top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 751 sonuç bulundu

  • Havacılık Bakım Alanında Psikolojik Güvenlik

    Bu yazı UTED DERGİ Temmuz 2025 sayısında Yayımlanmıştır. Yazı ile ilgili PODCAST sayfa sonundadır. Havacılık sektörü, küresel ekonominin ve ulaşımın vazgeçilmez bir parçası olarak, uçuş emniyeti konusunda mutlak bir önceliğe sahiptir. Bu alandaki teknolojik gelişmeler, uçakların güvenilirliğini artırırken, insan faktörlerinin uçuş emniyeti üzerindeki etkisi giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Hava Aracı Bakım Teknisyenleri (HABT) , Uçuş Emniyeti zincirinin kritik bir halkasını oluşturmaktadır. Onların titizliği, uzmanlığı ve hassasiyeti, uçakların güvenli ve emniyetli bir şekilde çalışmasını sağlamanın temelini teşkil etmektedir. Her bir bakım faaliyeti, potansiyel bir Uçuş Emniyeti riski taşıdığından, HABT'lerin çalışma ortamının kalitesi, hata oranları ve genel operasyonel performans üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Bu bağlamda, "Psikolojik Güvenlik" kavramı havacılık bakım ortamında giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Psikolojik güvenlik, sadece bireysel refahın ötesinde, operasyonel mükemmellik ve nihayetinde uçuş emniyeti için temel bir gereklilik olarak kabul edilmektedir. Bu yazı dizisinde, havacılık bakım sektöründe HABT'ler için psikolojik güvenliğin ne olduğunu, neden bu kadar önemli olduğunu, mevcut zorlukları nasıl ele aldığını ve bu alanda nasıl bir kültür oluşturulabileceğini kapsamlı bir şekilde ele alacağız. Amaç, uçuş emniyetini artırmak için pratik ve uygulanabilir stratejiler sunmaktır. Rapor, psikolojik güvenliğin tanımından başlayarak, HABT'lerin karşılaştığı özel zorlukları, psikolojik güvenliğin uçuş emniyeti ve operasyonel performansa katkılarını, psikolojik güvenlik kültürünü oluşturma ve sürdürme stratejilerini ve son olarak somut önerileri detaylandırmaktadır. Psikolojik Güvenliğin Tanımı ve Temel Bileşenleri Psikolojik güvenlik, Amy Edmondson tarafından "fikirler, sorular, endişeler veya hatalar hakkında konuşmaktan dolayı cezalandırılmayacağına veya aşağılanmayacağına ve ekibin kişilerarası risk alımı için güvenli olduğuna dair inanç" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, yüksek performanslı ekiplerin ve dayanıklı organizasyonların temelini oluşturmaktadır. Bir ekipte psikolojik güvenliğe sahip olan bireyler, yardım isteme, hataları kabul etme, endişeleri dile getirme, fikir önerme ve yetkililer de dahil olmak üzere başkalarının fikirlerine meydan okuma konusunda kendilerini güvende hissederler. Bu açıklık ve dürüstlük, risklerin azalmasına, yeni fikirlerin üretilmesine ve herkesin kendini dahil hissetmesine olanak tanır. Psikolojik güvenliğin geliştirilmesi, sadece örgütsel sonuçları iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda doğru olanı yapma ilkesiyle de uyumludur.   Güven ve Psikolojik Güvenlik Arasındaki Ayrım Psikolojik güvenlik, bir ekipteki yüksek güven duygusundan farklıdır. Temel fark, psikolojik güvenliğin grup normlarına, yani o grubun bir üyesi olmanın ne anlama geldiğine dair inançlardan oluşmasıdır. Güven ise, bir kişinin başka bir kişi hakkındaki inançlarına odaklanır. Psikolojik güvenlik, grup üyelerinin diğer grup üyeleri tarafından nasıl görüldüğüne dair inançlarıyla tanımlanırken, güven bir kişinin diğerini nasıl gördüğüyle ilgilidir. Bu ayrım, psikolojik güvenliğin sadece bireyler arası ilişkilerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda bir grubun kolektif davranışsal beklentileriyle ilgili olduğunu göstermektedir. Psikolojik Güvenliğin Dört Aşaması Timothy R. Clark 'ın " Dört Aşamalı Psikolojik Güvenlik " modeli, bir ekibin veya organizasyonun psikolojik güvenliği nasıl inşa edebileceğine dair pratik bir çerçeve sunar: Dahil Olma Güvenliği (Inclusion Safety):  Bu aşamada üyeler, ekibe ait hissetmek için kendilerini güvende hissederler. Temel insani bağlanma ve aidiyet ihtiyacını karşılar. Bir bireyin, olduğu gibi kabul edildiğine ve ekibin bir parçası olduğuna inanmasıyla başlar. Öğrenme Güvenliği (Learner Safety):  Üyeler, soru sorarak, geri bildirim isteyerek veya deney yaparak öğrenebilirler. Bu, risk almaktan ve hata yapmaktan korkmadan öğrenme ve büyüme ihtiyacını karşılar. Bu aşama, sürekli gelişim için zemin hazırlar. Katkıda Bulunma Güvenliği (Contributor Safety): Üyeler, kendi fikirlerini ve yeteneklerini ekibin başarısına katkıda bulunmak için kendilerini güvende hissederler. Bu, bireylerin kendi uzmanlıklarını ve bakış açılarını sunmaktan çekinmemesini sağlar. Meydan Okuma Güvenliği (Challenger Safety):  Bu en yüksek aşamada, üyeler başkalarının fikirlerini sorgulayabilir veya önemli değişiklikler önerebilirler. Mevcut durumu sorgulama ve yapıcı çatışmaya girme güvenliğini sağlar. Bu, yenilikçilik ve köklü iyileştirmeler için kritik öneme sahiptir. Yüksek Güvenilirlikli Organizasyonlar (YGO) ve Psikolojik Güvenliğin Kesişimi Yüksek Güvenilirlikli Organizasyonlar (YGO), hata ve kazaların büyük ölçekli güçlerden kaynaklanmasına rağmen, organizasyon çapında taahhütler, özellikle uçuş emniyeti, yüksek düzeyde personel yedekliliği ve sürekli iyileştirme için güçlü bir organizasyon kültürü yoluyla önlenebileceğini öne süren bir bilgi birikimini tanımlamaktadır. YGO prensipleri, uçuş emniyetine odaklanan ve organizasyon kültürü aracılığıyla teşvik edilen bilinçli bir zihniyeti ifade eder.  Bu prensiplerin beş temel özelliği bulunmaktadır: Hataya odaklı olma (hataların olası potansiyeline sürekli dikkat), Yorumları basitleştirme (karmaşık durumları nüanslı anlama), Operasyonlara duyarlılık (bireysel işin daha büyük operasyonel koşulların karmaşıklığı içinde gerçekleştiğini anlama), Uzmanlığa saygı (hiyerarşiden bağımsız olarak uzman görüşüne değer verme) Dayanıklılığa bağlılık (sistemin öngörülemezliğini kabul ederek tehditleri hızlıca tanımlama ve yanıt verme). Psikolojik güvenlik, yüksek güvenilirlik dünyasında yapılanların yakın bir akrabasıdır. YGO'lar, karmaşıklık, dinamizm ve hata toleranssızlığı gibi kritik koşulları başarıyla yönetme yeteneklerini örgütsel bilinçten alırlar. Bilinçli organizasyonlar, çevrelerindeki değişimlere çok duyarlıdır ve uçuş emniyeti varsayımlarını ve bakış açılarını sürekli güncellerler. Bu, güven ve uzmanlığa saygı gibi sosyal yönleri içerir. YGO'lar, diğer hedeflere göre uçuş emniyetine öncelik vermiş, gerektiğinde ek personel ve kaynak ayırmış ve uçuş emniyetinin diğer iş hedefleri kadar veya daha önemli olduğu mesajını tutarlı bir şekilde iletmişlerdir. Değerlendirme ve Geniş Kapsamlı Çıkarımlar Psikolojik güvenliğin bir grubun ortaya çıkan bir özelliği olarak tanımlanması, bireylerin diğerlerinin fikirler, sorular, endişeler veya hatalar karşısında nasıl tepki vereceğini güvenle tahmin edebilmesiyle yakından ilişkilidir. Bu durum, psikolojik güvenliğin sadece bireysel bir duygu olmadığını, aynı zamanda grup içindeki davranışsal beklentilerin ve normların bir yansıması olduğunu ortaya koymaktadır. Güvenin bireyler arası inançlara odaklanmasına karşın, psikolojik güvenliğin grup normlarına ilişkin inançları içermesi, bu ayrımı güçlendirmektedir. Eğer grup normları, konuşmanın olumsuz sonuçlar doğuracağını düşündürüyorsa, bireysel güven olsa bile insanlar konuşmaktan çekinebilir. Bu durum, liderlerin ve yöneticilerin sadece bireyler arasında güveni teşvik etmekle kalmayıp, aynı zamanda ekip düzeyinde olumlu ve destekleyici normlar oluşturmaya odaklanmaları gerektiğini göstermektedir. Özellikle vardiya değişimleri gibi kritik iletişim noktalarında veya yeni teknolojilerin tanıtıldığı durumlarda, belirsiz normlar veya olumsuz beklentiler, bilgi paylaşımını ve hata raporlamayı engelleyebilir. Westrum'un "Jeneratif kültürü" nün geniş ölçüde psikolojik olarak güvenli bir kültürü ifade etmesi, burada ekip üyelerinin işbirliği yaptığı, korkularını paylaştığı, başarısızlığı kabul ettiği ve sürekli iyileştiği bir ortamı işaret etmektedir. Örgütsel kültürün "jeneratif" (bilgiyi değerli bulan), "bürokratik" (bilgiyi kısıtlayan) veya "patolojik" (bilgiyi gizleyen) olabileceği göz önüne alındığında, jeneratif kültürün, tüm personelin Uçuş Emniyetinin her şey üzerindeki etkisini düşünmekten sorumlu hissettiği bir ortamı teşvik etmesi önemlidir. Bu durum, psikolojik güvenliğin sadece bir "iyi hissetme" faktörü olmadığını, aynı zamanda köklü bir örgütsel kültürün ve dolayısıyla Uçuş Emniyeti performansının temel bir göstergesi olduğunu ortaya koymaktadır. Havacılık bakım kuruluşları, psikolojik güvenliği geliştirmek için jeneratif kültürün özelliklerini (açıklık, öğrenme, iş birliği) benimsemelidir. Bu, sadece belirli politikaları uygulamakla kalmayıp, aynı zamanda organizasyonun bilgiye, hatalara ve değişime karşı temel tutumunu değiştirmeyi gerektirir. Bu kültür, "yukarıdan aşağıya" bir yaklaşımla oluşturulmalı ve üst yönetimin sözleri ve eylemleriyle beslenmelidir. YGO prensiplerinin bir "zihniyet" olarak tanımlanması, psikolojik güvenliğin bu YGO zihniyetinin "yakın bir akrabası" olduğunu ve aktif dinleme, açıklık, paylaşım ve kırılganlık ifade etme gibi günlük kişisel uygulamalar aracılığıyla ortaya çıktığını göstermektedir. Bu durum, psikolojik güvenliğin sadece belirli davranışlar veya politikalar dizisi olmadığını, aynı zamanda organizasyonun her seviyesinde yerleşik bir düşünce ve etkileşim biçimi olduğunu ortaya koymaktadır. Havacılık bakımında psikolojik güvenliği inşa etmek, sadece eğitim programları veya raporlama sistemleri kurmaktan öteye geçer. Bu, organizasyonun her üyesinin, özellikle liderlerin, hata olasılığına karşı sürekli tetikte olduğu, karmaşık durumları basitleştirmekten kaçındığı, operasyonların inceliklerine duyarlı olduğu ve uzmanlığa hiyerarşiden bağımsız olarak değer verdiği bir "bilinçli organizasyon" zihniyetini benimsemesini gerektirir. Bu zihniyet, uçuş emniyeti tehditlerini hızlıca tanımlama ve sorunlar zarara yol açmadan önce yanıt verme yeteneğini artırır. Sözün Özü; Havacılık bakımında psikolojik güvenlik, HABT'lerin hata bildirmekten, fikir paylaşmaktan ve sorgulamaktan korkmadan çalışabilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu, uçuş emniyetini artıran, açık iletişimi teşvik eden ve YGO prensipleriyle uyumlu bir kültür gerektirir. Liderler, destekleyici bir ortam oluşturarak hem bireysel refahı hem de operasyonel mükemmelliği güvence altına almalıdır.

