top of page

Uyum Kabiliyeti ve Duygusal Zeka

Photo by Marta Wave on Pexels.com

“Ancak aptallar ve ölüler düşüncelerini hiç değiştirmezler.” – J. R. Cowell

Günlük hayatımızda gelişen, farklı, belirsiz ve değişen koşullara uyum sağlayabilmek önemli bir duygusal zeka becerisidir. Uyum kabiliyeti yüksek olan kişiler, esnek ve dinamik olmalarının yanı sıra, yanlış yaptıklarını anladıkları anda fikirlerini değiştirebilen ve bu konuda farklı görüşlere açık olan bir tutum sergilerler. Oysa ki, bu beceriden yoksun olanlar, katı ve inatçı olma eğilimi taşır ve yeni durumlara kolay uyum sağlayamazlar. Da-hası, bu tür kişilerde, korku, kaygı ve değişime karşı derin bir rahatsızlık duygusu hakimdir. Dolayısıyla, olaylara geniş açılardan bakamaz ve genellikle karşılaştıkları fırsatları iyi değerlendiremezler. Yeni düşünceler konusunda muhafazakâr, esneklik  konusunda ise tedirgin davranırlar. Sonuç olarak, bu davranışın onlara hiçbir şey kazandırmayacağını bildikleri hal-de eski tutumlarına sıkı sıkıya bağlı kalırlar.

Diğer yandan, esnek olmak, “gerçekçi değerlendirme” yapmakla da yakından ilgi-lidir. Kişi çevresinde olanları dikkatle okuyamıyor ve değerlendiremiyorsa, onu doğru dav-ranışa götürecek işaretleri de dolayısıyla kaçırabilir. Bir şirket yöneticisi, bir öğretmen, bir ebeveyn, bir eş, vb. yeri geldiğinde yapılan planları ve alınan kararları bir kenara bırakarak gelişen olaylar karşısında yerini alabilmelidir. Aksi halde, değişen durumun getireceği ola-nakları değerlendiremez ve başarısızlığa mahkum olur.  Uyum kabiliyeti geliştirilebilir…

“Güneşin sana ulaşmasını istiyorsan gölgeden çık…” Konfüçyüs

Esnek davranmamak ailemizden kaynaklanan güdüsel bir hareket gibidir (Stein & Book, 2000, s.202). Çünkü insan uzun zaman boyunca gözlemlediği tavır ve düşüncelerin etkisinden kolay kolay kurtulamaz. Bu anlamda, hayatımıza şöyle bir baktığımızda çok farklı durumların uyum kabiliyeti gerektirdiğini gözlemleyebiliriz; * Günlerden Pazar…ve eşiniz kahvaltıdan sonra sinemaya gitmeyi teklif ediyor. Oysa siz kapalı ortamlardan hiç zevk almıyorsunuz. Ne de olsa Pazar günü dışarıda geçirilir… * Bugünkü yemek enginar ve siz enginarı hiç sevmezsiniz… * Bir patron olarak iş yerinizde müşterilerinizi ve çalışanları dinlemeyi zaman kaybı ola-rak görüyorsunuz. Herkesin dediğini yapmaya kalksanız bu iş nasıl yürür? * Bir öğretmen olarak öğrencilerinizin özel hayatlarını asla irdelemesiniz. Herkesin özel hayatı kendisini ilgilendirir. * Yeni evlisiniz…Eşiniz kariyer planları yapıyor ve birkaç yıl çocuk sahibi olmayı hiç düşünmüyor. Size göre çocuk evliliğin en büyük hediyesi, çocuksuz bir evlilik düşünülemez. * Bir anne olarak bebeğinizi bakıcıya emanet etmezsiniz, bakıcılara güvenilmez. * Kalın yastıkta yatmazsınız, boynunuz ağrır. * Asla gece tırnak kesmezsiniz, uğursuzluk getirir. vs.

Bu tür düşünce ve davranışlar hayatınızda değişik sorunlar ve kısıtlamalar yaratır. Dolayısıyla, çok farklı sebeplerden dolayı mutsuz, doyumsuz, aksi, sabit fikirli bir tutum içerisinde hayatın size sunduğu sonsuz seçeneklerin tadına varamamış olursunuz. Oysa ki hayattan daha çok zevk alabilmenin anahtarı sık sık yüz yüze geldiğimiz bu tür sorunlara karşı daha esnek bir bakış açısı geliştirebilmek ve böylece bizleri zor durumda bırakan düşünce ve davranış kalıplarını değiştirebilmektir.

