top of page

Duygusal Zeki misiniz Gerçekten?

EQ KOÇUNUN NOT DEFTERİ, NOT 14


“Aklını kullanan insanlara nadiren rastlanır, iyi kalpli insanlar az sayıdadır ve her ikisinin birden bulunduğu insanlar ise eşsizdir.” Rita Levi Montalcini

Bilirsiniz; hemen hemen herkes kendine test uygulamayı sever. Magazin dergilerindeki “romantik misiniz yoksa tam bir realist mi?” gibi testlerden tutun da; bir resim, bir renk, bir hayvan seçmek suretiyle benliğimizin bir kısmının görünür hâle geleceğine inandığımız tüm paylaşımlar gösteriyor bunu. Sadece bir renkler dizgesi seçtiğiniz için “siz çok sofistike bir insansınız” diyebilen bu testlerden ziyade, “ay vallahi doğru, tıpkı ben” şeklinde heyecanlanan insanları çok daha sevimli bulduğumu belirtmek isterim. Bölünmüş benlikleri ile bir bütün olmaya çalışan günümüz insanı için, görünür olmanın yollarından biri de bu olabilir.


Aynı prensip günümüzün en önemli kapasitelerinden biri olarak kabul edilen duygusal zekâ seviyesi için de geçerli. Bugün, istisnasız herkes duygusal zekâ’yı önemli buluyor ve bazen gizil bazen de açık bir şekilde kendi kapasitesini merak ederek bir takım testlere başvuruyor. Ancak üzülerek söylemeliyim ki, bu testler içerisinde gerçeğe yakın sonuçlar verebilenler belli bir bedeli ödemeyi gerektiriyor. Emotional Intelligence 2.0 kitabının yazarı Dr. Travis Bradberry bu anlamda harika bir iş yapmış. TalentSmart’ın test ettiği milyonlarca insandan gelen veriyi analiz ederek yüksek bir EQ'nuz olduğundan emin olabileceğiniz işaretleri ortaya koymuş. Onun tespitlerini sıralarken, her bir tespitin bizdeki karşılığını yorumlamaya gayret edeceğim.

1. Zengin bir duygu sözlüğüne sahip olmak

Öncelikle şu hususu tekrar belirtelim; insan düşünen duygusal bir varlıktır. Dolayısıyla herkes duyguların tamamını tecrübe etmek konusunda ehildir. Elbette bu becerinin hakkını vermek konusunda sıkıntı yaşayan “aleksitimi” vakalarını bu tasnifin dışında tutuyorum. Ancak, yapılan araştırmalar insanların sadece %36’sının, duygularını doğru bir biçimde tanımlayıp etiketlendirebildiğini göstermiş. Verimsiz eylemlerin ve mantıksız seçimlerinin en büyük sebebi de bu. Duygusal Zekâ kapasitesi yüksek olanlar, etiketleme konusunda başarılı oluyorlar. Hissettiklerini ifade ederken “iyi veya kötü” yerine “öfkeli, mutlu, endişeli” gibi tabirler kullanıyorlar. Duygunun adını koymak, iç-görümüzün ve bu konudaki farkındalığımızın yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Ancak bu şekilde, tam olarak nasıl hissettiğimize, bu hisse neyin sebep olduğuna ve bu konuda ne yapmanız gerektiğine odaklanabiliriz.


2. İnsanlarla ilgili olmak ve önem vermek

Bu kapasite, empati anlamında hangi seviyede olunduğunu göstermektedir. İnsanlarla daha doğrusu insanlıkla ilgili olmak, onların ihtiyaçlarına duyarlı olmak her şeyden önce bütünün şifalandırılması anlamında önemlidir. Dr. Daniel Goleman, Ekolojik Zeka adlı kitabında özellikle bu kapasiteye büyük yer ayırmış durumda. Çünkü sosyal varlık olan insan, yakın ve uzak çevresinde bulunan tüm insanları etkilemekte ve etkilenmektedir. Birbirimizin duygu dünyasını etkiliyor ve etkileniyoruz.


