçları ne olur? Bana, karşımdakine çevreme ne etkileri olur? Bu düşüncenin yerine başka hangi düşünceleri koyabilirim? Bilişsel çarpıtmalarımızı ehil hale getirebiliriz. YARARLANILAN KAYNAK: Burns, D. (2005) İyi Hissetmek-Yeni Duygudurum Tedavisi, Psikonet Yayınları, İstanbul.

  • İş Hayatınızın Kontrolü Sizde Olsun!

    Sun-Tzu’nun Savaş Sanatı ve Yönetim Stratejileri ile iş hayatınızda fark yaratmak elinizde. 2500 yıl önce Çinli düşünür ve asker Sun-Tzu’nun savaş yönetimi stratejileri günümüz iş dünyasına uyarlamak mümkün. Sun-Tzu’nun M.Ö. 500 yıllarında Çin’de yaşadığı tahmin ediliyor. Sun-Tzu’nun yaşadığı devirde Çin büyük karışıklıklara sahne olmuş ve sekiz ayrı Çin Krallığı birbiri üzerinde hakimiyet kurma mücadelesini sürdürmüş. Bu dönemde harp, Çin’de devam eden bir faaliyet olduğu gibi, krallıkların düzenli ve büyük orduları da mevcuttu. Sun-Tzu, işte bu dönemde, Çin’in sekiz büyük krallığından biri olan Wu krallığında yaşamış. Sun-Tzu, Wu kralının emrinde general olarak görev yapmış ve krallığın zaferler kazanmasına ve topraklarının genişlemesine önemli katkılarda bulunarak ün kazanmış. Sun-Tzu’nun yazdığı “Harp Sanatı” adlı eseri, yeryüzünde yazılmış en eski askeri eser. Sun-Tzu’nun harpte krallara ve generallere rehberlik edecek prensipleri derlemek maksadı ile kaleme aldığı bu eser tarih boyunca Çin ve Japon askeri düşünce sistemini etkilemiş. Bu kitabın Mao Tzse Tung’un teorilerinin ve Çin ordusunun doktrininin esasını teşkil ettiği de iddia ediliyor. Sun-Tzu’nun eseri, ilk defa 1772 yılında Fransızca’ya tercüme edilerek Batı’ya tanıtılmış. Günümüzde de Batı’da değerini koruyor ve ilgi çekmeye devam ediyor. Sun-Tzu yazılarında moralin, lojistiğin ve istihbaratın önemini kavrayarak vurgulamış. Mükemmel bir planlamanın gerekli olduğu ve zaferin muharebeden önce kazanılması gerektiğine inanmış. Uzun zaman süren harplerin hiçbir devlete kazanç sağlamayacağını da iddia etmiş. Harpte zekanın, kurnazlığın ve dolaylı stratejilerin egemen olduğuna inanan Sun-Tzu’nun askeri liderlik konusundaki düşünceleri de değerini günümüzde koruyor. Tüm bu bilgi ve stratejileri günümüz iş dünyasına adapte ederek uygulamak mümkün. 13 ilke şunlardır. Stratejilerin Planlanması, Tahmin ve Liderlik Kaynaklar ve rekabet faaliyetleri Rekabet stratejisi ve bilgelik Konumlanma, hedeflerin, güçlü ve zayıf yönlerin tahmini Fırsat, zamanlama ve yönetim yapısı Pazar durumlarının kontrolü ve iklim Çatışma yönetimi ve yüzleşmeden kaçınmak Esneklik ve adaptasyon Gözlem ve manevra Rekabet koşulları ve hataların nedenleri Rekabet koşulları ve taarruz, ittifak ve vizyon stratejisi Fırsatlar ve karar Akıl ve bilgi

  • 4 Aşamalı Eğitim Programları Ölçümlemesi “Kirkpatrick Modeli”

