top of page

Mindfulness ve İş Yaşamı

“Dalgaları durduramazsınız, ama sörf yapmayı öğrenebilirsiniz...”Jon Kabat-Zinn

İnsan zihni tam bir zaman yolcusudur. Geçmişte gezinir, bu anda nefes alır, gelecekle ilgili planlar yaparız. Bu gezintide daimî bir yol arkadaşımız bulunur: düşüncelerimizden doğan duygularımız…

Bu arkadaş aslında co-pilot olma amacını taşır. Ancak yolculuk sırasında biz farkında bile değilken kontrolü ele alıverir bu yardımcı. Amacı veri toplama ve yönlendirme olan bu pilot da zamanla yorulur, görevini delege ediverir ve otopilot devreye girer. Bu dakikadan itibaren, “an” gücünü kaybetmiştir. Zihnimiz geçmişte ve gelecekte dalgalanıp durur. Olur da bu dalgaların arasından Jaws çıkıverirse, kendimizi savunmasız, yetersiz ve panik hâlinde bulabiliriz. Artık otopilot da bir işe yaramamakta, hayatımızı jaws kontrol etmektedir. Ta ki, biz mindful olmanın gücünü keşfedene dek…

İş yaşamı içerisinde mindful olmak demek; dikkatimizin, temel varlığımızda olması, kalbimizle bağlantı kurması, zihnimizi sadeleştirmesi ve bu yolla şimdinin amacına odaklanabilme yetkinliğine sahip olmamız demektir.

İş yaşamında mindful olabilmenin avantajlarını biraz daha açacak olursak aşağıdaki dört avantajdan bahsedebiliriz:


1. Benim de içinde olduğum Biz Kültürü: “Biz” olma kültürü, şaşırtıcı bir biçimde “ben”e daha etkin bir biçimde odaklanmamızı sağlar. Ben bu sonucu duygusal bir borç olan sorumluluğa ve ait olma ihtiyacına bağlıyorum. “Bana faydası ne?” sorusunu kendisine soran çalışanlar, egolarını kapının dışında bırakmak, davranışlarının farkında olmak ve bu yolla tutumlarını düzenlemek konusunda daha başarılı oluyorlar. Kendisine ve şimdiye odaklanabilenler, geleceği dizayn etmek ve ekiple birlikte gelişmek özgürlüğüne bu yolla sahip oluyorlar.


2. Duygulardan Korkmamak: Gandhi’nin çok sevdiğim bir sözü vardır: “Korku işe yarayabilir ama korkaklık hiçbir işe yaramaz”. Korku belki de en güçlü duygumuzdur. Korkunun en durdurucu yavrularından biri olan endişe, henüz yaşamadığımız ve varsayımlarımızın hâkim olduğu gelecek imgelerinden doğar. Ancak her yönden konforlu bir geleceği “kendi seçimlerimiz” ile inşa etmek için endişeyi kullanabiliriz. Buradaki kilit unsur dengedir. Mindfulness bu denge hâlini yakalamak için metotlar sunar. Çünkü Mindfulness, bir duygu ya da düşünceyi yok saymanın değil, onu fark etmenin yoludur. Bu yolla, can havliyle çırpınıp daha da batmak yerine, zihnimizi sakinleştirip anlamalı adımlar atabiliriz. Her duygu içinde bilgi barındırır. Duygulardan korkmak demek, bilgiden mahrum kalmak demektir.


3. Vizyona bağlılık: Mindfulness, odaklanma kasımızı geliştirir. Bu yolla, dikkatimizi, bizi ana hedeflerimizden uzaklaştıracak asalak fikirlere takılmayacak biçimde eğitebiliriz. Mindfulness yaklaşımı, zihnimize dolan fikirleri görmezden gelmek veya elimine etmek demek değildir. Hepsini olduğu gibi kabullenmek ve fakat odağımızı çalmasına engel olmak anlamına gelir. Zihnimiz her dağıldığında, zihnimizin yolunu takip edebilir ve kök sebeplerini tespit edebiliriz. Bu fikirlerin hepsi birer misafirdir. Onları nasıl ağırlayacağımız ise bize kalmıştır.


4. Stresle Başa Çıkma: Stresin ana tetikleyicisinin bizzat bizim düşüncelerimiz olduğunu hep söylerim. İnsanlar yorumlayan varlıklardır. Mindfulness, zihin ve dikkat egzersizleri sayesinde, yıkıcı duyguların etkilerini dönüştürür. Hiçbir duygu, onu besleyen bir düşünce olmadan yaşamını sürdüremez. Mindfulness yöntemleri sayesinde stres kaynağı ile ilişkimizi yeniden düzenleme şansını elde ederiz.

İnsan yaşayarak öğrenen bir varlıktır. Mindfulness’ın yaşamımıza katabileceklerini “bilinçli farkındalık” düzeyinde içselleştirmenin tek yolu, onu deneyimlemektir. Nasıl olacak bu iş? derseniz eğer, bana yazıverin. Mindful bir biçimde yanıtlamaktan memnuniyet duyarım 😊

Mindful günler, haftalar, aylar sizin olsun efendim..

Sevgiler…


18 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page