3. Değişikliğe ve Değişime Açık olmak

Duygusal olarak zeki olan insanların, adaptasyon ve esneklik konusunda başarılı olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Burada asıl önemli olan husus şu; değişimden korkmak, mutluluğun ve başarının önündeki en büyük engellerden biridir. Korku duygusunun kudreti taktire şayandır, bilirsiniz. Korku sadece hayatımızı felç etmekle kalmaz, bir sürü yıkıcı duyguyu da yavrular. Duygusal zeki insanlar, bu duygunun yönünü çevirmekte başarılılar. Onlar değişimden değil, değişimin nimetlerinden faydalanamamaktan korkmayı seçtikleri için, değişimden kaçmak yerine bu değişimler karşısındaki konumlarına yönelik eylem planlarına yönelirler. Dolayısıyla bakış açıları da niyetleri de pozitiftir.


4. Güçlü ve zayıf yönlerin farkında olmak

Yüksek bir EQ'ye sahip olmak demek, güçlü yönlerimizi bilmemiz ve bunlardan nasıl istifade edeceğimize ilişkin fikrimizin olması demektir. Bunun yanında, görece zayıf yönlerimizin (duygusal ve davranışsal olarak) güçlü yönlerimizin aşırıya kaçarak oluştuğunu bilmek ve güçlü yönleri ehil hâle getirmenin zayıflıklarla mücadelenin en etkin ve konforlu yol olduğunu fark etmek gerekir. Bunun ötesinde, herkes her konuda mükemmel değildir. Duygusal zeki insanlar, mükemmel olmadıkları noktalarla boğuşmak yerine, gerçekten iyi oldukları alanlara odaklanırlar. Öz-şefkat kasları gelişmiştir. Kendilerine zaman tanıyabilirler.


5. İnsan sarrafı olmak

Duygusal zekâ ile sosyal farkındalık el eledir. Empatinin pozitif evriminin sonucu olan bu kapasite, zamanla, çevremizdeki insanların ihtiyaçlarını, davranışlarının altında yatan sebepleri, değerlerini ve motivasyon kaynaklarını anlamamızı sağlar. Ancak bu kapasitenin hakkını verebilmek için, Jiddu Krishnamurti’nin deyimiyle “yargılamadan gözlem yapmak” konusunda yol almak gerektiğini belirtmeliyim. Aksi taktirde duygusal zeki değil, insanlar hakkında ahkam kesen hadsizler oluruz.


6. Sağlam duruş

Öz farkındalık ve öz bilinç konusunda gelişim göstermiş insanlara sataşmak zordur. Laflar, imalar ve hatta yaralayıcı bakışlar, bu insanların bedenlerine çarpıp geri döner. Kendileriyle ilgili karanlık veya aydınlık her bilgiye açık olan insanların özgüvenleri de yüksektir. Kendinden hiçbir şey saklamayarak, her taşın altına bakmış olan bu kişiler, kendilerinde karşılığı olmayan hiçbir hakareti kişiselleştirmezler. Hatta, kendileriyle dalga geçme konusunda başarılıdırlar. Benim ölçülerimde, “kendiyle dalga geçme becerisi” bir insanın kendisine verebileceği en büyük hediyedir.


7. Kendine ve başkalarına hayır diyebilmek

Öz-kontrol ve öz-denetimin önemini hepimiz biliyoruz. Hazzı ertelemek için kendine hayır diyebilen insanları hep taktirle karşılamışımdır. Belki kendimize hayır diyebilmenin ötesinde başkalarına neden hayır diyemediğimizi düşünmek gerek. Yapılan araştırmalar, hayır derken ne kadar zorlanıyorsak, depresyon ve strese o kadar yaklaştığımızı gösteriyor. Duygusal zeki insanların, hayır demek konusunda zorlandıkları durumlar için alternatif tabirler geliştirdikleri görülmüş. “bunu yapabileceğimden emin değilim” ya da “yapabileceğimi sanmıyorum” gibi.. Yeni bir taahhüde hayır diyerek, mevcut taahhütlerini yerine getirmeyi seçmişler.