    Eğiticinin Eğitimi Notları Sayfası 28 Nisan 1999 tarihi benim için önemli günlerden biridir. Çok önemli bir konuyu konun önemli bir uzmanından dinleme şansını elde ettiğim bir gündü. Dr. Donald L. Kirkpatrick yaşamını verdiği konuyu heyecan verici bir sunum ve uygulamalar ile bizimle paylaştı. Kendisine sorular sorma ve kitabını imzalatma fırsatı da buldum. Sonrasında bu konudaki çalışmalarımı "Şirket Eğitim Süreçlerinin Planlanması ve Uygulanması" "Eğiticinin Eğitimi" ve "Şirket Eğitimlerinin Ölçümlenmesi" başlıklarıyla çeşitli platformlarda ders ve eğitimler verdik. Burada Kirkpatrick'i saygı ve rahmetle anarak eğitimde aldığım notları paylaşmak isterim. Eğitim Öncesi Öğrendiklerimi fırsat buldukça ve destek aldıkça uygulamaya çalıştık. Yönetim kademelerinin ve katılımcıların desteği olduğu sürece süreç gayet güzel işliyor. Uygulamalar esnasında eğitim öncesi ile ilgili ölçüm diyebileceğimiz bir çalışma yaptık. Çeşitli yöntemler ile katılımcıların eğitim öncesi durumunu tespit edebilmek, programın hazırlanması ve uygulanması konusunda çalışmalarımıza önemli destek sağladı. Kirkpatrick Modelinde Değerlendirmenin Dört Aşaması Tepki Öğrenme Davranış Sonuçlar Tepkinin Ölçülmesi Katılımcıların programa nasıl tepki verdiği– katılımcıların bu program ile ilgili memnuniyetlerinin ölçülmesi Tepki Neden Ölçülmeli? Programı, eğiticiyi, eğitim ortamını katılımcılar gözünden değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu konulardaki geribildirimleri, programları geliştirmemize yaracak görüş ve önerileri sağlar. Buradan elde edilen bilgiler, yöneticilere, eğiticilere ve programla ilgilenen diğer kişilere sunulabilecek bilgileri sağlar. Bu bilgiler uygun şekilde değerlendirilerek gelecekteki programlar için performans standartları oluşturmada yararlanılabilecek bilgiler sağlar. Tepkinin Değerlendirilmesi Bütün aşamalarda neyi ölçmek, ortaya çıkarmak istediğinizi belirlemek çok önemlidir. Konu, eğitmen, tesisler, zamanlama, yemek ve ikramlar, örnek olay çalışmaları, egzersizler, benzer diğer konular, görsel-işitsel araçlar, eğitim notları ve katılımcıların programın farklı yönlerine verdiği değerler. Tepkinin sayısallaştırılmasına uygun bir form tasarlayın. Sayısal bilgilerin tasnifi ve yararlı sonuçlar çıkarılabilmesi daha kolaydır. Bu amaçla hazırlanacak ideal form, azami düzeyde bilgi sağlar ve asgari düzeyde zaman alır. Yazılı görüş ve öneri almaya çalışın. Kişiler için sadece sayısal değerlendirme yapmak yeterli değildir. Kendilerini ifade etmek de isterler. Yanıtların tamamını derhal almaya çalışın. Bunun için zaman ayırın. Sonraya bırakılan değerlendirmelerin etkisi azalacaktır. Değerlendirme yapmanın yararı ve değerlendirme sonrası iyileştirme çalışmaları katılımcıya ne anlatılmalı ve gösterilmelidir. Yanıtların dürüst olmasını sağlamaya çalışın. Vazife icabı doldurmamalarını gözetmek gerekir. Ölçme ve değerlendirme sonuçlarından yararlanacakların kabul edebileceği standartlar geliştirin, Tepkileri standartlara göre ölçün ve gerekli önlemleri alın, Sadece ölçmek yeterli değildir. Ölçme sonuçlarının eğitim süreçlerine etkisini görmeyen katılımcılar sonrasında sürece etkin destek vermeyebilirler. Bu nedenle "tepki değerlendirmesi" sonrası; * Değişiklik yapın. * Durumu değiştirin. * Duruma katlanın. * Koşullar değişmezse standartları değiştirin. Sonuçta nasıl bir eyleme geçilirse geçilsin bu konuda açıklama yapın. Tepkinin Değerlendirilmesi Avantajları Uygulaması kolay ve maliyeti düşük bir çalışmadır. Eğitimcilerin ve eğitimin performansı hakkında genel bir fikir verir. Dezavantajları