  • Harrison Assessments Yetenek Yönetim Sisteminin Havacılık Sektöründe Kullanılması

    Bu yazının ilk hali 1. Havacılık, Uzay ve Psikoloji Kongre’sinde (HUP) Poster bildiri olarak sunulmuştur. (7-8 aralık 2019) (Ayça Mumkule Erşipal & Eray Beceren) Daha sonra değişiklik ve güncellemeler yapılmıştır. Amaç: Havacılık sektöründe personel seçimi ile kariyer gelişiminin yanı sıra, uçuş emniyeti konusunda kalıcı, sürdürülebilir ve etkili bir yetenek yönetimi sisteminin oluşturulup kullanılması. Yöntem: Elektronik ortamda uygulanan ve sonuçları 175 davranış eğilimi ve 6500+ iş başarı formülü üzerinden değerlendirilen “Harrison Assessments” Yetenek Yönetimi sisteminin kullanılması. Bulgular: Elektronik ortamda alınan verilerin bireysel ve ekip olarak değerlendirilmesiyle etkin sonuçlar çıkarılması mümkündür. Harrison Assessments Yetenek Yönetimi Sistemi (HAYYS) HAYYS, Psikoloji ve Matematik Uzmanı Dan Harrison tarafından geliştirilen bir yetenek yönetimi sistemidir. Sistem, yaklaşık 30 dakikada online olarak tamamlanabilen, 175 özelliği değerlendirerek 30’a yakın bireysel ve grup raporları sunabilen bir sistemdir. Sistem, dünya üzerinde 50’den fazla ülkede kullanılmakta olup 3 milyondan fazla kişi tarafından kullanılmaktadır. Analizi 49 dilde (Türkçe dahil) doldurulabilmekte ve 27 dilde (Türkçe dahil) rapor alınabilmektedir. Sistem içerisinde 6500’den fazla “İş Başarı Formülü” yer almaktadır. HAYYS, en iyi üniversiteler, Fortune 100 ve Fortune 500 şirketleri tarafından kullanılmaktadır. Eşsiz Paradox Theory® ve Enjoyment-Performance Theory® 'ye dayanmaktadır. Kapsamlı çalışmalar, iş başarısını tahmin etmede% 85-90 doğruluk göstermiştir. HAYYS, şu özelliklere sahip tek değerlendirme yöntemidir: Kişilik, ilgi alanları, çalışma ortamı tercihleri ve görev tercihleri dahil olmak üzere eksiksiz bir davranışsal değerlendirme yelpazesi kullanır. Cevapların gerçekliğinin son derece güvenilir bir şekilde doğrulanmasını sağlayan teknolojik bir tutarlılık detektörü kullanır. Profesyonel yorumlama olmadan etkili bir şekilde uygulanabilir. Kişiliğin inceliklerini ve karmaşıklıklarını deşifre etmek için paradoksun gücünü kullanır. Belirli iş gereksinimlerine tam özelleştirme sunar. Farklı pozisyon türleri için eksiksiz bir başarı özellikleri araştırma veri tabanı sunar. Gerçek iş performansıyla uygun maliyetli yüksek korelasyon sağlar. Sistemin en önemli teorilerinden Performans Memnuniyet Teorisi, bir kişinin bir işte o işin gerektirdiği görevlerden hoşlanırsa, pozisyonla ilgili çıkarları varsa ve işyeri ortamına uygun çalışma ortamı tercihlerine sahipse daha etkin performans göstereceğini belirtir. HAYYS’in küresel araştırması, bir işin bu çeşitli yönlerinden zevk almanın iyi performansla yüksek oranda ilişkili olduğunu göstermektedir. Havacılık Sektörü Personeli için Sistemin kullanılması; Pilotlar, kabin ekipleri, teknik personel ve diğer idari personelin seçimi, değerlendirilmesi ve görev değişiklikleri Eğitmen görevi alacak personelin seçimi ve eğitimi için “Yetişkin Eğitimleri Eğitmeni” raporunun almak ve değerlendirmek, Kaptanlık, kabin amirliği ve diğer görevlerde olanların terfii için raporlar alınmak ve değerlendirilmek, davranışsal yetkinliklere yönelik (CRM Raporu da dahil) raporlarının alınması değerlendirilmesi ve gelişim planlarının oluşturulması Kaptanlık adayları için “Liderlik Raporu” almak ve gelişim planı oluşturmak. Uçuş Emniyet için; Stres faktörlerini belirlemek ve stres altındaki davranış savrulmalarını tespit ederek önlem alma konusunda Paradoks teknolojisini kullanmak “Peer Support” konusunda supporter’ların seçimi ve eğitimi için oluşturulacak “Supporter” iş kriterlerine uygun olarak rapor almak ve değerlendirmek. Hava Trafik Kontrolörleri için; Personel seçimi ve gelişim planlamalarını oluşturmak, Stres faktörlerini belirlemek ve stres altındaki davranış savrulmalarını tespit ederek önlem almak, Karar alma ve stresi yönetme savrulmalarını kontrol altında tutmak. Yöneticilere ekipleri ile ilgili; Yönetme, Geliştirme ve Kalıcılık Sağlama Raporu Bağlılık ve Kalıcılık Raporu Grup raporları İhtiyaç olan durumlarda çalışanlar ve yöneticiler için; “Duygusal Zekâ Raporu” “Liderlik Raporu” “İşbirliği ve Ekip Raporu” “CRM Raporu” ve “Özel Davranışsal Yetkinlikler Raporu” alınması, eğitim ve gelişimleri için katkı sağlayacaktır. Her türlü ekip ve grupların grup değerlendirmelerinin yapılması ve grup gelişim planlarının oluşturulması.

  • Ahenk Yaratan Lider : İlişkileri Yönetme Sanatı

    Duygusal zekanın dört temel alanı veya kümesi vardır: öz farkındalık, öz yönetim, sosyal farkındalık ve ilişki yönetimi . Bu alanlar birbiriyle yakından ilişkilidir ve dinamik bir yapıya sahiptir; örneğin, bir lider kendi duygularını iyi bilmeden onları etkili bir şekilde yönetemez ve duyguları kontrol dışıysa ilişkilerini de iyi idare edemez. İlişki yönetimi, bu dinamik sistemde önemli bir rol oynar ve liderlerin başkalarının duygularını ustaca ele almasını gerektirir. Liderlik, sadece strateji veya vizyon belirlemekten çok daha fazlasıdır; insanları yönetmek ve onlarla etkili ilişkiler kurmakla ilgilidir . Özellikle günümüzün karmaşık ve hızlı değişen iş ortamında, liderlerin insanlarla sağlam ilişkiler kurma becerisi, organizasyonel başarı için hayati öneme sahiptir. Duygusal zekanın dördüncü temel alanı olan İlişki Yönetimi , liderlerin bu kritik beceriyi nasıl geliştirebileceklerini ele alır. İlişki yönetimi, liderin duygusal zekasını işe koymasını sağlar . Bu beceri, kendini yönetme ve empati gibi diğer EI yeterliliklerinin birleşimiyle kendini gösterir. İlişki yönetimi altında yer alan altı temel yeterlilik şunlardır: İlham Veren Liderlik (Inspirational Leadership) İlham veren liderlik, ikna edici bir vizyon ortaya koyma ve insanları bu vizyonla motive etme  becerisidir. İlham veren liderler, insanları ortak bir misyon etrafında heyecanlandırır ve günlük görevlerin veya üç aylık hedeflerin ötesinde bir amaç duygusu sunarlar. Kendi yol gösterici değerlerinin farkında oldukları için, liderlik ettikleri insanlar için gerçeğin yankısını uyandıran bir vizyonu dile getirebilirler. Bu, çalışanların kendilerini "biz" duygusunun bir parçası hissetmelerini sağlar ve işlerine kimlikleriyle birlikte bağlılık duymalarını sağlar. Vizyoner liderlik tarzının temelini oluşturan bu yeterlilik, organizasyonel iklim üzerinde en güçlü pozitif etkiyi yaratır. Etki (Influence) Etki, ikna edici stratejilerle geniş bir yelpazede taktikler kullanma  becerisidir. Etkili liderler, doğru kişiden onay almak ve bir girişime destek ağları oluşturmak için doğru argümanı bulma gücüne sahiptir. İnsanları ikna etmek, liderlerin kendi gündemlerine hitap ederek ve ortak noktalar bularak yapılır. Bu yetkinlik, özellikle uzaktan yapılan işlerin arttığı bir çağda, ilişki kurmanın her zamankinden daha önemli olduğu bir ortamda  kritik hale gelmiştir. Liderler, çalışanların kendilerini güvende hissetmelerini sağlayarak, eleştirel geri bildirimleri paylaşabilir ve değerli bilgileri çalışanların performansını artırmak için kullanabilirler. Başkalarını Geliştirme (Developing Others) Başkalarını geliştirme, başkalarının yeteneklerini geri bildirim ve rehberlikle destekleme  anlamına gelir. Bu, liderin, yardım ettiği kişilerin hedeflerini, güçlü ve zayıf yönlerini anlayarak onlara gerçek bir ilgi göstermesini içerir. Zamanında ve yapıcı geri bildirim vermek ve doğal bir mentor veya koç olmak bu yeterliliğin temelidir. Araştırmalar, amirlerin, yöneticilerin ve yöneticilerin bu beceriyi kullanmasının, çalışanların gelişiminde, iş tatmininde, terfi fırsatlarında ve düşük devir oranlarında en büyük etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Liderler, düzenli bire bir toplantılar yaparak ve çalışanların güçlü yönlerini vurgulayarak gelişimlerine değer verdiklerini gösterirler. Değişim Katalizörü (Change Catalyst) Değişim katalizörü, değişimi başlatma, yönetme ve yeni bir yöne liderlik etme  becerisidir. Bu yetkinliğe sahip liderler, değişim ihtiyacını tanır, statükoyu sorgular ve yeni düzenin savunuculuğunu yaparlar. Değişimin önündeki pratik engelleri aşmak için yollar bulurlar. Vizyoner liderlik tarzıyla yakından ilişkili olan bu rol, özellikle organizasyonel düzeyde dönüşüm gerektiren durumlarda hayati öneme sahiptir. Çatışma Yönetimi (Conflict Management) Çatışma yönetimi, anlaşmazlıkları çözme  yeteneğidir. Çatışmalar, genellikle yüksek duygu ve düşük güven ortamlarında ortaya çıkar ve bu da çatışma yönetimi konuşmalarını özellikle zorlaştırır. Etkili çatışma yönetimi, bir liderin, anlaşmazlıkları bastırmak yerine, çözmek için adımlar atmasını, insanların birlikte iyi çalışmaya devam etmesini sağlamasını gerektirir. Liderlerin, kendi duygusal zekalarını kullanarak, problem durumlarında öz kontrol egzersizi yapmaları ve böylece takipçilerinin saygısını ve güvenini kazanmaları önemlidir. Empati ve iletişim becerileri , çatışmaları yapıcı bir şekilde ele almada temeldir. Ekip Çalışması ve İş Birliği (Teamwork and Collaboration) Ekip çalışması ve iş birliği, iş birliği yapma ve ekip kurma  becerisidir. Ekip çalışması, liderlik fonksiyonlarını, etkileşim dinamiklerini ve kolektif varlıkların ekip hedefleri doğrultusunda kullanılmasını yansıtır. Duygusal zekaya sahip liderler, başkalarıyla geniş bir çevre içinde uyum sağlama ve ortak zemin bulma yeteneğine sahiptirler. Onlar için hiçbir önemli işin tek başına yapılamayacağı varsayımıyla çalışırlar. Liderler, takımın duygusal durumunu okuyarak ve dikkat, mizah ve empati yoluyla denge yaratarak takım içinde uyumu ve iş birliğini maksimize edebilirler. Güvenin yüksek olduğu bir ortamda, ekip üyeleri farklı görüşlerini bile dile getirmekten çekinmezler, çünkü söylediklerinin kendilerine karşı kullanılmayacağına güvenirler. Sonuç olarak , ilişki yönetimi yeterlilikleri, liderlerin sadece görevleri yerine getirmekle kalmayıp, aynı zamanda organizasyonları içinde pozitif, üretken ve ilham verici bir iklim oluşturmalarını sağlar. Bu beceriler, liderlerin ekiplerine "ev" hissi vermelerine, bağlılık yaratmalarına ve böylece her bireyin ve tüm organizasyonun potansiyelini en üst düzeye çıkarmalarına olanak tanır. Duygusal Zekâ Koçluğu ve Eğitimleri için bize yazın lütfen:   info@anahtaregitim.com Duygusal Zeka Ölçülebilir mi? LİDERLİKTE DUYGUSAL ZEKÂ YAZILARI Duygusal Zekâ: Liderliğin Gizli Gücü Öz Bilinç: Kendini Tanıyan Lider Öz Yönetim: Duyguları Yönetme Sanatı Öz Motivasyon: Liderin İçsel Ateşi Empati: Liderin Gözüyle Ekibi Anlamak Ahenk Yaratan Lider - İlişkileri Yönetme Sanatı KAYNAKLAR: Goleman, D. (1999). Working with emotional intelligence . Bantam Books. Goleman, D. (2015). Transform: Habits of superior managers  [Leadership: A Master Class serisi] Goleman, D., George, B., Fernández-Aráoz, C., & Warren. (2015). Grow: Identifying and fostering talent  [Leadership: A Master Class, Vol. 1 serisi] Goleman, D., Boyatzis, R., & McKee, A. (2001). Primal leadership: Realizing the power of emotional intelligence . Jossey-Bass. Sharma, T., & Sehrawat, A. (2014). Emotional intelligence, leadership and conflict management . LAP LAMBERT Academic.