8. Hatalara takılmamak

Bu davranış biçimi, zihnimizin zamanda oryantasyonu ile de yakından ilgilidir. Bir hata yaparız, herkes o hatayı unuttuğunda bile biz onu zihnimizde hâlâ taze tutarız. Hatalardan kaynaklanan utanma, kendini değersiz ve yetersiz hissetme gibi duygular bizi yer bitirir. Bu hâl yeni adımlar atmamızı da çoğu zaman engeller. Duygusal zeki insanların ise, herhangi bir hata yaptıklarında bunu unutmadıkları fakat hatadan kaynaklanan duygunun kendilerine yapışmasına izin vermedikleri görülüyor. Hata sonrası beliren duyguyu, bir daha benzeri bir hatayı tekrarlamalarına engel olacak biçimde dönüştürmeyi başarıyorlar. Tutundukları düşünce ise, genellikle her hatanın bir fırsat olduğu fikri…


9. Karşılıksız vermek

Biz buna diğerkâmlık diyoruz. Diğerkâmlık; hiçbir kişisel kazanç ya da mükâfat beklentisi olmaksızın sadece yardım etme arzusu ile motive edilmiş saf bir yardım etme davranışını ifade eder. İnsanların büyük bölümü mantıklı egoistlerdir. Yani her birey, özde kendi iyiliğine hizmet edecek olan şeyleri kollar. Ama mantığıyla görür ki; sadece diğer kişilere karşı iyi olduğu müddetçe istediğini elde edebilecektir. Başkalarına daima ihtiyacımız vardır. İş ve özel yaşamımızın yolunda gitmesinin ancak ilişkilerimizi doğru yöneterek mümkün olduğunu söylemek mümkündür.


10. Gaddar ve kindar olmamak (kendine ve başkalarına karşı)

Başımıza gelen kötü olaylar, karşılaştığımız kötü davranışlar, sadece o anda değil, o anları düşündüğümüzde bile “saldır veya kaç” tepkisini harekete geçirir. Hayatta kalmanın basit fakat etkili bir metodudur bu. Ancak bu negatif olayın düşünsel eylemine yapışıp kalmak, stres ve stres sonrası psikosomatik rahatsızlıklara yol açar. Duygusal zeki insanlar; kin, gaddarlık ve benzeri negatif duygulara tutunmanın kendilerini dipsiz bir çukura çektiğinin farkında oluyorlar. Bu sebeple bu duygulara sebep olandan ziyade, bunu nasıl dönüştürebileceklerine yani etki alanlarına odaklanıyorlar.


11. Toksik insanlarla etkileşimi yönetmek

Rasyonel duygulanımcı davranış terapisi tekniğinin fikir babası Albert Ellis, sıraladığı “akla aykırı inançlar” da toksik durum ve insanlarla başa çıkmanın en etkili yolunun, bu durum ve insanlara rasyonel yaklaşmak olduğunu vurgulamaktadır. Duygusal zeki insanlar, her sağlıklı insan gibi öfke, kızgınlık ve derin üzüntü duygularını yaşamaktadır. Onların farkı, bu duyguların farkında olmak ve kendi bilişsel çarpıtmaları ile büyüyüp bir kaosa dönmesini önleyebilmektir.


12. Mükemmelliği aramamak

Duygusal zeki insanlar daima mükemmel olmanın peşinde değiller çünkü bunun mümkün olmadığının farkındalar. Dolayısıyla, kendilerini “her şeyin en iyisi olmaya” değil, “olabilecekleri en iyi şey” olmaya motive ederler. Bu yaklaşımları, başarısızlık duygusuna değil, başardıklarına odaklanmalarını sağlar.