Eğitimin hedeflerine ulaşıp ulaşılmadığı hakkında yeterli bilgi vermez. “İyi Niyet” formlarıdır. Bazı katılımcılar en üst ya da bazıları bir takım etkenler sonucu en düşük değerlendirme yapabilirler. Yöntemleri Duruma ve ihtiyaçlara uygun hazırlanacak "Eğitim Değerlendirme Formları" Öğrenmenin Ölçülmesi Eğitim programının sonunda katılımcılarda meydana gelen tutum değişikliği, bilgi ve/veya beceri artışı derecesi olarak tanımlanabilir. Beklentilere ve program içeriğine uygun bir süre sonra Öğrenmeyi Ölçmek için Şu konulara odaklanmak gerekir. Hangi bilgi öğrenilmiştir? Hangi becerilerin gelişmesi ya da iyileşmesi sağlanmıştır? Hangi tutumlar değişmiştir? Öğrenmenin Değerlendirilmesi Kolaylıkla uygulanacaksa bir kontrol grubu kurun, Bilgi, beceri ve/veya tutumları programın hem öncesinde hem sonrasında değerlendirin, Bilgi ve tutumları ölçmek için yazılı bir test kullanın, Becerileri ölçmek için bir performans testi uygulayın, % 100 yanıt alın, Değerlendirmenin sonuçlarına göre gerekli önlemleri alın. Öğrenmenin Değerlendirilmesi Avantajları Öğrenme amaçlarına ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda geçerli bilgi verir. Tepkisel sonuçlardan çok bilgi seviyesini ölçer. İstatistiki veri sağlar. Dezavantajları Zaman alıcıdır. Katılımcılarda olumsuz etki yaratabilir. Yöntemleri Eğitim öncesi ve / veya eğitim sonrası bilgi testleri Davranış Katılımcının eğitim programına girmiş olması nedeniyle davranışında ortaya çıkan değişimin derecesi Davranış Değişiminin Oluşması İçin 4 Koşul Kişi değişme isteğine sahip olmalıdır, Kişi neyi nasıl yapacağını bilmelidir, Kişi doğru iklimde çalışmalıdır, Kişi değiştiği için ödüllendirilmelidir Beş Farklı İklim Önleyici, Caydırıcı, Tarafsız, Teşvik edici, Zorlayıcı Davranışın Değerlendirilmesi Kolaylıkla uygulanabilecekse, bir kontrol grubu kullanın, Davranış değişiminin gerçekleşmesi için süre tanıyın, Kolaylıkla uygulanabilecekse, değerlendirmeyi hem program öncesinde, hem sonrasında yapın, Aşağıdakilerden biri ya da daha fazlası ile anket ve / veya görüşme yapın: * Katılımcılar, * Üstleri, * Astları * Ve katılımcıları sıkça gözleme olanağına sahip diğer kişiler Yüzde yüz yanıt alın ya da bir örnekleme yoluna gidin, Değerlendirmeyi uygun zamanlarda tekrarlayın, Maliyet – yarar karşılaştırması yapın Davranışın Değerlendirilmesi Avantajları Eğitim sonuçlarının iş ortamına aktarılıp aktarılmadığını ölçer. Gelecekteki eğitim ihtiyaçları hakkında bilgi sağlar. Dezavantajları Başarılı bir iş performansının tüm bileşenlerini belirleme ve ölçme zorluğu. Sonuç Katılımcıların programa devam etmesinden kaynaklanan kesin sonuçlardır. Üretim artışı, kalite iyileşmesi, maliyet düşüşü, kaza sıklığında ve şiddetinde azalma, satış artışı, işgücü dönüşümünde azalma,… gibi Sonuçların Değerlendirilmesi Kolaylıkla uygulanabilecekse, bir kontrol grubu kullanın. Sonuçların ortaya çıkması için zaman tanıyın. Kolaylıkla uygulanabilecekse, ölçmeyi hem program öncesinde, hem sonrasında yapın. Ölçmeyi uygun zamanlarda tekrarlayın. Maliyet – yarar karşılaştırması yapın. Eğer kanıt elde etme olanağı yoksa, bulgularla yetinmeyi kabullenin. Sonuçların Değerlendirilmesi Avantajları Eğitimin maliyeti, hata oranları, üretim verileri, satış rakamları gibi göstergeler ile karşılaştırılmasını sağlar. Eğitimin kuruma katkısının anlaşılmasını sağlar. Dezavantajları Sonuçlarla eğitimin etkisi arasında bağ kurmak zor olabilir. KAYNAK 4 Aşamalı Eğitim Programları Ölçümlenmesi “Kirkpatrick Modeli” Seminer Notları Evaluating Training Programs: The Four Levels - Donald L. Kirkpatrick

