
Arama Sonuçları
Boş arama ile 751 sonuç bulundu
- Daniel Goleman "Sosyal Zekâ" Kitabında Sosyal Zekâ Bileşenleri
1. SOSYAL FARKINDALIK: Başka birinin iç halini anında sezmekten, hislerini ve düşüncelerini anlamaya, karmaşık sosyal durumları kavramaya kadar uzanan bir yelpazeye gönderme yapar. Şu öğelerden oluşur: Temel Empati: Başkalarının hislerini paylaşmak, sözsüz duygusal işaretleri paylaşmak. Uyum: Pür dikkat dinlemek, bir kişiye uyum sağlamak. Empatik İsabet: Başka birinin düşüncelerini, hislerini ve niyetlerini anlamak. Sosyal Biliş: Sosyal dünyanın nasıl işlediğini bilmek. 2. SOSYAL BECERİLER: B aşka birinin ne hissettiğini sezmek, ya da ne düşündüğü veya amaçladığını bilmek işin başlangıcıdır, ama verimli etkileşimleri garanti etmez. Sosyal farkındalığa dayanan sosyal beceri, pürüzsüz ve etkili ilişkilere olanak sağlar ve şu öğeleri içerir: Eşzamanlılık: Sözsüz düzeyde pürüzsüz etkileşim. Benlik Sunumu: Kendini etkili biçimde tanıtmak. Nüfuz: sosyal etkileşimlerin sonucunu etkilemek. İlgi: başkalarının ihtiyaçlarını önemseyip, uygun biçimde davranmak. Sosyal Zekâ (İnsan İlişkilerinin Yeni Bilimi)- Varlık Yayınları, İstanbul - 2007
- Daniel Goleman "İşbaşında Duygusal Zekâ" Kitabında Duygusal Zekâ Bileşenleri
Kişisel Yeterlilik Bu yeterlilikler kendimizi idare etme şeklimizi belirler. 1. Öz bilinç: Kendi iç hallerini, tercihlerini, kaynaklarını ve sezgilerini bilmek. Duygusal bilinç: Kendi duygularını ve bu duyguların etkilerini tanımak Doğru öz değerlendirme: Kendi güçlü yanlarını ve sınırlarını bilmek Özgüven: Kendi değerini ve yeteneklerini güçlü biçimde duyumsamak 2. Kendine çekidüzen verme : Kendi iç hallerini, dürtülerini ve kaynaklarını yönetmek. Özdenetim: Yıkıcı duygu ve dürtüleri kontrol altında tutmak Güvenilirlik: Doğruluk ve dürüstlük standartlarını korumak Vicdanlılık: Kişisel edimlerin sorumluluğunu üstlenmek Uyumluluk: Değişim karşısında esneklik Yenilikçilik: Yeni fikir ve yaklaşımlara, yeni bilgilere açık olmak 3. Motivasyon : Hedeflere ulaşmayı sağlayan ya da kolaylaştıran duygusal eğilimler. Başarma dürtüsü: Bir mükemmellik standardını yakalama veya yükseltme arayışı Bağlılık: Grup ya da kuruluşun hedeflerini benimsemek İnisiyatif: Fırsat doğduğunda harekete geçmeye hazır olmak İyimserlik: Engellere ve yenilgilere rağmen hedefler doğrultusunda yol almakta ısrar etmek Sosyal Yeterlilik Bu yeterlilikler ilişkilerle başa çıkma şeklimizi belirler. 4. Empati : Başkalarının hislerini, ihtiyaçlarını ve endişelerini anlamak. Başkalarını anlamak: Başkalarının hislerini ve bakış açılarını sezmek ve sorunlarıyla etkin biçimde ilgilenmek Başkalarını geliştirmek: Başkalarının gelişim ihtiyaçlarını sezmek ve yeteneklerini pekiştirmek Hizmete yönelik olmak: Karşımızdakilerin ihtiyaçlarını önceden görmek, kabul etmek ve karşılamak Çeşitlilikten yararlanmak: Farklı türlerden insanlar aracılığıyla fırsatları kullanmak Politik bilinç: Bir grubun duygusal akımlarını ve güç ilişkilerini okumak 5. Sosyal Beceriler : Başkalarında istenen tepkileri uyandırmakta usta olmak. Etki: İkna taktiklerini kullanarak etki alanı yaratmak İletişim: Açık olarak dinlemek ve inandırıcı mesajlar yollamak Çatışma yönetimi: Anlaşmazlıklarda uzlaşma ve çözüm sağlamak Liderlik: Bireylere ve gruplara ilham vermek ve yol göstermek Değişim katalizörlüğü: Değişimi başlatmak ya da yönetmek Bağ kurmak: Amaca hizmet edebilecek ilişkileri geliştirmek İmece ve işbirliği: Ortak hedefler doğrultusunda başkalarıyla çalışmak Ekip yetileri: Kolektif hedefleri izlerken grup sinerjisi yaratmak İşbaşında Duygusal Zekâ, Daniel Goleman, Varlık Yayınları, İstanbul. 1998
- Daniel Goleman "Duygusal Zekâ Neden IQ'dan Önemlidir?" Kitabında Duygusal Zekâ Bileşenleri
1998'de yazdığı "Emotional Intelligence" (Bloomsburry Paperbacks, 1996) adlı kitabında Goleman Duygusal Zekâyı şöyle tanımlıyor: "Kendinizi motive etmek için ve duygularımızı içimizde ve ilişkilerimizde yönetmek için, kendi duygularımızı ve başkalarınınkini tanıma kapasitesi" Goleman Duygusal ve Sosyal Zekayı beş ana başlık altında toplam 25 bileşende incelemiştir. KİŞİSEL YETKİNLİKLER: Bu yetkinlikler kendimizi nasıl yönettiğimizi belirler. 1. Kendiyle ilgili farkındalık: Kişinin kendi iç dünyasını tanıması, tercihlerini yapabilmesi, sahip olduğu kaynakların ve gücün farkında olması. Duygusal farkındalık : Kişinin kendi duygularını ve bunların doğurduğu sonuçları fark etmesi, bunları dile getirmesi. Kendini değerlendirme : Kişinin kendi gücünü ve zayıflıklarını bilmesi, sınırlarının nereden geçtiğini fark etmesi ve bunu kabullenmesi. Özgüven : Kişinin yetkinliklerinin farkında olması ve bu yetkinliklerle ‘‘değerli olduğuna’’ inanması. 2. Kendini yönetme : Kişinin sahip olduğu dürtüleri, kaynakları, istekleri kontrol etmesi ve yönlendirmesi. Kendini kontrol : Kişinin dürtülerini ve içinden gelen olumsuz duyguları kontrol edebilmesi; olumsuz duygularla başa çıkabilmesi. Güvenilirlik : Ahlaklı, dürüst ve tutarlı olmak. Esneklik : Kişinin beklenmedik durumlara ve değişikliklere uyum sağlayabilmesi. Bu özellik stresle başa çıkma becerileri açısından da temeldir. Yeniliklere açık olmak : Kişinin yeni bilgi, yaklaşım ve fikirlerden rahatsızlık duymaması. Kontrol odağı içerde olmak : Kişinin ortaya çıkan sonuçlarla ilgili sorumluluk üstlenmesi, başkalarını suçlamak yerine kendini sorgulaması. Bu özellik, içselleşmiş sorumluluk anlayışının temelini teşkil etmektedir. 