Kayınvalidesi ile Geçinemeyen Gelin…  Bir gelin kayınvalidesiyle hiç geçinemezmiş. Araları o kadar kötüymüş ki gelin aktara giderek durumu anlatmış: “Onu mutlaka zehirlemeliyim, ama bana öyle bir zehir ver ki, kimse fark etmesin.” Yaşlı aktar geline bir toz vermiş. “Bunu her gün yemeğine çok az karıştır. Fakat aranı çok düzgün tut, gülümse iyi davran ki kimse senden şüphelenmesin” demiş. Kızgın gelin kaynanasının her yemeğine muntazaman o beyaz tozdan karıştırıp, bir ay ömrü kalan kaynanasına çok iyi davranmaya başlamış. Aradan bir ay geçince gelin tekrar aktara gelmiş ve; “…bu zehrin panzehirini istiyorum. Zehirlediğimi anlamasın diye kayınvalideme farklı davranmaya, gülümsemeye ve saygı göstermeye başladım. Bu sefer onun da bana tavrı değişti, çok iyi bir insan oldu. Şimdi benim en iyi dostum. Onun ölmesine müsaade edemem” demiş. Bunun üzerine yaşlı aktar cevap vermiş: “Panzehire ihtiyaç yok. Sana verdiğim zehir sadece tuzdu. O bir parça tuz şimdiye kadar kaç kişinin arasını düzeltti anlatamam.” (Anonim)

İçsel Konuşma Bizleri işe yaramayan, eski düşünce kalıplarımıza bağlayan en önemli etken, mücadele etmeyi başaramadığımız içsel konuşmalarımızdır. Hikayedeki gelini kayınvalidesini öldürebilecek kadar kızdırabilen içsel konuşması  belki biraz abartılıdır ancak gelinin aktardan aldığı zehir sayesinde içsel konuşmasını bastırabilmesi, aldığı karar gereği kayınvalidesine iyi davrandığında değişimin doğal olarak gerçekleştiğini ve ilişkinin iyiye gittiğini görmesi, düşünce ve davranışlarımız konusunda esnek olabilmenin ne kadar olumlu sonuçlar doğurabileceğine güzel bir örnektir. Zira içsel konuşmamızın zararlı etkileriyle mücadele etmeyi başardığımızda, durumları henüz ortaya çıkarken gözlemleme ve çabamızın ne kadar işe yaradığını fark etme imkanı buluruz. İşte böyle bir durumda yapıcı davranamıyorsak, mutlaka gözden kaçan bir içsel konuşma vardır (Stein & Book, 2000).

Neler Yapmalı?

“Uyum küçük şeylerin büyümesini sağlar. Uyumsuzluk ise büyük şeylerin yok olmasına neden olur.” Sallust

Uyum kabiliyeti geliştirilebilir. Bu bakımdan öncelikle kişinin mutsuzluk yaratan durumları çözebilmek amacıyla “esnek olmak” konusunda kendisini eğitmesi gereklidir. Bura-da en çok dikkat edilmesi gereken nokta olayları gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendire-bilmektir. Çünkü  çevresinde olanları gerçekçi bir gözle değerlendiremeyen kişiler yeni oluşumlara uyum sağlamakta zorlanırlar. Bunun yanı sıra, Duygusal Zeka araştırmacısı Claus Moller’in (2000) uyum sağlama kabiliyetini geliştirebilmek konusunda bazı önerileri var; * Değişimi, yeni fikir ve yaklaşımları memnuniyetle karşılamayı öğrenin. * Veriler yanıldığınızı gösteriyorsa görüş açınızı değiştirmeye hazır olun. * Alışılmış iş yapma tarzınız işe yaramıyorsa, stratejinizi değiştirin ve daha iyi bir yol bulun. * Koşullar sizi zorlamadan önce değişmeyi öğrenin. Değişime zorlandığınız zaman genelde çok geç olur. * Aynı olay veya problemi farklı şekillerde ele almaya çalışın. * Değişimi yeni şeyler öğrenmek ve gelişmek için bir fırsat olarak görün. * Sizden farklı olan insanları (değişik kültürlerden gelen, farklı geçmişlere, deneyimlere ve tutumlara sahip  insanlar, vs.) anlamayı ve hoş görmeyi öğrenin; * Günlük yaşantınızda daha fazla çeşitlilik yaratın. Örneğin, işe gidip gelirken farklı bir yol seçin. Yeni yerler ziyaret edin. * Yeni insanlarla tanışın. Yeni beceriler edinin. Farklı tarzda tatiller yapın, vs. * Çok işlevli bir çalışan olun. Farklı işlev ve görevler üstlenin. Eğer mümkünse şirketinizin farklı departman ve takımlarında görev almaya çalışın. Başkalarının nasıl çalıştıklarını, öncelikler belirlediklerini ve işlev gösterdiklerini araştırın.

KAYNAKLAR Goleman, D. İşbaşında Duygusal Zeka, Çeviri; Varlık Yayınları, 1998. Stein, J. S., Book, H. E. EQ-Duygusal Zeka ve Başarının Sırrı, Çeviri; Müjde   Işık, 2003, Özgür Yayınları. Claus Moller, Heart Work, TMI, 2000

Personal Excellence HAZİRAN 2005 sayısında yayımlanmıştır. Dr. Seden Tuyan & Eray Beceren

51 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page