  • İç Eğitmen Seçimi

    Eğiticinin Eğitimi Notları Sayfası İç Eğitmen seçiminde katkısı olacağını değerlendirdiğimiz ve davranış tercihlerine uygun olarak yapılandırılmış bir araç “Harrison Assessments Yetenek Yönetimi Sistemi” (HAYYS) ’dir. HAYYS, online uygulanan, kişilerin 175 davranış konusundaki eğilimlerine odaklanan ve değerlendiren bir yetenek yönetimi sistemi aracıdır. Bu araçta görevler; temel özellikler, istenen özellikler ve kaçınılması gereken özellikler olarak 3 grupta değerlendirilmektedir. Bunlar her görev için ayrı ayrı belirlenmiştir. İhtiyaç olduğunda kuruma ve göre özel düzenlenebilmekte ya da yeni baştan hazırlanabilmektedir. Yetişkin Eğitimi Eğitmeni özellikleri şu şekilde oluşturulmuştur. Temel Özellikler: Bunlar güçlü olması gereken özelliklerdir. Ne kadar güçlü olursa o kadar fayda sağlar. Öğretme, Yardımsever, Topluluk önünde konuşma, İnisiyatif alan, Analitik, Coşkulu, Zoru Başarma İsteği. Öğretme - Diğer kişileri bilgilendirmek, eğitmek veya öğretmekten keyif alma Yardımsever - Diğer kişilerin ihtiyaçlarını önemseme ve kişilerin hedeflerine ulaşmaları için yardım etme veya destek olma eğilimi Topluluk Önünde Konuşma - Topluluk önünde bilgi sunma veya aktarmaktan keyif alma İnisiyatif Alan - Yapılması gerekenleri kavrama ve kendi başına ilerleme eğilimi Analitik - Olguları ve durumları mantık çerçevesinde inceleme eğilimi (analitik becerilerden bağımsız olarak) Coşkulu - Kendi hedefleri konusunda istekli ve heyecanlı olma eğilimi Zoru Başarma İsteği - Zor hedef veya görevleri denemeye hazır olma İstenen Özellikler: Bunlar "eşik" özelliklerdir. Orta seviye yeterlidir. Karar verici, Deneyen, Etkileme, Etkili uygulatma, Diplomatik lisan, Düzenli, Planlama, Özenli/titiz, Kendini kabul etme, Kendini geliştirme, Sıcakkanlı/empati, Bilgisayar, Sebatkar/Israrcı, Stresi başarıyla yöneten. Karar Verici - Karar verme yetkisine sahip olma ve bu konuda sorumluluk üstlenme isteği Deneyen - Bir şeyler yaparken yeni şeyler ve yeni yöntemler deneme eğilimi Etkileme - Diğer kişileri ikna etmeye çalışma eğilimi Etkili Uygulatma - Diğer kişiler kuralları ihlal ettiğinde veya düşük performans gösterdiğinde ustalıkla düzeltme eğilimi Diplomatik Lisan - İfadelerini düşünceli bir şekilde seçme eğilimi Düzenli - Bir ortam veya durumda düzen kurma ve sürdürme eğilimi Planlama - Bir amaca ulaşmak için gerekli adımlar ve süreçlere ilişkin fikirler geliştirme eğilimi Özenli/Titiz - Titizlikle ve tam yapılması gereken işlerden keyif alma ve detaylara odaklanma eğilimi Kendini Kabul Etme - Kendinden memnun olma eğilimi (”Kendimi olduğum gibi seviyorum”) Kendini Geliştirme - Kendini geliştirme veya daha iyi olmaya çalışma eğilimi Sıcakkanlılık / Empati - Diğer kişilere karşı yakınlık hissi ve olumlu duyguları ifade etme eğilimi Bilgisayar - Hesap yapan, bilgi depolayan veya analiz eden elektronik aletlerle çalışmaktan keyif alma Sebatkar / Israrcı - Ciddi engellerle karşılaşılmasına rağmen sebatkar olma eğilimi Stresi Başarıyla Yöneten - Gerginlik ve zorluklar ortaya çıktığında bunlarla etkili bir şekilde baş edebilme eğilimi Kaçınılması Gereken Özellikler: Bunlar çok güçlü olunmaması gereken olumsuz özelliklerdir. Bunlar engellerdir. Savunmacı, Sert/kırıcı, Duyarsız, İsyankâr Özerklik, Sözünü sakınmayan, Dogmatik, Aşırı hoşgörülü. Savunmacı - Kendini geliştirmeyi yeteri kadar istemeden kendini olduğu gibi kabul etme eğilimi olmasından kaçının Sert / Kırıcı - İlişki kurma veya empatik davranmaya yeteri kadar önem vermeksizin kuralları uygulatma olmaktan kaçının eğilimi Duyarsız - Yeteri kadar sıcakkanlı ve empatik olmaksızın kendi ihtiyaçlarını önde tutma eğilimi olmaktan kaçının İsyankar Özerklik - Yeteri kadar ve uygun inisiyatif almaksızın otoriteden bağımsız olmaya çalışma eğilimi olmaktan kaçının Sözünü Sakınmayan - Yeteri kadar düşünceli veya diplomatik olmaksızın açık sözlü veya dolaysız konuşma eğilimi olmaktan kaçının Dogmatik - Farklı fikirlere yeteri kadar açık olmaksızın kendi görüşlerinden emin olma eğilimi olmaktan kaçının Hoşgörülü - Kuralları yeterince uygulatmaksızın veya diğer kişileri yeteri kadar sorumlu tutmaksızın olmaktan kaçının sıcakkanlı ve empatik olma eğilimi Copyright © 1991-2022 Harrison Assessments Int'l Limited Bu özellikler ihtiyaçlara uygun olarak güncellenebilmekte ve yeniden düzenlenebilmektedir. Bu konuda yapılan değerlendirme sonucunda her davranış ile ilgili eğilimler ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme çerçevesinde Pozisyona Yönelik Gelişim Raporu alınarak, bir Gelişim Planı oluşturulabilmektedir.