  • Havacılıkta Normların Sapması ve Uçuş Emniyeti

    Normların sapması, bir kuruluş içindeki mühendislerin ve yöneticilerin, ortada bir sorun olduğuna dair sürekli kanıtlarla karşılaştıklarında bile, durumu yanlış bir şekilde normal olarak tanımlamaları  sürecini ifade eden bir terimdir. Bu, bir iş grubunun veya kuruluşun, zamanla teknik sapmaları veya kabul edilemez riskleri, rutin işleyişlerinin normal ve beklenen bir parçası  olarak görmeye başlaması anlamına gelir. Bu süreç, dışarıdan gözlemcilerin felaket sonrası deviant (normdan sapmış) olarak tanımladığı eylemlerin, o eylemler gerçekleştiği sırada kuruluş içindeki kişiler tarafından kabul edilebilir ve normal olarak tanımlanmasını  içerir. Normların sapması kavramı, özellikle Diane Vaughan'ın Challenger Uzay Mekiği Kazası üzerine yaptığı çalışmalarda derinlemesine incelenmiştir. (Vaughan, 1996) Vaughan'a göre, hatalar sosyal olarak organize edilir ve sistematik olarak üretilir . Challenger felaketinin kökenleri, bireylerin veya kuruluşun dışındaki olağanüstü durumlarda değil, kuruluş yaşamının rutin ve kanıksanmış yönlerinde yatmaktadır. Bu durum, "görme biçiminin aynı zamanda görmeme biçimi" olduğu bir "bakış açısı" yaratmıştır. Normların Sapmasına Katkıda Bulunan Faktörler Vaughan, normların sapmasını açıklayan üç ana faktör belirlemiştir: iş grubu kültürünün üretimi , üretim kültürü  ve yapısal gizlilik . Bu faktörler bir araya gelerek, anormal durumların artan sıklığına ve ciddiyetine rağmen, risk algısının resmi ve kolektif olarak normalleşmesine  yol açar. İş Grubu Kültürünün Üretimi: Bir iş grubunun, kendi deneyimleri ve etkileşimleri yoluyla ortak anlamlar, normlar ve inançlar geliştirmesi sürecidir. Bu kültür, teknik sapmaların nasıl yorumlandığını ve tanımlandığını şekillendirir. Örneğin, Challenger örneğinde, SRB (Katı Roket İtici) çalışma grubu, eklemdeki teknik sapmayı kendi kültürleri içinde normalleştirmiştir. Üretim Kültürü: İş grubu karar alma süreçlerini meşrulaştıran, daha geniş bir çevresel etkenler bütünüdür. Bu, havacılık endüstrisi, mühendislik mesleği ve kuruluşun kendi norm ve inançlarını içerir. Rekabet ve kaynak kısıtlılığı gibi kurumsal tarihsel faktörler, bu kültürün bir parçası olarak normların sapmasına katkıda bulunabilir. Belirli sosyal ilişkiler ve eylemlerin kanıksanmış kabul edilmesini sağlayan kurumsal inanç sistemleri, seçimleri kısıtlar. Yapısal Gizlilik (Structural Secrecy): Bilgi akış kalıpları, kuruluş yapısı ve düzenleyici ilişkilerin yapısı gibi faktörlerin, riskin ciddiyetini gizleyerek normların sapmasını pekiştirmesidir. Bilgi nasıl gönderilip alındığı, bilginin özellikleri ve nasıl yorumlandığı, karar alma süreçlerini etkiler. NASA kültüründe, risk hakkındaki konuşmalar teknik, kişisel olmayan ve bürokratik bir dile (kısaltmalar, mühendislik terimleri, prosedürel referanslar) sahipti, bu da potansiyel tehlike sinyallerini göndermeyi zorlaştırıyordu. "Anomali," "tehlike," "kabul edilebilir risk" gibi kelimeler rutin hale gelmişti. Bilginin hiyerarşi boyunca filtrelenmesi, üst yönetimdeki risk değerlendirmesinin alt seviyelerdeki iş grubunun vardığı sonuçları yansıtmasına neden oluyordu, ancak grubun teknolojideki "uygunsuzluk" hakkındaki farkındalığı bu değerlendirmeye yansımıyordu. Bu ana faktörlerin yanı sıra, artçıllık (incrementalism) , emsal (precedent) , kanıksanmış varsayımlar  ve kurallara/normlara uygunluk (conformity)  gibi süreçler de normların sapmasının ortaya çıkmasına katkıda bulunur. Küçük, görünüşte önemsiz sapmalar zamanla birikerek normların kabul edilebilir sınırlarını yavaş yavaş genişletir. Havacılıkta Normların Sapması Karlene Petitt 'in çalışmaları (Petitt, 2020), normların sapması kavramını doğrudan uçuş emniyeti alanına taşımaktadır. Petitt'e göre, normların sapması terimi başlangıçta standart işletme prosedürlerine uymayan pilotları tanımlamak için kullanılıyordu ve bu tür davranışlar zamanla norm haline gelebiliyordu. Bu pilotlar, davranışlarının sapmış olduğunu fark etmiyorlardı çünkü bu davranış kuruluş içinde normalleşmişti. Ancak modern havacılıkta, otomatik pilot sistemleri gibi teknolojiler ve otomatik raporlama mekanizmaları sayesinde, "başına buyruk" pilotların düzenlemelere aykırı davranışları otomatik olarak raporlandığı için bu tür deviant davranışların tespiti daha kolay hale gelmiştir. Petitt'e göre, günümüzde normların sapması daha çok kurumsal ofislere kaymış  ve negatif bir emniyet kültürü  şeklinde kendini göstermektedir. Bu bağlamda normların sapması şu şekilde açıklanabilir: Bir kuruluşun kültürünün ve ilgili davranışsal normlarının FAA (Federal Havacılık İdaresi) gerekliliklerini ihlal etmesi . Pilotları yazılı politikalara aykırı davranmaya teşvik etmesi . İşletmecilerin, pilotların yetersiz bilgiye sahip olduğunu, anlamalarının eksik olduğunu ve manuel uçuş becerilerini kaybettiklerini bilmelerine rağmen eğitim yöntemlerini iyileştirmemeleri . Çalışanlar FAA'in "gördüğün bir şeyi söyle" ("see something say something") zorunluluğuna uyarak güvenlik sorunlarını bildirdiklerinde, yönetimin misilleme yapabilmesi . Petitt'in araştırması bulguları, mevcut eğitim yaklaşımlarının ve kurumsal kültürün pilotların manuel uçuş gibi kritik becerileri sürdürme istekliliği üzerindeki karmaşık etkilerine işaret etmektedir. Pilot Anlayışı ve Manuel Uçuş: Araştırmanın sonuçlarına göre, pilot anlayışı , bir pilotun uçağı manuel olarak uçurma istekliliği üzerindeki en belirgin olumlu etkiye  sahip faktördür. Pilotların uçak sistemlerini ve operasyonel prosedürlerini derinlemesine anlamaları, otomatik sistemler olmadan veya arıza durumlarında uçağı güvenle yönetme yeteneklerine olan güvenlerini artırır. Otomatik sistemlerin işleyişini anlayan pilotlar, ne zaman otomasyonu kullanacakları ve ne zaman manuel kontrole geçecekleri konusunda daha bilinçli kararlar verebilirler. Tam tersine, uçak sistemlerini anlamayan pilotlar, uçağın kendi kendine "işini yapmasına" izin vermeyi tercih edebilirler. Air France Flight 447 ve Air Transat Flight 236 gibi kazalar, pilotların sistem anlayışı eksikliğinin kritik durumlarla başa çıkamamasına yol açabileceğini gösteren çarpıcı örneklerdir. Bu nedenle, anlayış, manuel uçuş kararında temel bir faktördür. Havacılık Tutkusu ve Manuel Uçuş: Havacılığa yönelik tutku (iş dışındaki ilgili aktivitelerle gösterilen tutku türü gibi), pilotların manuel uçma istekliliğini olumlu  yönde etkileyen bir diğer önemli faktördür. Harmonious passion (uyumlu tutku) olarak tanımlanan bu durum, pilotun kişisel kimliğinin bir parçası haline gelir ve performansı artırma arzusu