top of page

Whataboutism'siz Sev Beni

DUYGUSAL ZEKA (EQ) KOÇUNUN NOT DEFTERİ, NOT 2


“Bencillik bir insanın kendi istediği gibi yaşaması değildir, başkalarının da onun istediği şekilde yaşamasını istemektir.” Oscar Wilde


Son zamanlarda dikkatimi feci halde çeken bir durum var dostlar. Hemen hemen herkes, bir çeşit suçluluk duygusunun pençesine düşmüş durumda. Doğrusunu söylemek gerekirse, bunun bir salgın olduğuna, kendimin de bu canavarın eline düşeyazmamla keşfettim. Her şeyden önce kendi kendimin koçu olduğumdan olsa gerek, aşina olmadığım bir duygu durumu yaşadığımda dururum. Durmam gayet de belirgin olur. Belirgin olduğunu biliyorum, çünkü o esnada yanımda biri varsa endişeli gözlerle bana bakıp “ne oldu?” der. Ben o sırada ya gözlerimi bir noktaya dikip kalakalmışımdır, ya da birden susmuşumdur. Cevabım genellikle şu şekilde olur: “bilmiyorum, bir şey oldu bi dakka” Durmanın ve içime bakıp “ne oluyor orada?” diye sormanın daima çok faydasını gördüm. Benim için, duyguyu tanımanın ve içinde barındırdığı bilgiye ulaşmanın en etkin yollarından biridir bu. Aynı zamanda yavaşlamak ve o ânı kaçırmamak adına da son derece etkili bir metot olduğunu söyleyebilirim. Konuya tekrar dönecek olursak, bahsettiğim bu “bir çeşit” suçluluk duygusu, beni sosyal medyada yakalamaya kalkıştı.

Whataboutism, soğuk savaş döneminde dillendirilmiş bir Sovyet propaganda stili... Bir takım algı oyunlarıyla zihne saldırıp, bilişsel çarpıtmaları harekete geçiren bir süreç. Ama ben şunu bilir şunu söylerim, bence Nikitalar gelsin bu metodu bir de bizim toplumumuzda gözleyip bir çeşit doktora derecesi alsınlar. Neden mi?

Bir süredir, sosyal medya hesaplarınızda neyi paylaşıp neyi paylaşmayacağınızı seçmek size sıkıntı vermeye başladı mı? Cevabınız evet ise, bunun başlıca nedeni, büyük ihtimalle gelen ve/veya gelebilecek yorumlardır. Mesela:

  • Sokak kedilerine bu kadar önem veriyorsun, onca aç çocuk var onları neden paylaşmıyorsun?

  • Bu eylemi destekliyorsun, peki ya şu olurken neredeydin?

  • Yazık yazık, şu Amerikalı şarkıcının ölümünün, X kadar değeri yok

  • Vidividi ülkesindeki çocuklar çocuk da, Fitifiti ülkesindekiler değil miydi?

  • Sen onun bayramını kutladın, bunun bayramını niye kutlamadın?

  • Yaa öyle mi? Peki ya senin şu şu şu tavrına ne olacak?

  • Bizimkilere laf ediyorsun da, sizinkilerin şu yaptığına ne demeli?

Tanıdık geliyor mu? İşte bunlar hep whataboutism..


Whataboutism, zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmak hedefini oldukça aşmış durumda. Öyle ki; iyi bir şey yaparken, daha önce görece başka bir iyi şey yapmadığın için kınanma ve bu sebeple suçluluk duygusuna itilme hâlini hemen herkes yaşamaya başladı... Aslına bakarsanız, bildiğiniz saldırı bu. Saldırırken de, saldırılan insanların duygularının sömürüldüğü bir eylem. Çünkü beynimiz, bu tür sorularla karşılaştığında, derhal yaptığı eylemi rasyonelize etmeye yarayacak argüman arayışına giriyor. İnsanın içinden, “dün bir aç çocuk doyurdum, şimdi müsaadenizle hayvan barınakları ile ilgili bir paylaşım yapabilir miyim?” diye sormak gelebiliyor..

Bu durumun en etkili ilacı, bir an evvel hep birlikte, tek vücut hâlinde sevineceğimiz olayları çoğaltmak olurdu her halde. Ancak bu ilaç henüz eczanelere gelmemiş, gelmesi de zormuş öyle dediler. Milli maç zamanlarında ilaçsız iyileşme görülebiliyormuş ki o da bir teselli. Ama ben derim ki; kendi duygusal kaderinizi kendiniz çiziniz. Kedi sevmek suç değildir mesela..


4 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page