
Arama Sonuçları
Boş arama ile 751 sonuç bulundu
- Bilgiyi İşleme
Havacılıkta Duygusal Zekâ Sayfasına Dön Tüm yaşam boyunca insan beyni her an bilgi bombardımanına ile karşı karşıyadır. Bu yoğunluk arasından kişi kendi için gerekli olanları seçmesi, yorumlaması, işlemesi, depolaması ve gerektiğinde çağırarak kullanması önemli bir sürecin parçalarıdır. Bu bilgilerin işlenme süreci iletişim, duyguları kontrol, problem çözme, karar verme, ilişki geliştirme, yönetme konuları başta olmak üzere her kişi için önemlidir. Bilgi işleme, insan zihninin karşılaştığı bilgilere nasıl cevap verdiğini açıklamaya çalışır. Bu genel bir teori olup, farkındalık ve karar verme alanlarını anlamaya çalışmaktadır. 3 temel aşaması bulunmaktadır: Bilgi Alma, İşleme ve Yanıtlama. (CAP 737, 2016:18) Bilgiyi Alma Sürecin birinci aşaması olan “Bilgiyi Alma” beş duyu aracılığı ile olmaktadır. Bu aşamada gelen bilgi “duygusal bellek” (duyusal kayıt) tarafından karşılanır. Bu an aynı zamanda çevre ile etkileşimin başladığı andır. Duyusal belleğin süresi, bilginin özelliğine göre değişir. Mesela; görüntüler yarım saniye, sesler 3-4 saniye kalır. Bu yoğun bilgi akışı içerisinde hangi bilgiye karar vereceğimize dikkat kesilmemiz gerekiyor. Dikkat, kişinin hissettiği bir uyaran, tehdit, karar gibi durumlara dikkatini vermesi, konsantre olmasıdır. İnsan beyni aynı anda sadece bir konuya odaklanabilmektedir. Dikkat sonrası ya da aynı anda “algı” süreci devrededir. Beyin, uyaranın neden kaynaklandığı ve benzer uyarandan daha önce ne öğrenildiği ile ilgili hızlı bir şekilde en iyi tahminini yapar. Algıyı değerlendirmede değerler, beklentiler başta olmak üzere birçok faktör etkilidir. Bu tahmin sonrası varılan noktada bilgi çalışan belleğe (kısa süreli bellek) aktarılır. Bu aktarmada algı ve dikkat en önemli noktalardır. Bilgi İşleme Bilginin kısa süreli belleğe aktarılması “Bilgi İşleme” aşamasının başlangıcı kabul edilebilir. Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi bazı araştırmacılara göre yaklaşık 20-30 saniyedir. Çalışan bellek bir seferde 5+/-2 farklı bilgi saklayabilir. Kısa süreli bellekteki işleme esnasında beş duyudan en etkin olanlar görüntü ve ses, görsel döngü ve ses bilimsel döngü ile işlenir. Sözel ve görsel girdilerden oluşan bilgilerin birlikte işlenmesi gereken durumlarda “merkezi yürütme birimi” devreye girer. Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun kalması, bilgi üzerinde düşünmek ve onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır. Birinci işlevi , bilgiyi kısa süre için de olsa depolamaktır. İkinci önemli işlevi de zihinsel işlemlerin yapılmasıdır. Kısa süreli belleğe gelen bilgi; bireye gerekli değilse unutulur, bilgiyi korumak için tekrar edilir. Tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilerek bilgi işlenir. (Madi, 2006: 137) Buradan sonra işlenmiş bilgi “uzun süreli belleğe” aktarılır. Bilgi İşleme Süreci Uzun süreli belleğe gelen bilgi buraya kaydedilerek uzun süreli olarak saklanır. Bu kaydın sonsuza kadar her istendiğinde tam ve eksiksiz geri çağrılabilmesi mümkün değildir. Unutmalar olur. Uzun süreli belleğin de farklı bileşenleri vardır. Bunlar; Bellek Bileşenleri Açık Bellek (bildirimsel bellek) Semantik (anlamsal), olaysal bellektir Örtük Bellek (bildirimsel olmayan bellek) Prosedürel ve hazırlama (etkileme)dır. Uzun belleğin kapasitesi sınırsızdır. Öğrenilenlerin deneyimlerin hatırlanmasında en önemli husus nasıl taze tutulacağı ve geri çağırılacağıdır. David Eagleman tarafından 2020 yılında hazırlanan " Livewired" isimli kitabında "Bellek" konusunda yaklaşımı şöyle ifade edilmiştir. İlk bakışta sandığımızın aksine, bellek tek bir şey değildir ve birçok alt tipten oluşur. En geniş sınıflamayla Kısa Dönemli Bellek (bir telefon numarası, onu luşlayacak süreyle hatırlayabilmeniz) Uzun Dönemli Bellek (iki yıl önceki tatilinizde neler yaptığınızı hatırlamanız) vardır bir kere. Uzun dönemli bellek, kendi içinde Açık (Bildirimsel) Bellek ” (isimler ve olayların hatırlanması gibi) Örtülü (Bildirimsel Olmayan) Bellek (bisiklete binmek gibi yapabildiğiniz ama nasıl yaptığınızı dile getiremediğiniz şeyleri kapsar) şeklinde ayrılır. Yanıtlama Bilgi işlemenin son safhası, “Yanıtlama” Yanıtlama ya da sonuç genel olarak fiziksel ve sözlü olabilir (yapmak ve söylemek) ancak düşünme, bedensel tepkiler, tepkisizlik şeklinde de yansıtılabilir. Tüm süreç birebir mutlaka tüm adımları eksiksiz olarak takip etmek zorunda değildir. Gelen bilginin şiddeti, önemi, geçmişle bağlantısı, ilk kez karşılaşılması gibi özelliklerine bağlı olarak bazı kısa yollarla süreç gerçekleşir. Bilgi işleme sürecinden beynin birçok bölümü ayrı ayrı ya da koordineli olarak sorumludur. Hayatın birçok alanında öğrenmeden ilişkilere kadar etkilidir. Bilgi İşleme teorisi, uygulayıcılara zihinsel bir işi anlama ve ifade etmede yardımcı olur. Divert etme kararı gibi karışık bir işi göz önünde bulundurmak. Bilgi işleme; bilgi alma, işleme ve eylemi içerir. Bilgi çok çeşitli kaynaklardan gelir ve yoğun bir işlemeye neden olur (çalışma hafızası içinde). Bilgi işlemenin herhangi bir aşamasındaki problem sonucu etkileyebilir. Örnek: Hissetme: Kritik bir karar esnasında, telsizin sesinin kısılması nedeniyle telsizde geçen hava durumu hakkındaki bilgiyi duymadaki başarısızlık. Algılama: Yakıt göstergelerinin yanlış algılanması (çok uzaktaki bir hava sahasının seçilmesi). İşlenme: Yönlendirme yapılan hava sahasındaki yan rüzgâr vektörünün yanlış hesaplanması Yanıtlama: Kazayla 140 nat hızın 140 derece başlık olarak seçilmesi. 10 Ocak 2000' de meydana gelen Crossair 498 kazası. Bu kazada görevli 2 pilot uçuş eğitimlerini Sovyetler Birliğinde almıştır. Kaza araştırmaları sonucunda kazaya etki eden konulardan biri hakkında yapılan araştırmalar sonucu şu bilgiler elde edilmiştir. Sola dönülmesi gerekirken sağa dönen kaptan, yardımcı pilot tarafından “sola dönmemiz gerekiyor” diye uyarmıştır. Kaza Araştırma ekibi bu uyarının nedenlerini araştırırken pilotların aldığı eğitim incelenmiştir. Sovyetler birliğinde eğitim alan pilotlar, batılı pilotlardan farklı bir “Attitude Indicator” kullanıyorlardı. Batıda ortadaki uçak sembolü sabit kalırken arka plan hareket ediyor. Sovyetler Birliğinde ise tam tersi geçerlidir. Ufuk sabit tutulurken uçak sembolü hareket ediyordu. Sovyet göstergesindeki sağa dönüş batılı göstergedeki sola dönüşe benziyordu. Bu farklılık kolaylıkla kafa karışıklığına sebep olabilirdi. Stres altında ve muhtemelen sakinleştirici ilaç etkisinde kişi ilk öğrendiklerine dönebilir. İlk öğrenilenler üzerine odaklanılıp, çalışıldıkça uzun süreli belleğe kaydedilir. Örnek olayda söz edilen konu stres ve zor durumlar altında kişinin belleğini kullanması, bilgi işleme konularındaki etkilerini ortaya koyuyor. Aşamalara göre etkiler şöyle sıralanabilir. Hissetme : İçinde bulunulan stres ve sakinleştirici ilaç etkisi hissetmeyi, farkındalığı zayıflatıyor. Algılama : Stres göstergeler konusundaki farklılığın dikkate almamaya sebep oluyor. İşlenme : Yanlış algı uçağın yönlendirilmesi konusunda en önemli etki olarak çıkıyor Yanıtlama : Sola dönülmesi gereken durumda sağa dönüyor. Bilgi işleme sürecinin farkına varılması, anlaşılması, insanların neyi neden yaptığının uygun bir şekilde değerlendirilmesine ve fikirlerin açıkça ifade edilmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca bilgi işleme süreci ile ilgili farkındalık; karar verme ve iletişim süreçleri ile duyguları tanıma ve yönetme konusunda da önemlidir. Bilgi işleme sürecinin etkin ve verimli sürdürülebilmesi için hazırlık ve eğitimler esnasında “ Bilinçli Zihinsel Bilgi İşleme” yapmak yarar sağlayabilir. Buna, “ Bilgi Kazanma Süreci” de denir. Eğer bilgi görülmezse, fark edilmezse, doğru bir şekilde algılanmazsa, sonraki herhangi bir eylem büyük ihtimalle eksik ya da hatalı olacaktır. Bilinçli Zihinsel Bilgi İşleme becerisini geliştirmek amacıyla, eğitimlerde örnek olay çalışmalarında, yaşanan durumun değerlendirilmesi esnasında eylemler ile bilgi arasında ilişki kurmak kurallar çerçevesinde çözümler üretmek, yollar aramak yararlı olacaktır. Bu durumlarda ve eğitimlerin değerlendirilmesi esnasında örnek anlar bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Örneğin hatalı ya da kötü bir karar alınmış olabilir. Eğitmen, gözlemci ya da kaptan “bu hatalı, şöyle yapılmalıydı” diyerek olaya girerse süreç tıkanır. Öğrenme amacına ulaşamaz. Bu tür durumlarda; bilginin doğru algılanıp algılanmadığı, bilginin nasıl işlendiği ve hangi gerekçeler ile nasıl bir yanıt, tepki verildiği konuşulmalı, açığa kavuşturulmalıdır. Bu yaklaşım, hatalı kararın hangi aşamada oluştuğunu bulmak ve buna uygun öğrenme süreçleri oluşturmak açısından önemlidir. Uygulama konusunda eğitmen, gözlemci ya da kaptan sorulardan yararlanabilir. Karar alma sürecinin bir zaman çizelgesini (5N, 1K sorularından yararlanabilir) oluşturabilir. Görüş ve bakış açısı farklılıkları göz önünde bulundurulmalıdır. Sürecin netleştirilmesi amacıyla bilgi işleme süreci aşamaları (bilgi alma, işleme ve yanıtlama) da dikkate alınarak şu sorulardan yararlanılabilir. İlave sorular üretilebilir. İşin hangi kısmının iyi yapıldığını düşünüyorsunuz? Zor olduğunu düşündüğünüz, zorlandığınız yerler nelerdi? Neden? Tekrar başa dönseniz neleri farklı yapardınız? Neden? Kararınız hangi bilgi/bilgilere dayanıyor? Bunların içinde hangisi daha etkili oldu? Sizi endişelendiren bir an, bir durum var mıydı? Bu aşamada en çok farkında olduğunuz ve karara etkisi olan hangi bilgiyi hatırlıyorsunuz? Bu bilgiyi nasıl değerlendirdiniz? Bu noktada sizi endişelendirecek bir sebep(ler) var mıydı? Karar acil verilmesi gereken bir karar mıydı? Bu tip soruların amacı sürecin hangi aşamada ve hangi nedenlerden dolayı yanlış gittiğini bulmaktır. “Bilgiyi İşleme” duygusal zekâ bileşenlerinden özellikle öz bilinç ve sosyal bilinç konusunda çok önemlidir. Öz yönetim ve ilişki yönetimi bileşenleri için de destekleyici konumdadır. Benzer şekilde insan faktörleri bileşenlerinden bilgi işleme, algı, dikkat, durumsal farkındalık, konularında daha etkin olmayı sağlayacaktır. Kaynaklar Madi, B. (2006) Öğrenme Beyinde Nasıl Oluşur? Morpa Yayın. CAP 737 Flight-Crew Human Factors Handbook, (2014) Civil Aviation Authority, West Sussex. David Eagleman, Livewired How the Brain Rewrites Its Own Circuitry, Doubleday Canada (2020)
- Şirket Çalışanlarınız için Nasıl bir eğitim istiyorsunuz?