13. Müteşekkir olmak

Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar, günlük olarak şükran tutumu geliştirmeye çalışan kişilerin duygu durumunun enerjik ve dinamik , fiziksel refahlarının ise yüksek olduğunu gösteriyor. Farklı bir araştırma şükretme tutumunun, stres hormonu kortizolünü % 23 oranında düşürdüğünü gösteriyormuş ki; enerjik, dinamik ve fiziksel olarak iyi hissetmenin en akıllıca sebebi bu olabilir. Duygusal zeki insanların ortak özelliklerinden birinin de, sahip olamadıklarına kahretmek yerine sahip oldukları için müteşekkir olmak olduğunu biliyoruz.


14. Zaman zaman çevrimdışı olmak

Duygusal zeki insanların, kendilerini hiçbir şeye gereğinden fazla adamadığını böylece anda kalabildiklerini gözlemliyoruz. Bu konuda yapılan çalışmalar; kapatılan bir telefonun, e-posta kontrol etmeden geçirilen zamanın, yıkıcı stres düzeyini büyük ölçüde düşürdüğünü gösteriyor. Kendilerine zaman tanımayı bilen bu insanlar, daha evvel stres yaratmış bir e-postayı okurken ya da telefonu cevaplarken aynı stresi yaşamıyorlar. Kendilerini 7/24 ulaşılabilir, aslına bakarsanız “kullanılabilir” duruma getiren insanlardan en temel farkları da bu.


15. Kafein alımını sınırlamak

Duygusal zeki insanlar, kendileri dışında hiçbir şeyin duygu dünyalarını inşa etmesine izin vermiyorlar. Bu prensip, adrenalin salınmasını tetikleyen kafein için de geçerli. Kafein, gereğinden fazla tüketildiğinde, beyni ve bedeni aşırı uyarılmış stres durumuna getirmekte, duyguların ve bu duygulardan doğan davranışların kontrolünü zorlaştırmaktadır.


16. Yeterince Uyumak

Uyku bir şarj aleti gibi çalışır. Uyuduğumuzda, beynimiz şarj olur. Bu esnada günün anılarını karıştırır ve verileri tasnif ederiz. Hangi verileri depolayacağımız, hangilerini atacağımız bu eylem sırasında kararlaştırılır. Duygusal zeki insanlar, tam da bu sebeple, uykuyu bir öncelik haline getiriyorlar. Çünkü odaklanma, hafıza ve yaratıcılığın ancak bu şekilde sağ ve sağlıklı kalacağını biliyorlar.


17. Negatif iç konuşmaları durdurmak

Düşünceler varsayımlardır. Hatta onlara beynin tehlikeleri ve tehditleri algılama eğilimi de diyebiliriz. Bu varsayımlar hakkında ne kadar kafa yorarsak o varsayımları o kadar güçlendiririz. Bu sebeple duygusal zeki insanlar, olumsuzluk döngüsünden çıkıp olumlu yeni bir bakış açısına doğru ilerlemek için düşüncelerini gerçeklerden ayırıyorlar.


18. Coşkunun ve neşenin sınırlanmasına izin vermemek

Duygusal zeki insanlar, kendi mutluluklarının efendisidirler. Bu özgürlüklerini ne başkalarına, ne de kendi bilişsel çarpıtmalarına kurban etmezler. Düşünmekten vazgeçmez, kimsenin güdümünde olmazlar. Dolayısıyla insanlara rağmen değil, insanlarla birlikte var olmanın yolunu bulmuşlardır. Bu gücü de, gelişmiş öz-değer ve öz-saygılarından alırlar.

Durum budur. Şimdi kendi duygusal zekâ kapasiteniz ile ilgili biraz fikriniz vardır diye düşünüyorum. Travis Bradberry’ye bu çalışma içi ne kadar teşekkür etsek az. Mevcut durumun farkında olmak, hangi adımın sizin için ilk adım olması gerektiğini belirlemek anlamında çok önemli. Kolay gelsin 😊

289 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page