3. Özmotivasyon : Kişinin amaçlarına ulaşmak için duygularını yönlendirebilmesi. Başarı yönelimi : Kişinin mükemmellik düzeyine ulaşmayı hedeflemesi ve sürekli gelişim çabası içinde olması. Bağlılık : Kişinin içinde bulunduğu ekibin ve işletmenin amaçlarından ve hedeflerinden heyecan duyması. Girişimcilik : Kişinin fırsatları fark etmesi ve zorlukları fırsata dönüştürmek için harekete geçmesi. İyimserlik : Kişinin engeller ve güçlükler karşısında amacını izlemek konusunda kararlı olması. SOSYAL YETKİNLİKLER: Bu yetkinlikler, ilişkilerimizi nasıl yürüttüğümüz üzerinde durur. 1. Empati: Kişinin başka insanların duygularını, ihtiyaçlarını ve kaygılarını anlayabilmesi. Karşımızdakileri anlamak : Kişinin başka insanların duygularını ve bakış açılarını fark etmesi, bu konuda duyarlılık geliştirmesi ve onların kaygılarıyla, yargılamadan ve savunmaya geçmeden samimi olarak ilgilenmesi. Karşımızdakileri geliştirmek : Kişinin birlikte çalıştığı insanların ihtiyaçlarını fark edip onları becerileri ölçüsünde geliştirmesi. Hizmete yönelik olmak : Kişinin karşısındakilerin ihtiyaçlarını fark etmesi, karşılaması ve onları memnun etmekten mutluluk duyması. 2. Sosyal beceriler : Kişinin başka insanların davranışlarını kendi istediği yönde yönlendirebilmesi. Etki yaratma ve etkileme : Kişinin karşısındaki kişi veya grupta istek uyandırıp heyecan yaratması. İletişim : Kişinin karşısındaki kişiyi anlamak için dinlemesi ve karşısındaki kişiyi ikna etmesi için mesajın, üslubu kadar önemli olduğunun farkında olması. Çatışma çözümü : Kişinin anlaşmazlıkları müzakere ederek ve uzlaşarak çözüme yönelmesi. Liderlik : Kişinin başka insanları ikna etmesi, ilham vermesi, heyecan yaratması ve harekete geçirmesi. Değişim katalizörü : Değişimi başlatmak ve yönetmek. İlişki kurmak : Kişinin sosyal, aile ve iş çevresinde anlamlı ve doyumlu ilişkiler kurması, gündelik ilişkilerde insanlarla ilişki kurmak ve geliştirmek konusunda zorluk çekmemesi. İşbirliği ve koordinasyon : Kişinin başka insanlarla ortak amaçlar doğrultusunda işbirliği yapmaktan zevk duyması. Takım çalışmasına yatkınlık : Kişinin bir grupla birlikte olduğu zaman ortak amaçlar doğrultusunda sinerji yaratacak bir çalışmaya girebilmesi. Duygusal Zeka Neden IQ’dan Daha Önemlidir? Daniel Goleman, Varlık Yayınları; İstanbul 1996
- Duygularımızın Kaynağı
Yandaki fotoğrafı görür görmez herkesin farklı bir tepkisi ve duygu durumunda farklı değişimler olması çok normaldir. Bir Duygusal ve Sosyal Zekâ seminerimde katılımcılardan biri fotoğrafı görür görmez “Eray Bey lütfen kapatır mısınız” dedi. Hanımefendi değil resmi görmek “kedi” lafını duymaya bile tahammül edemiyordu. Bu fotoğrafı seçerken hiç böyle bir tepki ile karşılaşacağımı düşünmüyordum. Bu olayda da görüldüğü gibi kişilerin hangi durumda ne hissedeceği, nasıl tepki vereceği bir birinden çok farklı şekillerde ortaya çıkıyor. Duyguların oluşmasına farklı konular sebep olabiliyor. Duygu durumumuzu etkileyen genel anlamda üç durum sayabiliriz. Dış Etkenler duygularımızı etkiler: Gün boyu beş duyumuz ile çok sayıda dış etken, dürtü almaktayız. Bunlar her kişide farklı olmak üzere, özelliklerine göre, geçmiş deneyimlerimize bağlı olarak farklı duygular hissetmememize sebep olur. Günümüzde sokak bozacısı çok az sayıda kaldı. Şu an sokaktan “booozaaaaa” diye bir ses duysak farklı farklı duygular hissederiz. İleri yaşta olanlar çocukluk günlerini hatırlar, boza sevenler mutlu olur, sevinir ve almak üzere cama çıkarlar. Bir arkadaşım var, o bu sesi duyduğunda kaçacak delik arar, çünkü O, bozacıdan korkar. Yaşananlar hakkında düşüncelerimiz duygularımızı etkiler: Önceki bölümde Daniel Goleman'ın “Duygu” tanımını hatırlatmak istiyorum; "Bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi". Bana göre bu tanımda kilit sözcük “düşünceler”. Değiştirilmesi ve kontrolü bizim elimizde olan noktadır. Bir arkadaşımızı cep telefonundan aradığımızda cevap vermediğini düşünelim. Eğer; “Çağrımı duydu, numaramı gördü kasıtlı olarak cevap vermedi” diye düşünürsek, üzülürüz, mutsuz oluruz. “Çağrıma cevap vermedi, acaba başına bir şey mi geldi” diye düşünürsek, gene üzülürüz, mutsuz oluruz ve hatta ortalığı gereksiz yere ayağa kaldırırız. “Çağrıma cevap vermedi, sanırım meşgul, uygun olunca arar.” diye düşünürsek, genellikle mevcut duygu durumuzu muhafaza eder ve geri aramasını bekleriz. “Çağrıma cevap vermedi, vermezse vermez, keyfi bilir.” diye düşünürsek, umursamaz bir tutum alırız ve genellikle mevcut duygu durumuzu muhafaza eder ve geri arayıp aramamasını umursamayız. Düşüncelerin bizi nasıl etkilediği ile ilgili olarak “What the bleep do we know?” filminden bir bölümü paylaşmak isterim; filmin kahramanı metro istasyonunda beklerken yere düşen ilaçlarını toplamaya çalıştığı için metroya binemez. Bir sonraki metroyu beklerken oradaki bir fotoğraf sergisi dikkatini çeker. Zamanını değerlendirmek için oraya doğru ilerler. Fotoğraf sergisini bir rehber tanıtmaktadır. Alışılmışın dışında olan bu sergide uzun süreden beri su konusunda incelemeler yapan Japon Araştırmacı Masaru Emoto tarafından çekilen su kristallerinin fotoğrafları sergilenmektedir. Emoto, çeşitli işlemler uyguladığı suların kristallerinin fotoğraflarını çekmiş. Güzel sözler yazılıp su kabına yapıştırıldığında, iyi niyetli yardımsever insanların isimleri su kabına yapıştırıldığında ya da su rahip tarafından kutsandığında kristallerin çok hoş şekiller aldığı, aksi halde ise çok kötü şekiller çıktığı görülüyor. Sergiyi gezenlerden biri filmin kahramanına şöyle diyor; “Düşüncelerimiz suya bunu yapabiliyorsa, insan vücudunun büyük bir kısmı su olduğu düşünüldüğünde bize neler yapabileceğini hayal edin…” Geçmişte yaşananları hatırlamak duygularımızı etkiler: Geçmişte yaşadığımız deneyimler, karşılaştığımız kişiler, mekânlar, sesler, kokular ve diğerleri o dönemde bizi farklı duygu durumlarına götürmüştür. Aynı şeyleri hatırlamak ya da bunları tekrar görmek, duymak bizi o günlere götürür ve aynı duyguları yaşatır. Mesela üniversite yıllarında ya da lise yıllarında yoğun dinlenen şarkılar sonraki yıllarda dinlendiğinde geçmişteki günler ve yaşananlar hatırlanır. Düşünce ek, eylem biç. Eylem ek, alışkanlık biç. Alışkanlık ek, karakter biç. Karakter ek, kader biç. - Çin Atasözü
- Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler
Çoğu Amerikalıya Kanadalılardan farklarının ne olduğunu sorarsanız, büyük bir olasılıkla Kuzeydeki komşuları gibi cana yakın oldukları yanıtını alırsınız. Hokey konusunda fanatiklik, soğuk havaya dayanıklılık ve “eh” kelimesinin sık kullanılması dışında pek çok Amerikalı, Kanadalıların kendileri gibi olduklarına inanır. Ancak orijinal yeni bir araştırma, dünyanın savunulmayan en uzun sınırını ve en büyük iki taraflı ekonomik ilişkisini paylaşan bu iki ülkenin duygusal yapıları arasında büyük farklılıklar olduğunu göstermiştir. Amerikalılarla Kanadalıların Duygusal ve Sosyal Zekâlarını karşılaştıran bu ilk araştırma, Amerikalıların Kanadalılardan daha yüksek oranda bir Duygusal ve Sosyal Zekâya (EQ) sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır. Duygusal ve Sosyal Zekâ, zihinsel zekâdan (IQ) farklı olup, birinin duygularının farkında olma ve kontrol etme, başkalarıyla geçinme, stresi yönetme, değişime ayak uydurma ve olumlu bir ruh halini koruma yeteneklerini kapsar. MHS başkanı ve psikolog Dr. Steven Stein, “Bu çalışma, büyük sayıda Amerikalı ve Kanadalı temsili örneklerinin yer aldığı ve aralarında doğrudan karşılaştırma yapan ilk çalışmadır.” dedi. Bu çalışma için, ülkelerinin özelliklerini yansıtan 4.000 Amerikalı ve Kanadalı seçilmiştir. Bu sayı daha sonra, Amerika ve Kanada’nın bütün bölgelerinden gelenler arasında yaş ve cinsiyet açısından dikkatlice karşılaştırma yapılarak, 1.552’ye düşürülmüştür. Nüfus içerisindeki ortalama EQ derecesi 100 olarak kabul edilmiştir. Amerikalıların ortalaması 103 çıkarken, Kanadalılarınki 95 çıkmıştır ki böylece arada önemli bir fark oluşmaktadır. EQ-I testinde duygusal olarak kendi farkında olma, iddialılık, esneklik, strese dayanıklılık, mutluluk ve iyimserlik gibi faktörleri de içeren 15 farklı EQ faktörü kullanılmıştır. Dr. Stein’e göre Amerikalılar hem toplam EQ derecesinde, hem de kimi spesifik faktörlerde önemli ölçüde daha yüksek derece elde etmişlerdir. Dr. Stein’e göre “en büyük farklılıklar” şunlardır: “ İddialılık, gerçekleri test etme, mutluluk ve iyimserlik konularında Amerikalılar önemli ölçüde yüksek derece elde etmişlerdir.” İddialılık (Amerikalılar 104, Kanadalılar 97) İddialılık, saldırganlıktan farklı olarak, birinin düşüncelerini ve duygularını yıkıcı olmayan yoldan tanımlayabilme yeteneğidir. Kanadalılar, Amerikalıları daha saldırgan olarak değerlendirirken, aslında Amerikan vatandaşları duygu ve düşüncelerini başkalarına açıklamada daha yeteneklidir. Bu, “düşüncelerini kendilerine saklama” ve daha “kibar” görünme niteliklerini taşıyan Kanadalıların tipik özellikleriyle çelişmektedir. Psikologlar, iddialılığın kendini açıklamanın daha sağlıklı bir şekli olduğuna inanıyor. Gerçekleri test etme (Amerikalılar 103, Kanadalılar 96) Gerçekleri test etme kavramı, birinin çevresini doğru olarak anlama ve değerlendirme yeteneğidir. Bu yeteneğini yüksek derecede geliştirmiş insanlar, durumu görmede ve neler olduğunu anlamada daha başarılıdırlar. Bu alandaki yüksek dereceler daha çok bilim adamları ve mühendislerde ortaya çıkmaktadır. Mutluluk (Amerikalılar 101, Kanadalılar 94) ve iyimserlik (Amerikalılar 102, Kanadalılar 95) Mutluluk ve iyimserlik, EQ-I yöntemiyle ölçüldüğü üzere, dış faktörlerce engel oluştursa da çevreye uyum sağlamak anlamına gelir. Dr. Stein “Mutlu insanlar, içinde bulundukları durumdan farklı olarak daha iyimser ruh haline sahip olma eğilimindedir. İyimserlik, tersliklerle mücadelede kişinin kullanacağı yoldur.” demektedir. “Yıldız performanslılar” konusunda EQ üzerinde çalışan Dr. Stein, atletleri de içeren pek çok meslek grubunda iyimser düşünce çerçevesinin başarı formülünün büyük bölümünü oluşturduğunu belirlemiştir. Dr. Stein, “İyimserlik, dünyaya bakış açısında Polyannacı bir tutumdan daha çok şey ifade eder. Sizin, yaşamın iniş ve çıkışlarıyla başarıyla mücadele etmenizi sağlayan, tanımlanabilir bir takım yeteneklere sahip olmanız anlamına gelmektedir.” Amerikalılarla Kanadalıların eşit derece aldıkları tek alan esnekliktir. Bu, birinin değişime ayak uydurma yeteneğini ölçmektedir. Kendisi de bir Kanadalı olan Dr. Stein, “Kanadalılar için iyi haberlerim var” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu EQ derecesi geliştirilebilir. Bu çalışma, Kanadalıların hangi konularda çalışmaya ihtiyaçları olduğunu göstermektedir. Okullarda eğitim yoluyla bu yeteneklerin vurgulanması ile yeteneklerimizi arttırabilirsiniz ve daha tatmin edici ve üretken bir yaşama sahip olabilirsiniz. EQ derecesi yüksek insanların işte daha yüksek performans gösterdikleri, daha iyi evlilik yaptıkları, sağlık sorunlarıyla daha etkili biçimde mücadele ettikleri belirlenmiştir.” Dr. Reuven BarOn ve Dr. Steven Stein Araştırmalarından. TORONTO, BUFALLO, NY, 15 Temmuz 1999 Dr. Reuven Bar-On Duygusal Zekâ Yaklaşımı Dr. Reuven Bar-On tarafından yapılan çalışmalar. Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler. Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir. İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir. Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor.
- Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir.
Dünyada ilk kez Duygusal ve Sosyal Zekânın bilimsel ölçümünü yapan, Bar-On EQ-I yöntemini kullanan 104 bilgi teknolojisi uzmanının Duygusal ve Sosyal Zekâlarını test etmiştir. İncelenen gruplar, sistem analizcilerinden, teknik destek uzmanlarından, network tasarımcılarından ve programlamacılardan oluşmaktadır. İlginç eğilimler bulunmuştur. Test edilen gruplar arasında en yüksek EQ derecesini elde edenler teknik destek uzmanları olup, en düşük dereceyi ise programlamacılar elde etmişlerdir. Genel toplamın standart ortalama EQ derecesi 100 kabul edilmiştir. Test edilen grup Ortalama EQ Teknik 113 Network tasarımcıları 103 Sistem analizcileri 99 Programlamacılar 92 “Geleneksel anlamda, zihinsel olarak en zeki (en yüksek IQ derecesi) olanın en iyi teknik performansı sergileyeceğine inanılır.” açıklamasını yapan psikolog ve MHS başkanı Dr. Steven Stein şöyle belirtmektedir : “Ancak bizim ilk araştırmamız yüksek düzeyde EQ derecesine sahip olanların gerçek yıldızlar olabileceğini göstermektedir. Kişiler arası yeteneklerini daha çok bilgi elde etmek, sorun çözmede daha çok yardım almak ve genellikle başkaları tarafından daha çok beğenilmek için kullanırlar. Biz, EQ faktörlerini farklı ve “yıldız performansına” sahip mühendisleri tanımlamak için kullanmıştık ve şimdi aynı yöntemi teknoloji uzmanları üzerinde kullanıyoruz.” EQ-I, kişinin Duygusal Zekâ ölçümünü sağlıyor olup, yaşamda önemine inanılan 15 farklı duygusal yetenek alanını kapsar. Bu unsurlar kişiler arası, kişiler içi, uyum sağlama, stres yönetimi ve genel ruh hali gibi çeşitli kategorilere ayrılır. Test, bilgisayar temelli olup, test edilenlerin sonuçları dünya çapındaki çeşitli kültürlerden 18.000 kişinin normatif bilgileri ile karşılaştırılmaktadır. Teknoloji uzmanları, sorun çözümleme ve güdülerini kontrolde en yüksek sonucu elde etmişlerdir. Kişiler arası ilişkiler ise en çok gelişime gereksinim gösteren alan olarak ortaya çıkmıştır. “Bu sonuçlar kişilerin teknoloji uzmanlarından ne beklediklerinin bir teyididir.” Diyen Dr. Stein şöyle devam etmektedir: “Yetenekli oldukları alanlar açıkça işleri için gereken nitelik ve becerilerden oluşmaktadır. Ancak zayıflık gösterdikleri alanlarsa onların mükemmele ulaşmalarına ve kariyerlerinde yükselmelerine yardımcı olabilir.” Teknik destek uzmanları serbestlik, iyimserlik ve strese dayanıklılık alanlarında mükemmel sonuçlara ulaşmışlardır. En düşük oldukları alanlar, gerçekleri test etme konusundadır. MIS çalışanları ise sorun çözme, strese dayanıklılık ve gerçekleri test etme alanlarında başarılı olmuşlardır. Programlamacılar serbestlik ve iyimserlik alanlarında en düşük dereceyi elde ederlerken, duygusal bilinç yönünden en yüksek dereceyi elde etmişlerdir. İşyerindeki Duygusal Zekâ olgusuna ilişkin sayısız seminerler veren Dr. Stein’a göre “Kimi çalışanlar programlamacı sıkıntısı çekilen bu dönemde, bu faktörlerin önemine inanmayacaklardır. Ancak yeni yüzyılda pek çok programlamacı, iş ararken kendilerini değiştirme gereği duyacaklardır. Yüksek EQ derecesine sahip olanlar kazançlı çıkacaklardır.” EQ-I’nin yazarı ve “EQ” kavramını oniki yıl önce ortaya atan Dr. Reuven Bar-On bulguları şöyle değerlendirdi: “İşyerinde EQ’nun ölçümü, onu geliştirmenin ilk adımıdır. Takımlarınızın güçlü ve zayıf oldukları yönleri anlarsanız, sistematik olarak bu yeteneklerin geliştirilmesi için çalışırsınız. Gerçek zeki insan yalnızca zihinsel olarak zeki değil ancak aynı zamanda duygusal olarak da zekidir.” Yüksek EQ’nun yalnızca satış elemanları ve müdürler için değil, ancak aynı zamanda teknik bilen çalışanlar için de önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Teknoloji konularıyla ilgilenen çok daha fazla sayıda şirket, çalıştırdıkları teknik çalışanlarla ilgili olarak “yumuşak yeteneklerle ilgilenmektedir. Daha önceden ülkenin en büyük 1.000 şirketinde çalışan 150 teknik çalışanı üzerindeki araştırmasını yayınlayan RHI Danışmanlık şirketi, önceki beş yıla göre “yumuşak yeteneklerin” teknik çalışanların %68’i için daha önemli olduğunu belirlemiştir. Dr. Reuven BarOn ve Dr. Steven Stein Araştırmalarından TORONTO, BUFFALO, 24 Haziran, 1998. Dr. Reuven Bar-On Duygusal Zekâ Yaklaşımı Dr. Reuven Bar-On tarafından yapılan çalışmalar. Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler. Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir. İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir. Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor.
- İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir.