yaratır. Tutkulu pilotlar, genellikle ek öğrenme ve pratik yapma konusunda daha motive olurlar, bu da manuel uçuş becerilerini korumalarına veya geliştirmelerine yardımcı olabilir. Kaynakta adı geçmeyen pilotlardan biri, eski nesil kaptanların otomasyon seviyelerini düşürme konusundaki çekingenliklerinin olmadığını ve kendisinin de zamanla bu pilotlardan biri olduğunu belirtmiştir. Bu, kişisel tutkunun manuel uçuşa yönelik davranışları etkileyebileceğini desteklemektedir. Pilot Eğitimi ve Manuel Uçuş: Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri, pilot eğitiminin  pilotların manuel uçuş istekliliği üzerinde negatif  bir etkiye sahip olduğunun tespit edilmesidir. Geleneksel sınıf eğitimlerinin yerini evde kendi kendine çalışma programlarının alması, ezberlemeye (rote memorization) dayalı değerlendirme yöntemleri ve otomatik sistemlere aşırı vurgu yapan eğitim müfredatları, pilotların sistemleri derinlemesine anlamalarını ve manuel uçuş becerilerini geliştirmelerini engellemektedir. Birçok pilot, şirket politikaları nedeniyle manuel uçuş pratiği yapmalarına izin verilmediğini veya bunun teşvik edilmediğini belirtmiştir. Ayrıca, eğitimin genellikle "check-the-box" (kutucuk doldurma) yaklaşımına odaklanması ve geri bildirimin yetersiz olması, öğrenmenin kalitesini düşürmektedir. Bu durum, pilotların manuel uçuş becerilerinin azalmasına ve otomasyon olmadan uçağı yönetme konusunda güven eksikliği  yaşamalarına yol açmaktadır. Pilotların %61'i manuel uçuşun kendilerini daha fazla riske maruz bıraktığına inanmaktadır, bu da pratik eksikliğinden kaynaklanan beceri kaybıyla açıklanabilir. Güvenlik Kültürü ve Manuel Uçuş / Eğitim İlişkisi: Güvenlik kültürü, doğrudan manuel uçuş istekliliği üzerinde küçük bir pozitif etkiye sahip olmakla birlikte, araştırmanın daha derin analizleri, güvenlik kültürünün pilot eğitimi üzerindeki pozitif etkiyi negatif olarak etkilediğini  ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, güvenlik kültürü, pilot eğitiminin manuel uçuşu teşvik etme potansiyelini ortadan kaldırmaktadır. Güvenlik kültürü, bir organizasyonun temelini oluşturur ve çalışanların davranışlarını, değerlerini ve inançlarını belirler. Araştırma, havayollarının çoğunda negatif bir güvenlik kültürü olduğunu göstermektedir. Bu negatif kültür; raporlama eksikliği (%34), liderliğin eğitim uzmanlığına inançsızlık (%41), öğrenme kültürünün zayıflığı (çalışan önerilerinin dikkate alınmayacağına inanç %54) ve "sessiz kalmanın en iyisi olduğuna" inanç (%54) gibi unsurlarla karakterize edilir. Bu tür bir kültürde, manuel uçuşu engelleyen veya caydıran yazılı olmayan politikalar (%69) yaygınlaşmaktadır. Yönetimin pilotlara karşı korku veya cezalandırma kültürü (%77, 79, 80), pilotların SOP'lardan sapma veya otomasyonu devre dışı bırakma konusundaki istekliliğini azaltmaktadır. Sonuç olarak, havayolu kültürü pilot eğitimini etkilemekte ve bu da pilotların manuel uçuş istekliliğini ortadan kaldırmaktadır. Güvenlik kültürü, pilot eğitimini en fazla etkileyen faktördür , bu nedenle pilotların öğrenme ve uçaklarını işletme biçimleri üzerindeki temel belirleyicidir. SMS (Safety Management System - Güvenlik Yönetim Sistemi) için pozitif bir güvenlik kültürü gerekli olmasına rağmen, araştırmanın sonuçları birçok organizasyonun SMS'i destekleyecek bir güvenlik kültürüne sahip olmadığını ve bu nedenle SMS'in etkili olamayacağını göstermektedir. Bu bulgular, havacılık sektöründe yaşanan kazaların ve olayların tek nedeninin pilot hatası olmadığını, bunun yerine kurumsal kültürün, eğitim metodolojilerinin ve otomasyon bağımlılığının  bir zincirleme reaksiyonunun sonucu olabileceğini vurgulamaktadır. Pilotların uçakları anlama seviyeleri ve manuel uçuş becerileri, eğitim ve güvenlik kültürü tarafından şekillendirilmektedir. Uçuş Emniyeti Açısından Sonuçları Normların sapması, doğrudan uçuş emniyeti için bir tehdit oluşturur. Vaughan'ın analizinde olduğu gibi, teknik sapmaların normalleştirilmesi, hata, kaza ve felaketlere  yol açabilir. Havacılık bağlamında: FAA gerekliliklerinin veya yazılı politikaların ihlal edilmesinin normalleşmesi, operasyonel güvenlik standartlarının düşmesine neden olabilir. Pilotların bilgi, anlayış ve manuel becerilerdeki eksikliklerin giderilememesi, beklenmedik durumlarda veya otomasyon arızalarında pilotların uçağı güvenli bir şekilde yönetme yeteneğini azaltabilir. Güvenlik sorunlarını bildiren çalışanlara karşı misilleme yapılması, güvenlik raporlama sistemlerinin etkinliğini baltalar  ve kuruluşun potansiyel tehlikelerden zamanında haberdar olmasını engeller. Bu, "yapısal gizlilik" unsurlarıyla paralellik gösterir. Negatif bir güvenlik kültürü, güvenlik risklerinin doğru değerlendirilmesini ve yönetilmesini engelleyebilir . Sorunun Ele Alınması Normların sapmasının havacılık emniyetine yönelik tehdidiyle mücadele etmek, çok yönlü bir yaklaşım gerektirir: Güçlü ve Pozitif Güvenlik Kültürü: Kuruluş kültürünün FAA gerekliliklerine uygunluğu teşvik etmesi ve güvenlik endişelerinin açıkça dile getirilmesini desteklemesi esastır. Güvenlik Yönetim Sistemi (SMS) unsurları - politika, risk yönetimi, güvenlik güvencesi ve güvenlik tanıtımı - proaktif bir güvenlik stratejisi için kritik öneme sahiptir. Kaliteli Eğitim ve Becerilerin Korunması: Pilotların sadece bilgiyi ezberlemesini değil, aynı zamanda anlamasını ve manuel uçuş gibi kritik becerileri sürdürmesini sağlayan etkili eğitim yöntemleri geliştirilmelidir. Eğitim programlarının etkinliğinin sürekli değerlendirilmesi önemlidir. Şeffaf Bilgi Akışı ve Raporlama: Güvenlik endişelerinin tüm seviyelerde açıkça iletildiği ve misilleme korkusu olmadan raporlandığı bir ortam teşvik edilmelidir. Yapısal gizliliği azaltacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Sonuç olarak, normların sapması, teknik sistemlerdeki küçük sapmaların zamanla kanıksanmasıyla başlayan ve havacılık bağlamında kuruluş kültürü ve yönetimsel süreçlere yansıyan sinsi bir süreçtir. Bu durum, operasyonel güvenlik standartlarının düşmesine, pilotların becerilerinin aşınmasına ve güvenlik raporlama sistemlerinin etkinliğini kaybetmesine yol açarak uçuş emniyeti için ciddi riskler yaratır. Bu tehditle başa çıkmak için, güçlü bir güvenlik kültürü, sürekli iyileştirme odaklı eğitim ve şeffaf iletişim kanalları hayati önem taşımaktadır. İş Hayatında Sapmanın Normalleşmesi Kaynaklar: Petitt, K. (2020) Normalization of Deviance: A Threat to Aviation Safety, Jet Star Publishing Vaughan, D. (1996). The Challenger Launch Decision: Risky Technology, Culture, and Deviance at NASA.  University of Chicago Press.

