Psikolojik Güvenlik ve Psikososyal Güvenlik Aynı Değildir.
- Eray Beceren

- 20 Ağu
- 2 dakikada okunur
İş dünyasında giderek daha fazla duyduğumuz iki kavram var: psikolojik güvenlik ve psikososyal güvenlik. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanılsa da, bu iki terim arasında kritik farklar bulunmaktadır ve özellikle İnsan Kaynakları (İK), İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) profesyonelleri ile liderler için bu ayrımı anlamak hayati önem taşır. Peki, aradaki temel fark ne ve bu neden bu kadar önemli?

Psikolojik Güvenlik: Ekip Kültürü ve Bireysel Güven
Psikolojik güvenlik, temel olarak ekip kültürüyle ilgilidir. Bu, bir ekip üyesinin kendini rahat hissetmesini, düşüncelerini, sorularını veya hatalarını çekinmeden ifade edebilmesini sağlar. Bu, "ekip arkadaşlarına ve yöneticine güvenerek risk alabileceğin, onların arkanda olduğunu bildiğin o duygu"dur.
Psikolojik güvenlik bir ekip içinde şu özellikleri barındırır:
Güvenle konuşabilmek: Fikirlerinizi veya endişelerinizi dile getirirken yargılanma veya olumsuz sonuçlarla karşılaşma korkusu yaşamamak.
Soru sormakta veya hata kabul etmekte özgür olmak: Bilmediğiniz bir şeyi sormaktan veya yaptığınız bir hatayı itiraf etmekten çekinmemek.
Ekip arkadaşlarının arkanda olduğuna güvenmek: Desteklendiğini ve yalnız olmadığını bilmek.
Kısacası, psikolojik güvenlik "kişiyle" ilgilidir ve kişilerin ekip içindeki etkileşimlerini, güven duygularını ve kendilerini ifade etme özgürlüklerini şekillendirir.
Psikososyal Güvenlik: Sistemler ve Organizasyonel Tasarım
Öte yandan, psikososyal güvenlik, işin organizasyon genelinde nasıl tasarlandığı ve yönetildiği ile ilgilenir. Bu kavram, çalışanların zihinsel zararlardan korunmasını hedefler ve sistemsel düzeyde bir yaklaşımdır. Psikososyal güvenlik, işin nasıl tasarlandığına ve yönetildiğine bakar.
Psikososyal güvenlik, aşağıdaki unsurları yönetmeyi içerir:
İş yükü: Çalışanların kaldırabileceğinden fazla iş yükü altında ezilmemesi için iş yüklerinin dengeli bir şekilde yönetilmesi.
Destek: Çalışanlara gerekli destek sistemlerinin (hem duygusal hem de operasyonel) sağlanması .
Risk yönetimi: İşle ilgili olası psikososyal risklerin belirlenmesi ve yönetilmesi.
Sistemler: Şirket içi sistemlerin ve süreçlerin insanları "kopma noktasına" getirmemesi, aksine onları desteklemesi.
Artık "görünüm" veya sadece "destekleyici çerçeveler" (politikalar ve risk değerlendirmeleri gibi) güvenli işyerlerini kanıtlamak için yeterli değil; eylemlerin politikalara uygun olması gerekiyor. Psikososyal güvenlik, "kişinin etkileşimde bulunduğu sistemler ve ortamla" ilgilidir.
Neden İkisine de İhtiyacımız Var?
Psikolojik güvenlik ve psikososyal güvenlik arasındaki farkı anlamak, doğru sorunlara doğru çözümler bulmak için çok önemlidir. "Eğer sorun tepeden gelen ağır iş yükleriyse, ekip kurma etkinlikleri bunu düzeltmez". Bir ekip ne kadar iyi anlaşırsa anlaşsın veya üyeleri birbirine ne kadar güvenirse güvensin, eğer sistemik sorunlar (örneğin aşırı iş yükleri, yetersiz destek, sağlıksız yönetim uygulamaları) insanları yıpratıyorsa, psikolojik güvenliğin tek başına sürdürülmesi çok zordur.
Her ikisine de ihtiyaç vardır, çünkü sistemin kendisi güvensizse kimse sesini çıkaramaz. Bir düşünün: Çalışanlarınızı "güvenle konuşmaya" teşvik ediyorsunuz, ancak iş yükleri o kadar ağır ki, konuşmaya fırsatları bile kalmıyor veya konuşurlarsa olumsuz sonuçlarla karşılaşmaktan korkuyorlar. Bu durumda psikolojik güvenlik çabalarınız yetersiz kalacaktır.
Özetle:
Psikolojik güvenlik: Ekip içindeki güven ve açıklık kültürüdür.
Psikososyal güvenlik: Çalışma ortamının ve sistemlerin çalışanların zihinsel sağlığını destekleyecek şekilde tasarlanmasıdır.
Gerçek ve sürdürülebilir bir sağlık ve güvenlik kültürü oluşturmak için hem bireysel etkileşimleri destekleyen psikolojik güvenliği hem de yapısal sorunları ele alan psikososyal güvenliği birlikte ele almak zorundayız.











Yorumlar