Eğitim Süreci: Eğitim süreci ihtiyaçların belirlenmesinden başlayarak eğitim sonuçlarının ölçülmesine kadar uzanan bir süreçtir. Her aşamasının çok iyi planlanarak uygulanması ve sonuçlandırılması önemlidir. Kurumlar bu süreci, kendi iç yapıları ile ya da eğitim şirketleri ile birlikte yürütmektedirler. Sözün özü eğitim süreci bir proje yaklaşımı ile ele alınmalı, şirket eğitim departmanı ve eğitim şirketi yetkililerinin koordineli çalışması sonucunda planlanmalı ve sonuçlandırılmalıdır. Paket Programlar: Günümüzde şirket ve kurumların bir çoğunun kurumsal yapıları oturmuştur. Buna paralel olarak ise kurumlar kendilerine özgü eğitimler talep edilmekte ve planlanmaktadır. Hatta aynı kurum içerisindeki farklı departmanlar, farklı içerikler ile aynı konuda eğitimlere ihtiyaç duydukları görülmektedir. Kuruma özel eğitim içeriklerinin oluşturulması da ilgili departman yöneticileri, şirketin eğitim departmanı ve eğitim şirketi yetkililerinin koordineli çalışması sonucunda planlanmalı ve şekillendirilmelidir. Yetişkin öğrenmesi: Eğitimlerde temel amaç öğrenmenin sağlanmasıdır. Öğrenme yetişkinlere yönelik yapıldığına göre “yetişkinler nasıl öğrenir?” sorusuna cevap aramak gerekir. Yetişkinler Neden öğrendiklerini bilmek isterler Konuyla ilgili tecrübeleri vardır. Yeni öğrendikleri bilgi ve becerilerini uygulamak isterler İç ve dış faktörlerle motive olurlar Yapacakları eğitim çalışmasının uygulamalı eğlenceli, interaktif olmasını tercih ederler. Bunları sağlayabilmek için eğitim çalışmalarında Yaratıcı Drama ve Role Play Çalışmaları, Film, Örnek Olay çalışmaları, Beyin Fırtınası ve Soru Sorma Tekniği kullanılabilir. Sürdürülebilir Programlar olması: Eğitim programlarının sürdürülebilir, uygulanabilir olması ve katılımcıların kişiye özel bir takım sonuçlara ulaşması isteniyor ve bekleniyor. Bu amacı gerçekleştirebilmenin birinci adımı, kişisel ve kurumsal gelişim eğitimlerinin Duygusal ve Sosyal Zeka Temeli üzerine kurulmasıdır. Bir sonraki aşama ise, katılımcıların kendilerini tanımaları, konu ile ilgili olarak kişisel çözümlerini geliştirebilmelerini sağlayacak bir analizin kullanılması. Bu konu üzerindeki araştırmalarım sonunda Harrison Assessments Yetenek Yönetimi Sistemi işleyen ve yararlı bir sistem olduğunu gördüm. Eğitim görüşmelerimde bu sistemi tanıtıyor ve öneriyorum.
- Akıl ve Yaşam Sohbetleri: Umut, Cesaret ve Merhamet
2021 Yılı "Akıl ve Yaşam Sohbeti", 8 Aralık'ta Dalai Lama, stres bilimci Elissa Epel ve duygu araştırmacısı Michelle Shiota ile içinde bulunulan anı, şefkat, cesaret ve amaçla nasıl doldurulabileceği konusunda gerçekleştirildi. Çevrim içi gerçekleştirilen etkinlik, dünyanın dört bir yanından 365.000'den azla kişi tarafından takip edildi. Profesör Elissa Epel, California San Francisco Üniversitesi Psikiyatri Bölümü Başkan Yardımcısıdır. Stres direncinin ve zihinsel eğitimin sağlığı nasıl koruyabileceğini ve esenliği nasıl geliştirebileceğini araştırıyor. Profesör Michelle Shiota, Arizona Eyalet Üniversitesi'nde bir psikolog ve Madde Kullanımı ve Bağımlılık Çeviri Araştırma Ağı Direktörüdür. John Dunne, moderatör olarak görev yapacaktı. Dunne, aynı zamanda Wisconsin-Madison Üniversitesi Asya Dilleri ve Kültürleri bölüm başkanı ve üniversitesinin Sağlıklı Zihinler Merkezi'nde görevli. Görüşmeden kısa notlar şöyle; Belirsizlikle nasıl daha rahat olabiliriz? Prof Elissa Epel tarafından ortaya atılan ilk soru. Zekamızı kullanarak iç huzuru geliştirebiliriz. Şefkatli doğamıza güvenir ve bilge bir bakış açısı geliştirirsek, hem bireysel hem de topluluk düzeyinde barışçıl bir yaşam sürdürebiliriz. Geçmişte kaygılarımızı 'milletim', 'cemiyetim' ile sınırladık, şimdi ise tüm dünyayı ve tüm insanlığı düşünmek zorundayız. Çocuklar bir kez okula gittiklerinde, iç huzurunu nasıl sağlayacaklarına dair hiçbir rehberlik almıyorlar. Zekalarını geliştirmeyi ve rekabete girmeyi öğrenirler. Bugün eğitimimizin çoğunda eksik olan şey, huzurlu bir zihnin nasıl geliştirileceğidir. Gökten düşen bir şey değil. Bunun üzerinde çalışmalı ve silahlara güvenerek değil, sıcak kalpliliği besleyerek inşa etmeliyiz. Bu şekilde daha olgun oluyoruz. Umudun temeli, yedi milyar insanın birliğini göz önünde bulundurarak bir kardeşlik ve kardeşlik duygusuna sahip olmaktır. Acıyı ve umutsuzluğu nasıl azaltabiliriz? John Dunne, Prof Michelle Shiota'ya yönelttiği soru. Gerçek şu ki, dünya küçülüyor. İklim değişikliği bizi insanlığın birliğini ve birlikte çalışmamız gerektiğini kabul etmeye zorluyor. Ben merkezli bir tavır takınır ve silahlara güvenirsek, sonuç sadece daha fazla acı ve daha fazla sorun olacaktır. Birbirimize yardım etmekten başka seçeneğimiz yok çünkü birlikte yaşamak zorundayız. Öfke işe yaramaz. Öfke sadece korkuyu getirir ve korku şiddeti doğurur. İç huzurumuzu nasıl geliştirebileceğimize dikkat etmeliyiz. Mantığa güvenmek zorundayız. Dünyada acı çekenlerin hepsi bunu kendi mutlulukları için arzuladıkları için yaparlar. Dünyada mutlu olan herkes, başkalarının mutluluğunu arzuladıkları için böyledir. Hintli usta Shantideva Kendimize çok fazla odaklanırsak, bu hayatta bile mutlu olamayız, oysa başkalarının iyiliği ile ilgilenmek büyük neşeye açılan kapıdır. Uzun vadede mutluluk konusunda gerçekten ciddiysek, kalplerimizi açmalı ve kendimize olduğu kadar başkalarına da odaklanmalıyız. Bunu çok anlamlı buluyorum. Bunun psikolojisini daha derine inersek, orantısız bir şekilde kendimize odaklandığımızda korku, stres, endişe ve şüphenin ortaya çıktığını görürüz. Başkalarına göre cesaret için biraz alan açabilirsek, daha rahat olabiliriz. Böyle bir bağlamda nasıl olumlu bir bakış açısı benimsemeye ve umudu korumaya devam edebiliriz? Elissa Epel, dünyanın her yerinden gençlerin "dünyanın durumu ve iklim krizi" hakkında ne hissettiklerini soran bir anketten bahsetti. %75'i geleceğin korkutucu olduğunu söylerken, %60'ı insanlığın sonunun geldiğini hissetti. Böyle bir bağlamda nasıl olumlu bir bakış açısı benimsemeye ve umudu korumaya devam edebileceğimizi sordu. Dalai Lama, ona umudun yanı sıra cesarete odaklanmaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Bir soruna odaklandığımızda, zihnin buna kilitlenme ve her yerde sorunları görme eğilimi olduğunu öne sürdü. Sadece soruna sabitlenmiş olmak yeterli değil, umut ve cesarete de ihtiyaç var. Bu nedenle, soruna takılıp kalmaktansa, cesaret, bir şeyler yapabileceğinize dair bir his ve onu gerçekleştirecek güven geliştirmek konularında çaba sarf edilmelidir. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için pratik eylemi nasıl teşvik edilebilir? Elissa Epel, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için pratik eylemi nasıl teşvik edeceğini sordu. Dalai Lama, "Bu konuda bana cesaret ve güven veren şey, sıcak kalpliliğin sürekli yenilenmesidir." Sonraki toplantılarda neler görüşülmeli? Michelle Shiota, sonraki Akıl ve Yaşam toplantısında bilim adamlarının neyi incelemeleri gerektiğini sordu. Dalai Lama, zihinsel eğitimi incelemelerini tavsiye ettiğini ifade etti. İnsan zihnini ve davranışını inceleyenlerin -psikologlar, sinirbilimciler ve klinik bilimciler- bundan sonra neyi incelemeleri gerekir? İnsan, bir yanda duyusal deneyimlere, diğer yanda zihinsel deneyimlere sahiptir. Gördüğümüz, duyduğumuz ve temas kurduğumuz şeyler düşünceye yol açar, ancak onları deneyimleme şeklimiz farklıdır. Mutluluk ve mutsuzluk duyulara değil, akla aittir. Benzer şekilde, zihinsel eğitim zihin düzeyinde gerçekleşir. Dalai Lama, "İnsanlar, bir duruma bakıp onun kısa vadeli etkilerine kapılabiliyorlar. Geriye çıkıp önümüzde olanın ötesine bakmalıyız. Zihni rahatlatmanın bir yolunu bulmalıyız. Bunu yapabilirsek, doğal olarak düşünce ve şefkat ortaya çıkar. Ama aynı zamanda bu becerileri pekiştirmenin yollarını da bulmamız gerekiyor. Boşluk yaratırsak, zihin rahatlayabilir. Bu önemlidir çünkü zihin endişeli ve huzursuz olduğunda, zekamızı net bir şekilde kullanamayız. Çözüm, kendi içinizde daha derin bir barış duygusu yaratmaya çalışmaktır. En önemli şeylerden biri, şefkati günlük alışkanlıklarımız, niyetlerimize getirmeye odaklanmaktır. Bunu yapabilirsek, özgüvenimizi artacak ve bu da zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olacaktır. " “Sorun çıkaran bizim zihnimizdir. Doğru düşünürsek iç huzuru bulabiliriz ama zihin öfke ve şüpheye kapılırsa huzur bulamayız. Rahat uyuyamayacağız bile. Amacımız huzurlu mutlu bir insan olmaktır. Dalai Lama Sözün Özü: Konuşmacılar Tarafından Sunulan Altı Öneri 1. Değişim ve belirsizlik gerçeğini kabul edin. Kabul edip bırakmak değil elbette. Gelecekle ilgili sürekli stres ve belirsizlik insanlar üzerinde güvensizlik ve/veya tehdit duygularına sebep olabilir. Fark etmek, değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul etmek, insanları şimdiki anın gerçekliğine bağlamaya yardımcı olacaktır. 2. İç huzuru geliştirin. İç huzuru beslemek önemlidir. Değişik konularda farklı inançlara sahip insanlar günümüz dünyasında nasıl zaman zaman farklı kutuplara bölündüğü durumlar olmaktadır. Bu öfkenin artmasına sebep olabiliyor. Bu tür durumlarda insanların durumları daha net görebilmeleri ve merhamete dayalı sağlam kararlar almak için zekalarını kullanabilmeleri mümkündür. Bu da zihni rahatlamak gevşetmekle mümkündür. 3. Odağınızı kendinden başkalarına kaydırmaya çalışın. Kişi kendi iyiliğiyle ciddi olarak ilgileniyorsa, kalbini gerçekten açmalı ve başkaları için alan yaratmalıdır. Korku, stres ve şüphe gibi duyguların aşırı kendine odaklanma ile daha da kötüleşebileceği unutulmamalıdır. Başkalarına yönelmenin bireylerin daha rahat bir duruma ulaşmasına yardımcı olabilir. “Başkalarına yardım edersek, kendimize yardım ederiz” Dalai Lama 4. Sorunlara takılıp kalma eğiliminizin farkında olun; olumlu deneyimler yoluyla neşenizi artırın. Zihinlerimiz, tehdit edici hissettiren durumlara kilitlenme eğilimindedir. Problemlere fazla odaklanmışsak, her yerde sorunlar görürüz. Neyin mümkün olduğuna dair uzun vadeli bir bakış açısı – umutlu bir bakış açısı – ve hedeflere ulaşılabileceğine dair cesaret ve güveni geliştirmek önemlidir. Sıkıntılı zamanlarda günlük yaşamda neşe bulmaya Bu odaklanma, stres düzeylerini düşürmeye yardımcı olabilecektir. Zor koşullarda anlam ve amaç aramak veya olumlu yeniden değerlendirme, bireylerin zorlu deneyimlere gömülü derslere yeniden odaklanmasına ve odaklanmasına yardımcı olabilir. 5. Odağınızı değiştirerek güçlendirin. Geçmişte “toplumum, milletim” kavramları üzerine çok fazla vurgu yapılırdı. Bugün gerçeğe göre dünyayı, insanlığı düşünmek zorundayız. Dünyada acı çekmek, insanlara daha olgunlaşma ve “kendi iyiliğimizin başkalarının iyiliği ile nasıl iç içe geçtiğini” ve gezegenin nasıl olduğunu düşünme fırsatı sunuyor. 6. Umut, şefkat ve cesarete dayanarak harekete geçin. bir takım sorunlar, sıkıntılar varken hayatta olmanın sorumluluğunu ve ayrıcalığını kabul etmek önemlidir. Krizler daha büyük toplumsal değişime kapı açıyor. Neyin mümkün olduğu konusunda umutlu bir vizyona sahip olmak ve şimdiki anı, değişimi getirmek için gereken cesaret ve güvenle karşılamak gereklidir. Kişinin değişime katkıda bulunmadaki bireysel rolünün farkında olması ve mikro eylemler yoluyla bile katkıda bulunması çok değerlidir.