  • Sapmanın Normalleşmesinin Uçuş Emniyetine Tehdidi: Eğitimde Odaklanılması Gereken Konular

    Karlene Petitt 'in " Normalization of Deviance, a threat to Aviation Safety" başlıklı araştırma kitabı, havacılıkta "Sapmanın Normalleşmesi" olarak bilinen kritik bir kavramı mercek altına almaktadır. Bu kavram, başlangıçta standart operasyonel prosedürlere uymayan pilotları tanımlarken kullanılıyordu; ancak günümüzde bu davranışın, şirketlerin kurumsal ofislerine kaydığı ve Federal Havacılık İdaresi (FAA) gerekliliklerini ihlal eden, negatif bir uçuş emniyeti kültürü biçimini aldığı tespit edilmiştir . Bu durum, yönetimin uçuş emniyeti endişelerini bildiren çalışanlara misilleme yapmasının bir yönetim tarzı haline geldiğini bile açıklayabilir. Araştırma, havacılık kazalarının asla tek bir nedene bağlı olmadığını, ancak bir olay zincirinin sonucu olduğunu vurgulamaktadır. Son dönemdeki Lion Air Flight 602 (2018), Ethiopian Flight 302 (2019) ve Atlas Air Flight 3591 (2019) gibi kazalar ile Air France Flight 447 kazası (2009), uçuş emniyeti kültüründeki, raporlama kültüründeki, pilot eğitimindeki ve anlayış eksikliğindeki başarısızlıkların bir sonucu olarak gösterilmiştir. Bu tehlikeli eğilimi ortadan kaldırmak ve havacılıkta uçuş emniyetini artırmak için eğitim programlarında köklü değişiklikler yapılması gerekmektedir. Mevcut Havacılık Eğitimindeki Temel Sorunlar: Pilotlardan araştırma kapsamında gelen anonim geri bildirimler ve araştırma bulguları, havacılık eğitiminde ciddi ve sistemik sorunlar olduğunu ortaya koymaktadır: Manuel Uçuş Becerilerinin Kaybı ve Otomasyona Bağımlılık : Birçok pilot, manuel uçuş becerilerinin zamanla köreldiğini  ve otomatik pilot veya otomatik itki sistemleri olmadan uçağı düz ve dengede tutma yeteneğinden yoksun olduğunu belirtmektedir. Şirket politikaları veya kişisel güvensizlikler nedeniyle manuel uçuştan kaçınıldığı ifade edilmiştir. Otomasyonun "daha güvenli" olduğu algısı yaygın olsa da, pilotlar arıza durumlarında deneyimsiz pilotlar için "iki kat daha tehlikeli" olabileceğini belirtmektedir. Asiana Flight 214 kazasında olduğu gibi, pilotlar ileri otomasyonlu bir uçakta manuel uçuş becerilerinin eksikliği nedeniyle bir kazayı önleyememiştir. Yetersiz Sistem Anlayışı ve Ezbere Dayalı Eğitim : Pilotlar, uçak sistemlerini yeterince anlamadıklarını  ve eğitimin "ezbere dayalı" olduğunu, "gerçekten ne bildiklerinden emin olmadıklarını" dile getirmektedir. Yeni nesil pilotların, uçaklarının nasıl çalıştığı hakkında "hiçbir şey anlamayacağı" ve bunun can kaybına yol açabileceği endişesi dile getirilmiştir. 2011 yılında yapılan bir araştırma, Atlas Havayolları'ndaki pilotların üçte ikisinin eğitim sonrası dahi %80'in altında bilgi düzeyine sahip olduğunu ve mod farkındalığı konusunda yetersizlikler yaşadığını göstermiştir. Bu yetersizlik, Atlas Air Flight 3591 kazasında pilotların mod değişimini fark edememesi ve uçağı manuel olarak kontrol edememesiyle doğrudan ilişkilendirilmiştir. Yanlış Değerlendirme Yöntemleri ve Geri Bildirim Eksikliği : Geleneksel sözlü sınavların yerini elektronik testlerin alması, pilotların sistemleri anlama düzeyini tam olarak değerlendirememektedir. Araştırma sonuçları, ankete katılan pilotların %43'ünün ezberleme tekniklerini kullandığını, %62'sinin 30 dakika veya daha kısa brifing aldığını ve %85'inin video kaydı yapılmadığını ortaya koymuştur. Geri bildirimin eksikliği ve simülatör seanslarındaki tekrarlama fırsatlarının yetersizliği, öğrenmeyi olumsuz etkilemektedir. Advanced Qualification Program (AQP) altında havayolu şirketleri, eğitim sürelerini azaltarak ekonomik fayda sağlamıştır, ancak bu durum binlerce uçuş emniyeti raporuyla ilişkilendirilmiştir. Olumsuz Uçuş Emniyeti Kültürü ve Bilgi Paylaşımı Eksikliği : Şirketlerin "kısa vadeli istatistiklere odaklandığı" ve otomasyonu kapatmayı engellediği belirtilmiştir. Pilotlar, "havacılık dışı personelin yönettiği" kurumsal kültürü eleştirmiş ve kendilerine "otobüs şoförü gibi davranıldığını" ifade etmişlerdir. Çin gibi ülkelerdeki cezalandırıcı bir kültürün , pilotları uçuş emniyeti sapmalarını bildirmekten alıkoyduğu aktarılmıştır. Pilotların %54'ünün kariyerlerinde "sessiz kalmanın ve dalgalanma yaratmamanın" en iyisi olduğuna inandığı veya emin olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu durum, uçuş emniyeti endişelerinin dile getirilmesini engelleyerek sapmaların normalleşmesine yol açmaktadır. Sapmanın Normalleşmesini Ortadan Kaldırmak İçin Eğitime Odaklanılması Gereken Konular: Petitt'in araştırması, pilot anlayışının manuel uçuş istekliliği üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu ve pilot eğitiminin pilot anlayışı üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu  ortaya koymuştur. Ayrıca, uçuş emniyeti kültürünün pilot eğitimi üzerinde açık ara en büyük etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgular ışığında, eğitimin iyileştirilmesi için aşağıdaki konulara odaklanılmalıdır: Pilot Anlayışını Derinleştirmeye Odaklanma : Eğitimler, sadece prosedürleri ezberlemeye değil, sistemlerin nasıl çalıştığını, neden belirli prosedürlerin uygulandığını ve uçağın operasyonel mantığını anlamaya  odaklanmalıdır. Pilotların beklenmedik durumlarda bilgi ve becerilerini esnek bir şekilde uygulayabilmelerini sağlayan adaptif uzmanlık  (adaptive expertise) teşvik edilmelidir. Ezbere dayalı bilgi, yeni deneyimlerde yetersiz kalmaktadır. Sözlü sınavlar gibi bilgi düzeyini gerçekten ölçebilen yöntemler  yeniden standart hale getirilmeli veya mevcut elektronik testlerin anlama düzeyini ölçebilecek şekilde geliştirilmesi sağlanmalıdır. Manuel Uçuş Becerilerini Geliştirme ve Teşvik Etme : Pilotlara, otomasyon sistemlerini kullanmadan uçağı manuel olarak uçurma fırsatları  artırılmalı ve bu becerilerin düzenli olarak pratik edilmesi sağlanmalıdır. Şirketler, manuel uçuşa yönelik yazılı ve yazısız engelleri kaldırmalı  ve pilotları bu becerileri sürdürmeye teşvik etmelidir. Bir pilot, "Autopilot kapalı demek, autothrust kapalı demektir şirketimde. Duruma göre manuel uçuş genellikle izin verilir ve çok değerlidir," derken [Anonim Pilot Yorumu] başka bir pilot, "Şirketim otomasyonu aşırı derecede kullanmayı tercih ediyor ve SOP'nin aşırı kullanımına göre eğitim veriyor! MANUEL UÇUŞ YOK!" diye belirtmektedir [Anonim Pilot Yorumu]. Bu ve benzeri farklılıklar ele alınmalıdır. Pilotların manuel uçuştaki kendilerine olan güvenlerini artıracak  eğitimler tasarlanmalıdır, çünkü özgüven eksikliği isteksizliği pekiştirmektedir. Uçuş Emniyeti Kültürünü İyileştirme ve Bilgi Paylaşımını Teşvik Etme : Şirketler, cezalandırıcı kültür yerine, uçuş emniyeti endişelerinin serbestçe raporlanabildiği ve ödüllendirildiği bir "adil kültür" ve "raporlama kültürü"  oluşturmalıdır. Araştırmaya katılan pilotların sadece %34'ü eğitim programlarını eleştireceğini belirtmiştir. Yönetimin, uçuş emniyeti konusunda bilgi sahibi olması ve bu bilgiyi çalışanlarla paylaşması  esastır. Bilgi paylaşımındaki eksiklikler, American Airlines Flight 587 ve Air France Flight 447 gibi kazalara yol açmıştır. Ankete katılanların %41'i eğitim geliştiren yönetim ekibinin öğrenme konusunda uzmanlığı olduğundan emin değildir. Çalışanların önerilerinin dikkate alındığı bir "öğrenme kültürü"  geliştirilmelidir. Pilotların %54'ü önerilerinin dikkate alınacağından emin değildir. FAA ve diğer düzenleyici kurumlar , şirket politikaları ile fiili operasyonel uygulamalar arasındaki çelişkileri denetlemeli ve yaptırım uygulamalıdır. Eğitim Metodolojilerini Yeniden Yapılandırma : Eğitim programları, pilotların tekrar, geri bildirim ve yansıma yoluyla öğrendiği bilimsel prensiplere  dayanmalıdır. Simülatör seansları, daha kısa ve yoğun içerikli olmalı , böylece pilotların bilişsel yorgunluğu azalır ve öğrenme verimliliği artar. Video kaydı ve öz değerlendirme (self-assessment)  gibi araçlar, brifing süreçlerine entegre edilerek öğrenme ve performans geri bildirimi iyileştirilmelidir. Konu uzmanı eğitmenlerin  eğitimin geliştirilmesi ve uygulanmasında aktif rol alması sağlanmalıdır. Ankete katılan pilotların %50'si eğitimde doğru mürettebat tamamlayıcılığına sahip olmadığını bildirmiştir. Yorgunluk ve Stres Faktörlerinin Yönetimi : Pilotlar, yorgunluğun ve şirket baskılarının manuel uçuş kararlarını etkileyen ciddi sorunlar  olduğunu belirtmişlerdir. Bir pilotun belirttiği gibi, "yorulmuş bir pilot büyük olasılıkla otomasyonu kullanacaktır" [Anonim Pilot Yorumu]. Eğitim programları bu faktörleri ele almalı ve pilotların güvenli karar verme yeteneklerini korumalarına yardımcı olmalıdır. Sonuç: Karlene Petitt'in araştırması, pilotların uçuş becerisi kaybı ve sistemleri anlama eksikliğinin, havacılık uçuş emniyetini tehdit eden kazaların temelinde yatan negatif uçuş emniyeti kültürü ve yetersiz eğitimden kaynaklandığını  istatistiksel olarak kanıtlamıştır. FAA ve endüstri liderlerinin sorunları yıllardır bilmesine rağmen, bu sorunlara yönelik düzeltici eylemlerin yetersiz kaldığı  veya tam tersi etki yarattığı görülmüştür. Pilotlar, "sistem yöneticileri" haline geldiklerini ve "gerçek uçma becerilerinin" kaybolduğunu açıkça ifade etmektedirler. Bu durum, Atlas Air Flight 3591 kazasında olduğu gibi, pilotların hatalı bir sistemin ne yaptığını anlayamaması ve uçağı manuel olarak kontrol edememesiyle sonuçlanmıştır. Özetle, "Sapmanın Normalleşmesi" ile mücadele etmek, eğitim yaklaşımlarını temelden değiştirmeyi, uçuş emniyeti kültürünü güçlendirmeyi ve düzenleyici kurumların daha etkin denetim sağlamasını gerektirmektedir . Bu, sadece pilotların değil, tüm havacılık sisteminin uçuş emniyeti için kritik bir adımdır. Araştırma, çözümlerin pilotları suçlamaktan öte, sistemik başarısızlıklara odaklanmakta olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Kaynaklar: Petitt, K. (2020) Normalization of Deviance: A Threat to Aviation Safety,  Jet Star Publishing Vaughan, D. (1996). The Challenger Launch Decision: Risky Technology, Culture, and Deviance at NASA.  University of Chicago Press. İş Hayatında Sapmanın Normalleşmesi Normalization of Deviance (Sapmanın Normalleşmesi) , Diane Vaughan tarafından 1980'lerde NASA Challenger Sapmanın normalleşmesi, sürekli ve sistematik bir şekilde emniyet kurallarından sapmanın, örgüt içinde Küçük Risk Algısı:  Sapmanın sonuçları hemen ortaya çıkmaz, bu nedenle risk algısı düşer. Sapma:  Pilotların manuel uçuş pratiği yapma sıklığı azalır, beceriler kaybolur. /güvenlik farkındalığını teşvik etmek ve sapma bildirimlerini teşvik etmek. Havacılıkta Normların Sapması ve Uçuş Emniyeti Bu, bir iş grubunun veya kuruluşun, zamanla teknik sapmaları veya kabul edilemez riskleri, rutin işleyişlerinin Normların Sapmasına Katkıda Bulunan Faktörler Vaughan, normların sapmasını açıklayan üç ana faktör belirlemiştir Bu kültür, teknik sapmaların nasıl yorumlandığını ve tanımlandığını şekillendirir. Sapmanın Normalleşmesi - Boeing Max Kazaları Boeing Max kazaları (Lion Air Flight 602 ve Ethiopian Flight 302), araştırmada havacılık emniyetindeki mevcut sorunların ve pilot eğitimindeki eksikliklerin felaketle sonuçlanan somut örnekleri  olarak ele alınmaktadır. Sapmanın Normalleşmesi - Air France 447 Air France 447 kazası, araştırmada havacılık emniyetindeki temel sorunların ve bu sorunların potansiyel olarak nasıl felaketle sonuçlanabileceğinin önemli bir örneği  olarak gösterilmektedir. Sapmanın Normalleşmesi - Pilot Anonim Geri Bildirimleri Çin'deki gibi cezalandırıcı bir kültürün , pilotları güvenlik sapmalarını bildirmekten alıkoyduğu ve bu yüzden pilotların sapmaları bildirmek yerine otomasyonu tam olarak kullanmayı tercih ettikleri aktarılmıştır Sapmanın Normalleşmesi - American Airlines Flight 587 Can kaybıyla sonuçlanan örneklerinden biri. Sapmanın Normalleşmesinin Uçuş Emniyetine Tehdidi: Eğitimde Odaklanılması Gereken Konular İş Hayatında Sapmanın Normalleşmesi Normalization of Deviance (Sapmanın Normalleşmesi) , Diane Vaughan kurallarından sapmanın, örgüt içinde Küçük Risk Algısı:  Sapmanın sonuçları hemen ortaya çıkmaz, bu Sapma:  Pilotların manuel uçuş pratiği yapma sıklığı azalır, beceriler kaybolur. Havacılıkta Normların Sapması ve Uçuş Emniyeti Bu, bir iş grubunun veya kuruluşun, zamanla teknik sapmaları veya kabul edilemez riskleri, rutin işleyişlerinin Normların Sapmasına Katkıda Bulunan Faktörler Vaughan, normların sapmasını açıklayan üç ana faktör belirlemiştir Bu kültür, teknik sapmaların nasıl yorumlandığını ve tanımlandığını şekillendirir. Küçük, görünüşte Konu ile ilgili kısa bir Podcast