  • Katılıma ve Soru Sormaya Teşvik

    Eğiticinin Eğitimi Notları Sayfası Katılımcılar soran sorgulayan bir tutum içinde olmaları için cesaretlendirilmelidir. Eğitmen olarak kendinize sorun; Soru sormayı nasıl teşvik edebilirim? Sorgulama alışkanlığı nasıl kazandırabilirim? Soruların cevaplarını bilmek onlara bugün başarılı olmalarını sağlayabilir, ama soru sormayı bilmek bütün hayatları boyunca onlara yardımcı olacaktır. Katılımcılara soru sormanın aktif olarak bilgiyi aramak olduğunu belirtmeli ve şunlar söylenmelidir. (Barutçugil, 2019 : 44) Eğer bilmiyorsanız sorun? Eğer kafanız karıştıysa sorun? Eğer bulamıyorsanız sorun? Eğer yardıma ihtiyacınız varsa sorun? Eğer merak ediyorsanız sorun? "Sorusu olan var mı?" söylemi genellikle derin bir sessizlikle karşılanır. Bazı katılımcılar soru sormanın anlamamaktan ileri geldiğini düşünür. Bu nedenle yukarıda sıralanan söylemler ile soru sormak teşvik edilebilir. Kendi Sorularınızı Sormayı Öğrenmek Neden Önemlidir? Bu temel bir beceridir - okuma, yazma ve aritmetik kadar kritiktir. Öğrenmek, öğretmek, çalışmak, yaşamak ve demokratik eylem için gereklidir. Sağlıklı bir demokrasi, vatandaşların soru sorma yeteneğine bağlıdır. Soru sorma yeteneği bazı insanlarda olup bazılarında olmayan bir karakter özelliği değildir: Herkesin öğrenebileceği bir beceridir. Öğretilebilir ve öğretilmelidir. Soru sorabilirseniz, karmaşık sistemlerde daha iyi gezinebilir ve sizi, ailenizi ve topluluğunuzu etkileyen kararlara daha fazla dahil olabilirsiniz. Öğrenciler kendi sorularını sorduklarında öğretmek ve öğrenmek daha kolay ve daha eğlencelidir. Anaokulundan doktoraya kadar herkes. adaylar, daha iyi soru sormayı öğrenebilirler. Soru Sormayı Teşvik için; Güvenilir Hale Getirin: Katılımcı soru sormanın bir güç göstergesi olmadığı, hoş karşılandığı ve istenilen bir durum olduğu konusunda inandırılmalıdır. Havalı Hale Getirin: Soru soranların öğrenme ve gelişim konusunda kendilerine katkı sağlayan kişiler olduklarının vurgulanması. Eğlenceli Hale Getirin: Soru sorma konu oyunlaştırılabilir. Bazı firmalar “Beş Neden” isimli bir çalışma yapıyor. Bir problemin kökenine inmek için bir dizi “neden” sorusu çıkarmak gerekiyor. Değerli Hale Getirin: Soru sormanın anlam ve değeri vurgulanmalı. Takdir edilmeli hatta bazen ödüllendirilebilir. Kalıcı Hale Getirin: Soru sormayı bir alışkanlık ya da bir insanın düşünme şekli haline getirmektir. Kaynaklar Airbus Pilot Instructor Courses Notları Eğiticilik Becerileri - Eğiticinin Eğitimi, Prof. Dr. İsmet Barutçugil, Kariyer Yayıncılık, 2019. https://www.egitimpedia.com/ogrencilerin-soru-sormalarini-tesvik-etmenin-5-yolu

