top of page

Kendine Mektup Yazmak

DUYGUSAL ZEKA (EQ) KOÇUNUN NOT DEFTERİ, NOT 7



Kendinize mektup yazdığınızda, kendinizi adeta bir kitap gibi okuyabilirsiniz ve “özfarkındalık” çiçek açar.


Hakikaten nefis bir metottur. Özellikle duygusal zekâ temalı atölye ve eğitimlerde katılımcılara ısrarla öneririm. Aynaya bakmak zaten çok mühimdir de, geçmişten bugüne zihninizde ve duygu dünyanızda olup bitenlerin eyleme dönüşmüş hallerini görmek harikulâdedir. Bu metot; kendinizle gurur duymanız için size pozitif bahaneler sunarken, kendinize kızacaksanız da buna haklı sebepleriniz olduğunu görüp ders almanıza vesile olur.

Sizinle 2009 yılında kendime yazdığım bir mektubu paylaşmak istiyorum. Mektubu “biz” dili ile yazmışım. Bunun sebebini de hatırlıyorum. Bunu daha sonra bir makaleye ek yapıveririm demiştim :) Bu çok normal… Çünkü ben mavi dominantım (structogram öğretisine göre) ve daima ilerisi ile ilgili minör de olsa planlarım vardır. Zaten yazdığım sıralarda da bir yerlerde paylaşmışım. Sonra da “7 sene sonra tekrar gözden geçir” diye not düşmüşüm. Sevindirici olan; kendime verdiğim ödevleri alıp kabul etmiş olmam. Onları kalın olarak işaretleyeceğim şimdi. Mektup şu şekilde:

“Sevgili Ayça,

Aslında bizler hayatı değil, sosyal normlara uyum sağlamayı öğreniyoruz. Yani büyük bir yanılgı içindeyiz. Paradigmalarımızın içinde öyle bir boğuluyoruz ki, hayatı öğrenmeye vaktimiz kalmıyor. Bu konu üzerinde çok düşünmek lazım. Zaten dünya böyle bir döneme girdi sanki. İnsanlar, inanılmaz bir arayış içerisinde. Yani global bir uyanma hâli yaşanıyor sanki. Herkes çılgınlar gibi birtakım felsefi gruplara üye olup kafa yormaya başladı, değişik inanç sistemleri her yerden mantar gibi biter oldu, davranış bilimleri bazlı eğitim sistemleri patlama yaşıyor. Yani insanlar şu sıralar "gerçek hayat" ve "insan" olgusu ile ilgili farkındalık yaşama eğiliminde. Eskiden hint fakiri, hippi ya da uçuk diye tabir ettiğimiz inanlar guru kabul edilir oldular. Dünya nimetlerinden, bağlı oldukları toplumlardan ve bu toplumların kurallarından koparak içine dönen hatta Tibet’te yaşamaya karar veren insanların yazdığı kitaplar yok satmaya başladı. Hepimiz "bir çift yürek"i okuyup, çöl ortamında iptidai bir yaşam süren aborijinlere ve tam bir doğa dostu olan kızılderili kültürüne hayranlık duymaya başladık. Uzun lâfın kısası "uyandık!"

Ben kendi adıma bu uyanıştan büyük memnuniyet duymaktayım. Çünkü ben "hayat" diye bize yutturulmaya çalışılan hapları almaktan uzun süre önce vazgeçtim. Dünya çok zor bir dönemden geçiyor bu bir gerçek. İnsanlık olarak savaş, terör, küresel ısınma, doğal afetler ve açlık gibi birtakım zorlu sınavlardan geçiyoruz, geçeceğiz de. Ama şu da bir gerçek ki; insanların silkelenip atılım yapmaları ve gelişmeleri için zorlayıcı birtakım sebepler olması gerekiyor. Çünkü rahatı yerinde ve huzurlu olan insan otomatik olarak atalete esir düşüyor. Kendini geliştirmek ya da değiştirmek gereği duymuyor, istemiyor da... Tanrı gelişmemizi istiyor olmalı ki, tüm bu olumsuzluklar sanki bir anda patlayıverdi. Bizim de bu çağrıya kulak vermemiz gerek sanırım...

Toplumsallaşmakla gerçek hayatı anlamanın farkını irdeleme zamanı şimdi. Bu zorlu sınavda hepimize kolay gelsin.

Sevgilerimle,

Ayça ”

Düşünmek, hazırlıklı olmak, öğrenmek bir yana asıl son paragrafa ciddi zihinsel mesai harcadığımı şimdi anlıyorum. 40 yaşından sonra tekrar üniversiteye başlayıp Sosyoloji eğitimi almaya başladım çünkü. Şu anda 3. sınıftayım. Bu kararın tohumlarını o kadar erken attığımın farkında değildim. Çünkü zihin çoğunlukla sessiz sedasız yol alır. Kendimize sorduğumuz soruların çoğunlukla cevapsız kalmasının sebebi de budur. Ama yazı kalır. Kendinize mektup yazdığınızda, kendinizi adeta bir kitap gibi okuyabilirsiniz ve “özfarkındalık” çiçek açar. Benim yolculuğum devam ediyor ve tabi ki mektuplarım da… Deneyin bence :)



1.426 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page