  • İş Hayatında Sapmanın Normalleşmesi

    Normalization of Deviance (Sapmanın Normalleşmesi) , Diane Vaughan tarafından 1980'lerde NASA Challenger kazası sonrasında kavramsallaştırılan bir terimdir. Bu kavram, bir organizasyonda standart prosedürlerden veya emniyet normlarından kasıtlı ya da farkında olmadan sapmaların zamanla kabul edilebilir hale gelmesi sürecini ifade eder. Başlangıçta, bu sapmalar küçük veya önemsiz görülebilir; ancak tekrarlandıkça ve sonuçları doğrudan gözlemlenmediğinde, bu davranışlar örgütsel bir norm haline gelebilir. Sapmanın normalleşmesi, sürekli ve sistematik bir şekilde emniyet kurallarından sapmanın, örgüt içinde rutinleşmesi ve kabul görmesi sürecidir . Bu durum, bireylerin veya organizasyonun, standartları ve prosedürleri ihlal ederken sonuçların hemen fark edilmediği durumlarda, bu ihlalleri zamanla standart bir uygulama olarak görmeye başlamasıyla ortaya çıkar. Özellikler: Görmezden Gelme veya Göz Ardı Etme:  Standartlardan sapma küçük olduğu sürece, organizasyonda fark edilmez veya önemsenmez. Küçük Başlangıç:  İlk sapmalar genellikle küçük çaplıdır ve gözle görülür bir zarara neden olmaz. Rutinleşme:  Sapma tekrarlandıkça, örgüt içinde "normal" bir davranış olarak kabul edilir. Küçük Risk Algısı:  Sapmanın sonuçları hemen ortaya çıkmaz, bu nedenle risk algısı düşer. Kültürel Kabul:  Sapma, organizasyonun kültürü içinde yer eder ve sorgulanmadan uygulanır hale gelir. Örnekler: - Havacılık Örneği: Pilotların Eğitim Eksiklikleri Durum:  Bir havayolu şirketi, maliyetleri düşürmek için pilot eğitimlerini kısaltır. İlk başta, bu eğitim kısaltmaları ufak çaplıdır ve sorun yaratmaz. Sapma:  Pilotların bazı sistem arızalarını veya manuel uçuş gerektiren durumları yönetme becerileri zayıflar. Sonuç:  Bu eksiklikler kısa vadede fark edilmez. Ancak, bir kriz anında pilotların yetersizliği, bir kaza ile sonuçlanabilir (örneğin, Air France Flight 447 kazası). - Sağlık Sektörü Örneği: Hijyen Protokollerinden Sapma Durum:  Bir hastanede sağlık çalışanları, yoğunluk nedeniyle el yıkama prosedürünü hızlandırır veya atlar. Sapma:  İlk başta bu ihlal küçük enfeksiyonlara neden olabilir, ancak bu durum fark edilmez veya rapor edilmez. Sonuç:  Bu davranış zamanla norm haline gelir ve hastane enfeksiyon oranlarında ciddi bir artışa neden olabilir. - Havacılıkta Manuel Uçuş Eksikliği Durum:  Havayolu politikaları, pilotlardan otomasyonu mümkün olduğunca kullanmalarını ister. Manuel uçuşlar nadiren teşvik edilir. Sapma:  Pilotların manuel uçuş pratiği yapma sıklığı azalır, beceriler kaybolur. Sonuç:  Manuel kontrol gerektiren bir durumda (örneğin, otomasyon arızası), pilotlar yeterince hızlı veya doğru tepki veremez. Sapmanın Normalleşmesini Önleme Stratejileri Kapsamlı Emniyet Kültürü Geliştirme:  Tüm seviyelerde emniyet/güvenlik farkındalığını teşvik etmek ve sapma bildirimlerini teşvik etmek. Eğitim ve Denetim:  Eğitimlerin sürekli gözden geçirilmesi ve çalışanların standart prosedürlere uymasını sağlamak. Şeffaflık ve Raporlama:  Tüm olayların ve ihlallerin raporlanabilir bir şekilde kayıt altına alınması. Yönetimden Örnek Olma:  Liderlerin prosedürlere sıkı sıkıya bağlı olması ve çalışanları da buna teşvik etmesi. Normalization of Deviance , küçük bir sapmanın uzun vadede büyük bir felakete dönüşebileceği gerçeğini hatırlatır. Bu nedenle, organizasyonlar emniyet/güvenlik standartlarını sıkı bir şekilde uygulamalı ve bu tür davranışların yayılmasını engellemelidir. KAYNAK Vaughan, D. (1996). The Challenger launch decision: Risky technology, culture, and deviance at NASA.  University of Chicago Press.

  • Sapmanın Normalleşmesi - Pilot Anonim Geri Bildirimleri

    Karlene Petitt'in araştırmasında, havacılık emniyetiyle ilgili önemli sorunları ve bu sorunların potansiyel sonuçlarını vurgulayan, pilotlardan gelen çok sayıda anonim geri bildirim bulunmaktadır. Bu geri bildirimler, araştırma bulgularını desteklemekte ve sektördeki derinlemesine sorunlara ışık tutmaktadır. Konuyla ilgili önemli anonim pilot geri bildirimleri şunlardır: Manuel Uçuş Becerilerinin Kaybı ve Otomasyona Bağımlılık : Birçok pilot, manuel uçuş becerilerinin zamanla köreldiğini  ve artık pek çok kişinin otomatik pilot, otomatik itki ve uçuş direktörleri olmadan uçağı düz ve dengede tutma yeteneğinden yoksun olduğunu belirtmektedir. Pilotlar, şirket politikaları veya kendi güvensizlikleri nedeniyle manuel uçuş yapmaktan çekindiklerini ifade etmektedirler. Hatta bazı şirketlerin, pilotların otomasyonu ayırmasını "şiddetle reddettiği" ve bunun güvenlik için "olumsuz bir etki" yarattığı belirtilmiştir. Bazı pilotlar, uçağın manuel olarak uçmak için tasarlanmadığının söylendiğini aktarmışlardır. Sistem Anlayışı ve Eğitim Yetersizlikleri : Pilotlar, uçak sistemlerini yeterince anlamadıklarını  ve eğitimin "ezbere dayalı" olduğunu, "gerçekten ne bildiklerinden emin olmadıklarını" dile getirmektedirler. Özellikle yeni nesil pilotların, uçaklarının nasıl çalıştığı hakkında "hiçbir şey anlamayacağı" ve bunun can kaybına yol açabileceği endişesi dile getirilmiştir. Otomasyonun karmaşıklığına rağmen, pilotlar eğitimde bu sistemlerin nasıl çalıştığını değil, sadece "düğmelere nasıl basılacağını" öğrendiklerini ifade etmişlerdir. Bir pilot, bir sistemsel arıza durumunda, "QRH veya ECL'de yer alan yayınlanmış prosedürleri takip etmek" beklendiğini, ancak "EICAS veya CHECKLIST olmasaydı ne yapacağını bilmek büyük bir sorun olurdu" yorumunu yapmıştır. Bir Atlas pilotu, eğitimdeki temel bir kusurun, yeni nesil pilotların deneyimsiz olması ve eğitimlerinin 10.000 saatlik jet pilotları için yazılmış olması  olduğunu belirtmiştir. Olumsuz Güvenlik Kültürü ve Bilgi Paylaşımı Eksikliği : Şirketlerin "kısa vadeli istatistiklere odaklandığı" ve otomasyonu kapatmayı şiddetle engellediği  belirtilmiştir. Pilotlar, "havacılık dışı personelin yönettiği" kurumsal kültürü eleştirmiş ve pilotlara "otobüs şoförü gibi davranıldığını" ifade etmişlerdir. Çin'deki gibi cezalandırıcı bir kültürün , pilotları güvenlik sapmalarını bildirmekten alıkoyduğu ve bu yüzden pilotların sapmaları bildirmek yerine otomasyonu tam olarak kullanmayı tercih ettikleri aktarılmıştır. Şirketlerin yazılı politikaları ile "sözlü" veya "yazısız" politikaları arasında çelişkiler olduğu, bu yazısız kuralların operasyonel gerçekliği belirlediği belirtilmiştir. Bazı pilotlar, yönetim tarafından "sorun çıkarmamak ve dalgalanma yaratmamak" için sessiz kalmanın kariyer için en iyi yol olduğuna inandıklarını ifade etmişlerdir. Otomasyonun Çelişkili Algısı : Otomasyonun "daha güvenli" olduğu yaygın bir kanı olmasına rağmen, pilotlar otomasyonun "iki ucu keskin bir kılıç" olduğunu ve arıza durumlarında deneyimsiz pilotlar için "iki kat daha tehlikeli" olabileceğini belirtmişlerdir. Bazı pilotlar, otomasyonun iş yükünü azalttığını ancak manuel uçuşun durumsal farkındalığı azalttığını veya artırdığını farklı şekilde algılamaktadır. Yorgunluk ve Stres Faktörleri : Pilotlar, yorgunluğun ve şirketin getirdiği baskıların, manuel uçuş kararını etkileyen "çok ciddi bir sorun" olduğunu belirtmişlerdir. Yönetim ve Düzenleyici Kurumların Rolü : Bir pilot, FAA'nın (Federal Havacılık İdaresi) ve Boeing'in belirli gereklilikleri uygulamadığını, şirketlerin ise FAA onayı alabilmek için bir şeyler yazıp gerçekte kendi kurallarını takip etmediklerini, bunun da "tilkinin kümese bekçilik etmesi" gibi olduğunu düşündüğünü ifade etmiştir. Bu geri bildirimler, havacılık emniyetinin sadece teknik sistemlerin hatasız çalışmasına değil, aynı zamanda kurumsal kültüre, pilot eğitim kalitesine ve bilgi paylaşımına  da bağlı olduğunu göstermektedir. Pilotlar, otomasyon çağında "sistem yöneticileri" haline geldiklerini ve "gerçek uçma becerilerinin" kaybolduğuna dair endişelerini açıkça dile getirmişlerdir.