  • Öğretmen Pilot Yetkinlikleri

    Eğiticinin Eğitimi Notları Sayfası Photo by Rafael Cosquiere on Pexels.com Havacılık sektöründeki personel ve özellikle pilotlar ile ilgili en önemli süreçlerden biri eğitim sürecidir. Eğitim sürecinde öğretmen pilotlar görev almaktadır. Öğretmen pilotları seçmek ve yetiştirme konusunda kurumların titizlikle davranmaktadırlar. Konu ile ilgili uluslararası ve ulusal havacılık otoriteleri belirli esasları ortaya koymuşlardır. Bu esaslar EASA “Easy Access Rules for Aircrew (Regulation (EU) No 1178/2011) Feb. 2022” de aşağıdaki şekilde belirtilmiştir. Öğretmenlik Yetkinlikleri ve Değerlendirilmesi; ​ Performans (Beceri ve Tutum) Bilgi Kaynakları Hazırlama ​* Yeterli tesisleri sağlar * Brifing materyalini hazırlar * Mevcut araçları yönetir * SHGM kurallarına uygun eğitimleri planlar * Amaçları anlamak * Mevcut araçları bilmek * Yetkinlik temelli eğitim yöntemlerini bilmek * Eğitimlerde SHGM kuralları dışına çıkmaz Öğrenmeye Yardımcı Bir Ortam Oluşturma * Rolleri oluşturur, rol modele uygun davranışlar sergiler * Rolleri açıklığa kavuşturur * Hedefleri açıklar * Eğitilenlerin ihtiyaçlarını tespit eder ve destekler * Öğrenmenin önündeki engelleri bilmek * Öğrenme stillerini bilmek ​Bilgiyi Sunma * Açık ve temiz iletişim kurar * Gerçekçilik yaratır ve sürdürür * Eğitim fırsatlarını arar. * Eğitim yöntemlerini bilmek. TEM ile CRM’i Entegre Etme Teknik eğitim ile tehdit ve hata yönetimi (TEM) veya ekip kaynak yönetimi (EKY- CRM) bağlantılarını kurar. ​İnsan etkenleri, tehdit ve hata yönetimi veya ekip kaynak yönetimi bilgisine sahiptir. Zamanı, Eğitim Amaçlarına Ulaşılacak Şekilde Yönetme Yetkinlik hedefine ulaşmak için uygun zamanı ayırır. Müfredat zaman tahsisi bilgisine sahiptir. Öğrenmeyi Kolaylaştırma * Eğitilen katılımını teşvik eder. * Motive edici, sabırlı, kendinden emin ve iddialı bir şekilde kendini ortaya koyar. * Bire bir koçluk yapar. * Karşılıklı desteği teşvik eder. Eğitilen katılımını teşvik eder Motive edici, sabırlı, kendinden emin ve iddialı bir şekilde kendini ortaya koyar Bire bir koçluk yapar Karşılıklı desteği teşvik eder Kursiyer Performansını Değerlendirme * Yeterlilik standartlarına göre eğitilenin kendi performans değerlendirmesini yapmaya teşvik eder * Değerlendirme yapar ve açık geri bildirimde bulunur. * EKY (CRM) davranışını gözlemler. * Gözlem teknikleri bilgisine * Gözlemleri kaydetme yöntemleri bilgisine sahip olmak. Gelişimi İzleme ve İnceleme * Bireysel sonuçları tanımlanmış hedeflerle kıyaslar * Öğrenme hızlarındaki bireysel farklılıkları tespit eder * Uygun düzeltici faaliyeti uygular. Öğrenme stilleri bilgisine Bireysel ihtiyaçları karşılamak için eğitim uyarlama stratejileri bilgisine sahip olmak Eğitim Seanslarını Değerlendirme * Eğitilenlerden geri bildirim alır. * Eğitim oturumu süreçlerini yetkinlik ölçütlerine göre izler. * Uygun kayıtları tutar. Yetkinlik birimi ve ilgili unsurlar Performans ölçütleri hakkında bilgi sahibi olmak. Sonuçları Raporlama ​Sadece gözlemlenen faaliyetleri ve olayları kullanarak doğru raporlama yapar. Eğitim hedeflerini aşamalandırma. Bireysel veya sistemik zayıflıklar bilgisine sahip olma. Bu yetkinlikler eğitmen pilot eğitimlerinde önemli rehberdir. Eğiticinin Eğitimi konuları oluşturulurken yararlanılmaktadır. Bunun dışında bu esaslardan öğretmen pilot seçiminde de yararlanılmaktadır. Kaynak EASA Easy Access Rules for Aircrew (Regulation (EU) No 1178/2011) Feb. 2022 Sayfa - 1015 : FCL.920 Instructor Competencies and Assessment