- Akıl ve Yaşam Sohbetleri: Umut, Cesaret ve Merhamet
2021 Yılı "Akıl ve Yaşam Sohbeti" , 8 Aralık'ta Dalai Lama, stres bilimci Elissa Epel ve duygular araştırmacısı Michelle Shiota ile içinde bulunulan anı, şefkat, cesaret ve amaçla nasıl doldurulabileceği konusunda gerçekleştirildi. Çevrim içi gerçekleştirilen etkinlik, dünyanın dört bir yanından 365.000'den azla kişi tarafından takip edildi. Profesör Elissa Epel, California San Francisco Üniversitesi Psikiyatri Bölümü Başkan Yardımcısıdır. Stres direncinin ve zihinsel eğitimin sağlığı nasıl koruyabileceğini ve esenliği nasıl geliştirebileceğini araştırıyor. Profesör Michelle Shiota, Arizona Eyalet Üniversitesi'nde bir psikolog ve Madde Kullanımı ve Bağımlılık Çeviri Araştırma Ağı Direktörüdür. John Dunne, moderatör olarak görev yapacaktı. Dunne, aynı zamanda Wisconsin-Madison Üniversitesi Asya Dilleri ve Kültürleri bölüm başkanı ve üniversitesinin Sağlıklı Zihinler Merkezi'nde görevli. Görüşmeden kısa notlar şöyle; Belirsizlikle nasıl daha rahat olabiliriz? Prof Elissa Epel tarafından ortaya atılan ilk soru. Zekamızı kullanarak iç huzuru geliştirebiliriz. Şefkatli doğamıza güvenir ve bilge bir bakış açısı geliştirirsek, hem bireysel hem de topluluk düzeyinde barışçıl bir yaşam sürdürebiliriz. Geçmişte kaygılarımızı 'milletim', 'cemiyetim' ile sınırladık, şimdi ise tüm dünyayı ve tüm insanlığı düşünmek zorundayız. Çocuklar bir kez okula gittiklerinde, iç huzurunu nasıl sağlayacaklarına dair hiçbir rehberlik almıyorlar. Zekalarını geliştirmeyi ve rekabete girmeyi öğrenirler. Bugün eğitimimizin çoğunda eksik olan şey, huzurlu bir zihnin nasıl geliştirileceğidir. Gökten düşen bir şey değil. Bunun üzerinde çalışmalı ve silahlara güvenerek değil, sıcak kalpliliği besleyerek inşa etmeliyiz. Bu şekilde daha olgun oluyoruz. Umudun temeli, yedi milyar insanın birliğini göz önünde bulundurarak bir kardeşlik ve kardeşlik duygusuna sahip olmaktır. Acıyı ve umutsuzluğu nasıl azaltabiliriz? John Dunne, Prof Michelle Shiota'ya yönelttiği soru. Gerçek şu ki, dünya küçülüyor. İklim değişikliği bizi insanlığın birliğini ve birlikte çalışmamız gerektiğini kabul etmeye zorluyor. Ben merkezli bir tavır takınır ve silahlara güvenirsek, sonuç sadece daha fazla acı ve daha fazla sorun olacaktır. Birbirimize yardım etmekten başka seçeneğimiz yok çünkü birlikte yaşamak zorundayız. Öfke işe yaramaz. Öfke sadece korkuyu getirir ve korku şiddeti doğurur. İç huzurumuzu nasıl geliştirebileceğimize dikkat etmeliyiz. Mantığa güvenmek zorundayız. Dünyada acı çekenlerin hepsi bunu kendi mutlulukları için arzuladıkları için yaparlar. Dünyada mutlu olan herkes, başkalarının mutluluğunu arzuladıkları için böyledir. Hintli usta Shantideva Kendimize çok fazla odaklanırsak, bu hayatta bile mutlu olamayız, oysa başkalarının iyiliği ile ilgilenmek büyük neşeye açılan kapıdır. Uzun vadede mutluluk konusunda gerçekten ciddiysek, kalplerimizi açmalı ve kendimize olduğu kadar başkalarına da odaklanmalıyız. Bunu çok anlamlı buluyorum. Bunun psikolojisini daha derine inersek, orantısız bir şekilde kendimize odaklandığımızda korku, stres, endişe ve şüphenin ortaya çıktığını görürüz. Başkalarına göre cesaret için biraz alan açabilirsek, daha rahat olabiliriz. Böyle bir bağlamda nasıl olumlu bir bakış açısı benimsemeye ve umudu korumaya devam edebiliriz? Elissa Epel, dünyanın her yerinden gençlerin "dünyanın durumu ve iklim krizi" hakkında ne hissettiklerini soran bir anketten bahsetti. %75'i geleceğin korkutucu olduğunu söylerken, %60'ı insanlığın sonunun geldiğini hissetti. Böyle bir bağlamda nasıl olumlu bir bakış açısı benimsemeye ve umudu korumaya devam edebileceğimizi sordu. Dalai Lama, ona umudun yanı sıra cesarete odaklanmaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Bir soruna odaklandığımızda, zihnin buna kilitlenme ve her yerde sorunları görme eğilimi olduğunu öne sürdü. Sadece soruna sabitlenmiş olmak yeterli değil, umut ve cesarete de ihtiyaç var. Bu nedenle, soruna takılıp kalmaktansa, cesaret, bir şeyler yapabileceğinize dair bir his ve onu gerçekleştirecek güven geliştirmek konularında çaba sarf edilmelidir. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için pratik eylemi nasıl teşvik edilebilir? Elissa Epel, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için pratik eylemi nasıl teşvik edeceğini sordu. Dalai Lama, "Bu konuda bana cesaret ve güven veren şey, sıcak kalpliliğin sürekli yenilenmesidir." Sonraki toplantılarda neler görüşülmeli? Michelle Shiota, sonraki Akıl ve Yaşam toplantısında bilim adamlarının neyi incelemeleri gerektiğini sordu. Dalai Lama, zihinsel eğitimi incelemelerini tavsiye ettiğini ifade etti. İnsan zihnini ve davranışını inceleyenlerin -psikologlar, sinirbilimciler ve klinik bilimciler- bundan sonra neyi incelemeleri gerekir? İnsan, bir yanda duyusal deneyimlere, diğer yanda zihinsel deneyimlere sahiptir. Gördüğümüz, duyduğumuz ve temas kurduğumuz şeyler düşünceye yol açar, ancak onları deneyimleme şeklimiz farklıdır. Mutluluk ve mutsuzluk duyulara değil, akla aittir. Benzer şekilde, zihinsel eğitim zihin düzeyinde gerçekleşir. Dalai Lama, "İnsanlar, bir duruma bakıp onun kısa vadeli etkilerine kapılabiliyorlar. Geriye çıkıp önümüzde olanın ötesine bakmalıyız. Zihni rahatlatmanın bir yolunu bulmalıyız. Bunu yapabilirsek, doğal olarak düşünce ve şefkat ortaya çıkar. Ama aynı zamanda bu becerileri pekiştirmenin yollarını da bulmamız gerekiyor. Boşluk yaratırsak, zihin rahatlayabilir. Bu önemlidir çünkü zihin endişeli ve huzursuz olduğunda, zekamızı net bir şekilde kullanamayız. Çözüm, kendi içinizde daha derin bir barış duygusu yaratmaya çalışmaktır. En önemli şeylerden biri, şefkati günlük alışkanlıklarımız, niyetlerimize getirmeye odaklanmaktır. Bunu yapabilirsek, özgüvenimizi artacak ve bu da zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olacaktır. " “Sorun çıkaran bizim zihnimizdir. Doğru düşünürsek iç huzuru bulabiliriz ama zihin öfke ve şüpheye kapılırsa huzur bulamayız. Rahat uyuyamayacağız bile. Amacımız huzurlu mutlu bir insan olmaktır. Dalai Lama Sözün Özü: Konuşmacılar Tarafından Sunulan Altı Öneri 1. Değişim ve belirsizlik gerçeğini kabul edin. Kabul edip bırakmak değil elbette. Gelecekle ilgili sürekli stres ve belirsizlik insanlar üzerinde güvensizlik ve/veya tehdit duygularına sebep olabilir. Fark etmek, değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul etmek, insanları şimdiki anın gerçekliğine bağlamaya yardımcı olacaktır. 2. İç huzuru geliştirin. İç huzuru beslemek önemlidir. Değişik konularda farklı inançlara sahip insanlar günümüz dünyasında nasıl zaman zaman farklı kutuplara bölündüğü durumlar olmaktadır. Bu öfkenin artmasına sebep olabiliyor. Bu tür durumlarda insanların durumları daha net görebilmeleri ve merhamete dayalı sağlam kararlar almak için zekalarını kullanabilmeleri mümkündür. Bu da zihni rahatlamak gevşetmekle mümkündür. 3. Odağınızı kendinden başkalarına kaydırmaya çalışın. Kişi kendi iyiliğiyle ciddi olarak ilgileniyorsa, kalbini gerçekten açmalı ve başkaları için alan yaratmalıdır. Korku, stres ve şüphe gibi duyguların aşırı kendine odaklanma ile daha da kötüleşebileceği unutulmamalıdır. Başkalarına yönelmenin bireylerin daha rahat bir duruma ulaşmasına yardımcı olabilir. “Başkalarına yardım edersek, kendimize yardım ederiz” Dalai Lama 4. Sorunlara takılıp kalma eğiliminizin farkında olun; olumlu deneyimler yoluyla neşenizi artırın. Zihinlerimiz, tehdit edici hissettiren durumlara kilitlenme eğilimindedir. Problemlere fazla odaklanmışsak, her yerde sorunlar görürüz. Neyin mümkün olduğuna dair uzun vadeli bir bakış açısı – umutlu bir bakış açısı – ve hedeflere ulaşılabileceğine dair cesaret ve güveni geliştirmek önemlidir. Sıkıntılı zamanlarda günlük yaşamda neşe bulmaya Bu odaklanma, stres düzeylerini düşürmeye yardımcı olabilecektir. Zor koşullarda anlam ve amaç aramak veya olumlu yeniden değerlendirme, bireylerin zorlu deneyimlere gömülü derslere yeniden odaklanmasına ve odaklanmasına yardımcı olabilir. 5. Odağınızı değiştirerek güçlendirin. Geçmişte “toplumum, milletim” kavramları üzerine çok fazla vurgu yapılırdı. Bugün gerçeğe göre dünyayı, insanlığı düşünmek zorundayız. Dünyada acı çekmek, insanlara daha olgunlaşma ve “kendi iyiliğimizin başkalarının iyiliği ile nasıl iç içe geçtiğini” ve gezegenin nasıl olduğunu düşünme fırsatı sunuyor. 6. Umut, şefkat ve cesarete dayanarak harekete geçin. bir takım sorunlar, sıkıntılar varken hayatta olmanın sorumluluğunu ve ayrıcalığını kabul etmek önemlidir. Krizler daha büyük toplumsal değişime kapı açıyor. Neyin mümkün olduğu konusunda umutlu bir vizyona sahip olmak ve şimdiki anı, değişimi getirmek için gereken cesaret ve güvenle karşılamak gereklidir. Kişinin değişime katkıda bulunmadaki bireysel rolünün farkında olması ve mikro eylemler yoluyla bile katkıda bulunması çok değerlidir.