İş performansını ölçmek amacıyla Duygusal Zeka (EQ) ile bilişsel zekayı (IQ) karşılaştıran ilk çalışma büyük bir Asya bankasında yapıldı. İşyerindeki başarıyı tahmin etmede EQ’nun, IQ’dan daha önemli olduğunu bilimsel olarak göstermiştir. Önceki yıllarda Duygusal ve Sosyal Zekânın iş performansındaki önemi tartışmaya açıkken, performansın nesnel olarak ölçümüyle IQ ve EQ kavramlarını doğrudan karşılaştıran herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Multı-Health Systems Inc. (MHS) örgütünden Dr. Steven Stein, şöyle belirtmektedir: ”Deneyimizden ortaya çıkan somut delil göstermiştir ki: Duygusal Zekâ iş performansıyla önemli ölçüde ve yüksek düzeyde ilişkilidir ancak zihinsel zekâ, işyerindeki performans ile önemsiz ve çok düşük düzeyde bir ilişki göstermektedir.” Filipinlerdeki Manila Üniversitesi’nden Joseph Hee-Woo Jae’nin çalışması 100 üniversite mezunu banka çalışanlarını (%56 kadın, %44 erkek) kapsamıştır. Hepsi dünyanın ilk bilimsel Duygusal Zeka çalışması olan Bar-On EQ-I uygulamasına kayıt olmuşlardır. Her bir çalışan ayrıca gözetim yapan görevli ile birlikte bağımsız performans incelemesine girmişlerdir. Çalışma sonucunda gerçek iş performansının EQ değerlendirmesi ile IQ değerlendirmesine göre daha sıkı ilişki içinde bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Aslında IQ değerlendirmesi, iş gelişimi ölçümünde %1den az hesaplanarak, ölçümle ilgisiz çıkmıştır. (Korelasyon 0.7) Önceki tahminler iş başarısında IQ’yu %20’ye dek ilintili hesaplarken, çoğu araştırma bulguları %6’ya yakın bulmuştur. Ancak EQ sonuçlarının iş performansında etkileyici bir oranda, %27 oranında ilintili (Korelâsyon 52) olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dr. Stein, “Bu önemli bulgu pek çok insanların uzun yıllar farkında olduğu, ancak bilimsel delillerle desteklenemeyen bir gerçeği ortaya çıkarmıştır.” , demiştir. Dr. Reuven Bar-On bu sonucu şöyle karşılamıştır: “Bu, Duygusal ve Sosyal Zekânın önemli olduğunu bilimsel olarak göstermiştir. Duygusal ve Sosyal Zekâ, işyerindeki başarının tahmin edilmesinde zihinsel zekâdan daha önemlidir.” Dr. Bar-On bu yeni çalışmaya ilişkin yorumunu şöyle toparlamıştır: “Bu, gerçek zeki insanın yalnızca zihinsel olarak zeki değil; aynı zamanda duygusal olarak da zeki olduğu anlamına gelmektedir.” Hem Dr. Stein, hem de Dr. Bar-On görüşlerini, son bulguların EQ’nun yaşamın çeşitli yönlerindeki başarıyı tahmin etmedeki yeterliliğini teyit ettiğini belirterek noktalamışlardır. Multi-Healt Systems ve Amerikan Hava Kuvvetleri’nce yürütülen bir başka çalışmada, EQ sonuçlarıyla Hava Kuvvetleri’nde işe giriş kotaları arasındaki ilişki araştırılmıştır. Dünya çapında 1171 hava kuvvetleri çalışanları arasında EQ-I, başarıda %45 oranında hesaplanmıştır. Başarılı işe alımda spesifik alanlar anahtar faktör olarak tanımlanmıştır. Aynı durum MHS’nin, benzer yetenekleri gerektiren satış birimi çalışanları ile ilgili belirlemelerinde de paraleldir. En iyi performans gösteren çalışanlar iddialı olma, empati, kişiler arası ilişkiler, sorun çözme ve iyimserlik konularında yüksek dereceli sonuçlar elde etmişlerdir. Üçüncü bir çalışma da, bir grup mühendis Bar-On EQ-I yöntemiyle ve başkaca bağımsız iş geliştirme yöntemleriyle test edilmiştir. Sonuçlara dayanarak Bar-On EQ-I yöntemiyle “yıldız performanslılar” tahmin edilmiştir. Daha önceden, mühendislik gibi teknik işlerde bu “yumuşak yeteneklerin” ve Duygusal Zekâ yeteneklerinin birbirleriyle ilişkili olmadığı düşünülüyordu. EQ yetenekleri yöneticilik, müşteri hizmetleri ve satış gibi “insan temelli” işlerde önemli bulunmuştur. Bu çalışma, EQ-I’nin yüksek performansa sahip mühendisleri seçmede önemli bir rol oynayabileceğini ortaya çıkarmıştır. EQ-I’nin “uyarlanabilirlik” faktörü, %25 varyans hesabıyla “yıldız performanslı” mühendislerin seçiminde en iyi tahmini sağlayan faktör olarak belirlenmiştir. Teknisyenler, sistem analistleri ve bilgisayar programlamacıları gibi başkaca teknik gruplar üzerinde de çalışılmıştır. Bu üç çalışma EQ-I’nin iş performansını tahmin etme yeteneği %47 ile %56 arasındaki bir oranı yansıtmaktadır. Aynı konuda IQ’nun oranı ise %20 ile %30 arasındadır. Dr. Reuven BarOn ve Dr. Steven Stein Araştırmalarından TORONTO / BUFALLO 6 Ocak 1998. Dr. Reuven Bar-On Duygusal Zekâ Yaklaşımı Dr. Reuven Bar-On tarafından yapılan çalışmalar. Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler. Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir. İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir. Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor.
- Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor
En azından yaşınız kırkların sonlarına ya da ellilerin başlarına gelene dek, yaşınız ilerledikçe duygusal yönden daha zeki olursunuz. Bu durum MHS tarafından yapılan Amerika ve Kanada’daki 3.831 kişi üzerindeki testler sonucu bulunmuş anahtar faktörlerden birisidir. Bütün katılımcılar, Bar-On EQ-I testinden geçmişlerdir. Normatif sonuçlar, 16–19, 20–29, 30–39, 40–49 ve elli ve üzeri yaş gruplarından test edilen kişilerin sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Dr. Stein şöyle belirtmektedir: "İstikrarlı ve önemli yaş etkisi vardır. Toplam EQ derecesi yaşla orantılı olarak yükselmiş ve kırklı yaşların sonları ve ellili yaşların başlarında doruk noktasına ulaşmıştır. Bu bulgu, zihinsel zekâ (IQ) dikkate alındığında, doruk noktasına onlu yaşların sonlarında ulaşmakta ellilerin sonlarına kadar bu düzeyini yitirmektedir. Üstelik IQ derecesi yaşamın ileri aşamalarında çok yavaş düşüş gösterme eğilimindedir." Standart EQ dereceleri (Genel nüfusla karşılaştırma temeline dayanarak/ ortalama= 100) YAŞ GRUBUORTALAMA EQ 16–19 95,3 20–29 96,8 30–39 101,8 40–49 102,7 50 ve üzeri 101,5 Dr. Stein şöyle değerlendirmektedir: “Bu yaşa ilişkin veriler, yaş ve deneyimle kazanılan “duygusal olgunluk” kavramı üzerindeki görüş birliğini teyit etmektedir. Bar-On EQ-I bulguları işyerinde önemli katkılar sağlayabilir. Çok sayıdaki Bar-On EQ-I verilerine göre, yüksek EQ derecesine sahip insanlar cinsiyetleri ve etnik kökenleri ne olursa olsun, işteki başarıdan mutluluk duyar. Dinamik ve teknolojinin biçimlendirdiği bu çağda daha yaşlı “duygusal olarak zeki” çalışanların katkısı, en az genç insanların katkıları kadar önemli sayılmalıdır.” Dr. Bar-On görüşlerini şöyle belirtmiştir: “Biz genellikle daha yaşlı insanların, genç insanlara göre çevredeki değişim ve baskılara daha iyi ayak uydurduklarını tespit ettik. Üstelik daha yaşlı insanlar özellikle Düşünce ve davranışlarında daha bağımsızdır, Başkalarının duygularının daha çok farkındadır, Toplumsal olarak daha sorumludur, Daha kolay uyum sağlar, Anlık değişimleri daha iyi değerlendirmede ve sorun çözmede daha iyidir Genç insanlara göre stresle daha iyi mücadele eder.” Benzer bulgular, dünya çapındaki Bar-On EQ-I yöntemiyle test edilen başkaca insanlarda da bulunmuştur. Dr. Bar-On görüşlerini şöyle belirtmiştir: “Elde ettiğimiz bulgular yalnızca işyerinde daha yaşlı kişilere karşı ayrımcılık yapılmasının yanlış olduğunu belirlemekle kalmıyor, ancak Duygusal Zekâ dikkate alınmadıkça bu belirlemenin bir anlam ifade etmeyeceğini de vurguluyor. Bunun için zihinsel olarak zeki işverenler, duygusal olarak zeki çalışanları seçerek, eğiterek ve geliştirerek genç ve daha yaşlıların sağlıklı ve dengeli karışımını elde ederek potansiyel olarak daha başarılı işgücünü en iyi nasıl yaratacaklarını düşünmelidir. Bu tip bir şirket başarılı bir şirket olmak yönünde potansiyelini arttıracaktır.” Dr. Reuven BarOn ve Dr. Steven Stein Araştırmalarından TORONTO, BUFALLO, NY, 3 Mart 1997. Dr. Reuven Bar-On Duygusal Zekâ Yaklaşımı Dr. Reuven Bar-On tarafından yapılan çalışmalar. Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler. Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir. İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir. Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor.