  • "Dalgalara Karşı" Dayanıklılık

    "Denizciler için Duygusal Dayanıklılık" Yetişkin Eğitimleri konusunda 2006 yılından beri çalışıyorum. Bu çalışmaların büyük çoğunluğunu Anahtar Eğitim bünyesinde gerçekleştirdik. Eğitim çalışmalarından birbirinden değerli sektörlerden çok değerli yönetici ve çalışanlar ile eğitim ve danışmanlık süreçleri yaşadık. Bunların içerisinde havacılık ve denizcilik sektörlerinin bazı alanlarda ortak ihtiyaçlarının olduğu dikkatimizi çekti. Her iki sektör için ihtiyaçlar ve uygulamalar konularında çeşitli alanlarda araştırmalar yapıyoruz. Bunları çeşitli platformlarda da paylaşıyoruz. Bu yazıda "Dalgalara Karşı Dayanıklılık" başlığı ile denizcilik sektöründe "Duygusal Dayanıklılık" konusunda bazı bilgiler paylaşmak isterim. Bu konuda çeşitli yapılar içerisinde yapılan çalışmalar ve özellikle ABD Kara Kuvvetlerinde uygulanan bazı programları inceleme fırsatım oldu. Tüm bunlardan yararlanarak bir program ortaya koyduk. Programın eğitim bölümü iki boyutlu. Birinci grup: Tüm çalışanlar ve aile bireyleri. İkinci grup: Lider konumunda olanlar. Her iki gruba da başlangıçta içerik ile ilgili bir analiz (test) uygulanacak. Program kişilerin hazır olma halini oluşturma ve geliştirme üzerine odaklanmaktadır. Uygulama; Birinci grup: Tüm çalışanlar ve aile bireyleri. Konu ile ilgili analiz, test uygulanması. Kişilerin iyi olma halini oluşturma ve geliştirme ile ilgili “Kişisel Gelişim Kursları” (online): Grup ihtiyaçlarına bağlı olarak içeriği ve süresinin şekillendirileceği bir program. Beş başlık var. Bunlar; fiziksel, duygusal, sosyal, manevi ve aile boyutları. İkinci grup: Lider konumunda olanlar. Konu ile ilgili analiz, test uygulanması. Liderlerin iyi olma hali ve ekip bütünlüğü: Bu grup, kendi iyi olma halini oluşturma ve geliştirmenin yanı sıra, bu durumun ekip içerisinde de geliştirilmesinin lideri olma konusunda bilgi sahibi olacaklar. Bu çalışmada ana başlıklar; öz farkındalık, öz düzenleme, iyimserlik, duygusal çeviklik, değerler ve bağlantılar olarak belirlenmiştir. Dayanıklılık eğitimi destek portalı: Bu konuda verilen eğitimleri canlı tutmak ve sürekliliği sağlamak amacıyla oluşturulacaktır. Bir web sayfası ve/veya bir uygulama içerisinde sunulabilir. Bu portalda eğitim konularının yer aldığı kısa kısa ipuçları, kartlar, kısa videolar, podcastler yer alacaktır. Psikolojik Destek Hattı: Denizcilerin ve ailelerinin ihtiyaç duyduklarında başvurabilecekleri bir psikolojik destek hattı. Konunun uzmanlarının ve meslek örgütlerinin desteği ile oluşturulabilir. Meslektaş Destek Programı Bu program bu dönem havayolu şirketlerinde başlatıldı. Programın temel amacı, mesleki veya kişisel sorunları erken tespit etmek ve bu sorunlar ruh sağlığını tehdit eder duruma gelmeden başvuran meslektaş denizciye desteği vermektir. Kurum içi ya da Türk Denizcilik camiasında görev alan çeşitli seviyelerdeki denizcilerin emniyetli, güvenilir ve bağımsız bir ortamda ve belirlenen kurallar çerçevesinde meslekî ve/veya kişisel konularda fikir alışverişi yapmalarını sağlar. Bu suretle olası stresler azaltılır ve zihnî zindeliklerinin en üst seviyede tutulması amaçlanır. Bu sistem ihtiyaçlara uygun olarak geliştirilmesi mümkündür.