- İsabetli Öz Değerlendirme
Havacılıkta Duygusal Zekâ Sayfasına Dön Kendine hoşnutsuz ve hor görmeye meraklı gözlerle bakan herkes sonsuz kusurlar keşfedebilir... Kendimizi tanımak ve zayıf yönlerimizin farkında olmak bir erdemdir; kendimize karşı hoşgörüsüz ve adaletsiz bir bakış ise üzerinde çalışıp değiştirmemiz gereken bir zihin alışkanlığı. Pelin Kesebir İsabetli Öz Değerlendirme kavramı, Dr. Daniel Goleman ’ın “Duygusal Zekâ” yaklaşımında Öz Bilinç ’in bileşenlerinden biridir. Diğer ikisi Duygusal Bilinç ve Özgüven olarak sıralanmıştır. Goleman, İsabetli Öz Değerlendirme kavramını “Yeni Liderler” kitabında şöyle tanımlamıştır. İsabetli öz değerlendirme, kişinin, genellikle kısıtlı ve güçlü yönlerini bilmesi ve kendiyle ilgili bir mizah duygusuna sahip olması, geliştirmesi gereken yönlerini keşfetmesi, geribildirime açık olması, ne zaman yardım isteyeceğini ve kendini geliştirirken nelere odaklanacağını bilmesidir. İsabetli bir öz değerlendirme yapabilmek, kişinin mevcut halini etkin olarak kullanabilmesi, gereken noktalarda kendini geliştirmesi, başka alanlara yönelmesi konularında mutlak gereklidir. Havacılık sektörü başta olmak üzere çeşitli sektörlerde şirket içi eğitimler ve üniversitelerde semineler veriyoruz. Üniversiteliler ve iş hayatının başlangıcında olanlardan kariyer gelişimleri konusunda tereddütte olanlarla karşılaşıyoruz. Tam tersi durumlarda mümkün. Üniversite ya da ilk tercihinden sonra mevcut durumu, imkanları ve kişisel becerilerini değerlendirerek yeni yollar seçerek. Örneğin; Havacılık yönetiminde eğitimine devam eden bir arkadaşımız var. " Kariyerinize ne yönde devam etmeyi düşünüyorsunuz?" sorusuna "Pilot mu olsam, Kabin memuru mu olsam yoksa Havacılık Yönetimi görevlerinde mi çalışsam?" diye cevap verebiliyor. Hepsi, tüm mesleklerde olduğu gibi birbirinden değerli ve önemli. Her birini deneyip olmuyorsa diğeri geçmek gibi bir lüksümüz yok. Öz değerlendirme hangi yönü seçeceğimiz konusunda önemli bir çalışma. Öz değerlendirme konusunda kişiye destek olabilecek bazı yöntemler var. Kısaca onlardan bahsetmek isterim. Bu yöntemleri "Johari Penceresi" yaklaşımına dayandırmak mümkündür. Johari Penceresi: Kişisel farkındalık konusunda temel çerçeve olarak kabul edilebilir. Bu yaklaşım, açık alan, gizli alan, kör alan ve potansiyel alan kavramları üzerine odaklanan bir yaklaşımdır. Kısaca; Açık alan, benim bildiğim, diğerlerinin bildiği, Kör alan, benim bilmediğim farkında olmadığım, diğerlerinin farkında olduğu ve çoğunlukla ifade edemedikleri, Gizli alan, benim bildiğim, genellikle paylaşmamayı tercih ettiklerim, diğerlerinin bilmediği, Potansiyel alan benim ve diğerlerinin bilmediği, farkında olmadığı konulardır. Bu yaklaşımda açık alanın olabildiğince genişletilmesi hedeflenir. Açık alanı genişletebilmek ise gizli, kör ve potansiyel alanların daraltılması ile mümkündür. Bu alanların daraltılması konusunda bazı yöntemler kullanılabilir. Bunları şöyle sıralayabiliriz. Kişisel SWOT Analizi: Kurumlar için uygulanan SWOT analizi kavramından esinlenilerek yapılan bir çalışmadır. Kişinin açık ve gizli alanlarını keşfetme konularında yarar sağlar. En basit hali ile; kişinin iş ya da özel hayatındaki güçlü yanları, gelişime açık yanları, fırsatları ve risklerini analiz edebileceği bir çalışma olarak gerçekleştirilebilir. Her alan için oluşturulacak sorular analizi destekleyecektir. Bir birey olarak sahip olduğumuz, iş ve yaşam kalitemizi artıracak bilgi, beceri, tutum ve ilgili yeterliklerimizi geliştirecek planlı ve sistematik çabalar sürekli iyileştirme olarak ifade edilebilir. Stratejik planlama sürekli iyileştirme sürecini sistematik bir süreç yapar. Mevcut durumun analizi bu stratejik planlamanın alt yapısını oluşturur. Stratejik planlama sürecinde bir birey öncelikle güçlü yönlerini (strengths), zayıf yönlerini (weaknesses), fırsatlarını (opportunities) ve tehditlerini (threats) analiz eder. Bu analiz yaygın olarak SWOT analizi olarak adlandırılmakta olup, parantez içinde İngilizce olarak verilen sözcüklerin ilk harflerinden oluşmaktadır. SWOT analizi örgütlerin kalite yönetimi ve stratejik planlama süreçlerinde kullanılan önemli bir araçtır. (Şahin,2010:2) En az kurumlar kadar bireyler de sahip oldukları güçlü yönlerini, zayıf yönlerini, çevresel fırsatları ve tehditleri belirleyebilme, özellikle zayıf yönlerin ve tehditlerin analizini yapma gereksinimi duymaktadırlar. Bu anlamda SWOT analizi öz farkındalığın önemli bir aracı olarak görülebilir. (Şahin,2010:3) Bu analizi yaparken kullanılabilecek bazı soru örnekleri aşağıda yer almaktadır. Bu sorular, göreve, sektöre, amaca göre farklılık gösterebilir. Tamamlayıcı sorular kullanılarak geliştirilmelidir. Bu çalışma, kişinin kendi bakış açısından ve çevresindeki insanların bakış açısından düşünülmelidir. Bazı konular için yakın çevrenin desteği alınabilir. Bazı analiz araçlarından envanter ve testlerden yararlanılabilir. Analiz tamamlandıktan sonra, ortaya çıkan sonuçların takip edilmesi çok önemlidir. Her bir tespitin etkilerinin neler olduğu, nasıl kullanılacağı, geliştirileceği konularında düşünmek plan yapmak önemlidir. Bazıları için gerektiğinde kurumsal destek talep edilmelidir. Kişisel SWOT için Örnek Sorular Güçlü Yanlar Başkalarının sahip olmadığı ne gibi avantajlara sahipsiniz? Neyi herkesten daha iyi yaparsın? Hangi kişisel kaynaklara erişebilirsiniz? Başkaları güçlü yönleriniz olarak ne görüyor? En çok hangi başarılarınızdan gurur duyuyorsunuz? Başka kimsenin dahil olmadığı bir grup ya da topluluğun bir parçası mısınız? Gelişime Açık Yanlar Kendinize güvenmediğiniz için genellikle kaçındığınız işler. Çevrenizdeki insanların bu konudaki geri bildirimleri. Eğitim ve beceri eğitiminize tamamen güveniyor musunuz? Değilse, en zayıf neredesin? Olumsuz çalışma alışkanlıklarınız nelerdir? Sizi alanınızda geride tutan kişilik özellikleriniz var mı? Ek eğitime ihtiyacın olduğu alan var mı? Fırsatlar Hangi yeni teknoloji size yardımcı olabilir? Sektörünüz büyüyor mu? Size yardımcı olacak veya iyi tavsiyeler sunacak bir stratejik iletişim ağınız var mı? Şirketinizde hangi eğilimleri görüyorsunuz ve bunlardan nasıl yararlanabilirsiniz? Şirketinizde veya sektörünüzde kimsenin karşılamadığı bir ihtiyaç var mı? Yeteneklerinizi kullanarak fark yaratacağınız alanlar var mı? Tahditler Şu anda işte hangi engellerle karşılaşıyorsunuz? Meslektaşlarınızdan herhangi biri sizinle projeler veya roller için rekabet ediyor mu? İşiniz ya da yaptığınız şeylere olan talep değişiyor mu? Değişen teknoloji konumunuzu tehdit ediyor mu? Zayıf yönlerinizden herhangi biri tehdide yol açabilir mi? Ikigai Kendini Tanıma konusunda kullanılabilecek bir başka yaklaşım "İkigai"dir. Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı kitabının yazarlarından Hector Garcia, herkesin bir Ikigai’si olduğunu söylüyor, bunu bulmak içinse şu soruları cevaplamak için biraz vaktinizi ayırarak işe başlamanız gerekiyor: Neyi seviyorum? (Tutkunuz) Hangi konuda iyiyim? (Yeteneğiniz) Ne yaparak para kazanabilirim? (Mesleğiniz) Dünyanın neye ihtiyacı var? (Misyonunuz) Bu dördünün kesiştiği nokta ise İkigai’nizi, yani hayattaki varoluşunuzun anlamını ortaya çıkarıyor. Geri Bildirim Alma: Kör alanın ortaya çıkarılmasında en önemli yöntemdir. Geri bildirim talep ederken dikkat edilmesi gereken konular ise; kimden, ne zaman, nasıl, talep edilecek ve sonrasında eyleme geçme konusunda nelere dikkat etmek gerektiğidir. Öz değerlendirme konusunda önemli kavramlardan biri “geri bildirim”. Kişisel noktadan düşündüğümüzde geri bildirim alma öne çıkmaktadır. Geri bildirim alma konusunda en önemli konuların başında kimden geri bildirim isteneceği önem kazanmaktadır. Bu kişi; fikir ve görüşlerine saygı duyulan, gelişim çabalarına destek verecek, dürüst, güvenilir, kişiden farklı bakış açılarına sahip, kişiyi iyi tanıyan ve iş ortamında onu gözleme fırsatı olan biri olması tercih edilmelidir. Olabildiğince gerekli durumlarda ve sık geri bildirim almak önemlidir. Geri bildirim alma