- Dr. Reuven Bar-On ve Duygusal Zekâ
Reuven Bar-On, EQ terimini ilk kez 1985'de kullanmıştır. Sosyal ve Duygusal ve Sosyal Zekâyı homojenleştirerek "EQ-I" formülünü vermiştir. Bar-On bilişsel olmadığını düşündüğü EQ'yu şöyle tanımlamıştır. "Bir kişinin çevresel baskılarla ve isteklerle başa çıkmak için başarılı olma yetisinde; duygusal kişisel ve sosyal yeteneklerinin bir bütünüdür. Bar-On'un duygusal ve sosyal zekâ modeli aşağıdaki beş ana bölümde 15 bileşene bölünerek verilmiştir. Kişinin iç kapasitesi Bu kapasite iç irademizi tanımlar. Kendimizi nasıl iyi tanıdığımızı, kendimizi nasıl iyi hissettiğimizi, duygularımızla aramızın nasıl olduğunu tanımlar, hayatta yaptıklarımızdan hangilerinin bize kendimizi iyi hissettirdiğini anlamamıza da yardımcı olur. Duygusal farkındalık: İnsanın kendi duygularını bilmesi, tanıması ve birbirinden ayırt edebilme yeteneği. İç bakış: Kişinin kendisinin farkında olması, kendini anlaması, kabul etmesi ve kendine saygı duyması. Kendine güven : Duyguları, düşünceleri ve inançları kırıcı olmayan bir yolla ifade edebilmek. Bağımsızlık: Düşüncede ve eylemde kişinin kendini yönetme ve kontrol etme yeteneği ve duygusal bağımsızlıktan uzak kalmak. İç aktivasyon: Birinin potansiyel yeteneklerini gerçekleştirebilmesi. Kişiler arası yetiler: Bu yeti, başkalarını nasıl anladığımızı, onlarla nasıl ilişkide bulunduğumuzu tanımlıyor. Empati: Başkalarının duygularının farkında olmak, anlamak ve takdir etmek yetisi. İnsanların neyi, neden yaptığına karşın hassas olmak. Sosyal sorumluluk: Toplumsal olaylara karşı sosyal sorumluluğu hissederek, davranmak ve sosyal grup içinde yapıcı ve işbirlikçi olmak. Kişiler arası ilişkiler: Duygusal yakınlık, samimiyet, etkilenme ve etkilenme ile karakterize olan karşılıklı tatminkâr ilişkiler kurma ve sürdürme yetisi. Uyumluluk: Bu kapasite, sorunsal durumlarla ilişkide esnek olmayı, çevresel isteklerle başarıyla baş edebilmeyi tanımlar. Gerçekliği test etmek: Duygusal olarak yaşanmış olanla, sübjektif olarak var olan arasındaki karşıtlığı anlama yetisi. Esneklik: Birinin duygularını düşüncelerini ve inançlarını değişen durumlara ve şartlara göre ayarlayabilme yetisi. Problem çözme: Sorunları belirleme, tanıma, tanımlama ve etkili çözümler bulma yetisi. Stres yönetimi: Stresi yönlendirme, etkilerini en aza indirgeme ile ilgilidir. Stres Toleransı: Stresle aktif ve pozitif olarak baş edebilme. Dürtü kontrolü: Karşımızdakinin duygularını düzenleme ve bir baskıya karşı koyabilme, erteleyebilme yetisi. Genel ruh durumu: Bu bölge, kişinin hayattan zevk alabilmesini tanımlar ve hayattan memnun olma ile alakalıdır. İyimserlik: Hayata parlak tarafından bakabilme ve zor durumlarda bile pozitif tavrı koyabilme yetisi. Mutluluk: Kişinin, kendisiyle ve başkalarıyla mutlu olabilmesi, hayattan zevk alabilmesi ve eğlenebilmesi. Reuven Bar-On, İsrailli bir psikolog ve duygusal zeka alanında önde gelen öncülerden, teorisyenlerden ve araştırmacılardan biridir. Duygusal Zekâ konusunda ilk ölçeği geliştiren bilim insanlarından biridir. Dr. Reuven Bar-On tarafından yapılan çalışmalar. Erkekler ve Kadınlar Farklı Tür ve Düzeylerde Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptirler. Amerikalılar, Kanadalılardan daha yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya sahiptirler. Kimi Teknik Çalışanlar Diğerlerine Göre Daha Yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâya Sahiptir. İş Başarısı için Duygusal Zekâ (EQ), IQ’dan daha önemlidir. Duygusal Zekâ (EQ) Yaş İlerledikçe Yükseliyor.