  • Duygusal Zekâ Neden Önemli?

    Harvard Business Review’daki “Lideri Lider Yapan Nedir?” ve “Sonuç Alan Liderlik” başlıklı makalelerde değinildiği üzere; bir liderin başlıca görevi, önderlik ettiği kişilerde iyi duygular uyandırmaktır. Bu durum, lider ahenk yarattığında gerçekleşir. O halde, liderlerin temel görevi duygularla ilintilidir. Konuyu bu kapsamda değerlendiren Daniel Goleman, bu tür liderliğe “başat liderlik” adını vermektedir. Başat liderlik modeli, belki de nörolojiyle bağlantısı olan tek yönetim kuramıdır. Beyin araştırmalarında çığır açan yenilikler, liderlerin ruh halleriyle eylemlerinin, önderlik ettikleri kişilerde müthiş bir etki yarattığını gösterirken, duygusal zekâsı yüksek liderliğin esinleme, tutku ve coşku uyandırma, insanlarda motivasyon ve bağlılık yaratma gücüne dikkat çekmektedir. Bu durumun tam tersine “toksik liderlik” denmektedir. Liderin ruh hâlinin başkalarının ruh hâli üzerindeki etkisinin her örgütte önemli bir rol oynadığını çoğu kişi kabul etse de, duyguların genellikle çok kişisel, ya da hakkında anlamlı bir şey söylenemeyecek kadar yoğun bir uğultu olduğu düşünülür. Ancak duygu alanında yapılan bilimsel araştırmalar yalnızca liderin duygularının yarattığı etkinin nasıl ölçüleceği hakkında değil, ayrıca en iyi liderlerin kendilerinin ve başkalarının duygularıyla baş etme biçimlerini anlayıp geliştirmenin etkili yollarını nasıl buldukları konusunda da keskin iç görüler getirmiştir. İyi hisseden lider iyi hissettirir, iyi hisseden çalışan olumlu sonuçlar üretir ve müşteriye (iç ve dış) iyi hissettirir. Tarih boyunca ve her kültürde, herhangi bir insan grubunun lideri, belirsizlik ya da tehlikeyle karşılaşıldığında ya da yapılması gereken bir iş olduğunda, ötekilerin güven ve düzen için başvurdukları kişi olmuştur. Lider, grubun duygusal rehberidir. Başat liderlik modelinin herkese yarar sağlamasının anahtarı, elbette ki duygusal zekânın liderlik becerilerinde; liderlerin kendilerini ve ilişkilerini nasıl yönettiklerinde yatar. Herkes lideri seyreder. İnsanlar duygusal ipuçlarını tepeden alırlar. Üst düzey lider görünür olmadığında bile, tutumu kendisine doğrudan bağlı olanların ruh hâlini etkiler ve şirketin duygusal ikliminde bir domino etkisi yaratır. Fortune 500 listesinde yer alan kurum ve kuruluşlarda görev yapan 62 tane CEO ile onlara bağlı yönetim ekipleriyle yapılan bir çalışmaya göre; üst düzey yönetim ekibindeki insanların genel ruh hâli ne denli olumluysa, o denli işbirliği yaparak çalışmışlar, işten alınan sonuçlar da o kadar iyi olmuştu. Bir başka deyişle, bir şirket iyi geçinemeyen bir yönetim ekibince ne kadar uzun süre yönetilirse, o şirketin Pazar geliri de o kadar zayıf kalıyordu. O halde grup IQ’su (herkesin tam kapasiteyle ortaya koyduğu hünerlerin toplamı) grubun duygusal zekasına bağlıdır.

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
  • Instagram
  • YouTube

©2021, Anahtar Eğitim

bottom of page