öncesi hedeflerin açıklıkla belirlenmiş olması gereklidir. Özellikle geri bildirim talep edileceği durumda; yer ve zaman, geri bildirim talep edilecek anlar, hangi tavır ve davranışların gözlemlenmesinin istendiği, bunların etkilerinin ne olduğu gibi konular belirtilmelidir. Geri bildirim almanın sonrasında bu bilgileri kullanmadan önce; geri bildirim veren kişinin iyi niyeti, güvenilirliği gözden geçirilebilir, aktarılan bilgilerin kişisel olarak değeri kullanılabilirliği gözden geçirilebilir, ilave bilgiye ihtiyaç olup olmadığı düşünülebilir. Geri bildirim sonrası alınan bilgilerin eyleme geçirilmesi için; eylemin özelliklerine uygun olarak planlamak, prova yapmak, eylem sonrası geri bildirim almaya devam etmek önemlidir. Potansiyel alanın ortaya çıkartılması; kendini keşif çalışmaları, başkalarını gözlemleme ve ilham alma, başkalarının paylaştıklarının değerlendirilmesi, test, analiz, envanter, koç ve mentor desteği ile sağlanabilir. Test, analiz ve envanter kullanımı ve devamında koç ve mentor desteği güncel ve etkin yöntemlerden biridir. Bu konuda eğitim ve danışmanlık çalışmalarında sıklıkla kullandığımız araçlardan biri de “Transaksiyonel Analiz Sürücüler” yaklaşımı ve konu ile ilgili kişinin kendini değerlendirmesi ve gelişimin planlanması, desteklenmesidir. “Transaksiyonel Analiz Sürücüler” ile ilgili bilgi edinebilirsiniz. Öz Değerlendirmede Kör Noktalar Kişinin öz değerlendirme süreci her zaman istenildiği şekilde gitmeyebilir. Bu süreç kötü yönetildiğinde bunun sebebi “kör noktalar” olabilir. Görece yaygın -ve bedeli ağır olan- kör noktalardan bazıları, aşağıdaki listede yer almaktadır. (Goleman, 2000:85-86) Kör hırs: Ne pahasına olursa olsun kazanmak ya da "doğru" görüntüsü vermek zorundadır; iş birliği yapmak yerine rekabet eder, kendi değerini ve katkısını abartır; yüksekten atar ve tepeden bakar; insanlara siyah-beyaz mercekten, ya dost ya da düşman gözüyle bakar. Gerçekçi olmayan hedefler: Grup ya da örgütün önüne, aşırı hırslı, erişilemeyecek hedefler koyar; bir işin yapılması için gerekenler konusunda gerçekçi değildir. Amansız gayretkeşlik: Yaşamdaki başka her şeyi harcamak pahasına, kendisini zorlayacak şekilde çok çalışır; enerjisini yitirse de yoluna devam eder; her an bitip tükenebilir. Başkalarını gütme: Diğer insanları tükeninceye dek koşturur; mikro yönetim uygular ve yetkileri devretmek yerine üstlenir; kırıcı ya da merhametsiz ve başkalarının duygusal açıdan zarar görmesine duyarsız biriymiş izlenimini uyandırır. İktidar açlığı: Örgütün çıkarlarından çok kendi çıkarları için iktidar arayışındadır; diğer bakış açılarını umursamadan kişisel bir gündem dayatır; sömürücüdür. Doymak bilmeyen itibar gereksinimi: Şöhret bağımlısıdır; başkalarının çabalarıyla elde edilen sonuçları kendine mal eder ve hataların suçunu ötekilere atar; bir sonraki zaferin peşinde koşarken, başlanan işlerin takibini yarım bırakır. Dış görünüşüyle aşın meşgul olma: Ne pahasına olursa olsun, iyi görünmeye gerek duyar; toplum içindeki imajıyla aşırı ilgilidir; prestijin getirdiği maddi şatafatı şiddetle arzular. Kusursuz görünme gereksinimi: Gerçekçi olsa bile, eleştiri karşısında çılgına döner ya da reddeder; kendi başarısızlıklarından başkalarını sorumlu tutar; hatalarını ya da kişisel zaaflarını kabullenemez. Bu tür kör noktalar insanları etkili öz değerlendirmeden uzak tutabilir, çünkü kendilerini tanıdıklarında, kabullenmeye katlanamadıkları bazı durumlar görebilirler, yetersizliklerini, başarısızlıklarını itiraf etmek konusunda zorlanabilirler. Bu durum, kişinin geri bildirimlere karşı dirençli olması, kendini geliştirme çabası göstermemesi şeklinde ortaya çıkabilir. Kaynaklar Eğitmenler İçin Transaksiyonel Analiz, Yazar: Julie Hay, Çevirmen: Olca Sürgevil Dalkılıç, Editör: Muzaffer Şahin, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015 Yeni Liderler, Daniel Goleman, Richard Boyatzis, Annie McKee, Varlık Yayınları, İstanbul 2002.
- Dikkat Performansı
B.C. Hamilton, L.S. Arnold ve B.C. Tefft, tarafından 2013 yılında Utah Üniversitesi nde “Distracted driving and perceptions of hands-free technologies: Findings from the 2013 Traffic Safety Culture Index” başlıklı bir araştırma yapıldı. Araştırma, dikkat performansı konusunda; iki el direksiyondayken telefonda konuşmanın bir elle telefon diğer elle direksiyonu kullanmak kadar kötü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Çünkü her iki durumda da araba kullanmak aynı oranda dikkat gerektiriyordu. Bir yerine iki elin direksiyonda olması avantaj sağlayacağı düşünülebilir ama araştırma, tepkilerin genel hızını, çevrenin taranmasını, önemli ipuçlarını fark edilmesini de değerlendirmiştir. Bu durumlar, telefon nasıl kullanılırsa kullanılsın, ciddi seviyelerde olumsuz etkilediği görülmüştür. Hatta radyo kanalını değiştirmek ya da bir yolcuyla sohbet etmek de aynı derecede dikkat dağıtıcı olabiliyor.
- Howard Gardner ve Çoklu Zekâ Teorisi
Howard Gardner, Harvard Graduate School of Education ‘da Zekâ ve Eğitim alanında profesördür. Ayrıca Harvard Üniversitesi’nde psikoloji ve Boston Üniversitesi’nde eczacılık ana bilim dalında nöroloji alanlarında profesör olarak çalışmaktadır. On sekiz kitap (yirmi dile çevrilmiştir) ve birkaç yüz makalenin yazarı olan Gardner’ın, en çok tanınmasını sağlayan konu kendisinin geliştirdiği insan zekâsının psikometrik araçlarla değerlendirilmesi temelini sağlayan ve içinde kimi eleştirilere de rastlanan çok sayıda zekâ formları kuramına dayanan eğitim döngüleri olgusudur. Howard Gardner IQ kavramını ilk sorgulayanlardandır. Frames of Mind (Zihnin Pencereleri) (Basic Books, NewYork 1983) adlı eserinde, hayattaki başarımızda sadece tek bir çeşit zekânın hayati önem taşıdığını reddetmiş ve bunun geniş bir tayf olduğunu öne sürmüştür. Howard Gardner’ın Çoklu Zekâ Teorisi, IQ testleriyle tam olarak ölçülebileceğine inanılan zekânın bütün halinde bir kapasiteye sahip olduğu yönündeki geleneksel görüşü değiştirmiştir. Onun yerine bu teori, zekâyı en azından herhangi bir kültür tarafından değerlendirilen sorun çözme ve ürün üretme yeteneği olarak tanımlamaktadır. Biyoloji, antropoloji, gelişim ve zeka psikolojisi, nöropsikoloji ve psikometri gibi bilim dallarından alıntı yaptığı bulgularla Gardner, kişinin yeteneklerinin zeka sayılıp sayılmayacağına karar vermede sekiz farklı kriter kullanmaktadır: Beyin sarsıntısı sonucu potansiyel çevreden soyutlanma Üstün zekâlıların, dâhilerin ve diğer istisnai bireylerin varlığı Tanımlanabilir ana işlem seti – temel tip bilgi işleme işlemleri ya da spesifik tip bir girdi ile ilgili mekanizmalar Kesin bir “son-nokta” performansı ile belirlenen farklı bir gelişme geçmişi Evrimsel geçmiş ve evrimsel akılcı ilerleme Deneysel ve psikolojik görevlerden destek Psikometrik bulgulardan destek Simge sisteminden kodlama yapmada aşırı duyarlılık Zihnin çerçeveleri adlı kitabında teorisini tanıtırken Gardner, her bireyin en azından yedi bağımsız yetenek ya da zekâ formu taşıdığını ileri sürmüştür. Kişilerin zeka formlarını ortaya çıkarırken kullandığı sekiz kriter arasında temel işlemler de vardır. Açıklamalarına göre bir temel işlem bilgi işleme mekanizmasından ibarettir. – Aslında bu, beyne belirli bir girdi ya da bilginin girişi ve işlenmesi olgusudur.