  • Sapmanın Normalleşmesi - American Airlines Flight 587

    American Airlines Flight 587 kazası (2001), Karlene Petitt'in araştırmasında, havacılık güvenliğindeki bilgi paylaşımı eksikliği  ve kurumsal kültürdeki başarısızlıklar  konusunda çarpıcı bir örnek olarak ele alınmaktadır. Bu kaza, araştırmanın temel iddialarını destekleyen önemli bir olaydır. Kazanın konuyla bağlantısı şu şekilde açıklanmaktadır: Yanlış Prosedürler ve Bilgi Paylaşımı Eksikliği : American Airlines Flight 587 kazası, bir uçağın türbülansla karşılaşması sırasında yapılan yanlış dümen tepkisi  nedeniyle meydana gelmiştir. Uçak, önündeki uçağın türbülans girdapları nedeniyle dengesizleşmiş ve yuvarlanmaya başlamıştır. Pilotun, deneyimli pilotlar tarafından dümen pedalına ayağını vurmaması gerektiği konusunda uyarılmasına rağmen, eğitildiği şekilde performans göstermesi  kazaya yol açmıştır. "Simülatörde İşler" Zihniyeti ve Gerçek Hayat Uygulaması : Kaza sonrasında, kazadan yıllar sonra bile, yanlış bir "upset recovery" (istenmeyen durumdan kurtarma) eğitim prosedürünün bilinen bir sorun olduğu , ancak birçok kişinin bu konuyu dile getirmesine rağmen hiçbir çözüm bulunamadığı ortaya çıkmıştır. Eğitmenlerden gelen yaygın bir yorumun "Simülatörde işler" şeklinde olduğu belirtilmiştir. Bu durum, eğitimlerin gerçek operasyonel durumlardan kopuk olabileceği ve simülatördeki başarıların gerçek uçuşta garanti edilemeyeceği endişesini vurgulamaktadır. Güvenlik Kültüründeki Hatalar : Kaza, "yanlış prosedürlere" atfedilmiştir. Ancak, araştırmaya göre, bilgi ve bilgi paylaşımı eksikliğinden  kaynaklanan bir güvenlik kültürü sorunu yatmaktadır. Bildirim, öğrenme ve bilgi aktarımı kültürlerinin eksikliği nedeniyle, bu bilginin kaza meydana gelene kadar ele alınmadığı ve 260 kişinin hayatını kaybettiği belirtilmiştir. Tekrarlanan Derslerin Göz Ardı Edilmesi : American Airlines kazasından çıkarılan derslerin dikkate alınmamış olması, sonraki Air France Flight 447 kazasının da yaşanmasında etkili olduğu iddia edilmektedir. AF447 kazasında da benzer sistem arızalarının daha önce meydana geldiği ancak can kaybıyla sonuçlanmadığı için finansal kararlar doğrultusunda önlem alınmadığı belirtilmiştir. FAA ve ilgili havayollarının bu olayları bildiren ASAP (Aviation Safety Action Program) raporlarına sahip olmasına rağmen, pilotları uyarmadığı veya gerekli eğitimi sağlamadığı ifade edilmiştir. Özetle, American Airlines Flight 587 kazası, havacılık sektöründeki negatif güvenlik kültürünün, eğitim yetersizliklerinin ve kritik güvenlik bilgilerinin paylaşılmamasının  can kaybıyla sonuçlanan örneklerinden biri olarak, Petitt'in "normalization of deviance" (sapmanın normalleşmesi) kavramını ve araştırmasının temel argümanlarını desteklemektedir. Araştırma, pilotu tek başına suçlamanın ötesinde, sistemik başarısızlıkların incelenmesi gerektiğini savunmaktadır.

  • Sapmanın Normalleşmesi - Boeing Max Kazaları

    Boeing Max kazaları (Lion Air Flight 602 ve Ethiopian Flight 302), araştırmada havacılık emniyetindeki mevcut sorunların ve pilot eğitimindeki eksikliklerin felaketle sonuçlanan somut örnekleri  olarak ele alınmaktadır. Karlene Petitt'in araştırması, elde edilen verilerin bu kazaları önceden tahmin edebileceğini ve eğer dikkate alınsaydı önleyebileceğini  iddia etmektedir. Bu kazaların araştırmanın ana bulgularıyla bağlantıları aşağıdaki gibidir: Güvenlik Kültüründeki Başarısızlıklar ve Bilgi Paylaşımı Eksikliği : Araştırma, Lion Air Flight 610 (MAX) ve Ethiopian Flight 302 (MAX) kazalarının birincil nedeninin olumsuz bir güvenlik kültürü  olduğunu belirtmektedir. Bu kültürde, imalatçı ve havayolları tarafından ekonomi, eğitimden önceye konulmuştur . Bilgi paylaşımındaki eksiklik  temel bir başarısızlıktır. Örneğin, Lion Air kazasından bir gün önce hatalı sabitleyici hareketi meydana gelmiş ve bakım ekipleri bu bilgiyi almış olmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmamış ve uçak hizmete devam etmiştir. Bu durum, daha önce benzer sistem arızalarının can kaybıyla sonuçlanmadığı için finansal gerekçelerle önlem alınmamasının bir tekrarı olarak gösterilmektedir. Pilot Eğitimindeki Yetersizlikler ve Anlayış Eksikliği : Max kazalarındaki pilotların, hatalı bir sistemi tespit etme ve devre dışı bırakma konusundaki yetersizliği, bir anlama sorunu ve eğitime atfedilen bir sorundur . Pilotların, burnu aşağıya doğru iten otomatik sisteme (MCAS) karşı koyamamaları, sistemin varlığından dahi haberleri olmamasından ve bu konuda hiç eğitim almamış olmalarından  kaynaklanmıştır. Araştırma, genel olarak yetersiz pilot eğitimi  ve sistemleri anlama eksikliğinin  havacılık kazalarının temelinde yatan sorunlardan biri olduğunu vurgulamaktadır. Havayollarının, maliyet tasarrufu amacıyla eğitim programlarını kısaltması ve pilotların evde kendi kendilerine çalışmalarına izin vermesi, pilotların sistemleri yeterince anlamamasına ve operasyonel hatalara yol açmaktadır. Otomasyona Bağımlılık ve Yanlış Yorumlama : Modern uçaklardaki otomasyonun karmaşıklığı ve pilotların bu sistemleri tam olarak anlayamaması, kazalara katkıda bulunmaktadır. Lion Air ve Ethiopian kazalarında, otomatik bir sistemin arızalanarak uçağın burnunu aşağı çekmesine rağmen, pilotların bu hareketi durdurma yeteneğinin sorgulanması, anlayış eksikliğine işaret etmektedir. Atlas Air Flight 3591 kazasında ise mürettebatın yanlışlıkla "go-around" modunu etkinleştirmesi ve otomatik pilotu devre dışı bırakarak kontrolü geri kazanamaması, ya yeniden yapılandırmayı anlama eksikliğini ya da mod farkındalığı eksikliğini göstermektedir. "Pilot Hatası" Paradigmasının Reddi : Araştırma, hiçbir kazanın tek bir nedenden kaynaklanmadığını, aksine bir olaylar zincirinin sonucu olduğunu savunmaktadır. Bu kazalar, pilotu tek başına suçlamanın ötesinde, sistem analizi gerektiren karmaşık bir olaylar zincirinin  örnekleridir. Yazar, bu dört kazanın da temelinde güvenlik kültürü, raporlama kültürü, pilot eğitimi ve anlayış eksikliklerinin yattığını belirtmektedir. Yasal Düzenleme ve Denetim Eksikliği : Araştırma, FAA'nın (Federal Havacılık İdaresi) denetçilerinin dahi kendi yönetmelikleri hakkında bilgi eksikliği olduğunu, bunun da güvensiz uygulamaların devam etmesine yol açtığını iddia etmektedir. Havayollarının "asgari yasal uyumluluğu" benimsemesi, ancak bunu "en yüksek standartlarda" yapmaması, tehlike tespiti ve risk azaltma süreçlerini zayıflatmaktadır. Özetle, Boeing Max kazaları, Petitt'in araştırmasının temel argümanlarını doğrulamakta ve havacılık güvenliğinin iyileştirilmesi için köklü bir kurumsal kültür değişimi, pilot eğitiminde anlayışa dayalı yaklaşımların benimsenmesi ve düzenleyici kurumların daha etkin denetim ve yaptırım uygulaması  gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

  • Sapmanın Normalleşmesi - Air France 447

    Air France 447 kazası, araştırmada havacılık emniyetindeki temel sorunların ve bu sorunların potansiyel olarak nasıl felaketle sonuçlanabileceğinin önemli bir örneği  olarak gösterilmektedir. Araştırmanın bulgularının, eğer dikkate alınmış olsaydı, bu kazayı ve 2018'deki Lion Air Flight 602, 2019'daki Ethiopian Flight 302 ve Atlas Air Flight 3591 kazalarını öngörebileceği ve önleyebileceği iddia edilmektedir. Air France 447 kazasıyla ilgili olarak kaynaklarda belirtilen temel bağlantılar ve içgörüler şunlardır: Yalnızca Pilot Hatası Değil : Kaza başlangıçta pilot hatasına atfedilmiş olsa da, eleştirel analizler sorunun pilotların beceri eksikliğinin ötesinde  olduğunu ortaya koymuştur. Temel sorunlar arasında sistem ve uçak anlayışının eksikliği  ve yanlış operasyonel prosedürler bulunmaktadır. Araştırma, hiçbir kazanın tek bir nedenden kaynaklanmadığını, aksine bir olaylar zincirinin sonucu olduğunu ve pilotu tek başına suçlamanın doğru olmadığını vurgulamaktadır. Güvenlik Kültürü ve Bilgi Paylaşımı Eksikliği : Kazanın temelinde güvenlik kültüründeki başarısızlıklar, raporlama kültüründeki sorunlar, pilot eğitimindeki yetersizlikler ve anlayış eksikliği  yatmaktadır. Yazar, kazanın temel nedeninin bilgi paylaşımındaki eksiklikten kaynaklanan olumsuz bir güvenlik kültürü  olduğunu savunmaktadır. FAA (Federal Havacılık İdaresi) ve en az bir uluslararası havayolu şirketinin, daha önce benzer statik sistem arızalarıyla ilgili birçok olayın meydana geldiğini bildiği halde (ASAP raporları aracılığıyla FAA'nın bilgisi dahilinde), bu olaylar can kaybıyla sonuçlanmadığı için finansal nedenlerle hiçbir önlem almadığı  belirtilmektedir. Hatalı bileşenin düzeltilmesi ve gerekli eğitimin uygulanması ancak AF447 kazasında 270 kişi öldükten sonra gerçekleşmiştir. Senato Ticaret Komitesi'nin bu olaylardan haberdar olmasına rağmen, bu bilginin havacılık emniyetinin geleceğine yönelik karar alma süreçlerini etkilemediği de eklenmiştir. Anlayış Eksikliği ve Otomasyonun Etkisi : Kazadaki pilotların, otomasyon seviyeleri düştüğünde uçağı uçuramamaları ve Airbus A330 işletim sistemlerini yeterince anlayamamaları, kazaya katkıda bulunan önemli faktörlerdendir. Mürettebatın duruma uygun olmayan tepkisi, pilotların "bilmediklerini bilmediklerini" gösteren "bilinçsizce yetersiz" olduklarını işaret etmiştir; yani durumun ciddiyetinin farkında olmalarına rağmen sorunu çözememişlerdir. Araştırma, eğer pilotlar pitot sisteminin arızaya yatkın olduğunu bilselerdi ve uçağı nasıl yönetecekleri konusunda eğitilmiş olsalardı, 228 kişinin hayatını kaybetmeyebileceğini öne sürmektedir. Modern uçaklarda yapılan insan hatalarının, olaylar zincirini daha da karmaşıklaştırarak bir kazayla sonuçlanma olasılığının daha yüksek olduğu ve AF447'nin bu tür bileşik olaylar zincirine bir örnek teşkil ettiği belirtilmiştir. Eğitim Yetersizlikleri : Air France 447 kazası, ezberlemeye dayalı değil, sistemlerin derinlemesine anlaşılmasını sağlayan kapsamlı bir eğitimin önemini  ortaya koymaktadır. Advanced Qualification Program (AQP) gibi programlar uygulansa bile, temel anlayış eksikliğini ve bilgi paylaşımı sorunlarını ele almadığı sürece emniyeti iyileştiremeyeceği ifade edilmiştir. Yüksek irtifada kontrol çubuğunu arkaya çekme gibi yanlış bir kararın, pilotların eğitim ve anlayış eksikliklerinin doğrudan bir sonucu olduğu belirtilmiştir. Özetle, Air France 447 kazası, Karlene Petitt'in araştırmasında, olumsuz bir güvenlik kültürü , yetersiz pilot eğitimi ve otomasyonu derinlemesine anlama eksikliğinin nasıl felaketle sonuçlanan olaylar zincirine  yol açtığının somut bir kanıtı olarak sunulmaktadır.

