Dünyanın Duygusal Nabzı: Barış, Sağlık ve Refah Neden Birbirine Bağlı?
- Eray Beceren

- 13 Eki
- 3 dakikada okunur

State of the World’s Emotional Health 2025, Gallup, Inc.'in benzersiz uzmanlığı ile Dünya Sağlık Zirvesi'nin (World Health Summit) sektörler arası köprüler kurma misyonunun birleşimiyle ortaya çıkmış değerli bir çalışma. Raporun bu kadar önemli olmasının nedeni, sağlığın sadece tıbbi veya politik bir mesele olmadığını, aynı zamanda küresel barış, refah ve sağlık arasındaki derin bağlantıları ortaya koymasıdır.
Bu raporu sizinle paylaşmak istedim çünkü duygusal sağlık, toplumları bir arada tutan duygusal dokuyu temsil ediyor ve küresel düzeyde duyguları izlemenin, kırılganlık için erken uyarı sistemi sağladığını gösteriyor.
İşte bu rapora göre dünyanın duygusal durumuna dair en çarpıcı ve düşündürücü bulgular:
Dünya Duygusal Bir Eşikte: Endişe ve Stres Yükselişte
Rapor, dünyanın duygusal bir eşikte olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Olumsuz Duygular Yüksek Seyrediyor:
2024 yılında dünya çapındaki yetişkinlerin %39'u bir önceki günün büyük bir kısmında endişe duyduğunu, %37'si ise stresli hissettiğini bildirdi.
On yıl öncesiyle kıyaslandığında, yüz milyonlarca insan artık bu olumsuz duyguları daha fazla deneyimliyor.
En sık bildirilen olumsuz duygular sırasıyla endişe (%39), stres (%37), fiziksel ağrı (%32), üzüntü (%26) ve öfke (%22) oldu. Fiziksel ağrı hariç, tüm bu olumsuz duygular pandemi dönemindeki yüksek seviyelerden düşmüş olsa da, on yıl öncesine göre hala çok daha yüksek seviyelerde bulunuyor.
Rapor, bu kronik olumsuz duyguların sadece geçici durumlar olmadığını; fiziksel sağlığı şekillendirdiğini, direnci azalttığını ve uzun sürdüğünde zihinsel sağlığı, toplumsal istikrarı ve barışı zayıflattığını vurguluyor.
Pozitif Duygular Dirençli: Olumlu deneyimler ise küresel düzeyde daha dirençli çıktı.
2024 yılında dünya genelindeki yetişkinlerin %88'i bir önceki gün saygıyla karşılandığını söyledi; bu, Gallup’un ölçtüğü en yüksek seviyelerden biri.
Gülme veya kahkaha atma (%73) ve keyif alma (%73) oranları uzun vadeli ortalamalarda sabit kaldı. Araştırmalar, pozitif duyguların farkındalığı genişleterek insanların başa çıkma stratejileri ve ilişkiler gibi kalıcı kaynaklar oluşturmasına yardımcı olduğunu gösteriyor, bu da kriz anlarında bile sarsılmalarını zorlaştırıyor.
Duygular ve Barış Arasındaki Sarsılmaz Bağ
Raporun en önemli katkılarından biri, duygusal verileri Küresel Barış Endeksi (GPI) ve Pozitif Barış Endeksi (PPI) ile karşılaştırmasıdır. Bu analiz, barışın ve duygusal refahın iç içe olduğunu gösteriyor.
Kırılgan Barışın İşaretleri: Negatif duygular, kırılgan barışın açık birer göstergesi olarak öne çıkıyor.
Küresel Barış Endeksi (GPI), şiddet ve çatışma yokluğunu ölçer. GPI'da daha az barışçıl olan ülkelerde (yüksek puan alan), özellikle üzüntü, endişe ve öfke daha yaygındır.
Pozitif Barış Endeksi (PPI) ise barışı sürdüren kurum ve yapıları (adil yönetim, kaynak dağıtımı) inceler. PPI'ın zayıf olduğu yerlerde (yüksek puan alan), öfke, üzüntü ve fiziksel ağrı daha yüksektir.
Bu bağlantılar, ülkelerin GSYİH'si (geliri) kontrol altına alındıktan sonra bile (özellikle öfke, üzüntü ve fiziksel ağrı için) güçlü kalmaya devam ediyor.
Bu durum, barışın kaybının, insan duygularını barışın kazanılmasından çok daha fazla sarstığını ve bu nedenle olumsuz duyguların, kırılganlık için daha hassas bir sinyal olduğunu gösteriyor.
En Çok Etkilenenler:
Çatışma ve siyasi istikrarsızlık yaşayan ülkelerde duygusal sıkıntı zirveye çıkıyor. Örneğin Çad, Ürdün, Ermenistan, Sierra Leone ve Irak gibi çatışmadan etkilenen bölgelerde öfke oranları yüksekti. Çad'da, üzüntü de 2024'te rekor seviyeye ulaştı.
Ukrayna'da endişe, 2022'deki işgalden sonra %31'den %52'ye sıçradı ve 2025'te %57 ile yeni bir zirveye ulaştı.
Demografik Farklılıklar ve Politika Çıkarımları
Duygusal yük, herkes tarafından eşit olarak taşınmıyor.
Kadınlar, erkeklere göre neredeyse yirmi yıldır günlük olarak daha fazla üzüntü, endişe, ağrı ve stres bildirdi; bu fark, pandemi sırasında daha da açıldı.
Yaş gruplarına baktığımızda ise, genç yetişkinler (15-49 yaş) daha fazla öfke hissederken, orta yaşlı yetişkinler (30-49 yaş) en çok stresi deneyimliyor.
Liderler İçin Çıkarımlar: Rapor, politika yapıcılar için açık mesajlar içeriyor. Barış, sağlık ve duygusal refahın birlikte yükselip birlikte düştüğünü gösteriyor.
Duyguları Öncü Göstergeler Olarak İzlemek: Yaygın öfke ve üzüntü, kırılgan barışın ve artan sağlık risklerinin sinyalini verebilir.
Barış ve Sağlık Stratejilerini Bütünleştirmek: Yönetimi güçlendirmek, çatışmayı azaltmak ve sağlık sistemlerine yatırım yapmak el ele gitmelidir.
Duyguları Altyapı Olarak Görmek: Duygular soyut hisler değil, toplumsal sağlığın gerçek zamanlı göstergeleridir.
Sonuç olarak, raporun temel mesajı şudur: Liderler duyguları görmezden gelirse, istikrarın temelini kaçırma riskiyle karşı karşıya kalırlar. Barış kırılgan olduğunda insanlar daha fazla öfke ve üzüntü yaşar ve bu nüfusların daha kısa ömürlü olması muhtemeldir. Bence bu rapor, günlük hislerimizin küresel meselelerle ne kadar yakından bağlantılı olduğunu gösteren güçlü bir hatırlatma. Hepimizin daha sağlıklı, daha istikrarlı ve daha huzurlu bir dünya inşa etmek için üzerimize düşeni yapması gerekiyor.











Yorumlar