- Zihnin çerçeveleri adlı çalışmasında ve son zamanlarda yaptığı kimi çalışmalarında Gardner, her bir zekâ formunun aşağıdaki temel işlemlerden bir ya da daha fazlasından geçmesi gerektiğini öne sürmüştür: Gardner’ın teorisinde zeka iki anlamda kullanılmaktadır. Zeka, türleri ve spesifik karakteristikleri belirtebilir; insanoğlu bu sekiz zeka formunu yansıtabilir. Aynı zamanda zeka, bireysel farklılığı da gösterebilir. Bütün insanlar sekiz zeka formuna sahipken, her bir insan kendi özel zeka formları karışımına sahiptir. Aşağıdaki zekâ formlarına ilişkin açıklamalar White ve Blythe tarafından, Zihnin Çerçeveleri çalışmasında sunulan ve zekâ formunu açıklayan meslek, uzmanlık alanları ve bilim dallarından uyarlanmıştır (1992). Ancak sunulanlar konuya ilişkin tek örnek değildir ve söz konusu örnekler tek bir zekâ formunu temsil ediyor olmayıp ve öteki zekâ formları için de dikkate alınmayacak anlamına gelmezler. Bireyler asla yalnızca bir tek zekâ formuna sahip olmazlar. Genellikle zekâsı düzgün çalışan herkes bütün zekâ formlarını taşır. Yalnızca bunları çeşitli düzeylerde ve anlamlı bir şey yaratmak ya da anlamlı bir rol ya da görev icra etmek için çeşitli şekillerde harmanlarlar. Zeka formu Temel işlemler Dil Söz dizimi, ses bilimi, anlam bilim, uygulama yeteneği (pragmatizm) Müzikal Müzik kulağı, ritim yeteneği, tını yeteneği Mantıksal- matematiksel Sayı, kategorize etme, ilişki kurma Uzamsal Doğru öngörü, şekillerin akılda dönüşümü Bedensel - kinestetik Kendi vücudunu kontrol ve nesneleri elle tutmada kontrol yetenekleri Kişiler arası (sosyal) Başkalarının duygu, amaç ve güdülerinin farkında olma Kişisel Kendi duygu, amaç ve güdülerinin farkında olma Doğaya ilişkin Çevredeki nesneleri tanıma ve sınıflandırma yeteneği Varoluşsal Hayatın anlamı ve hayatın başlangıcı gibi insanın varoluşu hakkındaki sorulara karşı duyarlılık olarak tanımlanmaktadır. Gardner, zekanın sekiz ana formu üzerinde durmuştur. Bunların ilk ikisi (dilsel ve matematiksel) IQ testlerinin bazını oluşturur. Gardner son ikisini (kişiler arası ve kişi ile ilgili) ise kişisel zekalar olarak tanımlamıştır. Bu zekâlar, Duygusal ve Sosyal Zekâ kavramın temelini oluşturur. Aslında, zekâ tektir ve zekânın formları, zekâyı oluşturan bileşenlerdir. Her insanın bizim geleneksel şeker macunu tablasına benzeyen sekiz gözlü zekâ kaplarımız vardır. Tanrı, her insana doğarken bu kabın her bir gözü için farklı kapasiteler tahsis eder. Bu kapasiteleri kullanmak, geliştirmek o kişiye kalmıştır. Dilsel Kapasite, Kişilere iletişim kurma ve dili kullanarak dünyaya anlam kazandırma olanağını sağlar. Şairler, bu yeteneğin en iyi örneğini oluşturur. Tekerleme söyleyerek oynamayı seven, her zaman anlatacak hikâyesi olan, yabancı dilleri çok çabuk öğrenen ve kelime oyunları yapan öğrencilerin hepsi konuşma zekâsını yansıtmaktadır. Bu kişiler; Konuştukları dile hâkimdirler. Argümanları zekicedir, İkna kabiliyetleri yüksektir, İnsanlarla kolay ve güçlü iletişim kurarlar. Matematiksel-Mantıksal Kapasite, Kişilerin soyut ilişkileri kullanabilmelerini ve değerlendirebilmelerini sağlar. Bilim adamları, matematikçiler ve filozoflar tümüyle bu zekâ formunu taşırlar. Aynı şekilde beysbol istatistiklerini iyi bilen ve sistematik test çözme yöntemleriyle – okulla ilgili olsun, kişisel olsun- problemleri dikkatlice analiz edebilen öğrenciler de bu zekâ formuna sahiptir. Bu kişiler; Figür ve mantıkta başarılıdır. Neden-sonuç ilişkisi içinde düşünür, Hipotezlerle ve kavramlarla uğraşır, Rasyonel bir bakış açıları vardır. Uzamsal Kapasite, Sayesinde kişiler görsel ve uzaya ilişkin bilgiyi algılayabilir, bu bilgiyi dönüştürebilir ve zekaları sayesinde görsel hayalleri yeniden yaratabilir. Mimarlar, mühendisler ve heykeltıraşlar iyi gelişmiş bu zeka formuna gereksinim duyar. Defterlerine yazı yazmaya başlamadan önce, bir takım resim, şekil ve grafikler çizen ve yazdığı notları çeşitli şekillerle çerçeve içine alan çocuklar söz konusu uzaya ilişkin zeka formunu kullanmaktadır. Uzaya ilişkin zeka formu genellikle hayal gücü ile ilgiliyken, hayal gücü fazla gelişmemiş bireylerce de yüksek düzeyde uygulamaya yansıtılabilir. Bu kişiler; Görsel detaylarla uğraşmayı sever, Resimlerle düşünür, dolayısıyla resim ve çizgileri iyidir. Üç boyutu da görebilir ve fark edebilir. Ritmik-Müziksel Kapasite, Seslerin taşıdığı anlamları yaratmalarını, anlamalarını ve bu yolla iletişim kurmalarını sağlar. Bestekârlar ve müzisyenler bu zekayı açıkça yansıtırlarken, sınıfın dışındaki kuş seslerinden çabuk etkilenen ve kalemleriyle sıralara vurarak müzik ritimleri tutturmaya eğilimli öğrenciler bu zeka formunu yansıtırlar. Bu kişiler; İyi bir kulağı vardır, Ritim duyguları gelişmiştir, Melodi konusunda ustadır, Müzik ahengini sezmede oldukça iyidir. Vücutsal-Kinestetik Kapasite, Bireylerin vücudun her yerini ya da belirli bir yerini kullanarak sorun çözmelerini ve ürün yaratmalarını sağlar. Atletler, dansçılar, cerrahlar, koreograflar ve zanaatkârlar hep bu zekâ formunu kullanmaktadır. Ayrıca jimnastik ve okul dansları konularında yeteneği olanlarda, rapor yazmak yerine model hazırlayan ve buruşturulmuş kâğıdı kolaylıkla çöp kovasına atabilen öğrenciler bu zekâ formuna sahip olmanın belirtilerini taşır. Bu kişiler; Fiziksel olarak gelişkindir, Vücut kabiliyetleri fazladır, El becerileri gelişmiştir, Zanaatta başarılı olur. Sosyal (Kişiler arası) Kapasite, Kişilerin, diğerlerinin duygu ve niyetlerini tanımalarını ve ayırt etmelerini sağlar. Öğretmenler, anne- babalar, siyasetçiler, psikologlar ve satış elemanları kişiler arası zekâ formunu taşımaktadır. Öğrenciler bu zekâ formunu, küçük gruplar halinde takım çalışması yaparlarken, arkadaşlarının davranışlarını anlayıp, onlara tepki gösterirken ve ev ödevini tamamlamak için daha fazla süre isterken öğretmenini ikna etmeye çalışırken kullanır. Bu kişiler; Diğer insanları çok kolay anlayabilir, Onlarla kolayca anlaşabilir, Kendilerini onların yerine koyabilir, Diğer insanların ruh hallerini, eğilimlerini, güdülerini ve dileklerini sezebilir. Kişisel Kapasite, Sayesinde bireyler, kendi duygularını ayırt etmeyi, kendileri hakkında doğru akılcı modeller geliştirmeyi ve bu modelleri kendi yaşamları hakkında karar almak için kullanmalarını sağlar. Bu yeteneğe kimin ve ne ölçüde sahip olduğunu belirlemenin güç olmasına karşın, öğrencilerin zekâlarını kullanma şekillerinde belirtilerine rastlanabilir. Örneğin, sahip oldukları güçlerden ne ölçüde yararlanabildiklerine, zayıf yönlerinin ne ölçüde bilincinde olduklarına ve yaptıkları seçimler ve aldıkları kararlarda ne ölçüde düşünerek davrandıklarına göre bu zekâ formuna sahip olup olmadıkları belli olmaktadır. Bu kişiler; Kendilerinin gerçek, güzel bir formunu oluşturabilir ve bunu hayat boyu kullanır. Duygularını davranışlarını tanımlayabilir, bunların nedenlerini bulabilir. Kendilerini çok iyi tanır. Doğaya İlişkin Kapasite, Kişilerin çevrenin özelliklerini, ayırt etme, sınıflandırma ve kullanma yeteneklerini ortaya çıkarır. Çiftçiler, çiçek yetiştirenler, botanikçiler, jeologlar ve arkeologlar bu zekâ formunu sergiler. Örneğin, çevresindeki arabaların adlarını ve niteliklerini bilen öğrenciler gibi. Varoluşsal Kapasite Hayatın anlamı ve hayatın başlangıcı gibi insanın varoluşu hakkındaki sorulara karşı duyarlılık olarak tanımlanmaktadır. “Daha çok sayıda zekâ formu var mı?” adlı makalesinde Gardner, doğaya ilişkin ve ruhsal olmak üzere iki zekâ formu daha incelemiş, ancak en azından şimdilik yukarıda sözü geçen sekiz kriteri taşımadığı için ruhsal zekâ formunun varlığını reddetmiştir. Kendisi varlığı tahmin edilen zekâ formlarını derlemektedir. Örneğin, varoluşa ilişkin zekâ – kişinin varoluşa ilişkin temel soruları açıklaması- henüz bütün kriterlere uygun düşeceğe benzememektedir. Eğer zekâ formları ciddi bir şekilde saptanacaksa, bunların varlığı uygun sınama yöntemleriyle sınanmalıdır. Çoklu Zekâ Teorisi, Duygusal Zekâ kavramının ortaya atılması ve geliştirilmesi konusunda önemli katkıları olan bir kavramdır. Öz Değerlendirme, öz motivasyon konularında da önemli katkıları vardır. Bunların devamında eğitim, öğrenme ve kariyer gelişimi konularını da destekler. Kitaplar Zihin Çerçeveleri, Yazar: Howard Gardner, Çevirmen: Ebru Kılıç, Yayınevi : Alfa Yayıncılık Eğitilmemiş Zihin, Howard Gardner, Alfa Yayınları App Kuşağı, Dijital Dünyada Kimlik, Mahremiyet ve Hayal Gücü, Howard Gardner, Katie Davis, Optimist Yayın Dağıtım Çoklu Zeka, Multiple Intelligences, Howard Gardner, Optimist Yayın Dağıtım Hakikat Güzellik ve İyilik, Truth, Beauty and Goodness, Howard Gardner, Optimist Yayın Dağıtım Geleceği İnşa Edecek 5 Zihin , Five Minds For The Future, Howard Gardner, Optimist Yayın Dağıtım
- İnsanların işe getirdiği stresi asla bilemezsiniz..