- Peter Salovey & John Mayer, Duygusal Zekâ
Salovey ve Mayer, 1990'da Duygusal ve Sosyal Zekayı şöyle açıklamışlardır : "Bir kişinin kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onları ayırt edebilme, kişinin düşüncesi ve eyleminde bu bilginin kullanılmasıdır." 1997'de yayımlanan bir eserlerinde Salovey ve Mayer, bu tanımı ve kavramı aşağıdaki şekilde geliştirdi. (İtalik harflerle yazılı bölümler Steve Hein'ın uyarlamalarıdır.) Bunlar en temel psikolojik süreçlerden en yükseklerine doğru düzenlenmiştir. En alt düzey, duyguyu hissetme ve ifade yetisini inceliyor. En üst düzey ise duygunun bilinçli ve yansıtıcı düzenlemelerinden bahsediyor. Gelişmede, görece erken ortaya çıkan yetenekler, bölüm içinde ilk sırada, sonra gelişenler ise devamında belirtilmişlerdir. Salovey ve Mayer'e göre yüksek Duygusal ve Sosyal Zekaya sahip kişiler bu yetenekleri diğerlerine göre daha hızlı ve çabuk elde edeceklerdir. 1. Duyguları tahmin, beklenti ve ifade: Duyguyu, birinin fiziksel durumunda, duygularında ve düşüncelerinde tanıma yetisi. Duyguları insanlarda, sanatta, dilde, müzikte ve davranışta tanımlama yetisi. Duyguları tam olarak ifade etme ve bu duygulara ilişkin ihtiyaçları ifade etme yetisi. Tam ve tam olmayanı ayırabilme yeteneği ya da duygunun onurluya karşı onursuz ifadesi. Yüzde, ses tonunda, beden dilinde duyguları tahmin edebilme ve tanımlama yeteneği. Kendinin farkında olma kapasitesi. Duyguların gerçekleştiği anda farkında olabilme yeteneği. Duygusal okur-yazarlık kapasitesi. Kendinde ve başkalarında duyguları etiketlendirebilme, duyguları tartışabilme ve onları açıkça ve direkt olarak iletebilme. 2. Düşüncenin duygusal kolaylaştırılışı Duygular, dikkati önemli bilgiye yönelterek düşünceyi öne çıkarır. Duygular yeterli derecede canlı ve kullanılabilir olmalıdır ki karar vermeye yardımcı olsunlar. Duygusal ruh hali, bireysel perspektifi, iyimserden kötümsere, kötümserden iyimsere çevirebilir. Duygusal durumlar, belirli problem yaklaşımlarını cesaretlendirir. Sözgelimi mutluluğun yaratıcılığı arttırdığı gibi. Duyguları; analize, düşünceye, problem çözmeye ve karar vermeye götürebilme. Size neyin en önemli düşünülecek şey olduğunu anlatacak duygu potansiyeliniz. 3. Duyguları anlamak ve analiz etmek, duygusal bilgiyi işletmek Duyguları etiketlendirme yetisi, kelimeler ve duygular arasındaki ilişkileri tanımak. Anlamları yorumlama yetisi. Karmaşık duyguları anlama yeteneği (aynı anda âşık olmak ve nefret etmek ya da kıskançlığın korku ve öfkeden oluşması gibi) Duygular arasındaki geçişleri tanımak yeteneği (öfkeden tatmine ya da öfkeden utanca gibi) Duygusal problemleri çözme yeteneği. Duygular düşünceler ve davranışlar arasındaki ilişkileri anlama ve tanımlama yeteneği. Örnek olarak, neden-sonuç ilişkisini görmek. Düşüncelerin duyguları nasıl etkilediği ya da duyguların düşünceleri nasıl etkilediği, duyguların kendinize ve başkalarına davranışlarınızda nasıl etkiler oluşturduğu gibi. Türlerin hayatta kalması için duyguların değerini anlama yetisi. 4. Duyguların, duygusal ve entelektüel gelişimi, geliştirmek için düzenlenmesi Duygulara açık olma yetisi, hoş olsa da, olmasa da. Duygunun kullanışlılığına bağlı olarak onu tutmak ya da ondan kurtulmak. Duyguları başkalarına yansıtma yeteneği. Duyguyu yönetebilme yetisi. (negatifi, pozitife çevirme yetisi.) Kişinin kendi duyguları ve mutluğu için sorumluluk alabilme yeteneği. Negatif duyguları pozitife çevirme ve fırsatlar yaratma yeteneği. Başkalarının duygularını tanımlamada ve onlardan fayda sağlamada yardım etme yeteneği. Bize uzun vadede sağlık, mutluluk ve hayatta kalma sağlayacak, duygusal hassasiyet, farkındalık ve yönetim hünerlerini içeren zihinsel yetenek ya da sağlıklı duyguyu sağlıksızdan ayırmayı bilmek ve negatif duyguları nasıl pozitif duygulara çevireceğini bilmek. STEVE HEIN'IN SALOVEY VE MAYER’IN TASNİFİ İLE İLGİLİ YORUMLARI: Steve Hein’ın Salovey&Mayer’in yaklaşımı ile ilgili genel görüşleri şöyledir. Salovey&Mayer’in zekânın oluşumuna daha çok odaklanmaları gerektiğini düşünmketedir. Hein’a göre, bir çocuk, okuma yazma öğrenmeden ve zeka testlerine tabi tutulup sonuçları alınmadanda zeki olabilir. Başka bir deyişle, yetilerini henüz gösteremez fakat yüksek potansiyele sahip olabilir. Potansiyelini ve zekâsını o an için geliştirme şansı yoktur ancak zekâsı testler tarafından belirlenebilir. Yetenek kelimesinin iki anlamı vardır. Birincisi potansiyeldir, henüz gelişmemiştir. İkincisi, gösterilebilen, ölçülebilen ve test edilebilen bir potansiyeldir. Birincisini henüz ölçmek mümkün değildir. Bir çocuğun başlangıçta yüksek Duygusal ve Sosyal Zekâ ile donanmış olabileceği göz ardı ediliyor. Duygusal ve Sosyal Zekâ testleriyle bazı şeylerin ölçülebileceği söyleniyor ama bu test sonuçlarının gerçek yaşamda aktüel yeteneği yansıtması zor görünüyor. Duygusal Zeka Yöneticisi, The Emotionally İntelligent Manager, David R. Caruso, Peter Salovey, Crea Yayınları Steve Hein Duygusal Zekâ Görüşü
- Eğitimlerde "Empati ve Dinleme"
Eğitimlerimizde "Empati ve Dinleme" konusunu genel çerçevede aşağıdaki bilgiler üzerine kuruyoruz. Empati Duygusal Zeka kavramını oluşturan bileşenler; Daniel Goleman tarafından öz bilinç, öz yönetim, sosyal bilinç ve ilişki yönetimi olarak ifade edilmektedir. Sosyal bilincin en önemli bileşeni ise "Empati". Empati, bir kişinin ya da grubun hissedilen ama dile getirilmeyen duygularını sezebilmek olarak tanımlanabilir. Empati kurabilen kişiler dikkatle dinler ve öteki kişinin bakış açısını kavrayabilir. Empati kavramını daha iyi açıklayabilmek için şu üç kavram üzerinde düşünmek yararlı olacaktır. Bilişsel Empati, başka kişilerin bakış açısını ele almamızı, zihinsel durumlarını kavramamızı ve duygularını değerlendirirken aynı zamanda kendi duygularımızı da yönetmemizi sağlar. Duygusal Empati, karşımızdaki kişinin hissettiklerine biz de katılırız; bedenlerimiz, o kişinin yaşıyor olabileceği neşe veya kederde karşılıklı uyum sağlar. Böyle bir uyum genellikle otomatik, anlık ve beyin devrelerinde gerçekleşir. Bilişsel ya da Duygusal Empati, karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü anlayıp onunla aynı duyguları hissetmek