  • Eğitimde Beden Dili

    Eğitim ortamında veya iş hayatının herhangi bir anında, sözlerinizden önce beden dilinizin ne kadar güçlü bir mesaj taşıdığını  biliyor muydunuz? (Bildiğinizden şüphem yok) Kaynaklara göre, liderlik algısının %55'i tamamen beden dilinden  oluşmaktadır. Söylediğiniz kelimelerin etkisi ise sadece %7'dir. Bu durum, katılımcılarınızın size veya konuya olan güvenini, sizi takip edip etmeyeceklerini ve hatta söylediklerinize değer verip vermeyeceklerini siz henüz ağzınızı açmadan önce belirledikleri  anlamına gelmektedir. Bu nedenle, etkili bir eğitmen olmanın ve katılımcılarınızda güven inşa etmenin anahtarı, beden dilinizi ustaca kullanmaktan geçmektedir. İşte beden dilinizin eğitmen olarak size nasıl yardımcı olabileceği veya sizi nasıl zayıflatabileceği ve bu alanda ustalaşmak için uygulayabileceğiniz stratejiler: Beden Dilinin Eğitimdeki Önemi ve Etkisi: Güven ve Takip Yaratma:  İnsanlar fikirleri değil, varlığı takip ederler . Sizin duruşunuz, jestleriniz ve göz temasınız, katılımcıların size güven duymasını ve eğitim içeriğinize odaklanmasını sağlar. İlk İzlenim:  Liderler ilk 7 saniyede (ya da daha kısa süre ya da uzun sürede) değerlendirilir. Bu, bir eğitime başlarken veya bir odaya girerken beden dilinizin anında bir yargı oluşturduğu  anlamına gelir. Güveni Zedeleyen veya Zayıflık Sinyali Veren Beden Dili Hareketleri: Eğitmenler olarak bu tür davranışlardan kaçınmalısınız: Gizli Eller:  Ellerinizin cebinizde, arkanızda veya masa altında olması "gizli bir gündem" sinyali verir ve anında güvensizlik yaratır . Dolaşan Gözler:  Odayı taramak, insanlardan göz teması kaçırmak veya gözlerinizi sürekli kaçırmak güvensizlik veya aldatma  sinyali verir. Bu, aynı zamanda zayıf bir inanç göstergesidir. Kambur Omuzlar:  Eğik, kambur veya koruyucu bir duruş "ben buraya ait değilim" diye bağırır. Aynı zamanda ilgisizliği de işaret eder . Hızlı, Düzensiz veya Abartılı Hareketler:  Gergin anlarda hareket zayıflıktır. Hızlı ve düzensiz hareketler güvensizlik verebilir. Parmak İşaret Etme veya Yüzle Oynama:  Başkalarını parmakla işaret etmek veya sürekli yüzünüzle oynamak da güveni sarsan davranışlardır. Sürekli Yerinde Duramama/Oynama:  Odaklanma eksikliği veya gerginlik sinyali verebilir. Güven Oluşturan ve Yetkinlik Sinyali Veren Beden Dili Stratejileri: Eğitimlerinizde uygulayabileceğiniz ve katılımcılarınıza da öğretebileceğiniz temel stratejiler: Güç Sıfırlama (The Power Reset) – 10 Saniye Kuralı: Herhangi bir toplantıya veya eğitim odasına girmeden önce: Dik durun, derin nefes alın ve omuzlarınızı geriye atın . Bu 10 saniyelik "güç sıfırlaması" kendinize güvenli bir giriş yapmanızı sağlar. Güven Üçgeni (The Trust Triangle): Elleriniz görünür olsun:  Ellerinizi, özellikle sunum yaparken, katılımcıların görebileceği şekilde tutmak güven inşa eder. Jestlerinizi bel ile göğüs arasındaki "doğruluk düzleminde" tutun. Ana noktaları belirtirken açık avuç içlerinizi kullanın. Göz Teması:  Her bir kişiyle 3-5 saniye boyunca göz teması kurun . Bu, bağlantı kurmak için yeterince uzun, doğal kalmak için yeterince kısadır. Odayı taramak yerine, karar vericilerle tekrar tekrar bağlantı kurun. Göz hareketlerinizi yumuşak ve amaçlı tutarak sakinlik ve kontrol sinyali verin. Dinlerken bakışlarınızı yumuşatmak, orada olduğunuzu ve zorlamadığınızı gösterir. Açık Duruş:  Dik durmak, omuzları geride tutmak ve açık bir beden duruşu sergilemek "bu alana ait olduğunuzu" ve kontrol sizde olduğunu gösterir. Açık jestler, algılanan liderlik yeteneğini %45 artırır. Hareketsizlik Testi (The Stillness Test): Ortamdaki gerilimin yüksek olduğu anlarda veya kilit noktalarda hareketsizlik güçtür . Ayaklarınızı yere sabitleyin, jestlerinizi yavaşlatın ve sessizliğin sizin yerinize konuşmasına izin verin. Baskı altında hareketsizlik, yönetici duruşunu işaret eder. Bu, sakinliğinizin odanın çapası haline geldiğini gösterir. Anahtar Sinyaller (Composure, Clarity, Control): Dinginlik (Composure):  Sakinliğiniz odanın çapası haline gelir. Güven vermek için düzenli nefes alın. Netlik (Clarity):  Açık avuç içleri ve net hareketler, başkalarının niyetinizi yorumlamasına yardımcı olur. Özellikle kafa karışıklığı veya kaos anlarında anahtardır. Kontrol (Control):  Yavaş, sağlam jestler ve kararlı bir duruş sizi ve dolayısıyla odayı sakinleştirir. Gülümseme Gücü: Hem gözleri hem de ağzı içeren Duchenne gülümsemeleri , üç kat daha fazla güven tetikler. Duchenne gülüşü, göz çevresindeki kasların (orbicularis oculi) aktif olduğu, içten ve samimi bir ifadedir. Yalnızca ağız değil, gözlerin de katılımıyla oluştuğu için "gerçek mutluluk gülüşü" olarak kabul edilir. Psikolojik ve sosyal açıdan önemlidir çünkü: Bağ kurmayı kolaylaştırır, Güven sinyali verir, Stresi azaltıcı etkisi vardır, Sahte gülüşlerden ayırt edilebilir. Beyin, bu gülüşü otomatik olarak olumlu algılar ve sosyal ilişkilerdeki etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Unutmayın, beden dili sadece bir "kişilik" özelliği değil, ustalaşabileceğiniz bir beceridir . Katılımcılarınız, ekibiniz ve rakipleriniz sizin bu alandaki yetkinliğinizi gözlemleyecektir. Eğitimlerinizde bu prensipleri uygulayarak ve öğreterek, çok daha etkili ve akılda kalıcı bir izlenim bırakabilirsiniz.

  • Hava Trafik Kontrolörlerinin Esnekliği

    Haziran 2025 ayında, İran-İsrail çatışmasının Orta Doğu'daki birçok FIR'ın (Uçuş Bilgi Bölgesi) aniden kapanmasına yol açması, havacılık sistemini hiçbir simülasyonun tam olarak hazırlayamayacağı bir şekilde test etti. Bu olağanüstü durumda, acil durum rotaları ve koordinasyon protokolleri ne kadar önemli olsa da, bizi asıl bu sürecin içinden geçiren daha az somut ama çok daha güçlü bir şey  oldu: İnsan Faktörü . Kahire ACC'de (Alan Kontrol Merkezi) yaşananlar, sadece artan bir hava trafiğini yönetmekle kalmadıklarını gösterdi. Aynı zamanda belirsizliği, yorgunluğu ve gökyüzü gerginleştiğinde herkesin hissettiği görünmez sorumluluk yükünü  de yönettiler. Baskı Altında Bilişsel Yük Saatler içinde trafik hacmi zirveye çıktı. Rotalar değişti. Koordinasyon noktaları kaydı. Ancak her kararın, sıfır hata payıyla, gerçek zamanlı olarak verilmesi gerekiyordu. Bu koşullar altında hava trafik kontrolörleri (ATCO'lar) şunları yapmak zorunda kaldı: Tanıdık olmayan trafik akışları arasında durumsal farkındalığı sürdürmek . Yeni sektör konfigürasyonlarına anında uyum sağlamak . Artan stres altında net iletişim kurmak . Bu sadece teknik bir zorluk değildi; bilişsel bir meydan okumaydı . Ve zihinsel esneklik, duygusal regülasyon ve ekibe duyulan güveni  gerektirdi. Ekip Dinamikleri ve Güven: Teknik Olmayan Becerilerin Zirvesi Bu yoğun saatlerde en çok dikkat çeken şey, bireysel performansın ötesinde, kolektif esneklik  oldu. Takım üyeleri birbirlerine şu şekilde destek verdiler: Süpervizörler, yorgunluk başlamadan önce aşırı yüklenmeyi öngörerek görevleri yeniden dağıttılar. Kontrolörler, sessiz ipuçları, yedek koordinasyon ve ortak odaklanma ile birbirlerini desteklediler. Brifingler prosedürel olmaktan öteye geçerek psikolojik bir sıfırlanma anı haline geldi. İnsan Faktörleri terimleriyle ifade etmek gerekirse, bu durum teknik olmayan becerilerin en iyi haliydi : iletişim, liderlik, takım çalışması ve baskı altında karar verme . Prosedürlerin Ötesinde Tanıma ve İlerisi İçin Dersler Kahire ACC'nin ICAO, IATA ve bölgesel ANSP'lerden aldığı uluslararası takdir, sadece prosedürel mükemmellik için değildi. Stres altında bu prosedürleri işler hale getiren insan performansına  yönelikti. Bu takdir, keskin kalan kontrolörler, sakin kalan süpervizörler ve gökyüzü kalabalıklaştığında ve riskler yükseldiğinde bağlantıda kalan ekipler içindi . Bu kriz bize esnekliğin sadece sistemlerle ilgili olmadığını, insanlarla ilgili olduğunu  bir kez daha hatırlattı. Daha güvenli gökyüzü inşa etmek istiyorsak, sadece teknoloji ve prosedürlere değil, onları hayata geçiren insanlara da yatırım yapmalıyız . Bunun anlamı şunlardır: İnsan Faktörlerini eğitime daha derinlemesine yerleştirmek. Bilişsel sınırları gözeten vardiya düzenleri tasarlamak. Konuşmanın bir risk değil, bir güç olduğu kültürler yaratmak. Sözün özü: Haziran 2025'teki Orta Doğu FIR kapanışları krizi , hava trafik kontrol sistemlerinin dayanıklılığının sadece teknoloji ve prosedürlerle değil, esasen insan faktörüyle  ilgili olduğunu açıkça gösterdi. Kahire ACC'de yaşananlar, kontrolörlerin ve süpervizörlerin bilişsel yük altındaki zihinsel esnekliği, duygusal regülasyonu ve ekibe duyulan güveni  sayesinde mümkün oldu. Bu dönemde sergilenen iletişim, liderlik, takım çalışması ve baskı altında karar verme gibi teknik olmayan beceriler , kolektif esnekliğin temelini oluşturdu. Dolayısıyla, daha güvenli hava sahaları inşa etmek için, sadece sistemlere değil, onları hayata geçiren insanlara – yani eğitime daha derinlemesine insan faktörleri entegre ederek, bilişsel sınırları gözeten vardiya düzenleri tasarlayarak ve konuşmanın bir güç olduğu kültürler yaratarak  – yatırım yapmalıyız. Bu kriz, gökyüzünü güvenli tutmanın yanı sıra, birbirlerini de ayakta tutan profesyonellerin önemini bir kez daha kanıtladı

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
  • Instagram
  • YouTube

©2021, Anahtar Eğitim

bottom of page