Havacılıkta Duygusal Zekâ Sayfasına Dön Avustralya Qantas Havayollarının efsane kaptan pilotlarından Richard de Crespigny bir paylaşımında şöyle demiş. "İnsanların işe getirdiği stresi asla bilemezsiniz. Lütfen olağan dışı davranan insanlara karşı daima dikkatli ve şefkatli olun - bir hayat/hayatlar kurtarabilirsiniz." 15 Ağustos 2016 'da, Barselona'dan Riga'ya tarifeli uçuşunu gerçekleştiren Wizz Air ’e (Macaristan) ait bir Airbus A320 (HA-LPN), Riga'dan Barselona'ya dönüş uçuşu için hazırlanıyor ve 182 yolcusu ile havalanıyor. Uçuş Esnasında daha sonra yaşananlar. Bazı araştırmalar yapılmasını gerektiriyor. Uçuşu gerçekleştiren; Kaptan, Belçika vatandaşı, 35 yaşında, 8.060 saat uçuş tecrübesine sahip, Yardımcı pilot Fransız vatandaşı, 33 yaşında ve 3.486 saat uçuş tecrübesine sahiptir. Dönüş uçuşu sonrası yapılan araştırmalarda elde edilen bilgiler Uçuş ekibinin ilk uçuş (Barselona-Riga) Uçuş öncesi hazırlıkları sırasında kaptan'ın sağlık durumu ile ilgili bir soruya “görevlerini yerine getirmek için kendini tamamen zinde hissettiğini söylediği” bildirildi. Uçuş ekibiyle bağlantılı olmayan operasyonel nedenlerden dolayı, uçuş bir saat geç başlayabiliyor. Ekip "olumsuz, fırtınalı hava" tahmini ile ilgili olarak bilgilendiriliyor. Sorunsuz olarak Riga’ya ulaşılıyor. Riga-Barselona dönüş uçuşu Yer hizmetleri personeli ile görüş farklılıkları gibi konularda yaşanan sorunlar nedeniyle dönüş gecikiyor ve bu durumun kaptan üzerinde önemli stres yarattığı yardımcı pilot tarafından gözlemleniyor. Yardımcı pilot iyi olup olmadığını sorduğunda “gergin ama uçmaya hazır” yanıtını veriyor. 3½ saatlik dönüş uçuşu başlangıçta olaysız bir şekilde ilerledi, ancak kuzey İtalya üzerine gelindiği anlarda kaptanın sağlık durumu kötüleşti. (daha sonra kendi ifade ettiği gibi gergin bir ruh hali, yoğun kalp atışı ve ruh hali değişimleri kendini gösterdi) Bundan kısa bir süre sonra, panik atak şikayetleri başladı. Milano’ya acil iniş talebi reddedilince kaptan uçuşla ilgili görevleri yardımcı pilota devretti. Kaptan 30 dakika dinlenmesine rağmen belirtiler daha da kötüleşti. Yolcu olarak seyahat eden bir Wizz Air yardımcı pilotu kokpite davet edildi. İnişe kadar kaptanın durumu değişmedi. Durum ATC’ye iletildi ve meydanın kapanmasına 20 dakika kala iniş gerçekleştirildi. İniş sonrası bir seyyar sağlık hizmeti birimi kaptanı muayene etti, ancak onu hastaneye nakletmek veya acil tıbbi bakım yapmak için hiçbir neden bulamadı. Olayın ardından yapılan incelemelerde; Kaptan'ın "uzun süreli strese bağlı yorgunluk " yaşadığı belirlendi. Kaptanın kendisi araştırılan uçuştan önceki dönemde birkaç stresli olayın, fiziksel ve zihinsel yorgunluğun etkisinde kaldığı belirlendi. Önceki aylarda birkaç kuş çarpması olayı ve birkaç hafta önce fırtınalı havada radar arızası yaşadığı tespit edilmiştir. Riga Havalimanı'nın kapanış saatini kaçırdıktan sonra alternatif bir havalimanına yönelmek zorunda kaldıktan sonra duygusal zorluklar yaşamıştır. Araştırılan bu uçuştan sonra Kaptan'ın uzun süredir uçmak için görevlendirilmediği ve sonunda Wizz Air'deki işinden ayrıldığı kaydedildi. İncelenen olaydan yaklaşık bir yıl önce havayolunun “uçuş ekiplerinin yorgunluğundan kaynaklanan riskleri yönetmek” için bir departman kurmaya başladığı ancak bu kurumun henüz tamamlanmadığı kaydedildi. Bu yeni departmanın temel sorumluluklarının şunlar olması amaçlandığı kaydedildi: Uçuş ekibine, yöneticilerine ve ekip planlama personeline yönelik eğitim ve düzenli bilgilendirme yoluyla konu hakkında farkındalık yaratmak, Uçuş ekibi arasında tükenme veya yakın bir tükenme tehlikesi hakkında bilgi toplamak, Tükenmişlik nedeniyle ortaya çıkan riskin kapsamını ve gelişimini değerlendirmek. Bu riskleri azaltmak için öneriler geliştirmek. Kabul edilen tekliflerin uygulanmasını ve etkisini takip etmek ve izlemek. Olayın Nedeni, Kaptan'ın kronik yorgunluk ve stresin birleşik etkisinin sonucu olan ciddi fiziksel ve zihinsel yorgunluk olarak belirlendi. Kaptan, kendi fiziksel ve zihinsel durumunu gerektiği gibi değerlendirememiştir. Uçuş ekibinin diğer üyesi/üyeleri, Kaptan'ın ehliyetsiz hale gelene kadar kendi fiziksel ve/veya zihinsel durumuyla ilgili kararını geçersiz kılma hakkına sahip değildir. Nihai Rapor hazırlanıp yayınlandığında hiçbir güvenlik önerisi yapılmadı. Sözün Özü Hayatın her alanında dengenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu düşünce stres için de geçerli ne çok fazla ne de sıfır seviyesinde olmalı. Stres, genel anlamda olumsuz olarak algılanmasına rağmen olumlu etkileri de vardır. Pozitif stres diyebileceğimiz hali; motive eder, odaklanmayı destekler, heyecanlı hissettirir, performansı artırır. Negatif stres ise; endişeye sebep olur, performansı düşürür, kötü hissettirir, belleğe zarar verir, algılama kapasitesini düşürür, psikosomatik rahatsızlıklara sebep olur… Stres halinin olumsuz etkilerini azaltma konusunda gerçekçi tedbirlerin bireysel ve kurumsal olarak alınması çok önemlidir. Bireysel önlemler kişiye özel olduğu ve herkese etkisinin farklı olacağı unutulmamalıdır. En önemli noktası ise iç sesin kontrolüdür. Bu çerçevede genel olarak bunu destekleyecek bazı öneriler şöyle sıralanabilir. Düzenli olarak egzersiz yapmak, Kısa tatil yapmak ya da molalar vermek, Geçmişte yaşananlar veya gelecekte yaşanacaklar konularına takılıp kalmamak, İş ve özel yaşamdaki arkadaşlar ile ailenin desteğini almak, onlarla paylaşmak, Olabildiği kadar belirsizlikleri ortadan kaldırmaya çalışmak, İlginizi yoğunlaştırabileceğiniz etkinlik ve ortamlara katılmak, Olayların ve insanların iyi taraflarını görebilme becerisini geliştirmek, Yeme ve uyku düzenini iyileştirmek, Zamanı etkin planlamak ve uygulamak, Gerektiğinde uzman desteği almak. Listeyi daha uzatmak mümkün önemli olan ihtiyaca, kişiye şartlara uygun yaklaşımların seçilerek uygulanabilmesidir.
- Boeing 727 Çarpışma Deneyi Uçuşu
Bu dönemde gündemin en önemli konularından biri de bir yıl gecikmeli gerçekleştirilen Tokyo 2020 Olimpiyatları . Olimpiyatlarda bazı müsabakaları daha detaylı izlemek istediğimden Eurosport kanallarının tamamını (9 kanal) izleyebileceğim bir platform ararken BluTV’de buldum çözümü. Sisteme abone olunca burada başka neler varmış diye incelemeye başladım. Belgesel bölümünde bir videoya rastladım ve hemen izlemeye başlayarak tamamladım. Adı: Curiosity - Plane Crush. Soluksuz izledim. Bilmediğim bir konuydu ve detayları merak ettim. Bu belgesel, havacılık sektörü ve uçak kazaları ile ilgiliydi. Bulduklarımı sizinle kısaca paylaşmak isterim. Bu paylaşımlarımda olabildiğince teknik konulara girmemeye çalışacağım ve o konuları uzmanlarımıza bırakıyorum. Uluslararası bilim insanları, uzmanlar ve seçkin pilotlardan oluşan bir ekip, bir uçak kazasının mekaniğini, uçağın gövdesinin ve kabininin çarpışmaya dayanıklılığını ve ayrıca çarpışmaların insan vücudu üzerindeki etkisini gerçek zamanlı olarak incelemek için 27 Nisan 2012 günü Boeing 727 yolcu uçağı ile bir çalışma gerçekleştirdiler. Bu çalışma için ABD’de yapılabilmesi için izin alınamadığından, Meksika ile koordinasyonlar yapılarak, gerekli izinler alınmış ve deneme bölgesinde gerekli hazırlık ve provalar gerçekleştirilmiştir. Hazırlıkların içinde uçaktan paraşütle atlama provalarına da yer verildi. Hazırlık ve provalar hava şartlarındaki değişimler ve takip uçağındaki arızalar nedeniyle zorluklarla geçti. Boeing 727 uçağının seçilmesinin en önemli nedenlerinden biri de günümüz yolcu uçaklarına benzerliğidir (yakıt deposu, kokpiti vs.). Tarih 27 Nisan 2012 Saat 10.00 Uçak Tipi Boeing 727-200 Uçak Adı Big Flo Kapasitesi 170 Yolcu Kapasiteli (Boş) Kalkış Meydanı Mexicali, General Rodolfo Sánchez Taboada Uluslararası Havalimanı Düşme Bölgesi Meksika, Laguno Salada Tuz Gölü Proje Ekibi Proje Lideri Dr. Tom Barth Kaptan Jim Bob Slocum (Deneyimli 727 Pilotu) Test Pilotu Dave Kennedy ve Chris Joachims Uzaktan Kumanda Pilotu (Cessna’da) Chip Shanle (ABD Deniz Kuvvetlerinden Emekli Pilot) Uçuş Mühendisi Jerry Dearie Biyomekanik Mühendisi Dr. Candy Bir (Wayne State Üniversitesi) Havacılık Uzmanı Prof. John Hansman (MIT) Kaza Yeri Uzmanı Anne Evans Çarpma Alanı Emniyet Ekip Lideri David Jones, Roger Hyde Arama Kurtarma Ekip Lideri Joel Lambert Uzaktan Kontrol Tasarımcısı Marney Barnett Düşmeden Sonra Uçağın Gövdesinin Büyük Kısmı https://web.archive.org/web/20121025122522im_/http://static.ddmcdn.com/gif/discovery-plane-crash.jpg Uçak, Mexicali'deki General Rodolfo Sánchez Taboada Uluslararası Havalimanı'ndan 27 Nisan 2012 günü Saat 10.00’da havalandı ve hemen arkasından bir takip uçağı (Cessna) yerini aldı. Öncelikle iki uçak arasında koordinasyon gerçekleştirildi. Bu önemliydi, çünkü pilot uçaktan paraşütle atladıktan sonra düşüş anına kadar “Big Flo” uzaktan kumanda ile uçurulmaya devam edilecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra uçaktan ilk olarak birinci grupta test pilotu ve uçuş mühendisi atlama uzmanlarının nezaretinde paraşütleri ile ayrıldılar. Daha sonra düşüş anından önce kaptan pilot kumandayı takip uçağındaki uzaktan kumandaya devrederek, paraşütle uçaktan ayrıldı. Uçak, araştırma amaçlı olarak test mankenleri, kameralar ve elektronik sistemler ile donatılmış ve baş üstü dolaplara yolcu çantaları yerleştirilmişti. Tüm uçuş süreci; Flight Data Recorder, yüksek kaliteli video ve fotoğraf kameraları, titreşim kaydedici cihazlar ile kayıt altına alındı. Düşüş sonrası yangın çıkmaması için tüm tedbirler alındı. Planlanan tüm kayıtlara eksiksiz olarak ulaşıldı. Test mankenleri farklı etkileri inceleyebilmek için emniyet kemerli, emniyet kemersiz, farklı oturma ve duruş şekillerinde yerleştirildi. Ayrıca yer ekibi ve takip uçağından uçuşun her aşaması kaydedildi. Uçak saatte 140 mil hızla yere indi ve dakikada 1.500 fit alçaldı. Düşüş planlandığı şekilde gerçekleşti. Çarpmanın ardından Boeing 727 birkaç bölüme ayrıldı ve kokpit gövdeden ayrıldı. Motorların bir süre daha çalışması nedeniyle hemen itfaiye olaya müdahale etti. Su sıkılmasının ardından motorlar durdu. Bu testin sonucunda bilim insanları ve havacılık uzmanları verileri çok detaylı olarak incelediler. Uçağın düşüş açısı, yolcuların duruşu, emniyet kemerinin etkileri, uçağın kablo tesisatı, panellerinin yolcu bölmesine çökmesi ve tahliyeyi olumsuz etkileyecek durumlar üzerinde durulan konuların başındaydı. Yapılan bu çalışma, Discovery Channel (ABD), Dragonfly Film and Television Productions (UK), Pro Sieben (Almanya) ve Channel 4 (UK) tarafından belgesel olarak yayınlandı. Çalışma, olumlu olumsuz eleştiriler ile karşılaşıldı. Rakamlarla Düşme Testi; Boeing 727, 449 bin dolara alındı. Belgeselin çekimi toplam 900 bin dolara mal oldu. Uçak, 300 bin dolar harcanarak yeniden uçabilir hale getirildi. Uçak, 90 kilometre uçarak çarpma bölgesi olan çöle geldi. Kabin içinde 40 çok özel kamera, kayıt cihazları vardı. Kullanılan mankenlerin her biri 150.000 dolar değerindeydi. Boeing 727, dikey alçalma hızının yaklaşık üç katı süratle çöle vurdu. Düşen uçağın tüm parçaları Meksika hükümetinin talebi doğrultusunda 24 saat içinde temizlendi. Çalışmanın tamamına 400 kişi katıldı. Bu çalışma ile ilgili detaylar, yorum ve öneriler merak edenler için aşağıdaki bağlantıları önerebilirim. Webde daha fazla bilgiye ulaşmak mmümkün. Emniyetli Uçuşlar.. Kaynaklar: Curiosity - Plane Crush Belgesel Filmi https://en.wikipedia.org/wiki/2012_Boeing_727_crash_experiment http://www.gazetevatan.com/gercek-ucakla-kaza-etkisini-olctuler-481340-gundem/ https://www.hurriyet.com.tr/brace-pozisyonu-alin-dusuyoruz-21898051 https://web.archive.org/web/20121025122522/http://dsc.discovery.com/tv-shows/curiosity/topics/discovery-channel-crashed-727.htm
