Bir süre önce, “The Dark Side of Emotional Intelligence” başlıklı bir araştırma yazısı okudum. Başlık heyecan verici ve sıra dışıydı. Alışılagelmiş ve doğruluğu kabul edilmiş fikirlerin tersini işaret eden ve paradigma kırmayı hedeflemiş bakış açıları daima dikkatimi çekmiştir. Yazıyı defalarca okudum. Çünkü yazı içerisindeki tespitler, zihnimin içindeki jedi ve sith’leri harekete geçiriyordu.
Bu noktada, Star Wars tutkunu olmayanlar için kısa bir özet geçmekte fayda görüyorum. Çünkü birazdan yazacaklarımı “güç (force)” kavramı üzerine inşa edeceğim.
Güç; bir çeşit ortak zekadır. Midi chlorian denilen, gözle görülmeyen varlıkların oluşturduğu bir enerji alanıdır ve kainatın yaratıcı gücüdür. Mayası duygudur. Jedi’lar; gücün aydınlık yüzünü keşfetmişler ve bu gücü barış, şifa, huzur ve iyilik için kullanmışlardır. Güç’e ulaşmanın ve kullanmanın yolu; sevgi, merhamet, iyimserlik gibi duygulardan beslenen zihinsel yöntemlerden geçmektedir. Fakat, Güç’den beslenerek sürekli kendilerini geliştiren jedi’lardan bazıları, Güç’ün karanlık tarafını da keşfederler. Karanlık taraf, aydınlık tarafın tam tersidir. Çünkü Güç’e; öfke, korku, nefret gibi yıkıcı duyguların rehberliğinde de ulaşılabilmektedir. Bu duyguların rehberliğinde güç’e ulaşan jedi’lar, zaman içerisinde karanlığın esiri olurlar. Zalim ve yıkıcıdırlar. Karanlık tarafın kullanılması, Jedi Konseyi tarafından yasaklanır fakat bir işe yaramaz. Bu sebeple, karanlık tarafı kullanan jedi’lar, aydınlık taraftaki jedi’lar tarafından yakalanarak bir gemiyle uzaya bırakılır. Amaçlanan onların zaman içerisinde ölmeleridir. Fakat karanlık taraf’ın jedi’ları Korriban gezegenine inmeyi başarırlar. Burada yaşayan Sith halkı, oldukça ilkeldir fakat kara büyü yetenekleri bulunmaktadır. Karanlık Jedi’ları, sahip oldukları yetenekler ve Güç’e olan hakimiyetleri nedeniyle bir çeşit Tanrı olarak görürler ve onların önderliğinde Sith İmparatorluğu kurulur. Tüm bu süreç sonrasında, karanlık tarafa geçen Jedi’lara da Sith denmeye başlanır. Güç; metodu ne olursa olsun, kendisine ulaşabilen herkese kudretini verir, seçmez..
Gelelim Duygusal Zeka’ya.. Duygusal Zeka söz konusu olduğunda Güç; duygudur.. Bizler, duygunun saf hâlini değil, düşüncelerimizden doğan yorumlarımızla şekillenmiş hâlini kullanırız. Yüce Mevlana’nın deyişiyle; gül düşünür gülistan, diken düşünür dikenlik oluruz. Düşüncelerinin dizginlerini eline alabilen ve yorumlarını özgürleştirebilen insanlar için duygu, esenliğe götüren rehber olur. Bunun bilinen en basit metodu, duygusal ve sosyal zekanın bileşenlerine hakim olabilmektir:
* Kendini Tanı (özbilinç, kişisel farkındalık, duygusal farkındalık)
* Kendini Yönet ( özyönetim)
* Karşındaki(ler)ni Tanı (sosyal farkındalık)
* İlişkilerini Yönet
Bu bileşenleri etkin bir biçimde kullanabilen ve süreçte öğrendiklerini hem kendi yaşamına hem de çevresinin yaşamına olumlu katkı sağlayacak biçimde kullanabilenlere Duygusal Zeki diyebilmek mümkündür. Çünkü duygusal zeka, duygusal ya da duyguların esiri olmak değil, tam aksine onların efendisi olmaktır. Bazı meslek gruplarında, “duygularla temas halinde olmak yarar yerine zarar getiriyor” görüşü, yukarıda bahsedilen ayrımı tam manasıyla yapamayanlar için geçerli olabilir.
Bu noktada, asıl yapılması gereken ayrım şudur: “Duygusal Zeki olmak %100 iyi bir insan olmak” demek değildir. Duygusal Zeka, duygular yardımıyla hayatı anlamlandırmamızı sağlayarak hayatımızı kolaylaştırır. Bu prensip, acil müdahale etmek zorunda olan bir doktor için de geçerlidir, sayılarla dans eden bir bankacı için de.. Çünkü her ne işle meşgul olursak olalım, tüm hayatımızın ana hedefi iyi hissetmektir. İyi hissetmek için duygulardan vazgeçmek yerine (ki mümkün değildir), onları öğrenme vesilesi olarak kullanmak gerekir.
Duyguları anlamlandırmak ve duygusal zekayı anlamak konusundaki tutumumuz, tarafımızı belirler. Şimdi lütfen aşağıdaki soruları cevaplayın:
Uzun zamandır beklediğiniz terfiyi alamadınız.
* İlk olarak ne hissedersiniz?
* Bu hisse bağlı olarak neler düşünürsünüz?
* Bu düşündükleriniz sonrasında içinizde beliren duygu nedir?
* Bu duygu ile atacağınız ilk adım ne olur?
* Bu adımın sonuçları neler olabilir?
Bu senaryoyu düşündükten sonra, kendinize dönün.
* Düşüncelerinize sebep olan ana faktör (önceki tecrübeleriniz, değerleriniz vs..) nedir?
* Bu düşünceyi değiştirebilmek mümkün mü? Ve hatta gerekli mi?
* Diyelim ki değiştirdiniz, değişen yeni düşüncenizden doğan duygu nedir?
* Bu duygu ile atacağınız ilk adım ne olur?
* Bu adımın sonuçları neler olabilir?
Şimdi cevaplarınızı değerlendirin ve kendinize cevap verin; bir jedi mısınız? Yoksa bir sith mi? Her iki cevap da sizi duygusal zeka’dan uzaklaştırmayacaktır. Ancak bu yetkinliklerden ne ölçüde faydalanabileceğinizi belirleyecektir. Bizler seçme özgürlüğü olan varlıklarız.
Son olarak... Güç sizinle olsun...
Comments