anlamına gelse de, mutlaka sempatiye, ötekinin iyiliğiyle ilgilenmeye yol açmaz. Empatik İlgi, daha da ileri gider. Onlara değer vermemizi sağlar, gerekirse yardım etmek üzere bizi harekete geçirir. Bu müşfik tutum, beynin derinlerinde ilgi ve bağlılık için aşağıdan yukarı doğru işleyen temel sistemlere dayanır, ancak bunlar daha yansıtıcı olan, onların iyiliğini ne denli önemsediğimizi değerlendiren yukarıdan aşağı doğru devrelerle karışır. Bu üçlü şöyle özetlenebilir. "Seni fark ediyorum, duygunu paylaşıyorum ve bu yüzden sana yardım etmek için harekete geçiyorum." Dinleme Empatinin en önemli gerekliliklerinden biri; dinlemedir. Dinlemede dikkat edilmesi gereken husular. Sessiz bir duruş, Beden dili ve sözlü olarak anladığını dinlediğini gösteren tepkiler vermek, Kapı aralayıcı ve konuşmaya davet eden sözler, Etkin dinleme. Duyduklarımızı, anladıklarımızı karşı tarafa yansıtmak. Empati ve etkin dinleme, iyi iletişimin en önemli unsurlarıdır. Ek olarak şu yazılardan bilgi alınabilir. Duygusal Zekâ ve Empati Dinleme
- Dinleme
SADECE DUYMADAN ÖTE BİR ŞEY Dinlemenin önemi yeni bir konu değildir. Bu husus eski çağlarda Yunan Filozof Epictetus “İki kulağımız ve bir ağzımız vardır, bizler onları bu oranda kullanmalıyız” diyerek dinlemenin önemli olduğunun altını çizmiştir. Kulaklarımızı dinlemek amacıyla kullanmamız, duymak amacıyla kullanmamızla aynı şey değildir. Birçok insan gayet iyi şekilde duyabilir. Fakat aynı oranda dinleyemeye bilir. DUYMA VE DİNLEME Duyma, başlı başına dışarıdan gelen sesin ve kulağımızın fiziksel parçalarının katıldığı bir psikolojik prosestir. Dinleme tamamiyle farklıdır. Dinleme, kişilerin aktarılan mesaja dikkatlerini topladığı, yapı olarak karışık bir psikolojik prosestir. Bu sebepten ötürü, duymayanlarda dinleyebilirler. Bu kişilerin dinlemesi mesajı veren kişinin dudaklarını okuması yoluyla olur. Fiziksel eksiklikleri onları dinlemenin psikolojik prosesinden alı koymaz. Bir bütün olarak iletişim kurma prosesinde dinleme büyük öneme sahiptir. Gerçekten başka insanların size ne dediğini anlamanızı sağlayacak bir anahtar görevi görür. Daha iyi dinleme, birden fazla kişinin yararlanacağı olaydır. Araştırmalar insanların zayıf dinleyici olduklarını göstermektedir. Gerçekten bir çoğumuz %25’ten daha az bir verimle dinlemekteyiz. KULLANILACAK TEKNİKLER Bir kimsenin zayıf dinleyici olması onu hayat boyunca zayıf dinleyici olmaya mahkum etmez. Dinleme yeteneğinizi geliştirmeniz için birçok teknik bulunmaktadır. Birinci adım, kendi hür irademizle bu problemle uğraşmaktır. Bu sizin problemi tanımanız ve çözmeniz anlamına gelir. Diğeri, dinlemeyi etkileyen faktörlerle savaşmaktır. Kesinlikle zihninizin başka şeyle uğraşmasına izin vermeyin. Dışarıdan ve yan odada olanların sizin dinlemenizi etkilemesine izin vermeyin. Konsantrasyon dinleme prosesinin önemli bir tekniğidir. Konuşmacıya konsantre olmanız gerekir. ÖNYARGIYA YER VERMEYİN Bir diğer teknik ise daha iyi bir dinleme yapmak için kişisel önyargıların bir kenara bırakılmasıdır. Kişisel ön yargılar efektif olarak sizin dinleyişinizi engelleyebilir. Eğer siz buna izin verirseniz, siz konuşmacıya bir fırsat vermeden iletişimi kesmiş olursunuz. Eğer siz “bu çocuk biraz problemli” veya “bu kız ne konuştuğunu bilmiyor” şeklinde düşünürseniz mesaj size kesinlikle ulaşmayacaktır. Gerçekten söyleneni dinlemez ve ne hakkında olduğuna aldırış etmezseniz değerli bir bilgi varsa bile siz hiçbir zaman bunu bilemeyeceksiniz. Başka bir teknik ise sizin ana konu veya mesaj üzerine yoğunlaşmanızdır. Daima asıl mesajı hedefleyin, detay bilgileri gerekince alırsınız. Bir başka ipucu, dinlerken kelimelerden öteye bakmanız şeklinde olacaktır. Mesajı beraberinde getirecek sözsüz iletişime hazır olun. Yüz ifadesinin değişmesine, ses tonundaki farklılaşmaya, vücuttaki hareketlere ve mimiklere dikkat edin. Sizin gözle yaptığınız dinleme ne söylendiğini daha iyi şekilde anlamanıza yardımcı olacaktır. CESARETLENDİRİN Konuşmacıyı cesaretlendirmede başka bir dinleme tekniğidir. Bu en basitinden başın hareketi, göz teması, yüz ifadesi olabilir. Bu gibi sözsüz geri beslemeler konuşmacıyı etkiler ve sizin dinleme prosessine katılmanızı arttırır. Son olarak, vücut diliniz ile konuşmacıya cesaret verdiğiniz, teşvik ettiğiniz gibi ters ifadelerden kaçınınız. Bunlar kaşların çatılması, ellerin kovuşturulması, göz temasının azlığı olabilir. Daha iyi dinleme sadece bu teknikleri uygulamakta değildir. Ayrıca bu sizin dinleme çabalarınızı etkileyecek bir takım tuzakları önlemek manasına da gelir. Bu genel tuzakların bazıları şöyledir: Konu ile ilgilenmemek -Eğer konu ilginizi çekmez ise dinlemezsiniz. Detaylarla meşgul olma -Verilen bütün detayları almaya çalışmaktansa olayın gerçeğini anlayın. Aşırı heves -Konuşmacının ne söyleyeceğini beklemek eğlenceli sayılabilir fakat dinlemenizi engeller. Rahatsızlık -Konuşmacının bir dakika önce yaptığı hatadan dolayı üzülmek, şimdi onu dinlemediğiniz anlamına gelir. Aldatıcı dikkat -Eğer zamanınızı konuşmacıyı dinliyormuşsunuz izlenimi vererek etkilemeye çalışıyorsanız, dinlemiyorsunuz demektir. Dikkat dağılmasına sebebiyet verme -Kesinlikle diğer düşüncelerin, konuşmaların veya insanların sizin dikkatinizi dağıtmalarına izin vermeyin. Zorluklardan kaçma -Bu bir eski tuzak olan “dinlemek çok zor çünkü konu zor” tuzağıdır. Kesinlikle böyle düşünmeyin ve hatta daha dikkatli dinleyin. Aşırı heyecan -Konuşmacının sözleriyle duygularınız kabarırsa dinlemeniz etkilenir. Bu teknikleri ve tuzakları aklınızda tutarak daha iyi bir dinleme için çalışmalısınız. Bu size iyi bir iletişimci olmanızı sağlayacaktır. İYİ DİNLEME İÇİN BEŞ SEBEP Aşağıda geçen beş sebep sizin neden iyi bir dinleyici olmanız gerektiğini gösterecektir. Karar vermeden önce daha fazla bilgi ve görüş almanıza, İnsanları daha iyi anlamanıza, İnsanlarla daha iyi ilişki kurmanıza, Problemli insanlara en iyi şekilde yardım etmenize, Zayıf dinleme ve boşa harcanan zamanı kurtarmanıza yarar. YARARLANILAN KAYNAKLAR Executive Strategic Management Program (BÜVAK) Yönetim Organizasyon modülü dersleri Human Resources Dergisi Mart - Nisan 2001 sayısında yayımlanmıştır


