- Air Transat Havayolları 236 Sefer Sayılı Uçuşu
Tarih 24 Ağustos 2001 Uçak Tipi Airbus A330-243 Havayolu Air Transat Uçuş No. 236 Kalkış Meydanı Pearson Uluslararası Havaalanı Toronto Varış Meydanı Lizbon Yolcular 293 Mürettebat 13 Yaralı Sayısı 18 Kaptan Robert Piché (16.800 saat uçuş tecrübesi) First Officer Dirk DeJager (4.800 saat uçuş tecrübesi) 23 Ağustos 2001 saat 20.10 da havalandı. Hava durumu Atlantik geçişi için uygundu. Sadece rotada gerekli görülen küçük bir düzenleme yapılmıştı. Yakıt kontrolü yapılıyordu ve ilk 5 saat boyunca her şey normaldi. Yağ ısısı ve yağ basıncı ile ilgili uyarılar (yağ ısısı düşük, yağ basıncı yüksek) aldılar. Bu alışıldık bir şey değildi. Pilotlar şaşırmıştı. Araştırmaları sonucunda tatmin edici bilgiye ulaşamayınca şirketin bakım grubunu aradılar. Önerilerde bulundular ama bu kesin bir sonuç değildi. Önlem olarak sürekli kontrollere devam ettiler. Devamında yakıt dengesizliği uyarısı geldi. Kanatlar arası yakıt aktarma dengeleme işlemine başladılar. Ama sonuç alamıyorlardı. Sağ motorda bilinmeyen bir yakıt sızıntısı vardı. Alışılmadık bir durum olduğundan arızanın bilgisayardan geldiğini düşündüler. Son hesaplamada sağ tarafta beklenenden daha az yakıt bulunduğu görüldüğünde tekrar hesaplama ve kabin ekibinin sızıntı var mı diye gözlemesine karar verildi. Bir sonuç alamayınca durumun daha ciddi olduğunu düşündüler. Bilgisayarlar doğruyu gösteriyorsa bu yakıt ile Lizbon’a varmaları imkansızdı. En yakın havaalanını öğrendiler. Bu, 300 km. uzaklıkla Azor adalarında Lajes Askeri Havaalanına ineceklerdi. Acil durum bilgisi henüz verilmemişti. Hala “bilgisayar arızası” diye düşünüyorlardı. Sonrasında bilgisayar arızası düşünceleri devam etmesine rağmen “yakıt arızası alarmı” bildirdiler. Sabah 06.13’de sağ taraftaki motorun yakıtı kalmadığı için durdu. Alçalmaya başladılar. Yedek yakıtla inebileceklerini düşünüyorlardı ancak yakıt göstergesi hızla düşüyordu. 06.26’da diğer motor da teklemeye başladı ve durdu. Planör uçuşu ile iniş hesapları yapılmaya başlandı. Tedbir olarak suya iniş hazırlıkları da başlatıldı. Ayrıca Lajes kule ile irtibat kurarak iniş hazırlıklarına başlamışlardı. Meydanda da hazırlıklara başlandı. Hava şartları iniş için uygundu. İniş için irtifa ve hız kaybetmek için gerekenler yapıldı. Uçak çok yüksek bir hızla indi. İnişte 8 lastik patlayıp yandıktan sonra havaalanı pistinin tam ortasında uçak durdu. Araştırma ekibinin bakım ekibi ile ilgili bulguları. Tam motorun arkasında yan yana olan borulardan hidrolik borusunun sarsıntıyla yakın borusunu aşındırarak delmiş olabileceği düşünüldü. Uçuştan önceki son bakımda motor değişikliği esnasında eski motorun hidrolik boruları kullanıldığı tespit edilmiştir. Bakım şefi bu durumu ve uyumsuzluğu yöneticilerine bildirmiş. Önlenebilir bir hata olarak kabul edilmiştir. Pilotların tavır ve kararları incelendi. İlk uyarılar geldiğinde arızanın yakıt sisteminden değil bilgisayar sisteminden olduğu görüşünü benimsediler. Kontrol listesini tamamlamadan ve yeteri kadar düşünmeden yorumlamadan yakıt denge sistemini devreye sokmuşlardı. Motorlar durunca yakıt sızıntısını kabullenmek zorunda kaldılar.
- DHL Express Kargo 1800 Sefer Sayılı Uçuşu
Tarih 22 Kasım 2003 Uçak Tipi Airbus A300 b4-203F Havayolu DHL Express Kalkış Meydanı Bağdat Varış Meydanı Bahreyn Mürettebat 3 Kaptan Eric Gennote (38-Belçika) – 3.300 uçuş saati First Officer Steeve Michielsen (29-Belçika) – 1.275 uçuş saati Uçuş Mühendisi Mario Rofail (54-İskoçya) – 13.400 uçuş saati Uçak, kara saldırısına maruz kalmayı azaltmak için hızlı bir tırmanış ile uçuşa başladı. Bir süredir bu uçuşları gerçekleştiren mürettebat 3.000 m.’ye yükselmeden güvende olmayacaklarını biliyorlardı. Yaklaşık 2.400 m.'de, yerden havaya atılan Rus yapımı SA-14 Gremlin hava savunma füzesi sol kanada isabet etti. Füze, kanat yapısının arka yüzeylerine zarar verdi ve yangına neden oldu. Hasar nedeniyle hidrolik sistem basınç kaybetti ve uçuş kontrolleri devre dışı kaldı. Uçuş ekibinin yapması gereken en kısa sürede uçağı yere indirmek. Uçağa hiçbir şekilde kontrol edemiyorlardı. Bu haliyle uçak 3.600 m.’ye kadar tırmandı. Uçak dalış ve tırmanışlarla ilerliyorlardı. Sola doğru geniş daireler çiziyordu. Uçuş ekibi uçağın kontrolünü tekrar ele geçirmeliydi. Uçağı bu durumda kullanmanın bir eğitimi yoktur. Ellerinde kalan en önemli güç zarar görmemiş 2 motoru nasıl kullanabilecekleri ile ilgili çözümler geliştirmeye ve uçağın dengede uçmasını sağlamaya çalıştılar. Dengeyi sağlamalarına rağmen zaman zaman kontrolü kaybettiler. Diğer taraftan bu hasarın sebebinin yerden atılan bir füze olduğunu anlamalarından sonra tekrar böyle bir saldırı ile karşılaşma ihtimali ekibi tedirgin etti. İniş öncesi iniş takımları manuel olarak açıldı. Bu açılma anı uçuşun dengesini bozdu. Motor gücünü dikkatli kullanarak dengeyi tekrar sağladılar. Gerekli tedbirler alınarak inişe izin verildi. Uçuş ekibi iniş hazırlıkları devam ederken fikir alışverişi esnasında piste yakın ama yüksek kaldıklarını fark ettiler. Bu durumu gidermek amacıyla manevra yapıp tekrar yaklaşmaya karar verdiler. Bu durumda hala yanmaya devam eden kanadın kopmadan inip inemeyecekleri tedirginliğini yaşadılar. İniş esnasında mevcut olumsuzluklar yanı sıra şiddetli rüzgâr işlerini zorlaştırdı. Zorlu iniş esnasında iniş takımları koptu ve uçak pistten çıkarak durabildi. Başarmışlardı. İniş sonrası uçağı terk eden mürettebatı bekleyen bir başka tehlike, çevrede olduğu düşünülen savaş döneminden kalan patlayıcılardı. Bölgeyi terk etmek için güvenlik kuvvetlerinin rehberliği onlara yardımcı oldu. Bu kazanın canlı bir şahidi var. O günlerde Irak Amerikan koalisyon kuvvetlerinin kontrolü altındadır. Kazanın olduğu gün sabah Paris Match muhabiri Claudine Vernier-Palliez ve foto muhabiri Jerome Sessini ile bölgedeki koalisyon karşıtı terörist gruplar ile röportaj yapmak için buluştu. Röportaja başlarken terörist güçler “Bugün özel bir göreve çıkacağız. Siz de bunu göreceksiniz” dediler. Eski Irak ordusundan ele geçirdikleri hava savunma füzelerini gösterdiler. Bunlardan birini bugün kullanacaklarını ve bir uçağı vuracaklarını söylediler. Onların gözünün önünde DHL uçağına ateş ettiler ve isabet kaydettiler. Kaynak https://en.wikipedia.org/wiki/2003_Baghdad_DHL_attempted_shootdown_incident https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ucak-avcilari-38518357 Air Crash Investigation "Attack over Baghdad", Sezon 3, Bölüm 2
- UPS Havayolları 1354 Sefer Sayılı Uçuşu
Tarih 14 Ağustos 2013 Uçak Tipi Airbus A 300 Havayolu UPS Havayolları Uçuş No. 1354 Kalkış Meydanı Louisville Uluslararası Havalimanı, Kentucky'den Varış Meydanı Birmingham, Shuttlesworth Uluslararası Havalimanı Alabama'ya Yolcular Kargo Uçuşu Mürettebat 2 Ölen Sayısı 2 Kaptan Cerea Beal (58) First Officer Shanda Fanning (37) - Kadın Uçak, yerel saatle yaklaşık 04:47'de Birmingham-Shuttlesworth Uluslararası Havalimanının 18 numaralı pistine bir yaklaşım yaparken düştü. Ağaçların üst kısmını yalayarak üç kez yere vurdu. Kazada her iki mürettebat üyesi de öldü. Uçuş esnasında her şey normal görülmektedir. İniş için yaklaşıldığına pist değişikliği bilgisi verildi. Buna göre hazırlıklara başlandı. O an pilotlar aralarında pist değişikliği ile ilgili iğneleyici ve esprili yorumlar yaparak konuşuyorlardı. (Kokpit Ses Kayıt Cihazından) Uçuş bilgisayarına bilgiler girilirken yardımcı pilotun o anki konsantrasyon eksikliği nedeniyle eski bilgiler silinmeden yeni bilgileri girdiler. Devamında kaptan bu durumun farkına varmadı. Uçuş bilgisayarı onlara iki farklı yaklaşma yapmaları gerektiğini gösteriyordu. Odak noktasında ya da çevresel görüş içerisinde olmayan işaretler fark edilmeyebilir. Gözden kaçma durumu için pilotların eğitimleri ve uçuş süreleri kontrol edildi. Her şey olması gerektiği gibiydi. Ses kayıtları tekrar dikkatle dinlendiğinde bir şey fark edildi. Aralarındaki konuşmalar esnasında her ikisi de yorgun olduklarını ifade etmişler. Yorgun olmak sarhoş olmak gibidir. Bir şeyler görürsünüz ama durumun vahametini kavrayamayabilirsiniz. Pilotların son görevlerinden bu göreve kadar olan süreyi nasıl geçirdikleri araştırıldı. Yardımcı pilotun bu süreyi dinlenme açısından etkin değerlendirmediği görüldü. Kaptanda yorgunluk ile ilgili bir bulgu yoktu. Bu durumun kazada etkili olabileceği değerlendirildi. Kaptan çok yüksekte olduklarına takılmış ve (tünel görüş) odağı orada kalmış. Aynı anda yardımcı pilotun eksik ya da hatalı işlemini göremiyor. Dikkat dağınıklığı, rahatlık, dalıp gitme, aşırı odaklanma tünel görüşü sonucu güvenlikte ödün verildi. Otomasyonun yapması gereken işlemi yapmadığının farkına varamıyorlar. Uçak Kazası Raporu S20 B10

















